Lunnebach: PKK yasağı istisnayla başladı, yasaya dönüştü

Berlin’de devam eden PKK yasağına ilişkin konferansta konuşan Kürtlerin Almanya’daki avukatı Edith Lunnebach “Yasak ve Kürtlere yönelik engellemeler istisnayla başladı, süreç içerisinde bu yasaya dönüştü” dedi.

Almanya’nın başkenti Berlin’de “25 yıllık PKK yasağı–25 yıllık baskı ve Alman dış siyasetinin hizmetinde olan demokrasi” adıyla düzenlenen konferans sabah saatlerinde start aldı. Alman Sol Parti milletvekillerinin de hazır bulunduğu konferansa çok sayıda hukukçu, siyasetçi ve insan hakları savunucuları katılıyor.

Sol Parti’nin Genel Merkezi olan “Karl-Liebknecht-Haus” binasının salonunda düzenlenen konferans Almanya’da tutuklu Kürt siyasiler için mücadele eden Azadî Derneği, İnsan Hakları ve Demokrasi İçin Uluslararası Dernek (MAF-DAD), Demokrasi ve İnsan Hakları için Hukukçular Derneği (EJDM/ELDH) ve Roten Hilfe Federal Yönetimi tarafından ortak organize ediliyor. Almanya’nın yanı sıra Hollanda ve Belçika’dan da hukukçuların katıldığı konferans gün boyu sürecek.

Konferans Azadî Derneği’nin yöneticilerinden Dr. Elmar Millich’in açılış konuşmasıyla start aldı. PKK yasağının 1993’te ilan edilmesinden sonra yaşanan süreci özetleyen Dr. Millich, 25 yıl boyunca yasağa karşı verilen mücadeleye ve Alman devleti ile Türk devletinin ilişkilerine dikkat çekti.

Yasağın son yıllarda yeni sembollerin yasaklanmasıyla genişletildiğini hatırlatan Alman insan hakları savunucusu, gün boyu sürecek konferansın akışına ve konuşmacılara ilişkin bilgiler verdi.

Daha sonra Sol Parti milletvekillerinden Tobias Pflüger söz aldı. Böyle bir konferansa ev sahibi yapmaktan mutluluk duyduklarını belirten Pflüger, Sol Parti adına konferansın katılımcılarını selamladı. Alman polisinin konferansı engellemek istediğini belirten Sol Parti milletvekili Pflüger “Konferansa yönelik engelleme, son dönemlerde Almanya çapında polisin gösterdiği tahammülsüzlüğün bir parçası” diye konuştu.

SOL PARTİ: PAYIMIZA DÜŞENİ YAPMAYA HAZIRIZ

Parti olarak Kürtlere yönelik Alman devletinin baskılarının kalkması için mücadele ettiklerini belirten Pflüger “Konferansta çıkacak sonuçları biz de bekliyoruz, baskıların son bulması için verilecek mücadelede payımıza düşünleri yapmaya hazırız” dedi.

Konferansın ilk bölümü çevresinde 1988’de Kürt siyasetçilerine yönelik Düsseldorf’ta gerçekleşen yargılamanın savunma avukatlarından Edith Lunnebach söz aldı. PKK’ye yönelik yasak ve engellemeler son 30 yılda derinleşerek genişlediğini belirten Lunnebach, “Yasak ve Kürtlere yönelik engellemeler istisnayla başladı, süreç içerisinde bu yasaya dönüştü” diye konuştu.

Süreç içerisinde Alman yasalarının Kürt özgürlük mücadelesine yönelik baskıyı rahatça yürütülmesi için elverişli hale getirildiğini belirten Avukat Lunnebach “PKK’ye terörist damgasının vurulması süreci uzun bir süredir planlanmıştı. Bunu 1988’deki Düsseldorf yargılamalarının kararında da görüyoruz” bilgisini verdi.

