Kubilay: Kurtulmak için erken seçimin tam zamanı

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, "Sine-i millet faşizmin işini kolaylaştırırdı. İktidardan kurtulmak için bir erken seçim çağrısının şimdi tam zamanı" dedi.

AKP-MHP iktidar blokunun gerek kayyumlar gerekse de gözaltı ve tutuklamalarla HDP’ye yönelik siyasi baskısının hız kesmemesi sine-i millet tartışmalarını da beraberinde getirdi. HDP, geçtiğimiz hafta 12 maddelik bir bildiri yayımlayarak, yeni yol haritasını duyurdu. Yol haritasında kazanılmış mevzilerin terk edilmeyeceği vurgulanırken, erken seçim vurgusu da dikkat çekti. 

HDP Sözcüsü Günay Kubilay’a, neden erken seçim kararı aldıklarını, sine-i millet seçeneğini nasıl değerlendirdiklerini ve yeni yol haritasını sorduk...

'FAŞİZMİN İŞİ KOLAYLAŞIRDI...'

HDP’ye dair gündeme gelen sine-i millet tartışmalarının sürdüğü bu dönemde 12 maddelik bir deklarasyonunuz oldu: Çekilme kararı değil, erken seçim önerisi öne çıktı. Sine-i milleti nasıl değerlendirdiniz ve de bu deklarasyon nasıl bir ihtiyacın ürünüydü?

20 Kasım’da açıkladığımız 12 maddelik deklarasyon kendi içerisinde tutarlılığı olan, bütünlüklü bir politik çerçeve sunuyor. Bu deklarasyon, sine-i millet tartışmaları da dâhil gündeme gelen önerilerin değerlendirilmesinin politik bir sonucu. Hem parti programını ve mücadele anlayışını hem de çok katmanlı çoğulcu yapısını kapsayan bir değerlendirme yapmak önemliydi. Çünkü çok geriye gitmeye gerek yok. 31 Mart yerel seçimlerinde büyük bir yenilgi almış, kan kaybetmeye başlamış olan AKP-MHP bloku, özellikle Batı metropollerinde seçim yenilgisinin siyasi faturasını HDP’yi cezalandırarak çıkarmaya çalışıyor. Bir tür siyasi intikâm almak için HDP’ye yönelik çok kapsamlı bir saldırı başlattı. Fakat bu saldırı sadece yerel yönetimler ya da parlamento ile sınırlı değil. HDP’nin var olduğu bütün yaşam alanlarında bu saldırı dalgası boyutlanarak gelişti. Bazı alanlarda gözaltı, tutuklama, rehin alma gibi yöntemler uygulanırken, yerel yönetimlerde de 19 Ağustos’tan bu yana kayyum darbesiyle yeni bir boyut kazandı. Böyle kritik bir eşikte tüm seçilmişlerimiz ve yöneticilerimizle bir araya gelerek geniş bir toplantıda bu konuları ele aldık. Dolayısıyla sine-i millet tartışmaları da bu çerçeve içerisinde belli bir düzeyde değerlendirildi. Az da olsa sine-i milleti öneren arkadaşlarımız da içinde bulunduğumuz kaotik durumdan çıkışa dair bir mücadele yöntemi olarak bunu gündeme getirdiler. Ama sonuç olarak halkın dişiyle tırnağıyla kazandığı mevzileri terk etmek, kurumsallaşma aşamasındaki faşizmin işini kolaylaştırmak anlamına gelecekti. Bu yüzden elde etmiş olduğumuz hiçbir mevziyi terk etmeyeceğiz, kazanımlarımızı korumaya devam edeceğiz, dedik.
Bizim tutum belgemizde sadece erken seçim değil, erken seçimi de olanaklı kılacak üçlü bir sacayağı üzerine oturan paket öneriyi deklare etmiş olduk.

İKTİDARA: HODRİ MEYDAN!

Nedir bu üç önemli nokta?
Birincisi demokratik siyasette ısrarlıyız, meşru direniş çizgimizi sürdüreceğiz. Bu zamana kadar süregelen mücadele çıtamızı daha da yükselterek devam ettireceğiz. Bu iktidar önündeki en büyük engel olarak HDP’yi görüyor ve saldırılarılar da bugün öncelikli olarak HDP'ye yönelmiş durumda. Ancak, kayyum darbe uygulamaları da bir kez daha gösterdi ki, kayyum saray rejiminin yereldeki ayaklarını oluşturan rejimin organik bir parçası ve bu nedenle varlığı tehdit altında olan sadece HDP değil, rejim karşıtı olan herkestir. Hiç kimsenin siyasi yaşamı güvende altında değil. Özellikle Kürt düşmanlığı ve HDP karşıtlığı üzerinden inşa edilmiş olan siyasal bir stratejinin karşısında toplumsal muhalefetin bir demokrasi ittifakı ile bir araya gelerek, birleşik bir mücadeleye gitmesi kaçınılmaz ve yaşamsaldır. İkincisi, verili koşullarda yakıcı bir ihtiyaç olan demokrasi ittifakıdır ve diyoruz ki bu saldırı dalgasına karşı demokrasi ortak paydasında buluşmak ve birleşik mücadeleye yönelmelidir. Üçüncüsü ise erken seçim. Erken seçim kararıyla AKP-MHP iktidarına 'hodri meydan' dedik.

