Karamus: İsveç PKK'yi ‘terör listesi’nden çıkarmalı!-YENİLENDİ

Polis şefinin Olof Palme cinayetinde Kürtlerin rolü olmadığını açıklaması üzerine İsveç'ten özür isteyen KNK Eşbaşkanı Ahmet Karamus, "PKK'ye yönelik 'terör' suçlaması da kalkmalı" dedi.

Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK), PKK ve Kürtlerin Olof Palme cinayetinde herhangi rolleri olmadığının soruşturmayı yürüten Polis Şefi Hans Melander tarafından açıklamasından sonra İsveç hükümetine mektup yazarak, PKK ve Kürtlerden özür dilemesi gerektiğini belirtti.

KNK Eşbaşkanı Ahmet Karamus, haksız yere uzun yıllardan bu yana Palme cinayetini işlemekle suçlanan PKK ve Kürtlerden özür dilenmesi ve PKK'nin 'terör örgütleri' listesinden çıkarılması için İsveç Başbakanı Stefan Löfven ve İçişleri Bakanı Mikael Damberg'ye birer mektup gönderdi.

1986 yılında gerçekleşen Olof Palme cinayeti İsveç Başsavcısı ve soruşturmayı yürüten polis şefinin yaptıkları ortak basın toplantısında aydınlığa kavuşmadı. Cinayetin 20 yıl önce yaşamını yitiren sağcı bir politikacıya yıkılması kamu vicdanında karşılık bulmadı. Ancak PKK ve Kürtlerin cinayetle herhangi bir ilişkilerinin olmadığının teyidi İsveç'te yaşayan Kürtler tarafından memnuniyetle karşılandı.

BİLİNÇLİ OLARAK KÜRTLERE YIKILMAK İSTENDİ

Karamus, uzun yıllar İsveç Kürt Federasyonu ve ona bağlı derneklerde yöneticilik görevlerinde bulundu. İsveç'te Kürt lobiciliğinin oluşturulmasına katkıları oldu. Geçtiğimiz yıl KNK'nin Eşbaşkanlık görevine getirilen Karamus'la Palme cinayetinden sonra İsveç'te Kürtlere yönelik baskı ve dezenformasyon kampanyalarını ve Kürtlerin bunlara karşı verdikleri mücadeleleri konuştuk.

Karamuş, Olof Palme'nin öldürüldüğü dönemde Kürt Federasyonu'nda yöneticilik yaptığı için katliamı yakından takip ettiklerini ve tüm gelişmeleri ayrıntılı olarak tahlil ettiklerini söyledi. Cinayetin açıklığa kavuşturulması için 34 yıl içinde onlarca polis ve savcının göreve getirildiğini ve değiştirildiğini, Stockholm Emniyet Müdürü Hans Holmer'in de bilinçli olarak suçu PKK ve Kürtlerin üzerine yıkmak için özel bir çaba gösterdiğini belirten Karamus, Hans Holmer'in 58 Kürdü tutuklamak ve sorguya çekmek istediğini, ancak dönemin savcısının karşı çıkması sonucu 20 Kürdün gözaltına alındığın ama masum oldukları anlaşıldığı için tamamının serbest bırakıldığını söyledi.

‘ALKOL BAĞIMLILARINA DAYANDIRILARAK PKK CİNAYETLE SUÇLANDI’

Holmer'in buna rağmen PKK ve Kürtleri hedef göstermeye devam ettiğini ve suçlamalarını sürdürdüğünü hatırlatan Karamuş, PKK'ye yönelik suçlamaların kaynağının cezaevinde yatan Finlandiyalı bir alkol bağımlısı olduğuna dikkat çekti. Söz konusu kişinin polise, Palme öldürülmeden bir ay önce bir Yugoslav ve Kürdün kendisinden Palme'nin öldürülmesi için silah istediklerini ve onlara Smith&Wesson marka iki silah verdiğini ihbar ettiğini, böylelikle Kürtlerle cinayet arasında ilişki kurulmaya çalışıldığını belirtti.

Bu arada Almanya'dan Peter adında bir kişinin Danimarka polisine telefon ederek Palme'yi kimin öldürdüğünü PKK'den ayrılan ve Almanya'da yaşayan bir Kürtten öğrendiğini iddia etmesinden sonra, Holmer'in, Danimarka'ya giderek Danimarka İstihbarat Teşkilatıyla görüşmeler yaptığını söyledi. Tüm bu bilgilerin parlamentonun Palme cinayetini araştırmak için kurduğu siyasi araştırma komisyonunda gündeme geldiğini söyleyen Karamus, "Görüldüğü gibi bu bilgilerin hiçbir somut dayanağı yok. Holmer'in konuşmalarında Kürtleri bilinçli olarak hedef gösterdiğini komisyon fark etti. Daha sonra da Holmer görevinden ayrılmak zorunda kaldı" dedi.

