Karataş: 24 Haziran bir başlangıç olabilir

EMEP MYK Üyesi Yusuf Karataş, AKP’nin sadece Kürtlere değil, emekçilere düşmanlık beslediğini belirterek, “24 Haziran her şeyin biteceği bir tarih değil, başlangıç olabilir” dedi.

24 Haziran baskın seçimleri yaklaşırken siyasette saflar berraklaştı. Bir yandan AKP-MHP’nin kurduğu ‘cumhur ittifakı’, bir yandan CHP-İYİ Parti-SP-DP kurduğu ‘sıfır baraj-millet ittifakı’, öte yandan demokrasi ve antifaşist cepheyi oluşturan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve ona destek açıklaması yapan siyasi parti ve çevreler.

HDP, geçtiğimiz hafta cumhurbaşkanı adayının Edirne Cezaevi’nde rehin tutulan eski Eş Başkan Selahattin Demirtaş olduğunu açıklamıştı. HDP adayını açıkladıktan sonra Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Partizan ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) gibi siyasi oluşumlar ve demokratik çevreler Selahattin Demirtaş’ı ve HDP’yi destekleyeceklerini duyurdular.

EMEP MYK Üyesi Yusuf Karataş, HDP’nin neden desteklenmesi gerektiğini, baskın seçimin sebeplerini ve AKP’nin Kürt düşmanlığını değerlendirdi.

AKP’NİN KÜRTLERE VE EMEKÇİLERE DÜŞMANLIĞI

AKP’nin Kürt sorununa karşı tutumunun adına ‘cumhur ittifakı’ denen ittifakta ifadesini bulduğunu belirten Karataş, söz konusu bu ittifakın iç ve dış savaş politikalarında kendisini ortaya koyduğunu kaydetti.

Bu tutumun bir yandan Kürtlerin dışarıdaki kazanımlarına karşı müdahaleci ve baskıcı savaş politikalarını gündeme getiren bir tutum olduğunu söyleyen Karataş, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bir yandan içeride bununla iç içe geçmiş bir baskı siyaseti yürütülüyor. Öte yandan da baktığımızda Erdoğan grevleri yasakladığını ve hükümet kabinesine patronları, işverenleri alacağını söyleyerek aynı zamanda emekçilere karşı da sınıf karakterini açıkça ifade eden bir hükümet söz konusu. Dolayısıyla bu hükümet demokrasiyi askıya almış, OHAL ile tek adam rejimini gündeme getirmeye çalışan ve emek karşıtlığı yapan bir hükümet olmuş oluyor. O yüzden bu hükümeti sadece Kürtlere düşmanlıktan ibaret görmemek lazım. Sermayenin safında yer alarak emeğe düşmanlık yapan bir hükümet pozisyonundadır. Bu hükümet aynı zaman kutuplaştırma ve kamplaştırma üzerinden iktidarını sürdürüyor.”

‘UMUTSUZ DEĞİLİZ’

AKP-MHP’nin baskın seçim kararına da değinen Karataş, şunları ekledi: “Özellikle Efrîn operasyonuyla yaratılan yeni milliyetçilik havasını da kullanarak ve ekonomik kriz belirtisi ortaya çıktığı koşullarda krize girmeden seçimi yapmak istediler. Krize girmeden ortamın kendi lehlerine olduklarını düşünerek baskın seçimi gündeme getirdiler. Ama bütün bu hesaplarına rağmen aslında bu kadar güçlü görüntülerinin ardında bir zayıflık yatıyor. Saldırmadan, baskılamadan, gerilim yaratmadan ve dışarıda savaş politikasını sürdürmeden ayakta kalınamayacağının farkına olan bir iktidar söz konusu. Ama biz her şeye rağmen toplumun karşı bir demokratik birikiminin olduğunu görüyoruz. O yüzden diktatörlüğe giden rejimin durdurulabileceği noktasında umutsuz değiliz doğrusu.”

‘DEMOKRASİ MÜCADELESİ SEÇİMLE SINIRLI DEĞİL’

24 Haziran baskın seçimlerinde demokratik birliğin nasıl sağlanacağı konusunda da konuşan Karataş, 16 Nisan referandumunda ’Hayır’ diyen cephenin aynı yerinde durduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Birçok parti ittifak arayışlarındadır. Ama bizi ilgilendiren demokrasi güçlerinin ülkenin en acil demokratik sorunlarında yaratacağı birliktir. Bu demokrasi mücadelesini sadece seçimle sınırlı olarak görmemek lazım. Seçimler ikinci tura kaldığında ve ikinci tura kim kalırsa kalsın demokrasi güçlerinin taleplerini ve halkın mücadelesini gözetmek zorunda kalacağı bir durum yaratmak önemli. O yüzden de HDP, EMEP, Haziran Hareketi, Halkevleri gibi siyasetlerin halkın savaşa karşı barış, kayyumlar, cezaevlerindeki milletvekilleri, düşünce özgürlüğü önündeki engeller, OHAL’in kaldırılması, başkanlık sisteminin lağvedilmesi ve seçim barajları gibi en acil demokratik talepleri etrafında birleşecek bir birliğe ihtiyacımız var. Bu ilkeleri ortaya koyduktan sonra CHP buna gelirse onu da reddetmeden bir demokrasi zemini yaratılabilir. HDP’nin ‘ben bu cephede yeterim’den çok, tüm bu siyasetleri belli ilkelere ikna ederek demokrasi zeminini zorlaması gerekiyor. Çünkü bugünün ihtiyacı ‘ben’ ve ‘sen’den ziyade, diktatörlüğün kıyısına gelmiş bir ülkeyi yeniden asgari anlamda da olsa demokratik bir zemine oturtabilecek ve ülkenin önemli sorunlarını çözebilecek adımları atmak gerekir”

