Korona günlerinde gazetecilik

Korona günlerinde gazetecilerin yaşadıklarını anlatan gazeteci Sezgin Kartal ilerleyen süreçte gazetecileri yeni sorunların beklediğini söylerken, Filiz Zeyrek ise ağır basan erkek zihniyetin bu süreçte kendisinde yarattığı olumsuzlukları anlattı.

Koronavirüs salgını döneminde çalışmak durumda olan basın emekçileri, çalıştıkları kurumların aldığı tedbirler sayesinde güvenliklerini sağlarken, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), bu tedbirlerin yeterli olmadığını dile getiriyor. DİSK Basın-İş de Koronavirüs salgının basın yayın sektörüne etkilerini inceleyen bir rapor hazırladı. Gazeteci ve matbaa çalışanlarını kapsayan rapor, 7 soruluk anket sonuçlarına göre raporlandırıldı.

Televizyon kanalları ilk tedbirlerin alındığı yerler olsa da sahada çalışan birçok gazetecide COVİD-19 pozitif çıktı. Hükümet yanlısı ana akım, koronovirüs süreci boyunca ekranların arka planındaki gazetecileri ölüme terk etti. CNN Türk binasının önüne konulan konteynırlarda gazeteciler çalışmaya zorlandı, itiraf edenler ise ücretsiz izne gönderildi. Halen de Demirören Grubu’nda özellikle CNN Türk ve DHA’da çalışanlara sağlıksız koşullar dayatılmaya devam ediyor. Salgın ilan edilmesi ile birlikte ilk önlem alan kurumlar arasında yer alan Artı TV’nin teknik ekibi baştan beri kendini kanalda karantina altına alarak çalışmayı sürdürüyor.

SÜREÇTEN EN ÇOK BASILI GAZETELER ZARAR GÖRDÜ

TV kanallarının yanında günlük, haftalık gazeteler de salgında ciddi zararlara uğradı. Gazetelerde tirajlarda yüzde 25’e yakın düşüşler, reklam gelirlerinde de azalmalar yaşandı. DİSK Basın-İş salgının başında, gazeteleri ve yayınevlerini korumak için hükümete kâğıtta KDV’yi kaldırma çağrısında bulundu. Ancak AKP iktidarı bu çağrıya ithal kâğıda uygulanan vergiye zam yaparak yanıt verdi. Satışını bayiden çok elden dağıtımla sağlayan gazete, kâğıt baskıyı durdurduğunu salgın tehlikesi geçene kadar yayınlarını internet üzerinden yürüteceğini duruydu. Salgın sırasında evden çalışmaya en çabuk uyum sağlayanlar ise internet siteleri oldu.

DİSK Basın-İş’in hazırladığı ankete göre:

Ankete katılanların arasında en büyük grubu İnternet medyasında çalışanlar oluştururken yüzde yüzde 6’sı ise güvencesiz ve freelance olarak çalışıyor.
 

Ankete katılanların %6’sı salgın sürecinde işsiz kalmış. Her iki kişiden biri (%50,9) salgın sürecinde tamamen evden çalışmaya geçmiş. İkinci sırada ise her gün işe gidenler var (%18,1).

Ankete katılanların %12’sinin salgın sürecinde maaşı geç ödeniyor, %8,6’sı maaşını eksik alıyor, %6,9’u Kısa Çalışma Ödeneği alıyor, %3.4’üne ise hiç maaş ödemesi yapılmamış.

Çalışma şartlarına baktığımızda katılanların %31’i iş yükünün arttığını, %19’u çalışma süresinin uzadığını, %8,6’sı ise mobbing’e maruz kaldığını beyan ediyor. Ankete katılanların yüzde %50’si salgın ve alınan önlemler nedeniyle psikolojik olarak etkilendiğini beyan ederken, sürece bağlı sağlık sorunları yaşadığını söyleyenlerin oranı %7,8. Salgın sürecinde iş yükünün azaldığını söyleyenlerin oranı %9,5 iken, çalışma şartlarında hiçbir değişiklik olmadığını söyleyenlerin oranı ise %29,3.

Ankete katılanlar arasında 8 kişi (%9,6) iş yerinde korona pozitif vakası yaşandığını beyan ederken, iş yerinde tedbiren karantina uygulandığını belirtenlerin oranı %22.4.

Ankete katılanların %10’u işverenlerin virüsten korunmak için yeterli önlemleri almadığını ifade ederken %32.8’i ise işverenin aldığı önlemlerin yetersiz olduğunu düşünüyor. Yüzde 56,9’u ise alınan önlemleri yeterli buluyor.

6. Herhangi bir sendikaya üye misiniz?

Anketimize katılanlar arasında bir sendikaya üye olanlar %62,1 ile birinci sırada yer alırken, herhangi bir sendikaya üye olmayanların oranı %37.9.

Korona virüsü salgınına bağlı olarak üye oldukları sendika, cemiyet, dernek veya meslek kuruluşundan destek alanların oranı %14,7 ile sınırlı görünüyor.

