HDP’nin aday çıkışının son derece meşru olduğunu söyleyen Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Sözcüler Kurulu Üyesi Perihan Koca, 15 Ocak’taki mitingden sonra gerçekleşecek toplantıda, ortak bir karara varmaya çalışacaklarını söyledi.
TÖP Sözcüler Kurulu Üyesi Perihan Koca, ANF’nin sorularını yanıtladı.
Pervin Buldan'ın açıklaması sonrası bir tartışma çıktı. Öncelikle bu tartışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Pervin Buldan, emek ve demokrasi güçlerinin de destek verdiği güçlü kampanyalarla yaklaşık 7 milyon yurttaşımızın oyunu almış olan, Meclis’in üçüncü büyük partisi Halkların Demokratik Partisi’nin eşbaşkanıdır. Yapılan açıklamalar, kendi partilerinin seçime yönelik stratejik ve taktik tutumlarının sonucu olarak dile getirilmiş adımlardır. Her siyasi parti, siyasete yön vermek için görüşlerini kamuoyu ile paylaşır. Varlık sebebi siyaset yapmak olan bir siyasi partinin sözcüsünün, siyaset yaptı diye hoyratça eleştirilere tabi tutulması abesle iştigaldir. Cumhurbaşkanlığı adaylığı hususunda, ortay aday tartışmaları aylardır gündemdeyken, ilkeler, prensipler hukuku sürekli anımsatılırken, düzen içi muhalefet partilerinin sessizliğe gömülüyor olması göz ardı edilerek, bu sessiz sorumsuzluğun bedeli Sayın Buldan’ın açıklamaları ardına HDP’ye kesilmeye çalışıldı. Açıkçası her daim devrede tutulan HDP’ye akıl verme siyaseti, ulus devlet aklının ürünüdür. İttifak güçleri olarak 5 Ocak toplantısında ortaklaştığımız genel görüş, ortak adaya daha yakın olduğumuz görüşüdür. Ancak Eşbaşkan Pervin Buldan şahsında HDP’nin kendisi olarak bu açıklamaları yapmış olması son derece doğal ve meşrudur. Emek ve Özgürlük İttifakı homojen partilerden oluşan bir birlik değildir, adı üstünde farklı siyasi çizgilerin yan yana geldiği bir ittifaktır. Elbette yapacağımız toplantılarda ve önümüzdeki günlerde yapacağımız kritik ve tayin edici ortaklaşmalarda seçimlere dair ortak tavrımız ve mutabakatımızı netleştirip açıklayacağız. İkisi birbirine karşıt ya da birbirinin alternatifi duruşlar ya da pozisyon alışlar değildir.
Emek ve Özgürlük İttifak geniş kesimlere çağrı yaptı. İttifak çağrısının işaret ettiği yerlerden biri de Millet İttifakı. Bu süreçte 6’lı Masa’nın tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Karşımızda iki burjuva egemen ittifakın farklı veçheleri var. Bir yanda kendi bekası için faşizmi tahkim etmek isteyen Cumhur İttifakı, bir yanda ise sermayenin siyasal ifadesi olan ve sermaye ve devlete organik olarak bağlı ve bağımlı millet ittifakı. Millet İttifakı’nın doğası gereği Türkiye emekçi sınıflarına, halklarına çıkış sunabilecek bir programı yok. Keza, güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakat metinleri de, anayasa değişikliği taslak önerisi de içinde halk olmayan halksız bir demokrasi vaat ettiklerini ortaya defalarca koymuş durumda.
Sokaktan da kamuoyu yoklamalarından çok açık bir şekilde görüyoruz ki; halk, ekmek, adalet ve özgürlük talep ediyor. Emekçiler ve tüm ezilenler değişim dönüşüm istiyor. Erdoğanizm diktasından kurtulmayı insanca ve onurlu bir yaşam için olmazsa olmaz olarak tüm halk güçleri talep ediyor. Emek ve Özgürlük İttifakı olarak ortak aday seçeneğine yakınız derken de işte esasımız buraya dayanıyor. İttifakımız halkın ittifakı olarak halkın taleplerini özlemlerini arzularını, öfkesini ve tepkisini esas alan bir ittifak. İşte 24 Eylül'de açıkladığımız halkçı programla bizim köklü demokratik değişimi sağlayacak ilkelerimiz de duruşumuz da apaçık ortada.
Kimse bizden halkımızı Erdoğan’ın devamcısı olacak isimlere ya da bir ehvenişere mahkum etme seçeceğinin dayatılmasına teslim etmemizi falan beklemesin. Bu bizim varoluşumuza aykırı. Millet İttifakı söz konusu Kürtler olunca yerli ve milli konsensüsünde hemen anlaşıveriyor, aynı Millet İttifakı, söz konusu halkın çıkarları olunca sermayenin çıkarları için halk adına konuşup halkçılık oyalaması yapıyor. Söz konusu ülkemizin geleceği, halkın kaderi olunca sorumsuzca bir tutum takınıyor. Bu, o ittifakın doğasına aykırı değil, çünkü Millet İttifakı sermaye ve devletin çıkarlarının sözcüsü. O çıkarları gereğince davranıyor. Halkı yurttaş olarak değil seçmen olarak görüyorlar. Üstelik Erdoğan karşısında "ceketi koysak kazanır" zihniyetiyle halkın oylarını çantada keklik sanma cüretiyle davranıyorlar. Bu asla kabul edilemez.
Ortak adaya daha yakınız dediniz. Fakat İttifak, aday konusunda ne düşünüyor, bir anlaşma var mı?
Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturan 6 siyasi partinin başkanları ve sözcüleri olarak 5 Ocak 2023’te bir toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantıda, siyasal gelişmelere ilişkin tespitlerimizi kapsamlı olarak birbirimizle paylaşarak, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine dair de çeşitli değerlendirmelerde bulunduk. Henüz seçimlere dair net karar verdiğimiz ortak bir mutabakat oluşturmamakla birlikte özellikle Cumhurbaşkanlığı seçiminde adayımızı belirleme sürecinde ilkelerimize uygun, mutabakat ile belirlenmiş ortak aday seçeneğine daha yakın olduğumuzu konuşmuş ve toplantı ardına yayımladığımız ittifak metnimizle de kamuoyuna ilan etmiş olduk. Anlaşmamız; ilkeler ve bu deklarasyonun kendisidir. Onun dışında ayrıntılandırılmış bir kararımız ya da isim/isimler henüz gündemimizde yok. Ancak bir sonraki ittifak toplantımızla birlikte önemli bir mesafe kat edeceğimizi ifade edebilirim. Zira hala ittifak güçlerimizin parti kurullarında seçim yönelimine dair toplantıları sürüyor.
Türkiye’nin bizzat siyasi iktidar tarafından içerisine sürüklendiği faşizm koşullarından kurtulması için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu halkın çıkarlarını merkezine alan bir cüret ve kararlıkla yerine getirmeye hazırız. Emek ve Özgürlük İttifakı güçleri yan yana geldiği ilk günden bu yana tarihi sorumluluğun farkında ve o sorumluluğun gereği neyse seçimlerde de ona uygun pozisyon alacaktır. Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın. İttifakımızın 15 Ocak Mitingi sonrası gerçekleştireceği ve uzun uzadıya seçimleri her boyutuyla gündem edeceği başkanlar ve sözcüler toplantısında ortak bir mutabakata ve karara varmaya çabalayacağız. Ve halkımızın çıkarları neyi gerektiriyorsa ilkelerimiz ışığında onu uygulayacağız.
Seçim sürecine girilmişken HDP'ye hazine yardımı bloke kararı çıktı. Bu, çalışmaları ve seçimi nasıl etkiler?
Bütünlüklü olarak değerlendirmek lazım. HDP’ye blokaj kararı faşizmin kurumsallaşma hamlelerinden bir tanesidir. Bütünün içerisindeki parçalardan biri. Görüyoruz ki siyasi iktidar seçim stratejisini topyekun bir savaş konseptiyle ilerletiyor. Bunda da çok kararlı. Baskı, şiddet ve sindirme politikalarıyla korku iklimini derinleştirip kitleleri sersemleştirmek gayretindeler. Talimatlı yargı eliyle ceza üstüne ceza yağdırıyorlar. Gezi’ye, seçilmişlere, halk iradesine kesilen cezalar, İstanbul Sözleşmesi Danıştay kararından basına yönelik cezai yaptırımlara, İmamoğlu kararından DBP’ye HDP’ye yönelik operasyonel hamlelere…
İktidarda kalmak için her defasında daha fazla suç işleyerek, keyfilik ve hukuksuzluk pelerinini takıp devletin tüm imkanlarını kendileri için kullanarak halka karşı zafer kazanma derdindeler. Artık o kadar kolay değil. HDP tarihsel olarak bu tür cezaları, parti kapatma süreçlerini ideolojik politik olarak tabanının halkçı ve direngen duruşuyla bertaraf etmeyi bilmiş ve yaşamadığı inkar, imha, zulüm politikası kalmamış bir halk tabanına sahip. Üstelik bu yönelimler, bu baskı ve şiddet zeminini, salt HDP ile sınırlandırmamak gerekiyor. Bu sadece bir siyasi partiye konulmuş olan bir blokaj değil. Siyasete, topluma halka yönelik bir abluka.
Son olarak toplantı sonrası bir miting kararı aldınız. Miting için çağrınız nedir?
'Yoksulluğa, Savaşa, Baskılara Dur Diyelim, Birlikte Değiştirelim' şiarıyla milyonların taleplerini ortak bir ruh ve mücadeleyle haykıracağımız bir miting örgütlüyoruz.
İttifakımızın ilk mitingi olacak. Egemenlerin faşist politikalarına karşı halkın yolunu el birliğiyle açtığımız ve yolu yeniden kuracağımızın ilanı olacak mitingimiz. Biz öyle masa başında kurulmuş bir ittifak değiliz, herkes bunu iyi bilmeli, biz halkın çıkarları ile kader birliği yapmış, halkın yegane ittifakı, yegane iktidar alternatifiyiz. Halkın seçeneği, 3. Yol'u da sokakta kuruyoruz. Zira sokak, halkın politik özneleşmesinin ana mecralarındandır. Tam da bu yüzden kriminalize edilmek istenmektedir. Halka karşı açılmış savaşa, halk iradesine yapılan müdahalelere ancak ve ancak halkın demokratik tepkisinin sokakta ortaya koyulmasıyla meydan okuyabiliriz ve tersine çevirebiliriz. İşte o yüzden mitingin önemi kritik. Bu miting, halkın kendi mitingidir. Ortak yürüyüşümüz de kürsümüz de halkın yürüyüşü ve halkın kürsüsüdür. Biz öyle birileri gibi halk adına konuşanların ittifakı değiliz. Faşizme, sermaye ve devletin restorasyonuna karşı halkın kendi sözü ve eylemi olacak olan bir büyük meydan okuma mitingi olacak 15 Ocak mitingi. O yüzden halk güçleri, talepleri, arzuları, özlemleri, tepkileri ve öfkeleri ile orada olmalıdır.