CİNAYETİN ARDINDAKİ GÜÇLER GİZLENDİ

Karamus, iki alkol bağımlısının yaptıkları temelsiz ve delilsiz suçlamalarla İsveç polisinin Kürtler ve PKK'yi ülkenin başbakanını öldürmekle suçlamalarının Kürt halkı açısından travmalara neden olduğunu belirterek şu değerlendirmelerde bulundu: "Palme cinayeti zanlısı olarak gözaltına alınan 20 Kürdün soruşturması sırasında davanın hakim ve savcıları cinayetin Kürtlere yıkılmak istenmesini fiyasko ve skandal olarak değerlendirdiler. Bir ülkenin polis ve istihbarat teşkilatının hiçbir kanıt olmaksızın Kürtleri katil zanlısı ve suçlu olarak ilan etmek istediğini anladılar. Biz Hans Holmer'in neden PKK ve Kürtleri katil olarak ilan etmek istediğini hala bilmiyoruz. Ama Holmer'in katliamın ardındaki gerçek güçleri gizlemek için Kürtleri hedef gösterdiğini ve manipülasyon yaptığını tahmin ediyoruz."

Olof Palme'nin demokratik sosyalizme inanan ve dünyanın ezilen halklarının yanında yer alan, ulusal kurtuluş mücadelelerini destekleyen bir devlet başkanı olduğunu açıkça dile getirdiğini hatırlatan Karamus, "Vietnam'da, Güney Afrika'da emperyalizme ve ırkçılığa tavır aldı. Gandi ve Tito ile yeni bir perspektif ortaya koydu. Bofors adlı İsveç silah tekelinin çok gelişkin İsveç silahlarını savaş halindeki başka ülkelere satmasına da karşı çıktı. Polis içindeki ırkçı güçler, Gladio gibi örgütlenmeler Palme'den nefret ediyordu. Tüm bu güçler uluslararası bazı karanlık güçlerle Olof Palme'yi engel olarak görüyor ve ortadan kaldırmak istiyordu" şeklinde konuştu.

Türkiye ile iş birliği yapan bazı ajanların da cinayetin PKK'nin üzerine yıkılması için yalanlar ortaya attığını söyleyen Karamus şunları belirtti: "İsveç hükümeti, küresel güçler ve Türkiye cinayeti Kürtler ve PKK'ye yıkmak için çok çaba sarf etti. O dönemde Türk medyasında her gün Kürtler ve PKK yöneticileri Palme'yi katletmekle suçlanıyordu."

'KÜRT ÖRGÜTLERİNİN BAZILARI PKK'Yİ SUÇLADI'

Devletsiz oldukları için Kürtleri suçlamanın daha kolay olduğunu bilen ülkelerin Palme cinayetini vicdansızca Kürtlere yıkmaya çalıştığını belirten Karamus, "İsveç'in tanınmış entelektüelleri ve yazarlarının bir komite oluşturarak PKK ve Kürt halkına yönetilen katil suçlamalarına karşı çıkmalarını çok değerli buluyoruz. Bu amaçla da birkaç kitap yazdılar. Onlarca basın konferansı yaparak İsveç halkını bilgilendirdiler. Televizyon ve yazılı medyada söyleşiler yaptılar" dedi.

Palme Cinayeti'nden hemen sonra İsveç Güvenlik Polisi'nin (Säpo) cinayeti PKK'nin üzerine yıkabilmek için değişik Kürt örgütleriyle ilişkiye geçtiğini söyleyen Karamus, tepkisini şu ifadelerle dile getirdi: "Ne yazık ki Kürt örgütlerinin bir kısmı da PKK'ye yönelik suçlamalara destek verdi. Palme'nin öldürülmesinden hemen sonra Kuzey Kürdistanlı Kürt parti ve örgütlerinin bir araya gelip bir rapor hazırladıklarını biliyorum. Ben o raporu okudum. 11 sayfalık rapor baştan sona kadar PKK'yi terörizmle suçlayan ifadelerle doluydu. Ortadoğu, Kürdistan ve Avrupa'da PKK tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen öldürme olaylarının hepsine yer verilmişti.