‘ÜRETİM DUYGUMU KAYBETTİĞİMİ HİSSEDİYORUM’

Türkiye’de gazetecilik yapan Karşı Mahalle muhabiri ve Can TV programcısı Sezgin Kartal salgın sürecindeki deneyimlerini bizimle paylaşırken, hükümetin gazeteciler üzerindeki baskılarla bundan sonraki süreçte başka bir boyuta geçtiğini belirtti. Çoğunlukla evden çalışmak zorunda kaldığını ifade eden Kartal, bir habere gittiği sırada polislerin sosyal mesafe kurallarına uymayarak kendisine müdahale ettiğini aktardı. Bir gazete için habere yoğunlaşma sürecinin ortadan kalktığını da sözlerine ekleyen Kartal, "Tüm yol boyunca her an ‘virüse kapılır mıyım?’ diye düşünmekten haberi geliştiremiyorum. Üretim duygumu kaybettiğimi hissediyorum" diye konuştu.

GAZETECİLERE ‘SOSYAL MESAFE KURALI’ CEZALARI VERİLİYOR

Evde çalışmak zorunda kalmanın fiziki rahatsızlara da yol açtığını sözlerine ekleyen Kartal, sürekli bilgisayar başında kalmanın gazeteciler için zaman kavramının ortadan kalkmasına neden olduğunu kaydederek, "Gazetecilerin tutuklandığı, haber yaptıklarından kaynaklı sürekli cezalarla karşı karşıya olduğu bir ülkedeyiz. Doğal olarak bu Türkiye’de üretimimizi etkiliyordu. Bu süreçte iktidar gazetecilerin çalışma alanlarında, haber takibi yapmasında artık alanın neredeyse büyük kısmında yerleşmeyi hedefliyor.

Bunun için çeşitli adımlar da attı. Örneğin kolluk kuvvetlerinin olabildiği kadar sizi uzaklaştırması, yakınlaştığınız sosyal mesafeyi ihlal ettiğiniz gerekçesiyle para cezaları kesmeleri gibi birçok şeyler karşı karşıyayız. Türkiye gibi bir yerde bu süreç bittiğinde halkın haber alma hakkını koruyanlar, korumak isteyenler, bu mesleği sürdürmek isteyenler için daha çok mücadele etme sürecine gireceğiz. Gazetecileri daha olumsuz bir süreç bekliyor" şeklinde konuştu.

EV ORTAMI BENİ İŞİMDEN KOPMA NOKTASINA GÖTÜRÜYOR

Sadece internet ortamında yayın yapmaya başlayan Yeni Yaşam Gazetesi editörü Bedran Türkmen, süreç başladığından beri evden çalışmak zorunda kaldıklarını aktardı. Türkmen, sahada çalışmak zorunda kalan arkadaşları için kaygılandıklarını da sözlerine ekledi. Ofis ortamında olmadıkları için haber akışlarında sorunlar yaşadıklarını belirten Türkmen, sürecin bazen kendisini işinden kopma noktasına kadar götürdüğünü kaydetti.

Sürecin gazetecileri nasıl etkilediği konusuna değinen Türkmen, "Halkın doğru bilgiye duyduğu bu ihtiyacı sahada çalışan muhabirlerin ellerinden geldiği gayreti gösterdiklerini yaptıkları haberlerden görebiliyoruz. Tek sesliliğin bu kadar yaygın olduğu bu süreçte 'muhalif' diye adlandırdığımız gazeteciler, gazeteler ve muhabirler sayesinde bu zorlu günlerde halkın haber alma ihtiyacını ellerinden geldiğince verme çabası içinde olduklarını biliyoruz" ifadelerini kullandı.

HABER KAYNAKLARINA ULAŞMAK ÇOK ZOR OLUYOR

Jin News Adana Muhabiri Filiz Zeyrek de süreç başladığı günden beri zamanın büyük çoğunluğunu evde geçirmek zorunda kaldığını aktardı. Habere çıktığı zaman da hijyen kurallarına ve sosyal mesafeye dikkat ettiğini sözlerine ekleyen Zeyrek, psikolojik olarak kendisinden çok ailesini koruma güdüsünün arttığını belirtti.

Zeyrek sözlerine şöyle devam etti: "Evde çalışmam dışarıya göre çok daha zor çünkü ben bir anneyim. 2 kız çocuğum var ve annem hasta. Bundan dolayı daha çok zorlandım diyebilirim. Ev işi temizlik sürekli beni bekleyen rutin bir hale geldi. Evde kalmanın en çekilmezi ise evde bizimle kalan erkeklerin tavrı ve keyfiyeti daha çok zorluyor. Zaman zaman şiddete dahi neden oluyor bu durum. Haber konusuna gelirsek bundan dolayı da zorlanıyorum. Neden derseniz haber kaynaklarına ulaşma konusunda daha kolay görünse de birçok kişiye telefondan ulaşmak çok zor oluyor. Randevu saatinde hazırlandığımız halde bir bahaneyle bulup röportajı vermeyebiliyorlar."