'Kaybedilen' babası için mektup: Affet baba!

Cumartesi Anneleri, 1995'te Silopi’de gözaltına kaybedilen Kerevan İrmez için buluştu. İrmez'in kızının mektubunu da eylemde okundu.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve belli olan faillerin yargılanması talebiyle yıllardır mücadele eden Cumartesi Anneleri'nin 758’inci buluşmasının Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirilmesine yine engel olundu. Polis ablukasına rağmen Çukur Çeşme‘de bulunan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi binası önünde bir araya gelen kayıp yakınlarına, HDP milletvekilleri Oya Ersoy ve Ahmet Şık'ın yanı sıra çok sayıda demokratik kitle ve siyasi parti temsilcisi eşlik etti.
Bu haftaki açıklamayı okuyan gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, Galatasaray Meydanı’na getirilen keyfi  yasağı kınayarak sözlerine başladı.

'ANNELER DEMOKRATİK ADIMLARLA EVLATLARINA KAVUŞUR'

Siyasi iktidarın hukuku ayaklar altına alan politikalarını sorguladıkları için düşmanlaştırıldıklarını vurgulayan Ocak, adalet isteyenlerin seslerinin duyulmasını engellemek için karşılarına ağır silahlı polisler, kalkanlar, coplar, TOMA’lar ve gözaltı araçlarının dikildiğine işaret etti. Ocak, Galatasaray'ı yasaklayıp , Ankara'da sesini duyurmak isteyen anneleri tartaklayarak gözaltına aldıran iktidara şöyle seslendi:
"Her annenin 'evladımı istiyorum' çığlığı aynı insani karşılığı bulmalıdır. Anneleri acısına saygı duyulanlar-duyulmayanlar diye ayrıştırmaktan vazgeçin. Annelerin evlat acısını siyasetin aracı haline getirmekten vazgeçin. Hemen şimdi tüm anneleri evlatlarına kavuşturacak demokratik adımları atın."

İRMEZ’İN HİKÂYESİ

Ocak, 24 yıl önce gözaltında kaybedilen Kerevan İrmez için adalet isteyerek, İrmez’in kaybedilme hikâyesini şöyle anlattı:
"35 yaşındaki 8 çocuk babası Kerevan İrmez Şırnak'ta yaşıyordu. Sahibi olduğu kamyonlarla nakliye işi yapıyordu. Defalarca gözaltına alındı; ağır işkence gördü. Gözaltındayken Şırnak Emniyet Müdürü'nün kendisini ‘Şırnak'ı terk etmezsen sonun iyi olmayacak’ diyerek tehdit etmesi üzerine ailesi ile birlikte Silopi'ye taşındı.
19 Ekim 1995 gecesi Silopi'deki evi askeri kamuflaj giysili, çoğu kar maskeli kişiler tarafından basıldı. İrmez'in elbiselerini giymesine izin verilmedi. Yatak kıyafeti ile zorla panzere bindirildi. Panzere zırhlı bir askeri araç ve bir Beyaz Toros da eşlik ediyordu. Eşi ve çocukları İrmez'in arkasından gitmek isteyince, ‘Sakin olun, ifadesini alıp göndereceğiz’ dediler.
Sabah olunca Emine İrmez savcılığa, emniyet müdürlüğüne ve tümen komutanlığına giderek eşini evden götürenler hakkında şikayet dilekçesi verdi ve eşinin akıbetinin araştırılmasını talep etti. Yetkililer Emine İrmez'e eşinin güvenlik güçlerince gözaltına alınmadığını, onu götürenlerin örgüt üyesi olabileceğini söyledi. Emine İrmez, ‘Eşimi götürenler askeri araçla geldiler ve onu askeri araçla götürdüler. Eşimi götürenlerden yüzleri maskeli olmayanları teşhis edebilirim’ diye itiraz etti ama sonuç değişmedi. Kerevan İrmez'in Silopi'ye bağlı Görümlü (Bespin) köyünde bulunan Jandarma Karakolu'nda görüldüğüne dair aileye bilgi veren kişiler resmi olarak tanıklık yapmaya korktular. Ailenin ısrarla aramayı sürdürmesi üzerine tümen komutanlığındaki bir yetkili, ‘Onun adını bir daha ağzınıza almayın, yoksa siz de zarar görürsünüz’ diye tehdit etti. Kerevan İrmez'den bir daha haber alınamadı.”

KIZINDAN MEKTUP

Açıklamanın ardından babası Kerevan İrmez gözaltına alındığında henüz 9 yaşında olan Zozan İrmez’in gönderdiği mektup okundu.
Zozan İrmez’in mektubu şöyle:
“Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyor, acılarımızın, umutlarımızın, bekleyişlerimizin ve duygularımızın ortak olduğunu belirtiyoruz. Bizi ayakta tutan babamızın geri geleceğine dair içimizde diri tuttuğumuz umut ve inancımızdır.
Babamdan sonra hayat bizim için hep yarım ve eksik kaldı. Babamı gözaltına almaya geldikleri gece, bize yaşatılan o korku dolu dakikalar hepimizin hayatında çağlar deviren izler bıraktı.
Affet beni baba...
Kapı çalınca bana seslenişini duymadım. Avazlarının çıktığı kadar çıkardıkları o bağırışları, senin sesini duymama engel oldu. Ben çocuktum daha baba. Korkuma yenik düştüm. O an kar maskeli firavunların yarattığı korku ve şiddet atmosferi kendimi kaybetmeme neden oldu.
Bir grup cani, kötülüğün maskesini takmışlardı ve şiddetin getirisi olan bütün hareketleri bize karşı sergilemekte geri durmamışlardı. Bana kapıyı açmam yönünde tehditler yağdırdılar. İşte o andaki psikolojiyle, babamızın sonu olan o kapıyı açmak zorunda bırakıldım.
Affet beni baba...
O gece seni son görüşümüzün olacağını düşünemedim çocuk aklımla. Ağlayış ve bağırışlar içinde ardından ne kadar koştuysak da, bu sefer vahşi hayvanları üzerimize salarak sana yetişmemize engel oldular. Ve bir kez daha bizi korkunun içine hapsettiler. Biz elimiz kolumuz bağlı, gözyaşlarımızla ardından bakakaldık.
Haklı olarak hakkımızın takipçisi olacağımızı ve mücadelemize devam edeceğimizi belirtiyoruz. Bütün Cumartesi Anneleri ve ailelerinin acılarını paylaşıyoruz. Babam KEREVAN İRMEZ ve tüm gözaltında kayıpların akıbetinin açığa çıkarılmasını ve sorumluların yargılanmasını istiyoruz.”

'YAKALARINA YAPIŞACAĞIZ!'

Mektup okunduktan sonra söz alan gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak ise 24 yıldır adalet aradıklarını hatırlatarak, şunları kaydetti: “Umudumuz bizi ayakta tutuyor. Halil amca (Halil Şahin) bu 24 yıllık mücadelemizin 23 yılında hep sessiz bir çığlık olarak Galatasaray’a geldi. Adalet arayışını bu sessiz çığlığıyla sürdürdü. Onun ve Kiraz’ın (Kiraz Şahin) arayışını sürdüreceğiz. Ama esas mücadelemiz olan gözaltında kaybetme gibi insanlık suçunu işleyenlerin yakasına yapışıp yargılama, cezalandırma azmimizi onlardan aldığımız umut, güven ve sabırla sürdüreceğiz."