'ŞİMDİ TAM ZAMANI'

Peki, mevcut koşullarda HDP erken seçim konusunu nasıl bir seçenek olarak sunuyor?
Erken seçimi istememizin önemli nedenleri var. 31 Mart’ta, özellikle 23 Haziran'da tekrarlanan İstanbul’da da bir kez daha görüldü ki artık azınlığa düşmüş ve meşruiyetini yitirmiş bir iktidar var karşımızda. Öte yandan kayyumlarla halkın iradesini gasp ederek, bütünüyle meşru siyaset zeminlerinin dışına düşen bu iktidara rıza göstermek züldür. Bu koşullarda öncelikli atılması gereken adımlardan biri, bir erken seçim çağrısıydı. Hatta bu konuda geç bile kalındı. Hatırlatmak isterim ki 2014'teki Cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana ülkede ortalama 10 ayda bir 8 seçim yapıldı. Artık seçimlerden bıkan ‘seçim yorgunu’ bir halka, 31 Mart ve özellikle 23 Haziran sonrası yapılacak erken seçim çağrısı tepkiyle karşılanabilirdi. 
İçinde bulunduğumuz ekonomik ve politik krizin bütün yıkıcı sonuçlarının ortaya çıkmaya başladığı, savaşın, şiddetin, işsizliğin, yoksulluğun, pahalılığın kol gezdiği, iktidarın kendinden olmayan herkese kırbaç gösterdiği; bütünüyle hukuk dışına düşmüş gayri meşru yollardan iktidarını sürdürmeye çalışan bu iktidardan kurtulmak için bir erken seçim çağrısının şimdi tam zamanıdır, diyebiliriz. 

'ERKEN SEÇİM DE DİRENEREK KAZANILIR'

Erken seçim çağrısına CHP yeşil ışık yaktı, MHP karşı çıktı, AKP ise sessiz. Demokratik ittifak ya da erken seçim isteyen bir taban oluşturmak ne kadar mümkün ki siz de halkın 10 ayda bir seçime gitmesinden bıktığına değindiniz...
Bizler öngördüğümüz demokrasi ittifakı içerisinde yer alacak güçleri sadece parlamento ya da parlamento dışındaki partilerle bir araya gelme üzerinden değerlendirmiyoruz. Demokrasi ittifakı kurabilmek, demokratik bir cumhuriyet hedefine ve yeni yaşam idealine ulaşabilmek için öncelikle Türkiye halklarıyla bir ittifak kurmak anlamına geliyor. Dolayısıyla bizim bu politik çağrımızın arkasında halkların kolektif iradesini yeniden açığa çıkaracak, toplumsal bir talebe dönüştürecek bir politik yaklaşımın olduğunu söylemek mümkün. Örneğin bizim Aralık ayı boyunca çeşitli bölgelerde konferanslarımız olacak. Yine Ocak ayının ortasında büyük bir konferansımız gerçekleşecek, Şubat ayına geldiğimizde bu büyük konferansların sonuçları ortaya çıkacak ve büyük kongreye gideceğiz. Bu anlamda demokrasi ittifakını mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev dolaşarak aşağıdan ilmek ilmek örülecek bir kitle hareketinin inşası olarak düşünmek gerekir.
Bizler elbette azınlığa düşmüş bir iktidarın gönüllü olarak erken seçime gitmeyeceğini biliyoruz. Her şeyi devletin zor aygıtlarını kullanarak gayrimeşru ve hukuka aykırı bir şekilde iktidarını sürdürmeye çalışan bir iktidardan erken seçim çağrısına olumlu yanıt beklemek ütopik olur. Ancak iktidarın varlığına son verebilecek olan bir erken seçim, böyle bir iktidar koşullarında demokratik bir hak olarak sökülüp alınabilir. Deyim yerindeyse direne direne kazanılacak bir demokratik talep olarak görülmelidir erken seçim çağrısı. Bizler gasp edilmiş belediyeler dahil, bütün mevzileri yeniden kazanabilmek için bu ortaya koyduğumuz üçlü sacayağını eş zamanlı ve bütünlüklü biçimde işletmek zorundayız.