Karayılan: AKP-MHP rejimi kaybedecek

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Karayılan, şovenizm dalgasıyla tahkim edilmek istenen Türkiye halklarına seslendi: "Türkiye ve halkları değil, AKP-MHP rejimi tehlike altında ve kaybedecek."

AKP-MHP rejiminin halklardan; Türkiye halklarından, Kürt halkından, Suriye halklarından korktuğunu; planlarında yenilgiyi yaşayıp içeride de kaybettiğini belirten PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, "Bütün panikleri bundan. Kıyamet koparıp şovenizm dalgasını şahlandırmak ve buna dayanarak iktidarını sürdürmek istiyor. Tekrar ediyorum; elbette AKP-MHP rejiminin üzerinde bir tehlike var ama Türkiye’nin üzerinde herhangi bir tehlike yok. Tüm Türkiye halkları böyle bilsin" dedi. Türk devletinin Kuzey Kürdistan'daki faşizm ve soykırım siyasetini bütün Kürtlere dayattığını kaydeden Murat Karayılan, Güney Kürdistan'daki referandum kararı sonrası Türk devlet erkanının üslubunu hatırlatıp şimdi de aynı dil uzatma ve aynı hakareti YPG ve PYD şahsında Rojava'daki Kürtlere yaptığını belirtti. Karayılan, şunların altını çizdi: "Aslında bu hakareti bütün Kürtlere yapıyorlar. Bu ırkçı bir zihniyettir, Kürt halkının varlığını kendisi için bir tehlike; Kürt iradesini kendisi için bir felaket olarak görüyor. Onun için Rojava Kürtlerinin hiçbir hakka kavuşmasını istemiyor. Güney'deki Kürtler için de aynı şey. Bu, çok derin bir hastalık gibidir, büyük bir Türk şovenizm dalgasını ayyuka çıkarmak istiyor."

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV’nin sorularını yanıtladı.

İkinci kuruluş yıl dönümünde YPS’nin (Yekîneyên Parastina Sivîl-Sivil Savunma Birlikleri) önemi ve Kürdistan kentlerindeki direnişin anlamına dikkat çeken Karayılan, 'Demokratik Özerklik' sloganıyla şehirlerde açığa çıkan direnişin, Kürt Özgürlük Hareketi'nin mücadele tarihi açısından yeni bir sayfa olduğunu söyledi. Cesaret, fedakarlık ve yiğitlikle gelişen çok önemli bir direniş olduğunu vurgulayan Karayılan, Çiyager, Xebatkar ve Zeryanlar ile Mehmet Tunç ve Asya Yükseller şahsında tüm şehitleri andı. "İnanç ve davaları sahipsiz kalmayacak ve davaları kazanacaktır" diyen Karayılan, onların bu direnişleriyle yeni bir yöntem geliştirip mücadeleyi bir kademe daha ileriye taşıdıklarını ve Türk devletinin planlarını alt ettiklerini ifade etti.

YPS'NİN OLUŞTUĞU KOŞULLAR

YPS’nin hangi koşullarda oluştuğunun önemli olduğunu belirten Murat Karayılan, şunları anlattı: "O süreçte gençler, YDG-H adıyla örgütlenmeye gitmişlerdi ve AKP polislerinin saldırısı karşısında bazı mahalleleri kısmi olarak savunuyordu. 2014'te bu şekilde pratikler açığa çıktı, bazı mahallelerin savunması olduğundan, polisler aylarca o mahallelere giremiyordu. Sonra diyalogla çözüme kavuştu.

DEVLETİN STRATEJİK KARARI

AKP yönetimindeki Türk devleti, Kürt halkına karşı stratejik bir karar aldı. Kürt halkını güçten düşürüp teslim alabilmek için gizli bir plan yaptı. Adı 'Çökertme Planı'ydı. Plan, yurtseverliğin üst seviyede ve halk direnişinin olduğu şehirleri teslim alabilmek için gerekirse binlerce insanı katletmeyi, şehirleri yıkıp yakmayı da öngörüyordu. Bu plan, Ekim 2014'te karar altına alınmıştı. AKP, 24 Temmuz 2015'te yeniden savaşı başlatınca gençler de yine mahalleleri tutmaya başladı. Bu bir savunma tarzıdır.