Raporun altında 10 civarında Kürt örgütünün adı vardı. Bu kadar Kürt örgütünün bir araya gelerek hazırladığı rapor bana göre birileri tarafından ısmarlanan bir rapordu. İsveç hükümeti ve mahkemeleri PKK'yi terörist ilan ettiği zaman elimizde somut deliller var ama gizlilik nedeniyle açıklamayız dediler. Bugüne kadar da açıklamadılar. Ben Kürt örgütlerinin ortak raporlarının da PKK'nin 'terör örgütü' ilan edilmesinde etkili olduğunu düşünüyorum."

PKK'Yİ SUÇLAYANLAR ORTAYA ÇIKIP HATALARINI KABUL ETMELİ

O sıralar İsveç'te yaşayan 100 civarında Kürdün PKK'yi terör örgütü olmakla suçlayan bir mektup yazdığını hatırlatan Karamus, "Ben hem rapor hem de mektubun hangi amaçla yazılıp yayımlandığını merak ediyorum. Bu oldukça önemli. Bu raporu yazan ve mektuba imza atanların vicdanlarıyla hesaplaşmaları ve kamuoyunun karşısına çıkıp yaptıkları hataları açıkça kabul etmeleri gerekir. Onlardan büyük beklenti içinde değilim ama hatalarını kabul etmeleri erdemlilik olacaktır" şeklinde konuştu.

Karamus, raporu yazan örgütlerin yöneticilerine hazırladıkları rapor hakkında Kürt halkına açıklama yapmaları çağrısında da bulundu. PKK ve Kürtlerin Palme'ye yönelik bir saldırıda bulunmadığının herkes tarafından bilindiğini söyleyen Karamus, "Olof Palme gerçek bir Kürt dostuydu. Kürt halkından yanaydı. Kürt halkının haklarını almak için sürdürdüğü mücadelenin destekçisiydi" ifadelerini kullandı.

KÜRTLER KORKUNÇ BEDELLER ÖDEDİ

Karamus, Palme cinayetinin Kürtler ve PKK'ye yıkılmak istemesinin Kürt halkı açısından yarattığı olumsuz sonuçlara şu ifadelerle dikkat çekti: "Palme'nin öldürülmesinden sonra İsveç'teki Kürt toplumuna potansiyel olarak o sıralar terörist ve kriminal olarak bakılmaya başladı. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi ve PKK teröristlikle itham edildi. Kürt halkının verdiği özgürlük mücadelesi gözden kaçırıldı. Kürtler korkunç bir bedel ödedi. Korkunç suçlamalarla karşılaştı.

Cinayetten önce İsveç halkının en fazla sempati duyduğu Kürtler Palme'nin öldürülmesinden sonra birdenbire terörist olarak görülmeye başlandı. Okullarda gençlerimiz Kürt olduklarını bile söylemeye cesaret edemedi. Kürtler neredeyse istenmeyen insanlar olarak görüldü. O sıralar Kürt Federasyonu'nun yönetim kurulu üyesiydim. 4 yıl hiçbir şirket bize lokal vermedi. Kürtlere ev kurumları ev vermekte zorluk çıkardı. Kiracı olma hakkımız bile kabul edilmedi. Kürtler gerçekten çok büyük baskılarla karşılaştı. Büyük bedeller ödedi."

PKK'YE YÖNELİK 'TERÖR ÖRGÜTÜ' SUÇLAMASI KALKMALI

İsveç Hükümeti'nin PKK'yi terörist olarak ilan etmesinden sonra diğer Avrupa ülkelerinin de aynı şeyi yaptığını hatırlatan Karamus, "Kürtler haksız yere yıllarca mağdur edildi. Biz bu mağduriyetin acilen giderilmesini istiyoruz. Artık İsveç katilin kimliğini açıkladı ve Palme davasını kapattı. Bu dava katili yargılanamayan bir dava olarak sonuçlandı" diye konuştu.

KNK olarak İsveç Başbakanı Stefan Löfven ve İçişleri Bakanına birer mektup gönderdiklerini belirten Karamus konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "İsveç Kürtlerden özür dilemelidir. Aynı zamanda Kürdistan Özgürlük Hareketi'nden de özür dilemelidir. İsveç Hükümeti, PKK'ye yönelik 'terör örgütü' damgasını kaldırmalı ve diğer Avrupa ülkelerinin de aynı şeyi yapması için harekete geçmelidir. Bu talep tüm Kürt halkının isteği ve özlemidir."