HDP PM: Hemen Abdullah Öcalan ile görüşme yapılmalı

HDP Parti Meclisi, işgal saldırıları ve İmralı tecridine dikkat çekerek, "AKP-MHP iktidarına geçit vermeyeceğiz. Tecrit, toplumsal barışın önündeki en büyük engeldir. Hemen Sayın Öcalan ile görüşülmeli" dedi.

HDP Parti Meclisi'nin 30 Kasım-1 Aralık tarihlerinde gerçekleştirdiği toplantının sonuç bildirgesi açıklandı.

İşgal saldırılarına dikkat çekilen bildirgede, "AKP-MHP iktidarının Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik başlattığı operasyonların altında yatan anlayış Kürt karşıtlığı ve düşmanlığıdır" denildi.

Bildiregede, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'la derhal görüşülmesi gerektiği belirtildi.

Sonuç bildirgesi şöyle:

"Türkiye her anlamda olağanüstü bir süreçten geçerken toplanan Parti Meclisimiz, ülke ve bölge gündemini yoğun bir şekilde tartışmış, Türkiye’nin içinde bulunduğu çoklu krizlere karşı halktan yana gerçekçi çözümlerin hayata geçirilmesi için demokratik mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini bir kez daha önemle vurgulamıştır. İmralı’da mutlak bir tecrit altında tutulan Sayın Öcalan’ın güvenlik, yaşam ve iletişim koşullarına dair son süreçte yaşanan gelişmeler konuşulmuş, konunun aciliyeti önemle vurgulanmıştır. Küresel ve bölgesel gelişmelerin ele alındığı toplantıda İran’da zulme karşı yürütülen ve dünyanın bütün sokaklarında yankılanan “Jin Jiyan Azadî” direnişi selamlanmıştır. Tüm kesimler için son derece kritik olarak görülen 2023 seçimlerinde yürütülecek kapsamlı çalışmalar üzerinde durulmuştur.
Kürt sorunu başta olmak üzere birçok siyasal ve toplumsal sorunun derin bir çözümsüzlüğe itildiği bu süreçte; partimizin demokratik değişim ve dönüşümün dinamosu olarak en önemli çözüm gücü olduğu vurgulanmış ve bu misyonunu oynama kararlılığı net bir şekilde ifade edilmiştir.

 TAKSİM KATLİAMI VE İŞGAL SALDIRILARI

İktidarın gündemi halkın gerçek gündemini perdeleme politikasıdır. Bu politikaların başında da savaş planları gelmektedir. AKP-MHP iktidarı kendi bekası için savaş peşindedir. AKP-MHP iktidarı, çareyi hem içeride hem de dışarıda savaşı derinleştirmekte aramaktadır. Kutuplaştırma, gerilim, düşmanlaştırma ve savaş politikalarıyla ayakta durmaya çalışan bir iktidar var karşımızda. İktidar, Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarında yürüttüğü saldırılarda savaş suçu işlendiğine dair suçlamalar ile karşı karşıyayken, İstiklal Caddesi’nde uluslararası ve bölgesel güçlerin de içinde olduğu karanlık odaklarca patlatılan bombayı Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına yönelik işgalin gerekçesi yapmaktadır. Taksim’deki saldırıyla ilgili ortaya saçılan pek çok bilginin üstü iktidar tarafından karartılmaktadır. Bu karanlık senaryo bugünü esir alma, geleceği zapt etme amacı taşımaktadır. İktidarın savaş siyasetine karşı muhalefet ise demokratik duruş sergileyememekte, AKP-MHP iktidarının ömrünü uzatacak gerilim ve çatışma politikalarına payanda olmaktadır.
AKP-MHP iktidarının Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik başlattığı operasyonların altında yatan anlayış Kürt karşıtlığı ve düşmanlığıdır. Amaç ise Kürtleri statüsüz bırakmak ve Kürtlerin kazanımlarını yok etmektir. Kuzey-Doğu Suriye topraklarına yönelik hazırlığı yapılan kara harekâtı ile insanlık umudu haline gelmiş bir kadın devrimi olarak dünya halklarına mal olmuş Rojava Devrimi boğulmak istenmektedir.

Parti Meclisimiz tarafından AKP-MHP iktidarının bu kirli oyunlarla seçim sürecinde şiddeti tırmandırarak içeride ve dışarıda sürdürdüğü çatışma ve gerilim politikası üzerinden toplumsal rıza almaya çalışacağı tespiti yapılmıştır. Toplumsal itirazların ve muhalefetin bastırılacağı, her türlü karanlık ve kirli senaryonun devreye konacağı vurgusu yapılmıştır. En temelde Cumhuriyetin ikinci yüzyılında da Kürtlerin siyasetin ve yaşamın dışında bırakılmasının, ezilenlerin demokratik siyasetten dışlanmasının hedeflendiği vurgulanmıştır.