DEVLET KIŞIN ORDUSUNU SALDI

İlk zamanlarda polis üzerlerine yürüdü ve jandarma püskürtmeye çalıştı ama yapamadılar. Ordu 'şehirlerde işimiz yok. Tankın şehirlerde ne işi var' açıklamasında bulundu. Askeri bir savaş değil, toplumsal bir direnişti. Gençler bazı silahları öne çıkarmış olabilirler ama hakikat böyleydi. Ne zaman ki, kar yağmaya başladı, gerilla da artık dağlarda kış üslenmelerine geçti -devlet de gerillanın kışın hareket alanı sınırlı olduğunu çok iyi biliyor- o zaman (14 Aralık’ta) ordunun tank, top, helikopter, vb. bütün tekniğiyle şehirlere saldırması, tamamıyla şehirlere girmesi, şehirleri teslim alması kararı alındı.

YPS ZORUNLU BİR ÇIKIŞTI

Böyle bir dönemde YDG-H gençleri ve mahallelerden savunma güçlerine katılan gençler, bir araya gelerek, YPS'yi oluşturdu. Sonradan her şehirde yerel olarak herkes kendi başına kurdu. En son 19 Ocak 2016’da YPS resmi olarak ilan edildi. YPS’nin ilanı çok tarihi bir dönemdi; halkı ve mahallesini savunmak içindi ve çok kutsal bir kuruluştu. YPS'nin ikinci kuruluş yıl dönümünde bütün gençleri ve üyelerini kutluyoruz. Masa başında kendi çıkarları ya da çok farklı amaçlarla bir grup oluşturma adına kurulmadı, düşmanın zulmüne, azgın saldırılarına karşı direnmek için kuruldu. Bu çok öncelikli ve değerlidir."

DEVLET DİRENİŞİ KIRAMADI

YPS'nin, halkını savunmak için kendini fedaice öne atan gençlerden oluştuğunu belirten Karayılan, Cizre, Sur, Hezex, Silopi; ardından Şırnak, Nusaybin, Gever; ondan önce Farqin ve Kerboran’da yaşanan büyük direnişin, Kürdistan’ın birçok bölgesine yayıldığını ve toplumsal/halkçı bir tavrın gösterildiğini söyledi. Türk devletinin vahşet uygulayıp mesela Sur, Şırnak ve Nusaybin’i yıktığını; direnişçiler çıktıktan sonra kepçeyle direniş mahallelerini yerle bir ettiğini hatırlatan karayılan, savaş ve direniş gösterilen yerlerin öylece kalmasına bile tahammül edilmediğini kaydetti. Halkın göç etmesi için Cizre ve Silopi’de taktik yapıp savunmasız halktan insanları şehit ettiklerini, Taybet Ana'nın cenazesinin bir hafta sokakta bıraktırıldığını; 2 aylık çocuktan, 78 yaşındaki ihtiyara kadar şehit edip halkı göçertmek ve ele geçirmeyi planladıklarını anımsatan Karayılan, şöyle devam etti: "Ama büyük bir direniş yaşandı. Sur’da 60 direnişçi Çiyager arkadaşın öncülüğünde, 105 gün boyunca düşmanın her türlü tekniğine karşı savaştılar, düşman Sur’a giremiyordu. 9 ay boyunca Nusaybin ve Şırnak’a da giremedi, Türk askerlerinde Nusaybin Sendromu belirdi. Bu Egîdlerin şahsında en son Kürt iradesi zaferi kazandı. Kürt iradesi kazandı, düşman yenilgi yaşadı. Onlar direnişçileri kırmayı başaramadı. Bugün bu halkın evlatları Çiyager ve Zeryanların izini sürüyor."

