31'inci kez düzenlenen Musa Anter ve Özgür Basın Şehitleri Gazetecilik Ödülleri, İstanbul Şişli'de bulunan Cemil Candaş Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen törenle sahiplerine verildi.
Törenin gerçekleştirildiği salona, “Özgür basın susturulamaz” ve “Yeni Yaşam 6 yaşında” pankartı ile Musa Anter ve Gurbetelli Ersöz’ün fotoğrafları asıldı. Törene, çok sayıda gazetecinin yanı sıra siyasi parti, sendika, sivil toplum ve kadın örgütleri temsilcileri ile hak savunucuları katıldı. Saygı duruşuyla başlayan törende, sık sık “Jin Jiyan Azadî” ve “Şehîd Namirin” sloganları atıldı.
‘KALEMLERİ YERE DÜŞMEYECEK’
İlk olarak Yeni Yaşam gazetesi adına konuşan gazeteci Kibriye Evren, Özgür Basın’ın Kürtlerin acısını dile getirdiğini söyledi. Çok sayıda çalışanın bu uğurda katledildiğini hatırlatan Kibriye Evren, “Tarafsız bir gazetecilik yapmıyoruz. Biz ezilenlerin, halkların, kadınların, sözünü alanlarda meydanlarda söyleyenlerin tarafıyız. Saldırılar hep oldu ama yıldırmadı, yıldırtmayacak. Gurbetelli Ersöz’ün kalemi yazmaya devam edecek. ‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesi dünyada hayat bulana kadar Gulistan Tara’nın, Nagihan Akarsel’in, Gurbeteli Ersöz’ün kalemi yere düşmeyecek” diye belirtti.
Törene katılan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da bir konuşma yaptı. “Çok değerli Apê Musa’nın yoldaşları Gurbetelli Ersöz'ün yoldaşları, onun kalemini, deklanşörünü yerde bırakmayan, onurluca bütün baskılara, zulüm politikalarına rağmen, mahpuslara, işkencelere, faili meçhullere rağmen o bayrağı taşıyan siz değerli, onurlu arkadaşlarla bir arada olmak, bu anlamlı günde sizlere seslenmekten dolayı büyük gurur ve onur duydum” diyen Bakırhan, Özgür Basın’ın emekçilerin, ezilenlerin, kadınların dili, türküsü, yasaklananların sesi soluğu olduğunu belirterek teşekkürlerini iletti.
APÊ MUSA’NIN HİKAYESİ KÜRTLERİN YAŞADIĞI ÖYKÜ GİBİDİR’
32 yıl önce katledilen Musa Anter’in öyküsünün, içinde işkence, mahpus, aileden uzaklık, katliam, faili meçhul olan ama aynı zamanda mücadele ve inanç da olan Kürtlerin yaşadığı öykü gibi olduğuna işaret eden Bakırhan, “Mehmet Uzun bir romanında ‘insanlar doğar, ölürler ama çoğunlukla unutulurlar. Kimileri var ölümsüzleşir, kimileri var unutulmazlar, mücadeleleriyle kendilerini unutturmazlar’ diyor. İşte Apê Musa ile özgür basının bedel ödeyen, şehit düşen yoldaşları da unutulmayanlar arasındadır, unutulmayanlar arasında kalmaya devam edeceklerdir” dedi.
Özgür Basın’ın hikayesini Diyarbakır'daki Yaşa ailesinin yaşadıkları üzerinden anlatan Tuncer Bakırhan, şunları söyledi. “Yaşa ailesi Diyarbakır’da yaşayan yurtsever bir Kürt ailesidir. 93’lerde Ofis semtinde Bulvar diye bir büfe var, onun sahipleridir. O büfenin bir özelliği var. O büfede Özgür Gündem gazetesi satılır. Özgür Gündem’in yasak olduğu, sadece yazanın çizenin katledildiği değil, okuyanın da büyük zulümlere uğradığı bir dönem 93’ler. Yaşalar gazeteyi sattıkları için sürekli tehdit edilirler. Ve bu tehditlere boyun eğmezler. Bir gün büfe bombalanır, yakılır. O zaman büfenin sahibi Eşref Yaşa çok ağır yaralanır. Çevredeki birçok insanın uyarılarına rağmen Yaşalar vazgeçmez, Eşref’in yerine kardeşi Haşim Yaşa devam ettirir, Özgür Gündem’i bulundurur, satar. O da tehdit edilir ama Haşim de vazgeçmez. Bir gün oğluyla birlikte el ele yürürken yine katiller tarafından, paramiliter güçler tarafından oğlunun gözü önünde katledilir. Yaşalar yine vazgeçmez, yine Özgür Gündem’i satmaya devam ederler. Bu sefer Yaşa’nın en küçükleri Apê Musa'nın generalleri dediğimiz o gençler, çocuklar meydana çıkar. Bu sefer Yalçın ve Yahya Yaşa gazeteyi satar, okurlara ulaştırmak için elinden gelen bütün çabaları ortaya koyar. Onlara da bir saldırı düzenlenir. Bu saldırıda 13 yaşındaki Yalçın Yaşa katledilir, 15 yaşındaki Yahya Yaşa da ağır yaralanır.”
