Koruyucuları gördüler, büyük ruhla sahiplendiler

Kurdistan ve dünyanın dört bir yanında özgürlük mücadelesi için Rojava’ya geldiler. Kimileri yaralandı, kimileri şehit düştü. Hepsi bir iz bıraktı. Kimisinin ayakkabısı, kimisinin kefiyesi kimisinin de şehadet belgesini büyük ruhla sahiplendiler.

Asırlardır ezilen ve hegemonik güçlerin soykırım saldırılarına maruz kalarak özleri yitirilmek istenen Kürtlerin tarih kronolojisine bakıldığında birçok ayaklanma, örgütlülük vb. faaliyet görülebilir. Ancak bunların başarı kaydetmesi ve gerçek bir mücadele mirası yaratma durumlarına bakılınca yarım asır öncesine gitmek yeterli olur. 1973’te Önder Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı temelinde Ortadoğu halkları için çizdiği mücadele haritası 1979 yılında Kurdistan’ın en küçük parçası olan Rojava’ya taşındı ve mücadelenin merkezi haline geldi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bölgedeki 20 yıllık fiziki varlığı bu mücadeleyi Rojava üzerinden Kurdistan’ın ve dünyanın dört bir yanına taşıma durumu gerçekleşti. Kürt Özgürlük Mücadelesi için hiçbir sınır tanımayarak iktidarcı sistemlere karşı devrimci demokratik özgür bir yaşamı seçen Kürt militanlar yönlerini mücadelenin merkezine verdi. Bekaa alanında gördükleri eğitim devrelerini tamamladıktan sonra mücadelenin farklı alanlarında yer almak için o dönemin deyişiyle ülkeye doğru yola çıktılar.

TANIDIKÇA SAHİPLENDİLER

Rojava Kurdistan halkı, özgürlük militanlarının bölgeye geldiği ilk süreçlerde devletin şoven algısı yüzünde özgürlük militanları tanımıyor. Daha öncesi Kürt hareketlerinin dar anlayışlarından dolayı gelenleri ‘yabancı’ gibi görüyorlardı. Ancak özgürlük hareketinin amaçlarını yeterince kavradıktan sonra militanlarının da bu amaçlar uğrunda canlarını feda edecek kadar direnişe adadıklarını gördükçe bu yabancılaşma kendini güçlü ilişkilere ve bağlılıklara bıraktı. Rojava’dan Bakûrê Kurdistan dağlarına giderek özgürlük mücadelesi yürütürken şehit düşenler olduğu gibi Bakûrê Kurdistan’dan da Rojava devrim alanında mücadele ederek şehit düşenler oldu. Özgürlük savaşçıları içerisindeki bu güçlü ruh ve bağlılık artık devrim alanında yaşayan her evin kapısına ulaşmıştı. Artık her aile mücadele ederek şehit düşenlerin anılarıyla birlikte oğlu ve kızlarıymış hissiyle şehadet belgelerini alıyor. Şu ana kadar Kurdistan’ın ve dünyanın dört bir yanından mücadele etmek için Rojava devrim alanına gelerek şehit düşen binlerce fedainin şehadet belgeleri Rojava’daki yurtsever ailelere verilmiş durumda.

SADECE BİRKAÇ ÖRNEĞİ

Rojava’nın önde gelen yurtsever Gulo ailesinden Şemsîxan da 3 Temmuz 2016’da Minbic’i özgürleştirme hamlesinde şehit düşen Harun Raman Torî’yi (Abdurrahman Tapkan) bir oğlu bir parçası gibi görerek şehadet belgesini ailesi adına alıyor. Şemsîxan Gulo, şehitlere bağlılığını dile getirerek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Harûn oğlumla birlikte şehit düştü. Bende Şehit Aileleri Meclisinden onun şehadet belgesini bana vermelerini istedim. Özgürlük hareketinin savaşçıları yıllardır bizim için canlarını feda ederek mücadele ediyor. Ne yaparsak yapalım onların emeğinin hakkını ödeyemeyiz. Binlerce Kürt genci Kürt halkının rahat ve huzurlu bir yaşamı idame ettirebilmesi için canlarını feda ediyor. Rojava Devrimi başlangıcından bu yana Kürt halkının birleşmesini ve devrimi büyütmesine vesile oldu. Özellikle de Bakûrê Kurdistan’dan onlarca genç bizler için mücadeleye aktı ve şehadete ulaştı.”

‘KIZIMDAN FARKI YOK’

2015 yılında Colemêrg’de şehit düşen Tekoşîn Xelîl’in babası Qamişlolu Mihemed Xelîl de, aynı tarihte Rojava’da şehit düşen Zîlan’ın şehadet belgesine alır. Mihemed Xelîl, “Tekoşîn özgürlük dağlarında Zîlan ise devrim sahasında şehadete ulaştı. Kızım uzaktaydı ama ayırt etmeden burada şehit düşen Zîlan’ın şehadet belgesini almak istedim ve aldım. Şehit Zîlan da benim bir kızımdır. Sürekli mezarına gidiyorum. Özgür ve bağımsız bir ülke istiyorsak tüm bedelleri göze alarak fedaice topraklarımızı savunacağız” dedi.