DİRENİŞ, HALKIN ONURUNU KORUDU

Türk devletinin vahşetle bütün halkı teslim almayı, herkesi susturmayı hedeflediğine işaret eden Karayılan, bunu başaramadığını şöyle dile getirdi: "Başaramadı, çünkü tarihi büyük bir direniş yaşandı. Yani bu direniş Kürt halkının onurunu korudu, Kürt halkının şerefini yükseltti, bu şekilde Kürt halkının mevzi ve kazançlarını korudu ve bir de başarıya giden yolda bir altyapı oluşturdu. Şehirlerde direnerek nasıl başarıya ulaşacağımız bir netliğe kavuştu ve artık çok iyi biliniyor. Onun için de Kürt Özgürlük Mücadelesinde bu direniş çok kutsal bir dönemdi, büyük bir direnişti ve bugün oluşturduğu temel üzerinde daha büyük direnişler geliştirebilir."

DERSLER ÇIKARILDI

Temmuz 2015'ten Mayıs 2016'ya kadar yaşanan süreçte gençler, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar tarafından o kadar direniş geliştiğini, şehitler verildiğini söyleyen Karayılan, bunlardan ders çıkarıldığını vurguladı. Karayılan, YPS 1. Konferansı'nda bütün bunların üzerinde durulduğunu, tartışmalar yürütüldüğü, analizler yapıldığını aktararak, o tecrübelere dayanarak bugün bir mücadele sürdürüldüğünü belirtti.

HAZIRLIK AŞAMASI YETİRSİZDİ

"Daha fazla temel altyapı oluşturulması gerekiyor. Evet, çok büyük bir direnişti fakat hazırlık aşaması istenilen düzeyde değildi" diyen Murat Karayılan, 'devrim, halkların eseridir; eğer halk isterse devrim yapabilir' düsturunu hatırlatarak, şöyle devam etti: "Düşman saldırdı, gençler de mahalleleri tuttu. Bunun öncesinde hazırlıkların yapılması gerekiyordu. Aslında Önder Apo 'inşa projesi'ni geliştirmişti. Önder Apo’nun perspektifine göre inşa gelişseydi; yani halk örgütlendirilseydi, yönetim, meclis, ekonomi, sağlık ve her yönden hazırlık yapılmış olsaydı; düşman halkın üzerinden erzak, su ve elektriği kestiğinde, halk zorlanmazdı. Çünkü hazırlıklı olurdu. Ama böyle bir hazırlık yoktu. Onun için de zorlanma oldu. Halkın yaşamını sürdürme olanakları kalmadığı için göç etmek zorunda kaldı. Bir toplum el ele verirse, kendini örgütlerse, kendine güvenirse ve bu şekilde ekonomik, sağlık, toplumsal, öz savunma hazırlıklarını yaparsa bu saldırılar karşısında yıllarca da dayanabilir. Yaşanılanlar bize tecrübe kazandırdı"

EVLERİ YIKTILAR DAVA DURUYOR

Artık üçüncü yılına giren YPS'nin bu esaslar üzerinden tecrübeli hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Karayılan, şu gerçeğin herkes tarafından bilinmesini istedi: "Düşman direniş gelişen şehirleri yıktı ama halkımızın iradesini yıkamadı, halkımızın duruşunu kıramadı. Belki evleri yıktılar ama halk halen kendi davasında ısrarlıdır. Yani kimse gidip teslim olmadı. Mesela 10 bine yakın insanı tutuklayıp zindana atmış. Kürt siyasetçilerini, gazetecileri, her şekilde yurtseverlik çalışmalarını yürüten insanları zindana atmış. Onlardan kimse teslim olmuş mu, pişman olmuş mu? Hayır. Çünkü bu dava derin bir davadır, bu halk artık kararını vermiştir. Önder Apo’nun düşünce ve ideolojiyle kültürel bir düzey kazanmış Kürt halkı bu şekilde düşmez. Türk devleti şehirlerin duvarlarını yıkabilir ama insanları yıkamaz. Artık bu halk bir iradedir ve güçtür. Onun için de halkımız hala ayakları üzerindedir. Türk devleti, Kürdistan'da başaramadı."