‘MESELE REJİM MESELESİDİR’

Seçimlerde bireylerden çok demokratik talepleri kimin ne kadar karşılayabileceğinin tartışılması gerektiğini savunan Karataş, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu tartışma yapıldıktan sonra ancak o zaman bir isim konuşulabilir. Şu ismin karşısında bu ismin iyi olduğu konusuna girersek meseleyi kişilere indirgeyerek basitleştirmiş oluruz. Ülkenin sorunu sadece kişi sorunu değil. Bir rejim yaratılmaya çalışılıyor. Bu rejimi durduracak ve ülkeyi demokratik bir yola sokabilecek bir arayışa ihtiyaç vardır. Buna açık olmayan hiçbir seçenek bizim için alternatif olamaz.”

‘REJİM KALICI KILINMAK İSTENİYOR’

AKP iktidarının Efrîn’i ülkenin bekası olarak göstererek ‘Efrîn alınmazsa Türkiye yıkılır’ algısı yarattığını ve Efrîn politikasından sonra giderek sıkıştığını belirten Karataş, şunları vurguladı: “AKP’nin genel başkanı ve cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşmasında Efrîn’nin AKP’nin diriliş harekatı olduğunu söylemişti. Yani kendi iktidarının bir ihtiyacı olduğunu açık açık söylemiş oldu. Dolaysıyla Efrîn, Suriye’deki başka arayışlar, Yunanistan ile yaşadıkları gerilim iktidarın kendi iç politik ihtiyaçlarına bağlanmış durumda. Savaş politikalarıyla milliyetçiliği kışkırtarak kendi etraflarına güç yığmaya çalışıyorlar. Bu politikaları kendi çıkarı için yapıyor. Tüm bunlarla beraber, ekonomik olarak ortaya çıkan olumsuz tablo. O nedenle iktidarın baskın seçim kararı bugün lehine göründüğünü düşündüğü durumun dağılabileceği kaygısından kaynaklanıyor. Bir buçuk yıl sonraki kriz koşulları ve Suriye’de ortaya çıkacak olan Türkiye’nin oralardan çıkması gibi yeni gelişmeler doğabilir. İktidar bunları bildiğinden dolayı kendini kurtarmak ve tek rejimini kalıcı kılmak için kurumsal bir durum yaratılmak istenmektedir. Baskın seçimin amacı tamamen bunlardan ibarettir.”

TOPLUMDAKİ AKP ALGISI

İktidar bakımından mevcut sürecin çelişkilerle dolu olduğunu aktaran Karataş, şu ifadeleri kullandı: “İktidarın en güçlü gözüktüğü süreç aynı zamanda ayağının altındaki toprağın kaydığı bir süreçtir. Çünkü Efrîn operasyonunda yarattığı hava büyük oranda dağıldı. O ilk günlerdeki seferberlik havası bugün artık yok. Çünkü bu operasyonun sorunları çözmediği görüldü. Bu operasyonun Kürt sorununu çözdüğünü kimse iddia edemez. Dolayısıyla ülkeyi bir an önce seçime sokarak eğer başkanlığı alırsa önünde 5 yılı bu şekilde kurtarmak istiyor. Geleceğini garantiye almak istiyor. İktidarın İYİ Parti’yi saf dışı bırakmak çabalarına karşılık CHP’nin 15 vekil kaydırma hamlesi bile iktidarı korkuttu. Bu bile onların ne kadar bu seçime endekslendiklerini gösteriyor. Toplumda da bu iktidarın yenilmez veya değişmez algısının yittiğini görüyoruz. İktidara karşı demokratik zeminde arayışlar olduğunda azımsanmayacak düzeyde kesimlerin bir araya gelmek istediklerini görüyoruz. Her şeyin iktidarın kontrolünde olduğu havasını dağıtmak bile çok önemli. Süreci böyle ilerletmek gerekiyor.”

‘İKTİDAR ZORLANACAKTIR’

Demokrasi güçleri bakımından meselenin sadece bir seçimden ibaret olmadığını belirten EMEP MYK Üyesi Yusuf Karataş, şu sözlerle tamamladı: “Seçim sürecinin iki ay boyunca alanları etkin bir biçimde kullanmamız açısından önemlidir ama 24 Haziran her şeyin biteceği bir tarih değildir. Biz demokrasi güçleri olarak iktidarın yarattığı havayı dağıtmak için ciddi bir sinerji yaratırsak iktidar her koşulda zorlanacaktır. Esas olan bu gücü yaratmak ve ülkenin bir baskı rejimine doğru gidişini yerine demokratik bir geleceği birlikte inşa etmektir. Bu konuda kararlı, sabırlı ve herkesin de sorumluluklarını dikkate alarak ‘ben’ demeden bir çaba içerisine girmesi gerekiyor. Önümüzde hâlâ kalıcı bir demokratik birlik için zaman var. Umarım bu noktaya ulaşırız.”