Kobanê Davası: Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor

Kobanê Davası’nda mahkeme heyetine, “Bu adil olmayan yargılamaya bir son verebilirsiniz” diye seslenen Tuncel, “Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor. Bu devran böyle gitmeyecek” dedi.

108 isim hakkında açılan ve Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Kobanê Davası’nın 12. duruşması, bir günlük aranın ardından 7. gününde devam etti.

HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün yanı sıra çok sayıda avukat ve izleyicinin katıldığı duruşmada, Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler salonda bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Bir kısım siyasetçiler ise duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı.

KÜRTÇE DÜŞMANLIĞINA DİKKAT ÇEKİLDİ

Avukat Ali Bozan, bugün ve yarın tahliye taleplerine süre kalması adına gelen belge ve bilgilere ilişkin konuşmayacağını ifade ederken, ilgili savcılıklardan bildirilen, derdest olunan soruşturma dosyaları ve hakkında daimi arama kararı verilen müşteki dosyalarının celp edilmesini talep etti.

Kürt siyasetçi Zeynep Ölbeci’nin Kürtçe savunması sırasında kullandığı Kürtçe il ve ilçe isimlerinin tercüme edilmemesi konusunda tercümana uyarıda bulunduğunu hatırlatan Bozan, mahkemenin buna karşın ara karar oluşturduğunu belirterek, “Kürt Dil Haftası olarak kutlanan bir dönemden geçerken mahkemenin Kürtçe il ve köy isimlerine karşın ara karar oluşturması usul açısından sıkıntılıdır” diye belirtti.

Ölbeci hakkında verilen tutuklama kararının sadece gizli tanık Ulaş’ın beyanıyla oluşturduğunu ifade eden Bozan, “Daha sonra tek bir gizli tanık beyanıyla bu kararın verilmeyeceğinin farkına varan mahkeme, daha sonra 7 yıldır devam eden başka bir yargılamaya konu iddiaları bu davaya konu etti” sözlerini kullandı.

Savcı mütalaasına ilişkin konuşan Bozan, “Savcı mütalaasında sadece  sonuçlanmış dosyaları istiyor. Savcının görevi lehte ve aleyhte olan dosyaları istemektir. Sonuçlanmamış dosyaları da istemesi gerek” dedi.  

Bozan, "Müvekkilim Aynur Aşan hakkında kurulan ara kararlarda da bence kopyala yapıştır hatası var. Mahkemenin Aşan hakkında ‘savunma yapmaktan kaçındı’ şeklinde tutuk devam kararı var. Aşan’a uzun bir süre kendisine iddianame ulaşmadı. Kendisine iddianame 4 ay sonra ulaştı. Bu nedenle tutuk devam gerekçesi yapılamaz. Tüm bu hususlar dikkate alınarak her iki müvekkilim hakkında tahliye talebinde bulunuyorum"dedi.

Sonrasında konuşan Mesut Bağcık ise kendisine verilen hard diske tüm belgelerin yüklenmediği bilgisini vererek tüm evrakların yüklenip tekrar verilmesini talep etti.

JANDARMADAN ENGELLEME

Avukatların müvekkilleriyle görüşme yaptığı alanda jandarmanın kısıtlama yapmasına avukatların itirazı üzerine mahkeme başkanı, “İnisiyatif jandarmanındır” diye cevap verdi. Avukat Cahit Kırkazak duruma itiraz ederek, “Burası bir mahkeme salonu, kışla değil. Kararı siz vereceksiniz” diye tepki gösterdi. İtirazları dinlemeyen mahkeme başkanının bağırarak avukatları susturmaya çalışması dikkat çekti.

'SİYASİ BEKLENTİYLE ÖNÜNÜZE KONULMUŞ İDDİANAME VAR'

Ardından söz alan Ali Ürküt, “Burası çok geniş bir salon ve ikiden fazla avukatın burada müvekkilleriyle görüşememesi mümkün değil” dedi.
 
Konuşmasında Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal ve ekonomik krize değinen Ürküt, ardından Gezi Davası’nı hatırlattı.
 