NEDEN VARLIK-YOKLUK SAVAŞI DİYORLAR?

Toplumun oluşan yeni şartlarda kendini ve iradesini örgütlemesi; özellikle kadın ve gençlerin bu örgütlülüğe öncülük etmesi gerektiğini kaydeden Karayılan, Türk devletinin 2-3 yıldır dağda, şehirde, ovada, her yerde her türlü saldırıyı gerçekleştirdiğini ama bir sonuç alamadığını dile getirdi. Türk iktidarının her gün aldığı başarıdan bahsetmesine aldanılmamasını isteyen Karayılan, "Madem başarmışlar neden şimdi bağırıp çağırıyorlar? Neden şimdi, 'bu savaş Türkiye istiklal savaşıdır', 'bu savaş Türkiye’nin varlık-yokluk savaşıdır' diyorlar?" sorularının gerekli yanıtı verdiğini söyledi: "Düşman başaramadı, yenilgiye uğradı. Çünkü bu halk ayakları üzerinde, mevzilerini korumuş ve yeni adımlar için temelleri vardır. İşte Erdoğan’ın korkusunun kaynağı budur, düşmanın korkusu bundandır. Onun için her yurtsever, her Kürt genci, Kürt kadınları, Kürt işçileri, Kürt emekçileri; Türk demokratik çevreler, halkların kardeşliğini isteyenler, demokratik bir Türkiye oluşmasını isteyenler bu hakikati görüp kendilerini örgütlemeliler, kendilerini iradeleştirip AKP-MHP faşizmine karşı daha güçlü bir mücadele yürütmeliler. Artık sonuç almanın zamanı gelmiştir. Gelecek için bunları dile getirebilirim."

HERKESİN YAPABİLECEKLERİ VARDIR

Kürdistan halkının en önemli dönemi direnişle geçirdiğini, şimdi daha büyük sonuçlar elde edebileceğini, çünkü bunun koşullarının mevcut olduğunu dile getiren Murat Karayılan, özgür ve demokratik bir ülke isteyen herkesin, bu dönemde sorumlu yaklaşıp elini taşın altına koyması, çalışmalara katılması gerektiğini belirtti. Öcalan'ın halka hitabındaki "Herkes bir şey yapmalı, herkes kendine güvenmeli, herkesin bu çalışmaya katkısı olmalı. Hiçbir şey yapamayan, oturup dua etsin. O da iyi bir şeydir” sözlerini hatırlatan Karayılan, şöyle sürdürdü: "Şimdi biz de bunu tekrarlıyoruz; her Kürdistanlı ve Türkiye ya da başka ülkelerden demokrasi isteyen kesimler, bu dönemi tarihi bir dönem olarak görmeli ve kendi tarafından mutlaka bir şey katmalı. Yani güç, halkın kendisidir. Kimse gücü dışarıda görmemeli. Güç biz kendimiziz. Hangi Hareket kendi öz gücüne güvenip kendini iradeleştirirse o hareket başarır. Hangi toplum kendi birliğini oluşturup örgütlemesini geliştirirse o toplum başarır."

KİMSE KURTARICI BEKLEMESİN

Ateşkes sürecindeki 'gevşeklik ve dağınıklığı' anımsatan Karayılan, şimdi daha fazla fedakarlık ve öncülük yapma dönemi olduğunu söyledi. Toplumsal alan, siyasi alan, öz savunma ve askeri çalışmalarının stratejik bir düzeyde devam ettiğinin altını çizen Karayılan, herkesin bunu görüp katılım sağlamasının önemini vurguladı. Kimse 'arkadaşlar bizi kurtaracak' ya da 'arkadaşlar şu şu işleri yapacaklar' dememesi gerektiğini ifade eden Karayılan, 'Ben ne yaptım ne yapacağım' denilmesinin, bu dönemin zorunluluğu olduğunu vurguladı.

