Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun 24’üncü yıl dönümü vesilesiyle yazılı açıklama yaptı. “Uluslararası komplo ile yüzleşme zamanıdır” başlıklı açıklamada, ülkenin barışına ve halkların ortak yaşam iradesine yönelik 24 yıl önce gerçekleştirilen uluslararası komplonun sonuçlarının bugün bütün ağırlığıyla sürdüğü belirtildi. Abdullah Öcalan’ın, 15 Şubat 1999’da getirildiği İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde, yerel ve uluslararası hukukun ve imzalanmış sözleşmeler çiğnenerek mutlak tecrit koşullarında tutulduğunun kaydedildiği açıklamada, “İnsani ve hukuki bütün değerlerin yok sayıldığı ve dünyada böyle bir örneğin olmadığı mutlak tecrit politikasıyla açık bir şekilde suç işleniyor” denildi.
'TECRİT AYNI ZAMANDA ÇÖZÜMSÜZLÜK VE KAZANIMLARI HEDEF ALMAKTIR'
İmralı tecrit sisteminin sadece aile ve avukat görüşünün engellenmesi olmadığına işaret edilen açıklamada, “Elbette bunların hepsidir, ama tecrit hukukun da sıfırlandığı bir noktadır. Tecrit aynı zamanda AKP-MHP iktidarının, Kürt halkının mücadeleyle elde ettiği tüm demokratik kazanımları ortadan kaldırma ve çözümsüzlük politikasının uygulamasıdır. Mart 2021’den beri İmralı’dan herhangi bir haber alınamıyor. Mart 2021’den beri herhangi bir görüşme yapılamıyor. Bütün avukat ve aile başvuruları reddediliyor. Eş Genel Başkanlarımız ve milletvekillerimizin yaptığı başvurular cevapsız bırakılıyor. Dünyada 30’un üzerinde ülkeden 2 binden fazla avukatın yaptığı görüşme başvuruları reddediliyor. Son 11 yılda yalnızca 5 kez avukat, son 8 yılda sadece 5 aile görüşünün yapıldığı bir mutlak tecrit sürdürülüyor” denildi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, kendisiyle son temasta “Ayrıcalık değil, hukuk istiyorum” ifadelerinin hatırlatıldığı açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Sayın Öcalan, bulunduğu zor koşullarda komployu boşa çıkarmak; Türk ve Kürt halkı başta olmak üzere Ortadoğu’da yaratılmak istenen halklar arası boğazlaşmayı engellemek için olağanüstü çaba harcıyor. Bulduğu her fırsatta çözüm ve barış için var gücüyle uğraşıyor, her devreye girdiğinde çözüm umudunu büyütüyor. Komplocular ise bu iradenin önüne geçmek için mutlak tecrit uyguluyor. Tecrit politikası Kürt halkı başta olmak üzere bütün topluma karşı kurgulanan bir sistem olarak yaygınlaşıyor.
Kürt halkının yaşam alanlarına yönelen baskı ve saldırılar, halkların bir arada ve eşit bir şekilde yaşam imkanı bulduğu Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı geliştirilen düşmanlık politikaları mutlak tecridin güncel hamleleridir. Tecrit aynı zamanda, demokratik ve barışçı çözüme, Türkiye’nin kendi iç dinamikleriyle eşit ve özgür koşullarda bir arada yaşama iradesine karşı geliştirilen uluslararası bir dayatmadır.
Komplo ve tecrit politikaları ne yazık ki Türkiye’yi krizlere sürüklüyor, toplumu ve kurumları çürütüyor. Savaşla, tecritle, saldırı ve baskılarla, hukuksuzlukla beslenen bu rejim demokrasiyi ve toplumsal adaleti yerle bir ediyor. Kürt halkı ve dostları, demokrasi isteyen çevreler yıllardır bu döngünün kırılması, Türkiye’nin normalleşmesi için büyük bedeller ödeyerek mücadele yürütüyor. Gelinen aşamada, bu döngü kırılmadan, Türkiye’nin kriz ve kaoslardan çıkmasının ve normalleşmesinin mümkün olmadığı ortaya çıkmıştır.
'ÜLKENİN GELECEĞİNİ DÜŞÜNENLER YÜZLEŞMELİDİR'
Çeyrek asır önce gerçekleştirilen bu komplonun amaçları, hedefleri ve yol açtığı yıkımlarla bütün Türkiye toplumu, ülkenin geleceği konusunda kaygı duyan bütün güçler yüzleşmelidir. Çünkü bu politika bütün toplumu esir alıyor, büyük kayıplara ve yıkımlara yol açıyor. Topluma bir kez daha çağrı yapıyoruz; gelin, bu ülkede büyük barışı gerçekleştirelim. Düşmanlıkları bir kenara bırakıp, bütün sorunlarımızı el ele vererek, diyalogla, konuşarak bizler çözelim. Gelin eşit ve özgür koşullarda bir arada ve güvenle yaşayacağımız koşulları yaratalım.”