‘Hem seçim hamlesi hem de anayasal zırh’

Avukat İlke Işık, AKP-MHP’nin başörtüsü sorunu bulunmadığı halde Anayasa değişikliği dayatmasının, hem bir seçim hamlesi hem de AKP’nin kadına bakışının anayasal hale getirilmesi olduğunu söyledi.

Anayasa Komisyonu’ndan geçen 24 ve 41’inci maddeler Genel Kurul’a gelecek. Avukat İlke Işık bu maddelerin eşitlik ve laiklik ilkesine aykırı olduğunu vurgularken nefret suçunu da barındırdığını belirtti. 

AKP-MHP’li 336 milletvekilinin imzasını taşıyan Anayasa değişiklik teklifi, Meclis Anayasa Komisyonu’nda muhalefet milletvekillerinin değişiklik önergesi reddedilerek kabul edildi. 24 ve 41. maddelerde yapılması önerilen değişikliklerle Anayasa’nın din ve vicdan hürriyeti ile eşit aile yapısını bozan düzenlemeler bulunuyor. Anayasa değişikliği için bu teklifin Meclis’te kabul edilmesi için 400, referanduma götürülmesi içinse en az 360 milletvekilinin onayını alması gerekiyor. Kadın örgütleri, bu değişikliğin reddedilmesi gerektiğini, hatta tartışılmamasını bile dile getiriyor fakat şimdilik komisyona katılmayan tek parti HDP oldu. Komisyona katılan CHP ve İYİP ise sadece 24. maddede değişiklik önerdi fakat o da kabul edilmedi. 41. maddede yapılan ve aile yapısına dair birçok tehlike doğuracak maddeye ise itiraz edilmedi. AKP Milletvekili Yusuf Beyazıt ve Özlem Zengin, geçtiğimiz hafta komisyonda ilk olarak tartışılan teklif için sunum yaparken, başörtüsü hakkında bir mağduriyet yaşanmadığını dile getirdi. O zaman bu değişiklik neden yapıldığını sorduğumuz Av. İlke Işık, bunun bir seçim hamlesi olduğunun da altını çizdi. Av. Işık, “AKP yıllardır 28 Şubat'ı öcü olarak kullandı. Buna başörtülü kadınlar da dahil. Özlem Zengin’in komisyonda ‘biz başörtüsü ve bu sorun üzerinden kendimizi var ettik. AKP'nin kuruluşunda ve devamında başörtüsü meselesi, ona karşı verdiğimiz mücadele çok etkili oldu’ gibi bir cümlesi var. Şimdi yine 28 Şubat günleri geri gelir gibi, hiç var olmayan bir şey yaratmaya çalışıyorlar. Bir öcü yaratmaya çalışıyorlar. Bu çok açık ki bu bir seçim hamlesi. Artık halka sunacakları giderek azalmış bir iktidar, kapıdaki bir seçim için kadınların kıyafetiyle uğraşıyor, kadınları başörtülü, başörtüsüz ayrımı yaparak yine kendine güç toplamaya çalışıyor. Buradan diğer muhalefet partilerini sıkıştırma planı yapıyor.”

KADINI BAKIŞINI ANAYASAL HALE GETİRİYOR

Avukat İlke Işık, bu hamlenin aynı zamanda AKP’nin kadına bakış açısını Anayasa’ya da yazmaya çalışması olarak görülmesi gerektiğini belirterek, şöyle devam etti: “20 yıldır AKP, kadına aile için tek başına bir birey değildir, eşit değildir, eşit haklara sahip değildir ve asla bunu kabul etmiyoruz, diyerek yaklaştı. İstanbul Sözleşmesi'ni kaldıran ve eşitliği sürekli kadınlar aleyhine büken iktidar var karşımızda ve buradan kaynaklı şiddetin inanılmaz arttığı bir dönemdeyiz. Bu şiddetin artmasında bizzat kendi politikalarıyla sorumlu olan iktidar, şimdi bu fikirlerini de Anayasa’ya taşımak için çok elverişli bir koşul bulmuş oluyor. Kadınların kıyafeti üzerinden tanımlama yapıyor ve o yaratmak istediği, kurmaya çalıştığı muhafazakâr hayatı Anayasa’ya da yazmaya çalışıyor. Teklifte, başörtüsü dini kıyafet ve ben bunu korurum, diyor. Kıyafete sahip olan kadınların haklarını anayasal düzlemde özel olarak ayırırım. Onun dışında kalan her türlü düşünceye, inanca ve hayat tarzına sahip olan kadınları da bu korumanın dışında bırakırım. Yani o yüzden eşitlik ilkesine aykırı, o yüzden cinsiyetçi, o yüzden çok ciddi tehlikeler barındıracak bir şey AKP'nin yapmaya çalıştığı.”