TÜRK İKTİDARI KORKU VE PANİKTE

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Stêrk TV’nin, Efrîn saldırısı, nedenleri ve olası sonuçlarıyla ilgili sorularını da yanıtladı. Karayılan'ın bu konudaki açıklamalarının bazı bölümlerini (https://firatnews.com/kurdistan/murat-karayilan-efrin-icin-seferberlik-cagrisinda-bulundu-101729 ) dün akşam yayınladık. Karayılan, Türk devletinin korku ve panikle saldırganlaşmasının nedenlerini de anlattı.

AKP-MHP ve Ergenekon öncülüğündeki Türk devletinin, Suriye ve Rojava siyasetlerinde yenilgiye uğradığını; Rusya’nın kucağına atlayıp kendileri için bir pozisyon oluşturmak istediğini kaydeden Karayılan, Bab’a kadar izinle, ardından Astana çerçevesinde İdlib’e; bunu da fırsat bilerek El Nusra gibi çeteleri barıştırmak ve böylelikle Suriye’nin yeniden dizaynında kendilerini güç yapıp Kürt halkının önünü Rojava’da kapatmaya çabaladığını söyledi. Son süreçte yaşanan gelişmelerin, hem Kuzey Suriye’de hem de en son Rusya ve Suriye devletinin İdlib’teki çetelere karşı gelişen operasyonunun, Türkiye’yi büyük bir korkuya saldığını; pozisyonlarını kaybedeceğini gördüğü için paniklediğini belirten Karayılan, 'bir hafta içinde Efrin’e saldıracağız' konusunun bu şekilde gündeme sokulduğunu kaydetti. Karayılan, şunları dile getirdi: "Bu saldırı dili, o kadar askerin toplanması, kaynağını o korkudan almakta. Yani yaptığı hesaplar umduğu gibi çıkmadı, o bakımdan öncelikle şantaj yapmak, hem Amerika hem de Rusya’yı tazyik altında bırakma istiyor. Çünkü Amerika ve Rusya’nın da bölgenin ve Türkiye’nin üzerine hesapları var, o yüzden Türk devleti Türkiye’yi pazara sürüyor. Kendine zemin oluşturmak, bir şekilde Rojava ve Suriye devriminin önünü kapatmak için şantaj yapıyor. Elbette hepsini şantajla değil, biraz da baskılayarak, saldırı için zemin hazırlamak ve fırsat bulursa saldırmak için bunu yapıyor."

AKP-MHP REJİMİNİN İÇ HESAPLARI

AKP-MHP rejiminin iç hesapları da olduğunu Karayılan, şöyle izah etti: "Kürdistan halkının devrimine karşı bir daralmayı yaşıyor. AKP geleceğini tehlike altında görüyor. Türkiye’nin tehlike altında olduğunu, Türkiye’nin parçalanacağını söyleyip milliyetçi ve Türkiye’yi seven kesimleri etraflarında toplamak için bir senaryo hazırladı. 'PKK ve Amerika’nın ortaklaşa Türkiye’nin güneyinden denize kadar bir hat oluşturacağı ve Türkiye’yi parçalayacakları' savına dayanan yalan senaryo. Böyle bir şey söz konusu değil.

TÜRKİYE HALKI DEĞİL, REJİM TEHLİKEDE

Biz Türkiye’yi değiştirmek istiyoruz. Türkiye’de devrim yapmak istiyoruz. Onların korkusu bundan ibaret. Aslında Türkiye ve halkı tehlike altında değil, AKP-MHP rejimi tehlike altında. Onlar halklardan; Türkiye halklarından, Kürt halkından, Suriye halklarından korkuyor. Planlarında yenilgiyi yaşıyor, içeride de kaybediyor. Bütün panikleri bundan. Kıyamet koparıp 'Türkiye tehlike altında, Türkiye bitti, terör koridoru oluşacak, Türkiye parçalanacak. Büyük Kürdistan oluşacak. Büyük Kürdistan, küçük Türkiye anlamına geliyor' deyip şovenizm dalgasını şahlandırmak ve buna dayanarak iktidarını sürdürmek istiyor. Tekrar ediyorum; elbette AKP-MHP rejiminin üzerinde bir tehlike var ama Türkiye’nin üzerinde herhangi bir tehlike yok. Tüm Türkiye halkları böyle bilsin."