“Tam bir efsane ve siyasi beklentilerle sizin önünüze konulmuş bir iddianame var” diyen Ürküt, “Dosyalara baktığımda ‘bizler ne yapmışız bu kadar’ diye düşünüyorum. Bu tür davalar kimseye bir şey kazandırmaz” vurgusunda bulundu.

Ürküt, 19 aydır devam eden tutukluğunu hatırlatarak tahliyesini talep etti.

‘BEYANLARI KENDİNİZE GÖRE YORUMLAMIŞSINIZ’

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde konuşan önceki dönem HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ise tanık beyanlarının çürütülmesinin mahkemenin kanaatini değiştirmediğini belirterek, “Bir siyasi mühendislikle yönetilen dava devam ediyor. Tanıklar ikna edilmiş, aleyhe beyanlar alınmış fakat tanıkların çuvallamasına rağmen mahkeme, tanıkların beyanlarına itibar ettiğini altını çizerek söylemiş. Gizli tanıklar gelse ve dese ki ‘Biz iftira attık,’ yine de mahkeme için önemli olmayacak” dedi.

Mahkemenin, somut deliller yerine yalan söyleyen tanığa inandığını söyleyen Demirtaş, şunları ekledi: “Gökten zembille bizim lehimize delil bile inse inanmayacaksınız. Bizim hakkımızda tutukluluğa devam kararlarının verildiği günlerde hükümlü Hizbullah tetikçileri tahliye edildi. Bu insanlar hakkında 91 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmiş. Zannedilmesin ki herkes bizim gibi tutuklu yargılanıyor. Yargı bizim dışımızda herkese karşı çok bonkör. Mesela Soma Davasında yargılananların hiçbiri tutuklu değil. Antalya’da bir kadını kaçırıp annesine ise tecavüz eden sanık serbest bırakıldı. Eski sevgilisinin aracını yakıp ‘Ölümü temiz olmayacak,’ diyen sanığa ilk duruşmada tahliye verildi. İpek Er’in intiharına sebep olan Uzman Çavuş Musa Orhan tutuklanmadı. Bunlar olurken AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, ‘Demirtaş ile ilgili dosyaları incelediğimizde çok net azmettirme söz konusu,’ diyerek mahkemeye ayar veriyordu. Ancak bu tecavüzcüler ve katillerle ilgili tek bir kelime edemiyorlar. Yargı ise bu insanların hepsinin önünü açmış. Neden açmasın ki, mağdur mu olsunlar.”

‘YA YARGILAMA YAPMAYIN YA DA BÜTÜNLÜKLÜ İNCELEYİN’

Demirtaş’ın ardından konuşan tutuklu siyasetçi Ayla Akat Ata ise şunları söyledi:

“Legal bir partinin herhangi bir çağrısı illegal sonuçlar doğuramaz, suça konu olamaz. İllegal örgütlerin çağrısı illegal sonuçlar doğurabilir. AİHM’in ve Yargıtay’ın Demirtaş hakkında bu konuda kararları mevcuttur. Hakikat ve yüzleşme süreçleri birer hatırlama süreçleridir. Hatırlamayı başarırsak yüzleşmeler de ortaya çıkacak. 6-8 Ekim’de de Yasin Börü olayında da paramiliter bir gücün olduğu apaçık ortadaydı. 6-8 Ekim öncesi kolluk güçleri, neden izinli olan polisleri bile göreve çağırdı? Bir şeyler olacağını biliyorlarmış.”

“IŞİD ‘Kürtlerin kanı da canı da helaldir’ dediğinde biz kimseyi beklemedik, bekleyemezdik de. Tepki gösterdik. Şengal’den gelen insanların barınabilmesi için kampları da bu devletin kendisi kurdu. Sonucu ne olursa olsun IŞİD’in vahşet yaşattığını her yerde söyleyeceğiz. Olaylara bir projektör tutacaksanız her yöne bakmak durumdasınız. O dönemin ve sürecin yetkilileri kimdi, süreçleri kim işletti? Ya yargılama yapmayacaksınız ya da bütünlüklü olarak inceleyeceksiniz.”

