Kürtlerin varlığına yönelik saldırılar

Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı İlham Ehmed'in Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi'ne yazdığı makale...

Türkiye devleti, Cerablus senaryosunu bu kez İdlib’te tekrarlıyor. Daha önce Türkiye, DAİŞ’e karşı savaşıyorum adı altında Cerablus’a girdi ve Bab’a kadar indi. Kendisine belirlenen sınırlar 20 kilometrelik bir derinlikti ama Bab’a kadar olan 40 kilometrelik bir derinliğe inerek, Suriye topraklarını herkesin gözü önünde işgal etti.

Bugün de Nusra’ya karşı savaş adı altında İdlib’e giriyorlar. Ancak bütün açıklamaları Efrîn’e yönelik saldırıyı ve Efrîn’in kontrol edilmesinin amaçlandığını gösteriyor. O yüzden her şeyden önce Efrîn’i kuşatmak istiyor. Türkiye’nin planları işgal planlarıdır ve “ülkemin güvenliği” aldı altında bir başka ülkenin güvenliğini ve egemenliğini ayaklar altına alıyor, başka ülkeleri cehenneme çeviriyor.

Bu açıdan bakanlar Türkiye’nin bu planlarında başarılı olduğunu ve amacına ulaştığını düşünebilir. Ancak o üst üste yaşadığı kayıplardan ve yenilgilerden dolayı bu saldırıları gerçekleştiriyor. Birkaç genci İdlib meydanına çıkarıp ellerine Türk bayrakları tutuşturarak, “İdlib halkı Türkiye’yi coşku ile karşıladı” diyorlar. Oradaki insanlar çaresizliğinden dolayı böyle davranacak, bazıları çıkabilir ancak onların Cerablus ve Bab tercübeleri de ortada, oralardaki çeteciliği herkes görüyor. İdlib’de de El Nusra’dan sonra onların nasıl çeteci olduğu ortaya çıkacak. Bu plan zora dayalı gelişiyor ve İdlib’in işgalini hedefliyor. İran ile Türkiye bir araya geldi ve Kerkük’e yönelik saldırı da bu anlaşma ile gerçekleşti.

Irak yönetimi bu tür sorunları diyalog yolu ile çözebilirdi. Ancak niye böylesi bir dönemde bir başka savaş cephesi açtı? Türkiye ve İran aynı plan çerçevesinde hareket ediyor. Önce perde arkasında “Kürt devletinin” oluşumunu desteklediler, sonra da geri çekilerek bu durumu yarattılar. Onlar meselenin bu aşamaya gelmesini bekliyordu ama acaba bu savaş acaba bu düzeyde mi kalacak?

İran Heşdi El Şaab eliyle Suriye’de çok kötü işler yapıyor. Dêra Zor’da 3. kezdir QSD güçlerini bombardımana tutuyorlar, top atışları yapıyorlar. QSD, DAİŞ’e karşı güçlü ve başarılı sonuçlar elde ettikçe, İran Şaab güçleri yoluyla ve Suriye rejiminin ağzından QSD’yi tehdit ediyor. Yani Dêra Zor’da İran, Kürt güçlerini ve QSD’yi hedef alıyor, onları bombalıyor, İdlib’de de Türkiye Efrîn’i bombalıyor. Bu, bu güçlerin gerici ve işgalci planlarının bir parçasıdır.

Rakka özgürleşme hamlesinin son demlerini ve zamanlarını yaşıyor. Şimdiye kadar yüzlerce şehit verildi, yüzlerce arkadaşımız gazi oldu. Kentte büyük bir yıkım yaşandı. Ancak Rakka halkı ,5 yıl sonra ilk kez özgürlük adına nefes alıyor. Rakka’nın özgürleşmesi, DAİŞ’in başkentinin yıkılması, insanlığın terörizmden kurtarılması demektir. Yani Rakka’nın özgürleşmesi ile sadece Rakka halkı özgürleşmiyor, dünya ölüm tehlikesinden kurtuluyor. QSD burada dünyanın bu sorunun çözümünde büyük bir rol oynadı. Bu yüzden terörizme karşı dünya ölçeğinde savaşan güçler arasında yer almayı başarmış ve bundan sonra yer almayı hakketmiştir.

Öte yandan adım adım Demokratik Suriye’nin kurulması çalışmaları yürütülüyor. Bu çok önemli meselede boşluklar dolduruluyor, halkın ihtiyaçları gideriliyor, kentlerin güvenliği sağlanıyor. Burada genel sistem üzerinde etkide bulunuluyor. O yüzden kurulan yönetimler son derece önemlidir. Yani bir kenti, bir yerleşim yerini özgürleştirmek çözümün ancak yarısıdır, ancak doğru yönetimi kurmak çözümün tamamıdır. Dünyanın da bu gelişmeleri görmesi, desteklemesi ve güçlendirmesi gerekiyor. Bu yönetimler ne kadar güçlendirilirse elde edilen kazanımlar o kadar garanti altına alınır ve kalıcılaşır.

Kürt fobisi yaşayan, Kürt karşıtlığı yapan güçler esas olarak özerk yönetimlere düşmanlık yapıyor. O yüzden bu yönetimlerin kurulması, irade haline gelmesi bunun önünü kapatır, yeni dostlar yaratır. Saygıya dayalı dostluk ilişkileri kalıcılaşır. Yeni gelişmelerin önünde engel olan statükocu güçler sadece kendi çıkarları için hareket ediyor.

Biz de diyoruz ki, bu güçlerin dönemi kapandı, miadı doldu, ya kendilerini değiştirip dönüştürecekler ya da aşılacaklar. Sonuç itibariyle, halkın iradesini esas alanlar başarılı olacaklar. Bunun dışında zor ve şiddete dayalı hiçbir sorun çözülemez. Belki bazı Kürtlerin gözünü korkutarak geri adım attırmak isteyebilirler ama mesele bu değil, mesele bir halkın onurudur, eğer bu onun çiğnenirse o halk elinden gelen her şeyi yapar.