ONLAR KÜRT'TÜR KÜRT!

Türk devletinin, tüm özgürlükçü Kürtleri 'terörist' saydığını; Amerika ve Avrupa'nın PKK’yi 'terör listesi'ne almış olmasına da güvenerek, özgürlük isteyen Kürtleri 'PKK’lidirler, teröristtirler, siz de karşıt olun' diyerek dayatmada bulunduğunu belirten Murat Karayılan, "Onlar Kürt'tür, Kürt! Suriyeli Kürtlerdir, Rojava Kurdistan’daki Kürtlerdir. Bir de onların yanında Asuri, Süryani, Türkmen ve Arap halkları var. Orada bir devrim var, halkların devrimi var. Türk iktidarı, bundan korkuyor. Suriye’de demokrasinin oluşmasından korkuyor. Kürt, Arap, Asuri, Süryani halklarının özgürlüğü ve kardeşliğinde, demokratik bir Suriye oluşumundan ve etkisinin Türkiye’de de hissedilmesinden korkuyor" diye konuştu.

BÜTÜN KÜRTLERE HAKARET EDİYOR

Türk devletinin Kuzey Kürdistan halkı üzerindeki faşizm ve soykırım siyasetiyle yetinmeyip Kuzey Kürdistan dışındaki Kürtlere de reva gördüğüne dikkat çeken Karayılan, onun için tüm Kürtlere hakaret üslubunu kullandığını söyledi. Karayılan, Güney Kürdistan örneğini verdi: "Mesela Erdoğan, Güney Kürdistan’daki referandum döneminde Güney Kürdistan Yönetimine hakaret etti. Her gün aşağılama, sıradanlaştırma; Silopi’de tatbikat adı altındaki askerleri her gün tehdit gücü olarak kullanıp insanın burada dile getirmekte utanacağı hakaretleri yaptı. Halbuki ondan önce de Güneylilerle dost olduklarını dile getiriyordu. Hesaplarına gelmediği zaman 'Kürt her şeyin en kötüsüdür' moduna geçiyor."

TÜRK ŞOVENİZMİ DALGASI

Şimdi de aynı dil uzatma ve aynı hakareti YPG ve PYD şahsında Rojava'daki Kürtlere yaptığına işaret eden Karayılan, şöyle devam etti: "Aslında bu hakareti bütün Kürtlere yapıyorlar. Esas olan bu. Yani bu ırkçı bir zihniyettir, Kürt halkının varlığını kendisi için bir tehlike; Kürt iradesini kendisi için bir felaket olarak görüyor ve onun için Rojava Kürtlerinin hiçbir hakka kavuşmasını istemiyor. Güney'deki Kürtler için de aynı şey. Bu, çok derin bir hastalık gibidir, büyük bir Türk şovenizm dalgasını ayyuka çıkarmak istiyor.

Rojava Kürtleri kendi haklarına kavuşmak istiyor, Türkiye’ye ne gibi bir tehlike oluşturabilirler ki? QSD şimdi Suriye’nin üçte birini kontrol ediyor, onlar demokratik bir Suriye oluşturmak istiyor ve QSD'liler Suriyeli. Rojava Kürtleri de Suriye’nin bir parçasıdır ve kendi toprakları üzerinde yaşıyor. Size ne oluyor? Açık ki, bunlar ırkçı bir zihniyetin tezahürü Kürt düşmanlığıdır. Bu, Kürt düşmanlığı siyasetidir."

BAZI ADIMLARI ATACAKLAR

Erdoğan'ın bu kadar dil uzatma, tehdit, hakaret, dünya güçlerine yapılan şantajla ilk başta pozisyonunu güçlendirmek; bu güçlere bazı kararlar aldırtarak Rojava Devrimi'ni sınırlamayı amaçladığını kaydeden PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, "Ama artık o kadar şey söyledi ki, bazı pratik adımlar atması gerekiyor" dedi.