“DTK’nın yaptığı toplantılar bir örgütün talimatıyla yürütüldüyse o örgüt benim. O toplantıların çoğunu ben yürüttüm. Bana kimse talimat veremez. Bizim karar alma sürecimiz ortak tartışmayla yürütülür.” 

Ayla Akat Ata, tutuklama gerekçelerinden biri olan “hendek kazılması, güvenlik güçlerinin şehit edilmesi ve eylemlerdeki davranış ve rolleri” ifadelerinin iddianamede bile olmadığını belirterek “El insaf! Ahmet Altun bu bölümü dosyadan çıkarmış. O bile bunlarla HDP arasında bir bağ kuramamış ancak siz bunları bize tutuklama gerekçesi olarak sunuyorsunuz” dedi.  

İtirafçıların beyanları doğrultusunda kişi haklarının ve özgürlüklerinin gasp edildiğine vurgu yapan Akat Ata, 2015’ten beri aralıksız yargılandığını belirterek “Ben bir siyasetçiyim ve demokrasi için bedeller ödüyoruz. Ne kaçma şüphesi, nereye kaçabilirim? Aksine ne kadar haklı olduğumuzu ve ısrarcı olduğumuzu ortaya koymak için tüm yargılamalardan sonra kaldığımız yerden mücadelemize devam ettik, edeceğiz de” dedi.

YA CÜBBEYİ İNDİRİN YA DA DAVADAN ÇEKİLİN

Duruşmada söz alan DBP ve HDP eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel de adil yargılama mekanizmasından ziyade mahkemeye siyasi iktidar tarafından verilen bir görev olduğunu belirterek, “Yargıçları itham ediyorum” dedi.

Tuncel, devamla şunları belirtti: “Siyaset yapma hakkı Türk’e var, Kürt’e yok mu? Türkiye’de hukuk matematiğini yanlış kurdular. Adaletten, bağımsız yargıdan olan hukukçuları tenzih ederek hukuk mekanizmasının ortadan kalktığını söylemek istiyorum. Hukuk ortadan kalkarsa her türlü çürüme yaşanır. Aynı şu an Türkiye’de olduğu gibi.”

‘BU ÜLKEDE KÜRT DÜŞMANLIĞI VAR’

“Kimse iktidarın savaş politikalarını eleştirmiyor. Türkiye’nin Suriye’de ne işi var? Yabancı düşmanlığı var, bundan öte Kürt düşmanlığı var. Geçtiğimiz Newroz’da şal û şepik giyen iki küçük kız çocuk polisler tarafından soyuluyor, parmak izleri alınıyor. Bu ırkçılık değildir de nedir? İzmir’de Deniz Poyraz’ın katili duruşma salonunda herkesi tehdit ediyor. Bu gücü, bu özgüveni nereden alıyor? Çünkü cezasızlık politikalarının farkında, ceza almayacağının farkında. Kürtlere karşı işlenmiş bütün suçların tamamı cezasız kalmış. Batman’daki kıza tecavüz eden Musa Orhan elini kolunu sallayarak geziyor ama bu duruma tepki gösteren sanatçılar hakkında soruşturmalar açıldı. Şimdi bu ülkede ırkçılık yok mu?”

GÜVENDİĞİNİZ İKTİDARIN SONU GELİYOR’

“Güvendiğiniz iktidarın sonu geliyor, bu devran böyle gitmeyecek. Toplumsal muhalefet zayıfsa bile en nihayetinde sopa kullananı yorar. Devlet yıllardır Kürtlere, kadınlara ve diğer muhaliflere ‘onursuzlaşırsanız sizi rahat bırakırız’ diyor ancak biz kimliklerimizden vazgeçmeyeceğiz, onursuzlaşmayacağız. Bir arkadaşımızın tutuklanma gerekçesi bekar olması. Ya, size ne? Bekar olması sizi ne ilgilendiriyor? Neymiş efendim bir tane gizli tanık demiş ki: ‘Kadro olanlar evlenmezmiş.’ Bu düşünce yakışıyor mu size? Kadın mücadelesi, demokrasi mücadelesidir. Biz kadınlar için yıllarca mücadele ettik.”

Duruşmaya yarın devam edilecek.