‘APÊ MUSA’NIN VE YOLDAŞLARININ İDEAİLLERİNE ULAŞMAK İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ’
Bakırhan devamla, “Yani Özgür Basın bugünlere kolay gelmedi. Yaşa ailesinin yaşadıkları sadece bunun küçük bir parçasıdır. Bugünleri unutmayacağız. Özgür Basın için bizi aydınlatan, ışık olan Apê Musa ve yoldaşlarını anmaya devam edeceğiz. Sadece anmayacağız, onların bırakmış olduğu eşitlikçi, adaletli, özgürlükçü bir Türkiye’ye ulaşmak, o yaşama ulaşmak için biz elimizden gelen her şeyi yapacağız” diye vurguladı.
HOROZ FIKRASI DAVASI
Eş Genel Başkan, konuşmasına şöyle devam etti. “Bir sürü arkadaşın ismini de anacaktım, onlara ilişkin kısa kısa notlar da almıştım. Tabii Apê Musa’nın burada özel bir yeri var. Apê Musa genç bir delikanlı, ulu bir çınar, korkmaz, fıkralarla, hikayelerle meramını anlatırdı. Çoğunlukla da mahkemelere düşerdi Apê Musa. Gittiği her mahkemede de emin olun o dönem mahkemenin heyetleri renkten renge girerdi. Apê Musa çok yiğit, çok güzel savunmalar yapardı. Bir gün yine Apê Musa’nın yazmış olduğu bir fıkra var. Horoz fıkrası diye bilinir. Bilen arkadaşlar bilir. Bir savcı yemez içmez, o dönem sürekli takip ediyorlar kimi yazarları. Apê Musa hakkında bir soruşturma başlatılır. Apê Musa gözaltına alınır, mahkemeye çıkarılır. Orada mahkeme heyeti bir türlü bir karar veremez çünkü işin içinden çıkamıyor. Savcı bey ülkeyi bölmekle, vesaire bildiğimiz suçlamalarla Apê Musa’nın tutuklanıp yargılanmasını ister. Mahkeme heyeti de "ya bunu bir bilirkişiye gönderelim" der. Bilirkişiye gider. Bilirkişi de Ordinaryus Profesör Sulhi Dönmezer. Sadece profesor değil başka bir unvanı da var. Ama ünvanı gibi tabii ki böyle çok kapsayıcı bir rapor göndermez o fıkra üzerine. Fıkra şöyle. Fıkrada anlatılan şahıs bir evde uyuyor, evin doğu yakasında bir horozun ötme sesiyle birlikte uyanıyor. Hepsi bu kadar. Bu aylarca yıllarca süren bir dava. Neyse Ordinaryus Profesör Sulhi Dönmezer, -ismini bilerek söylüyorum bilinsin diye- bilirkişi raporuna şunu yazar der ki; "o uyuyan Kürtlerdir, evin doğusunda öten horoz da Mao Zedung’tur".
APÊ MUSA’NIN KÜÇÜK GENERALLERİ ÖZGÜR BASIN’IN YÖNETİCİLERİ, YAZARLARI ÇİZERLERİ OLDU
Musa Anter aslında bu fıkrayla memleketin bölünmez bütünlüğüne vesaire bir gönderme yapıyor. Dolayısıyla cezalandırılmalıdır. Apê Musa iki yıl boyunca o mahkemelerde o horozun Mao Zedung olmadığını anlatmaya çalışıyor, bir türlü ikna edemiyor. Yani bu tür trajikomik şeyler de yaşanıldı Özgür Basın’da. Sevgili Apê Musa, emin ol bıraktığın kalem çok daha nitelikli, birikimli arkadaşların elinde yazmaya devam ediyor. O fotoğraf, makineleri çekmeye devam ediyor. Hiçbir yere bağımlı olmadan, bağlı olmadan, beş parasız, halkların demokratik mücadelesini yazmak, görüntülemek için. Evet o baskılar devam ediyor. Hangi iktidar gelirse gelsin çok değişmedi ama değişmeyen bir şey daha var. O da Apê Musa’nın o dönemki küçük generalleri şimdi büyüdü; Özgür Basın'ın yöneticileri, yazarları, çizerleri oldu. O mücadelenin yolcuları oldular. O da bizim günümüzü aydınlatıyor, karanlığı aydınlatıyor. Bu vesileyle Apê Musa'nın o çocuk olan generallerini de mücadelelerinden dolayı selamlıyorum. Onlara da serkeftin diyorum. Bu anmadan dolayı da Hêro Bahadîn, Gülistan Tara, Nagihan Akarsel ve Gurbetelli Ersöz şahsında Özgür Basın şehitlerini saygı ve minnetle anıyor, onların mücadelelerinin bu ülkeyi aydınlatacağına olan düşüncemle hepinize selamlarımı iletiyorum. Ayrıca Apê Musa'nın ikinci anma töreninde ödül alacak arkadaşlara da başarılar diliyorum, onları tebrik ediyorum.”