‘MAHKEME SALONU POLİS KARAKOLU GİBİYDİ…’

Düsseldorf’ta hakim karşısına çıkan 16 siyasetçinin yargılanmasında savcılığın siyasi suçlar yerine adli suçlamalarda bulunduğunu hatırlatan Alman avukat “RAF yargılamaları Düsseldorf için örnek aldı. Orda da mahkeme salonu bir polis karakolu gibiydi” diye konuştu. Yargılamalardaki bilgilerin yasa dışı olarak Türk devletine verildiğine dikkat çeken Lunnebach “Bunun suç olduğunu söylememize rağmen Türk devleti bu bilgeleri PKK’ye karşı mücadelede kullandı” dedi.

Mahkeme salonunda müvekkilleriyle konuşma yapmalarının engellendiğini hatırlatan Alman avukat “Çeviride de büyük sorunlar yaşadık. Aynı şekilde savunma avukatları olarak bize karşı da daha sonra davalar açıldı. Kısacası o dönemde provası yapılan bütün yöntemler daha sonra, süreç içerisinde kalıcı hale geldi.’’

TAMİL KAPLANLARI ÖRNEĞİ

2009 yılında Sri Lanka rejiminin Tamil Kaplarını katliamlarla imha ettiğini hatırlatan Edith Lunnebach devamla şunları söyledi: “Ortada bir Tamil Kapları diye bir örgüt olmamasına rağmen hala Alman devleti bu örgütün üyelerini arıyor, onlar hakkında tutuklama kararı veriyor ve yargılıyor. Yani yargılamalardaki kalıplar değişmiyor. Aynı durumu PKK’ye karşı da görüyoruz. PKK’nin mücadelesinin 30 yılda değişip genişlemesine rağmen Alman devletinin yaklaşımı hala 30 yıl öncesindeki gibi.”

Daha sonra söz alan Kürt siyasetçi Mehmet Demir ise Almanya’da yaşayan Kürtlerin 40 yıldır verdiği mücadeleyi özetledi. 1980 yılının sonunda Almanya’da ilk Kürt derneklerini kurdukları andan itibaren baskı ve engellemelerin de başladığını hatırlatan Demir, Öcalan’ın konuşma yapacağı gerekçesiyle 21 Mart 1986’da Duisburg’da yapmayı planladıkları Newroz kutlamasının yasaklandığını söyledi.

Kürt halkının bütün haklarının bir ihbara veya birkaç örgütün bildirisine kurban edildiğini belirten Demir, 1993 Kasım’da PKK’nin yasaklanmasına giden süreci anlattı. Ortada bir mahkeme kararı ve yargılama olmadan hükümetin bir talimatıyla PKK’nin yasaklandığını hatırlatan Demir “Düsseldorf’taki yargılamadan kurtulmak için bu yasağı getirdiler. Sadece Düsseldorf’taki yargılama 86 milyon Mark’a mal olduğunu hatırlatmak istiyorum” diye konuştu.

Yasağa karşı verilen mücadeleye de dikkat çeken Demir “1994’te Mannheim’de iki genç Kürt kadını bedenini ateşe vererek yasağı protesto etti. Aynı yılın Haziran ayında ise Hannover’de bir genç afiş asarken polisin kurşunlarıyla katledildi. Aynı şekilde 1995’teki açlık grevi eylemcilerinden Gülnaz Bağıstani polisin şiddet ve baskıları sonucu yaşamını yitirdi” diye konuştu. Kürtlerin her türlü gösteri ve etkinliğin sudan bahanelerle engellendiğini hatırlatan Demir, yasaklara karşı Kürtlerin verdiği mücadeleyi anlattı.

Konferansın bir sonraki bölümlerinde sunumlar yapacak isimler arasında Belçika’da “PKK terör örgütü değildir” kararını veren mahkemenin yargılamalarına katılan avukatlardan Jan Fermon, Avrupa Adalet Divanı’nda PKK’nin “AB’nin terörist örgütlerinden” çıkarılması için açılan davanın avukatı Tamara Buruma ve Almanya’da Kürt siyasetçilerin avukatlarından Lukas Theune, WDR’nin eski editörü Jürgen Hoppe ve Hamburg Eyaleti parlamenteri Cansu Özdemir bulunuyor.