Kazan: Kayyum darbe sonrası düzenlemelerde bile yoktu

Hukukçu Turgut Kazan, demokrasi ve hukuk devletiyle hiçbir ilgisi bulunmayan kayyum uygulamasının 1980 darbesinden sonra getirilen düzenlemelerde bile olmadığına dikkat çekti.

Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıyken uygulanan hukuksal düzenin bugün de yürütülmesi gerektiğine işaret eden hukukçu Turgut Kazan, Erdoğan’ın suç isnadıyla yargılandığı dönemde görevine devam ettiğini, mahkumiyeti kesinleşince ise belediye meclisi tarafından yerine vekaleten Ali Müfit Gürtuna’nın seçildiğini hatırlattı.

Hukukçu Turgut Kazan, HDP’li 5 belediyenin daha gasp edilmesini ANF’ye değerlendirdi.

Kazan, daha önce de görülen kayyum uygulamasının demokrasiyle, hukuk devletiyle ilgisi olmadığının altını çizdi. Türkiye’de 1980 darbesinden sonra getirilen düzenlemelerde bile böyle bir uygulamanın olmadığına dikkat çeken Kazan, kayyum uygulamasının olağanüstü hal kararnameleriyle getirildiğine ve meclis tarafından onaylandığı için yasa sayıldığına işaret etti.

‘ERDOĞAN’A UYGULANAN HUKUKSAL DÜZENİN YÜRÜTÜLMESİ GEREKİRDİ’

Yapılanın hukukla hiçbir alakası olmadığını ve olamayacağını vurgulayan Kazan, bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olduğu dönemi örnek gösterdi. Kazan şöyle konuştu: "Nasıl ki, Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıyken bir suç isnadıyla yargılandığında görevine devam ettiyse ve mahkumiyeti kesinleşince yerine belediye meclisi tarafından vekaleten Ali Müfit Gürtuna seçilip görevlendirilmişse, bugün de Erdoğan’a uygulanan hukuksal düzenin yürütülmesi gerekirdi.

Ama şu anda yapılan demokrasiyle ve hukuk devletiyle bağdaşmayan fiili bir durumdur. Zaten yargının olmadığı bir ortamda, seçim sonuçları kabul edilmemiş, seçmenlerin iradeleri bertaraf edilmiş ve demokrasiyle, hukukla hiçbir alakası olmayan bir sürece girilmiştir."

HERKES CAN DERDİNDEYKEN NE YAPSAM YERİDİR DİYORLAR

Kayyum gaspının özellikle salgın döneminde yapılmasının da kabul edilemez olduğunu hatırlatan Kazan, insanlar can derdindeyken böyle bir uygulamanın zaten düşünülmesinin dahi söz konusu olamayacağını kaydetti. Salgın olsun olmasın, seçilmiş bir belediye başkanı yerine bir bürokratın atanmasının zaten düşünülemeyeceğini vurgulayan Kazan, salgın koşullarında bunu yapmanın ise insanlar nefes alamazken bundan yararlanmak anlamına geldiğini söyledi. Kazan, "Nasıl ki 15 Temmuz darbe girişiminden yararlanıp olağanüstü hal kararnamesiyle kayyum yolunu açtılarsa, salgın döneminde de herkes can derdindeyken ne yapsam yeridir diyorlar. Bu kabul edilebilir bir durum değil" diye konuştu.

KİMİ KİME ŞİKAYET EDECEKSİN?

Seçilmişlerin yerine kayyum atanmasının siyasetin geleceği açısından çok yanlış olduğunun altını çizen Kazan, yaşanan bu hukuksuzluğa karşı da itiraz mercii bulunmadığına dikkat çekti. Türkiye’de artık hukuk ve yargı kalmadığına işaret eden Kazan, "Nereye başvuracaksın? Kimi kime şikayet edeceksin? Kararın iptali için idari yargıya başvurabilirsin ancak idari yargı kim?" sorusunu yöneltti. İdari yargıyı tanımak için Danıştay seçimine bakmanın yeterli olduğunu belirten Kazan, şunları kaydetti: "Danıştay Başkanı seçilen insan idari yargıyla ilgisi olan bir insan değildir. Adalet Bakanlığı’nda çeşitli kademelerde görev yapmış, sonra Cumhurbaşkanlığı’nda görevlendirilmiş, oradan da Danıştay Başkanlığı’na seçilmiş. İşte bu inanılmaz seçim kurulu kararlarını veren ve idari yargıyla hiçbir ilgisi olmayan bu insan doğrudan saray tarafından görevlendirilmiş. Yani idarenin has adamı olarak görevlendirilmiş bir insan bugün aynı idarenin hukuka, yasaya aykırılıklarını inceleyecek yargı kurumunun başındadır; olacak şey değil."

BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ YARGI MÜCADELESİ VERİLMELİ!

Bu gidişata karşı izlenecek yolun, Türkiye’nin bağımsız, tarafsız, kaliteli bir yargıya kavuşma mücadelesi olduğunun altını çizen Kazan, ancak böyle bir mücadeleyi kazandıktan sonra ülkenin tekrar hukuk devleti temeli üzerine kurulma imkanının doğacağını belirtti. Bunun uzun soluklu bir mücadele olduğunu hatırlatan Kazan, o zamana kadar da toplumun çeşitli kesimlerinin büyük haksızlıklarla karşı karşıya kalacağını dile getirdi.

Adil yargılanma hakkına yönelik ihlallerin, adalet arayışının da aynı sorundan kaynaklandığını ifade eden Kazan, "Bağımsız, tarafsız, kaliteli bir yargınız yoksa ve yargı bu şekilde memuriyet durumunu almış, siyasal gücün talimatlarına bakan bir yargıysa hak arama özgürlüğü de yürümez. Aksaklıklara ancak bu yönde mücadele ederek son verebilirsiniz" dedi.

YARGI YOKSA SEÇİM GÜVENCESİ DE OLMAZ

Kayyum hukuksuzluğunun gelecek günlerde seçimsizliğe işaret edip edemediğini değerlendiren Kazan, tarihten örnek verdi. Kazan, Türkiye’nin 1946’da yaşanan açık oy gizli sayım rezaletini bir daha yaşamaması için, iktidardaki parti CHP ile muhalefetteki Demokrat Parti’nin cumhurbaşkanının çağrısıyla tarafsız bir komisyon oluşturarak 1950 yılında güvenceli bir seçime geçiş için yasa metni hazırladığını belirtti.

Yaşadığımız dönemde ise Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) mühürsüz oy pusularının geçerli saymasını ve en son yerel seçimlerdeki tavrını anımsatan Kazan, yargı yoksa seçim güvencesi de olmayacağını vurguladı. Kazan, o nedenle seçimleri tıpkı 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul yerel seçimlerinde olduğu gibi, YSK gibi bir kurulun bile sesini çıkaramayacağı kadar açık farkla kazanmak gerektiğini kaydetti.