Keskin: Tecrit İmralı sınırlarını aştı

İmralı'da 19 yıldır sistematik bir şekilde tecridin sürdüğüne dikkat çeken İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, tecridin artık İmralı sınırlarını aştığını belirtti.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik ağır tecrit devam ediyor. En son 2016 yılının Eylül ayında ailesi ile görüşen Öcalan'dan o günden bu yana haber alınamıyor. İnsan Hakları Derneği Eşbaşkanı Avukat Eren Keskin, Öcalan'a uygulanan tecridi ve DTK Eşbaşkanı Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in 24. gününe giren açlık grevi eylemine ilişkin ANF'ye değerlendirmelerde bulundu.

Kürt Halk Önderi Öcalan'ın uluslararası komplo sonucu Türk devletine teslim edildiğinde avukatlığını üstlenen 12 kişi içinde yer aldığını hatırlatan Keskin, "İmralı Cezaevi'nde ilk günden beri sistematik bir tecrit uygulanıyor. Gün geçtikçe daha da derinleşen bu tecridin kanunlarda yeri yok. Barış görüşmeleri sürecinde az da olsa tecrit hafifletilmişti ama şimdi tecrit İmralı sınırlarını bile aştı" diye konuştu.

ÖCALAN'A İLİŞKİN ALINAN KARARLAR SİYASİDİR

Türkiye'nin Öcalan'a uyguladığı tecrit ile bütün kanunları ayaklar altına aldığını vurgulayan Keskin devamla şunları belirtti: "Türkiye bu şekilde işkenceyi meşru hale getirmek istiyor. Sayın Öcalan uzun zamandır ailesi ve avukatları ile görüştürülmüyor. Bu da özel savaşın bir yöntemi. Bu yapılanlar insan hakları hukukuna da aykırı. Biz insan hakları savunucuları olarak hiç bir şekilde bu işkenceyi kabul etmiyoruz."

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Kürt Halk Önderi Öcalan'a yönelik işkence ilişkin yapılan başvuruyu reddetmesine tepki gösteren Keskin, "Hukukta karar alındığı zaman kişinin kimliğine bakılmaz. Önemli olan hak ihlali var mı yok mu ona bakılır. Ama maalesef Türkiye gibi Avrupa ülkeleri de siyasi kararlar alıyor. AİHM'nin kararı da hukuki değil siyasidir. AİHM uzun bir dönemdir devletlerden taraf bir imaj çiziyor. Öcalan'a ilişkin alınan karar da politiktir. Tecrit zaten başlı başına bir işkence yöntemidir. AİHM sadece tecridi bile göz önünde bulundursaydı ret kararı vermemeliydi" dedi.

ŞİMDİYE KADAR ÇOK İNSAN KAYBETTİK AMA LEYLA GÜVEN'İ KAYBETMEK İSTEMİYORUZ

Tecridin sona ermesi için 24 gündür açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in eylemini değerlendiren Keskin, "İHD olarak süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemlerine karşıyız fakat bir çok zaman tutsaklar amaçlarına ulaşmak için böyle bir eyleme başvuruyor. Güven'in talepleri yasaldır. İnsan hakları savunucuları olarak bizler de sonuna kadar Leyla Güven'e destek vereceğiz. Demokratik örgütler de Güven'in eylemine karşı sessiz kalmamalı ve harekete geçmeliler. Şimdiye kadar çok insan kaybettik ama Leyla Güven'i kaybetmek istemiyoruz" dedi.

Leyla Güven'in sağlık durumuna da değinen Keskin, "Leyla Güven 55 yaşında bir kadın ve bazı hastalıkları var. Grevden önce haftada 2 defa ilaç kullanıyordu. Greve başladıktan sonra ilaç kullanmayı da bıraktı. Bizim için her şeyden önce Güven'in sağlığı ve güvenliği önemli" diye konuştu.

GÜVEN: KİMSE EYLEMİMİ SONLANDIRMAM İÇİN BENİ ZİYARET ETMESİN

Güven'i ziyaret ettiklerinde kendisine neden böyle bir eyleme girdiğini sorduklarında Güven'in şu mesajı verdiğini aktardı: "Bize, "Öcalan'a yönelik ağır bir tecrit uygulanıyor. Ben de tecridin sonlanması için böyle bir eyleme başvurdum. Daha önceleri görüşmeler oldu yine olabilir ve diyalog yolu ile çözüm yolu bulunabilir.

Bu şekilde savaş ve çatışmalar durdurulur. Ben kendim için bir şey istemiyorum. Ben İmralı ve diğer cezaevlerinde uygulanan tecridin sonlanması için greve girdim. Umut ediyorum ki kimse eylemimi sonlandırmam için beni ziyaret etmez. Eylemim amacına ulaşana kadar açlık grevimi sürdüreceğim."