İMRALI TECRİDİ

AKP-MHP iktidarı İmralı üzerinde tecritte ısrar ederek ve savaş politikalarını derinleştirerek Kürt sorununu çözümsüz bırakmak, bölgeyi kaosa sürüklemek istemektedir. Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit ve alıkoyma politikasının amacı da budur. Tecrit, Türkiye’de toplumsal barışın önündeki en büyük engeldir.

Anayasal ve yasal hakların dışında tutulan İmralı Özel Rejimi altında en temel haklarından mahrum bırakılmaktadır. 25 Mart 2021’den bu yana iki yıla yakın süredir avukatlarıyla ve ailesiyle görüştürülmeyen, dış dünyadan soyutlanarak mutlak bir iletişimsizliğe maruz bırakılan Sayın Öcalan’ın avukatlarının yaptığı görüşme başvurularına yanıt verilmemektedir. Eş Genel Başkanlarımızın ve milletvekillerimizin görüşme başvuruları yanıtsız bırakılmıştır. Öte yandan avukatları en son İmralı’yı ziyaret eden CPT yetkililerinden müvekkillerinin koşullarına ilişkin sordukları sorulara tatmin edici bir cevap alamadıklarını belirtmiştir. İmralı’ya yapılan son CPT ziyaretinde Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmaması, CPT’nin avukatlara hiçbir bilgi vermemesi bir takım soru işaretlerini beraberinde getirmiştir.  İktidar bu duruma ilişkin acil bir açıklama yapmalı, avukatların ve bağımsız heyetlerin Sayın Öcalan ile acilen görüşme yapması sağlanmalıdır. Aynı şekilde CPT de derhal açıklama yapmalı, kamuoyunu aydınlatmalıdır. Tüm demokratik kamuoyunu bu konuda daha da duyarlı olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz.

KADIN DİRENİŞLERİ

İktidarın savaş siyasetine karşı en geniş toplumsal mücadele ortaklığının büyütülmesi, seçim çalışmalarıyla savaş karşıtlığının iç içe yürütülmesi ihtiyacı açığa çıkarılmıştır. Önünde engel olarak gördüğü tüm mücadele ve direniş odaklarına saldıran erkek egemen zihniyete sahip AKP-MHP iktidarı, kadınları en büyük tehdit olarak görmektedir. 25 Kasım’da sokakları dolduran kadınlara yönelik erkek-devlet şiddetinin bu kadar yoğunlaşması da bu sesten ve isyandan ne kadar korkulduğunun göstergesidir. 25 Kasım’ın akabinde Kürt kadın hareketi olan TJA aktivistlerine yönelik gerçekleştirilen gözaltı operasyonu, AKP-MHP iktidarının baskı ve zor aygıtlarıyla susturmak istediği kadınlara düşman ve saldırgan politikalarından bağımsız değildir.
İktidar tarafından özel olarak görevlendirilen Ankara merkezli yargı mekanizmasıyla başta kadınlar olmak üzere demokratik siyasete yönelik uygulanan bilinçli tasfiye konsepti Kobani Kumpas Davasının devamı olarak görülmelidir. Bu saldırılar, güçlenen enternasyonal kadın mücadelesinden korkunun bir sonucudur. Kriminalize edilmek istenen kadın mücadelesidir, “jin, jiyan, azadî” isyanımızdır. Bu saldırılara karşı mücadelemizi yükselteceğiz.

'SEÇİMLERE HAZIRIZ'

Doğası gereği hem kriz üreten hem de bir kriz rejimi olarak varlığını sürdürmeye çalışan kapitalizm, tarihinin en ağır küresel krizlerinden birini aşmaya çalışırken, neoliberal politikaların Türkiye’de tavizsiz bir şekilde uygulanması için iktidara gelen AKP iktidarı emekçiye düşman, sermayeye dost politikalarla her geçen gün daha fazla derinleştirdiği krizin faturasını başta kadınlar olmak üzere yoksul halka çıkarmaktadır. Savaş politikalarının derinleştirdiği yoksullaşmayla birlikte açlık sınırında yaşayan milyonlarca yoksul ve emekçinin öfkesi büyümekte, tahammül sınırları zorlanmaktadır. Türkiye halklarının, siyasi bir yozlaşma içinde debelenen AKP-MHP iktidarına karşı sabrı tükenmiştir.  

