Hırs ve budalalık

AKP, MHP ve CHP artık eski bilinen siyasi partiler değiller; bir iradeleri yok, bir yönetimleri ve politikaları yok; hepsi tek adama tabi olmuş durumdalar.

Türkiye’nin bir bölümü tek adam rejimine alıştı. Fakat aslında bu tek adamlık sanıldığı kadar tek değil. Belki de “tek adamlar” demek daha yerindedir.

 Devlette tek adamlık aşağılara doğru, temas ettiği her yere bakteriyel tarzda bulaşıyor. Devlette, bürokraside, okulda, iş yerinde, mahallede, evde tek adamlık. Hepsi fotokopi!

Devlet ve iktidar tek bir adamda merkezileşirken rejimin adına imparatorluk, krallık, padişahlık, diktatörlük denilebilir; fakat bugünkü haliyle kimse bir Roma imparatoru olamıyor, onun yerine taklitleri geçiyor ve kendisine benzemeyene racon kesen “tek adamlar” sürüsüyle beraber hareket ediyor. 

Kimse Ertuğrul, Abdülhamit, Fatih Sultan filan da olamıyor, taklidin fiyatı ise bedava ya da bir algı oluşturmak için dizi filmlere yapılan masraf kadar!

Taklitler, algı operasyonları, kimliksiz kimlikler, kişiliksiz kişiler toplamından sadece bir sürü oluşmuş değil, bir tür “üst kimlik” oluşmuş; herkes cebinde bir “tek adam” kimliğiyle dolaşıyor. 

Başka kimlikler göstermelik olurken bu yeni “üst kimlik” herkesi megaloman taklitçisi haline getiriyor. Megaloman bile olamayan, onu bile taklit eden tuhaf bir kimliksizlik hali ortaya çıkıyor.

Şiştikçe şişen taklitçi balon kişilikler o kadar çoğaldı ki artık ne düşüncelerin, ne inançların, ne yeteneklerin, ne mesleklerin, ne de farklılıkların anlamı kaldı; tek adama benzemek geçerli tek akçe oldu! Bu bir toplumsal çöküş projesiydi ve hayat bulmaya başladı.

Bu iddia gerçekten soyut bir faraziye değildir. İşe göstermelik bir darbe girişimi, göstermelik bir parlamento ve başında göstermelik bir başbakan olan göstermelik bakanlar kuruluyla başladılar. 

Binali gibi bir tipolojinin niye başbakan yapıldığını şimdi herkes daha iyi anlıyordur herhalde.

AKP, MHP ve CHP artık eski bilinen siyasi partiler değiller; bir iradeleri yok, bir yönetimleri ve politikaları yok; hepsi tek adama tabi olmuş durumdalar.

Eskiden Türkiye’de sorunlarıyla beraber üniversiteler vardı, rektörler, dekanlar vardı, artık yok. Tek adam var.

Televizyon ve gazeteler vardı, şimdi herkesi gözetleyen ve tek ağızdan konuşan bir “Big Brother” ve onun emrindeki çeteler var. 

Adli Tıp Kurumu vardı; en azından durumu ciddi olan hasta tutuklularla ilgilenirdi; şimdiki başkanı, kanser hastası veya gözleri görmeyen tutuklular için bile “raporlar beni ilgilendirmez” diyebilecek kadar alçalmış durumdadır. Tek adamın tıpkısı işte!

Çok ayıp oluyor ama eskiden sanatçılar da vardı, şimdi Efrîn direnişi sayesinde ayrışıyorlar.

Dikkat edilirse tek adam taklitçiliği her düzeyde yayılıyor. Tek adama tabi olmayan, adamdan sayılmıyor.

Artık adam olmanın ölçütü askerlik yapmak değil o karanlık tekliğe kayıtsız şartsız boyun eğmektir.

Eskisi de iyi değildi, şimdiki durumu anlatmak için kıyas gerekiyor; adalet kıyasları seviyor! 

Artık mahkeme heyetleri, savcılar, hâkimler filan yok; kurmalı oyuncak bebek gibi konuşmalarından belli değil mi? Mimiklerine varıncaya dek tek adama niye bu kadar benziyorlar? Benliklerini yitirdiler, adalet adına ettikleri yeminleri koltuğa değiştiler; belki de içlerindeki tek adamlık hortlayacak zemini buldu, hepsi bu kadar. 

Tek’lemeye başlamış bir motordan ne hayır gelirse tek adamdan da Türkiye’ye ancak o kadar hayır gelir!

Teklemekten ziyade çökmüş olan bir düzenden bahsedilebilir ki aynen Osmanlı’nın dağılma dönemini andırıyor. Fakat sarayda oturan Mustafa Kemal değil Vahdettin’di; tek adamın akıbeti de ondan farklı olmayacak.

Bu kadar bariz bir çöküş manzarasını yükseliş gibi sunma becerisini gösteren tek adama son darbeyi yine kendi eseri olan “tek adamlar” vurursa buna şaşmamak gerekir.

Çünkü; Şimdi tek adamlık tatlı geliyor bunlara ama herkes tek adam gibi olmaya kalkınca daha büyük bir kaos kaçınılmazdır; sonuç, kimsenin kimseyi dinlemediği yeni bir “hayvan çiftliği!”

Fakat bu çiftlik rejiminin tek suçlusu tek adam değil, onu omuzları üstünde yükselten bir suçlu daha var, asıl olarak onunla mücadele etmeliyiz, o da hırs ve budalalıktır!

Kaynak: Yeni Özgür Politika