Özgür Basın’ın serüvenini anlatan sinevizyon gösteriminden sonra sahneye çıkan Siyasetçi Gültan Kışanak, bir Kürt kadını ve devrimci olduğunu ancak en çok gazeteci kimliğini değerli bulduğunu söyledi. Gültan Kışanak, “Özgür Basın geleneği bana hakikatin ne kadar önemli olduğunu öğretti. Hakikat, çok değerli, işte bu gördüğümüz şehitlerimiz kadar. O yüzden bedeli çok ağır. Bizler bu geleneğin yolcuları olarak yola çıktığımızda ‘gerçekler karanlıkta kalmayacak’ diye söz verdik ve görüyorum bugün bunu yapan çok sayıda kişi var. Hepsini tebrik ediyorum” dedi.
‘TEMELLERİ SAĞLAM ATILDI’
Özgür Basın geleneğinin temelinin çok sağlam atıldığını ifade eden Gültan Kışanak, Musa Anter ve Gurbetelli Ersöz’ü anarak, ekledi: “Bir halkın sesi, soluğu olmak, onun mücadelesine tanıklık etmek, onun direnişini kaydetmek bir anlamda tarih yazmaktır. Bu gelenek bu halkın tarihini yazıyor ve bu gerçekler kaybolmayacak. Bu yüzden Özgür Basın’a yönelik çok ağır saldırılar var. Görünmek istemeyeni gösterdikleri için. Maalesef hala Özgür Basın’ı susturmak için 90’lı yıllar geride bırakırken, bugün faili belli açık şekilde katledilenler var. Bu, doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Yalanın perdesini yırtmak için yola çıktık. Sonuna kadar gideceğiz. Kalemini satmayan hakikatin yolunda ilerleyen bütün Özgür Basın çalışanlarını tebrik ediyorum. Bunu yapmasaydınız bu ülke daha da karanlık içinde olacaktı. Bunu aydınlatan bu fotoğraflar, kameralardır.”
ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU
Daha sonra Musa Anter ve Özgür Basın Şehitleri Gazetecilik Ödülleri sahiplerine verildi.
Türkçe haber dalında “İliç’te göçüğe giden yol: Siyanür sızdırdı, ruhsatı iptal edilmedi, vergi borcu silindi, kârlarını katladı” haberiyle T24’ten Cengiz Anıl Bölükbaş’a, “Konuş Sen Nerelisin?” görüntüsüyle “Jüri Özel Ödülü”ne layık görülen JINNEWS muhabiri Dilan Babat’a; “Kürtçe Haber” dalında Silava Ebdulrehman Mihemed Emîn “Çîrokek sûdwergir a ziman û têkoşîna azadiyê” başlıklı haberi ile Özel jüri ödülüne layık görülen Hawar Haber Ajansı’ndan (ANHA) Silava Ebdulrehman Mihemed Emîn’e ödülleri takdim edildi.
“Fotoğraf” kategorisinde Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Müjdat Can, Amed-Mêrdîn arasında çıkan ve altı köyü etkileyen yangından etkilenen hayvanların durumunu gösteren fotoğrafıyla ödüle layık görülürken, Kadın haberciliği dalında ise tarım işçisi kadınların yaşadıklarına odaklanan haber dizisiyle Kadın İşçi muhabiri Rahime Karvar layık görüldü.
“Onur Ödülü” ise bu yıl direnen gazeteciler şahsında Türk devletinin Silêmanî’de 23 Ağustos’ta gerçekleştirdiği saldırıda katlettiği gazeteciler Gulistan Tara ile Hêro Bahadîn anısına verildi. Ayrıca İran’da idam cezasına çarptırılan kadın hakları savunucusu ve Kürt gazeteci Pexşan Ezîzî’yi de Onur Ödülü’ne layık görüldü.
TUTSAK PEXŞAN EZÎZÎ’DEN MESAJ
Daha sonra Pexşan Ezîzî’nin Evin Cezaevi’nden gönderdiği mesaj okundu. Ezîzî mesajında şunları belirtti: “Bu mesaj direniş kalesi Evin Cezaevi’nden ‘Berxwedan jîyan e’ felsefesinden Bakurê Kurdistan’a, devrimci selamlarımla. Özgür Basın şehitleri Musa Anter, Gurbetelli Ersöz, Deniz Firat, Karwan Hewramî ve bu uğurda canını feda eden hakikatin yazarlarını saygıyla anıyorum. Kurdistan’daki direnişlerde Bakurê Kurdistan her zaman önemli bir yerdedir her zaman tutsakların özgürlük isteyenlerin sesi olmuştur. Ben de ‘jin jiyan, azadî’ felsefesini takip eden biri olarak, devrimin ikinci yıl dönümünde bu ödülü ‘jin, jiyan, azadî’ ailesine atfediyorum.”
Törende son olarak Koma Hevra sahne alarak stranlarını seslendirdi.