Türkiye, tarihinin en kritik seçimlerinden birine hazırlanmaktadır. 2023 seçimleri içerisinde bulunduğumuz tarihsel dönem itibarıyla son derece kritik ve büyük toplumsal değişimlerin önünü açabilecek niteliktedir. Bir taraftan bölge ve dünya politikasındaki sarsıcı gelişmeler, diğer taraftan Türkiye’de çoklu krizin yarattığı ekonomik ve sosyal sorunlar ve aynı zamanda bir sistem değişikliği ihtiyacı bu seçimlerin hayati niteliğini ortaya koymaktadır.

Böylesine kritik bir süreçte, kendi bekasını ülkenin geleceğinin önünde tutan bir faşizan siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Türkiye; keyfi yönetim tarzı, hukuk dışı davranışlar, anayasa tanımazlık, savaş ve şiddetten beslenme, kutuplaştırıcı siyaset, gerginlik ve nefreti kışkırtan ötekileştirme, devlet gücünü tek elde toplama ve otoriter yönetimi hâkim kılma çabası içindedir. AKP-MHP iktidarından kurtulmaksızın, içeride ve dışarıda barışçıl politikalara dönüş mümkün olmayacaktır. Öyleyse, içeride de dışarıda da ülke ve bölge halklarına kan ve gözyaşından başka verecek bir şeyi olmayan Saray rejiminden kurtulmak önümüzdeki dönemin öncelikli görevleri arasındadır.

 Ancak çıkış yolu eskiye dönüşü stratejik bir hedef olarak belirlemiş olan restorasyoncu düzen muhalefeti politikaları değildir. Kriz yapısaldır, çözüm de yapısal olmak zorundadır. Sistemde yapılacak tadilatlar, bu büyük yapısal krize ve sorunlara çözüm olamaz. Zaman, kurucu siyaset zamanıdır ve partimiz HDP gerçek demokratik değişimin kurucu inşa öznesidir.

 'DEMOKRATİK CUMHURİYET İÇİN MÜCADELEYİ BÜYÜTECEĞİZ'

Bu bilinçle partimiz 'Demokratik Cumhuriyet’ temelindeki mücadele sürecini örmeyi öncelikli hedef olarak önüne koymuştur. HDP, Demokratik Cumhuriyetin öncü gücüdür. Partimiz merkezi ve yerel ölçekte güçlü ve toplumsallaşmış bir demokrasi hedefine sahiptir. Toplumun gerçek anlamda demokratik değişim talebinin umudu ve adresi konumundadır.

 Bu temelde; Emek ve Özgürlük İttifakı özgür toplum ve eşit yurttaşlık hedefiyle, emekçilerle, kadınlarla, gençlerle, ezilen gruplarla birlikte daha çok genişleyecektir. Sendikaları, meslek birliklerini, yurttaş girişimlerini, inanç gruplarını, tek tek demokrat ve vicdan sahibi yurttaşları, sanatçıları, aydınları, toplumun kanaat önderlerini, demokratik örgütleri ve yöre derneklerini demokrasi ittifakı anlayışıyla kapsayacağız ve bu ittifakı iktidara taşıyacağız.
Gerek 10 yıllık siyasi mücadele hayatımızdan, gerekse mirasını devraldığımız siyasi partilerin geleneklerinden edindiğimiz tecrübelerden genel ve yerel seçimlere dair önemli bir hafızamız bulunmaktadır. Partimizin stratejik aklı 2015, 2018 ve 2019 seçimlerinde iktidara hezimeti yaşatmış, yaşatmaya devam edecektir.

Partimiz iktidarın tüm hamlelerine, olası tüm senaryolara hazırdır. Türkiye’nin kader seçimlerinde, HDP hiçbir koşulda Türkiye halklarını seçeneksiz bırakmayacak, Üçüncü Yolu iktidara taşımanın çoklu taktik ve stratejik hamlelerini gerçekleştirecektir.

Çözüm biziz. Türkiye’nin demokratik geleceğinin inşa gücüyüz. Tarihi ve toplumsal sorumluluğumuzun farkındayız. Bu inanç ve kararlılıkla ve Demokratik Cumhuriyetin temel inşa gücü olduğumuzun bilinciyle hareket edeceğiz. Demokratik değişimin adresi biziz ve koşullar ne olursa olsun mutlaka kazanacağız!"