KADINLARIN KIYAFETİ ÜZERİNDEN TARTIŞAMAZSINIZ

Değişikliğe CHP ve İYİ Parti’den sadece 24. madde üzerinden bir itiraz geldi. Avukat İlke Işık’a bununla ilgili de şunları ifade etti: “Kadın örgütleri ve kadınlar bu tartışma çıktığından beri bunun çok ciddi tehlikeler içerdiğini ve hiçbir şekilde Anayasa’ya kadınların kıyafeti ya da dini inancına dair bir şeyin girmemesi gerektiğini söylüyor. O yüzden hiç tartışmayın, dâhil olmayın, reddedin bu teklifi diye açıklamalar yapıldı. CHP ve İYİP’in içeriği de yine kadınları tartıştırıyor. Yine kadınların kıyafeti üzerine bir şey söylüyor. Sadece biraz daha başörtülü kadınların dışındakileri de güvence altına almaya çalışan, kendilerince garantileyen bir şey sundukları teklif. Zaten diğer 41. maddeye ilişkin hiçbir şey demediler. Bu asla kabul edilebilir değil. 24. maddeye ilişkin de ‘Hayır kardeşim tartıştırmıyoruz. Bir kadını giysisi üzerinden tartışamazsınız, kadınları böyle ayıramazsınız. Bu eşitlik ilkesine aykırı, nefret suçu yaratıyorsunuz’ denmemiş. Başörtüsü takan ya da takmayan kadınları denilince İran örnekleri aklımıza geliyor bu tartışma başladığından beri. Devlet, bir kıyafet, br örtünme tarzı tarif ediyor. Bunun dışında kalan kadınların gerçekten çok ciddi sorunlar içinde kalabileceği bir durum var. Hiç böylesi bir tartışma yok. Kadın örgütlerinin ilettikleri, konuştukları, anlatmaya çalıştıkları şeyler üzerinden anlatılan hiçbir şey yok. Hem öneri hem de komisyon içeriğindeki tartışmalarda benim gördüğüm kadarıyla laiklik tartışması da doğru düzgün yapılmadı.”

41. MADDE NE ALAKA?

41. maddeyi değerlendiren Av. İlke Işık, bu maddenin kadınları evlilik içinde AKP’nin istediği gibi bir konumlaya soktuğuna da dikkat çekerek, şunları söyledi: “Mesela şu konuda CHP ve İYİ Partili vekillerin dedikleri şu nokta haklı; madem başörtüsüne ilişkin bir hassasiyetiniz var ve bunu temel olarak çözmek istiyorsunuz. Ülke gündeminden çıksın sorun bir daha yaşanmasın istiyorsunuz. 41. madde ne alaka? Gerçekten iki farklı madde, iki birbiriyle alakası olmayan konu. Aile Bakanı da ‘Bu bizim politikamız, bizim hassasiyetlerimiz, yasalları da böyle yaparız. Kendi hassasiyetlerimizi ve düşüncelerimizi de ülkenin temeli haline getiririz’ demişti. Kendilerince tarif ettikleri ‘aile kutsalımızdır’ diye bir tanımları var. AKP, 20 yıldır bütün toplumu buna göre dönüştürmeye çalışıyor. Onlara göre aile kadından ve erkekten oluşur: Erkek çalışır, kadın çalışsa bile az çalışır çünkü evde çok ciddi kutsal görevleri vardır, öncelikli olarak annedir. Çalışıyorsa da hem işe hem çocuğa yetişmek durumundadır. Hastalara bakar, yaşlılara bakar ve hayatını aslında bu kutsal ailenin içinde asla bir birey olamayacak, buradan çıkmayacak şekilde yaşar.

Sonuçta boşanma komisyonu kurdular mesela bu ülkede, boşanmaları nasıl engelleriniz tartışan bir iktidar var karşımızda. Tam olarak da bu aile normuna ilişkin bir şeyi yine anayasal düzlemde getirmeye çalışıyorlar. Kadın örgütleri, 41. maddeye ilişkin çokça ayrıntılı şeyler söyledi. Mesela aile bir kadın ve bir erkekten oluşur demiyor ve çok eşliliğe yol açabilecek muallakta bırakıyor. Medeni Kanun'dan yıllarca mücadele ederek çıkardığımız bir aile tanımı yapıyor ve 'ailenin reisi erkektir'e kadar gidebilecek bir şey bu. Eşitliği. kadınlar aleyhine büktükçe bütün bu tehlikeler tekrar tekrar karşımıza çıkabilir. Ayrıca bir evlenme yaşı konmamış olması çocuk evliliklerinin, cemaat tehlikesinin çokça yaşandığı, bunun için araştırma komisyonu kurulan Meclis’te, bu durum hiç dert edilmeden komisyondan aynen geçiriyor.”

EVRENSEL İLKELERE AYKIRI MADDELER

Avukat Işık’ın altını kalın çizgilerle çizdiği bir konu da laiklik, zira yapılan düzenleme laiklik ilkesine aykırı. Hatta birçok evrensel kritere de aykırı maddeler. Avukat Işık, şöyle devam etti:  “Bir ülkenin anayasasına dünyadaki en evrensel kriterlere aykırı maddeler getiriliyor. Hiçbir ülkenin anayasasında nefret suçu açıkça işlenemez, eşitlik en temel ilkelerden biridir. İnsanlar nasıl yaşadığı, nasıl düşündüğü, nasıl giyindiğine göre ayrılamaz. Cinsiyetçilik bir suçtur, cinsiyetçilik yapılamaz. Mesela AKP, ‘Neden anayasal düzlemde bu değişiklik yapılmalı? Yasayla yönetmelikle bu durum zaten çözüldü. Hala açık varsa başka türlü bir şey yapılabilir, çözülebilir. Bunu karşılığı bir dine, inanca göre giyinen kadınlara ilişkin özel bir düzenleme koymak mıdır?’ sorularına yanıt vermiyor. Kadınların yaşadığı, düşündüğü ve giyindikleri için çeşitli ayrımcılığa ve ötekileştirmeye maruz kalmasına engel olacak şey bu değildir. Maddeyi bir dine, inanca göre kurarsanız bu asla sizin özgürlüğünüzü garantilemez. Bunun tek garantisi laikliktir. Gerçekten laik bir ülkede isteyen istediği gibi giyinir, istediğine inanır, istediğine inanmaz. Bu nedenle de bulunduğu ülkede herhangi bir sıkıntı yaşamaz. O yüzden bu tartışmada laiklik ilkesinin yok edileceği bir anayasa yapılmaya çalıştığı kısmını da vurgulamak lazım.”