Oluç: Binlerce Kürdü cezaevine tıktınız

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, "İki Kürdü kabineye almakla Kürtlerin sorunları çözülmüş olmuyor. İki Kürdü kabineye almış olabilirsiniz ama binlerce Kürdü cezaevine tıktınız" dedi.

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis'te basın toplantısı düzenleyerek güncel gelişmeleri değerlendirdi.

 Oluç'un konuşmasının satır başları şöyle:

"İki konuya değineceğim. Birincisi, biraz evvel AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın grup konuşmasında söyledikleri olacak. İkincisi ekonomi konusu. Biraz evvel AKP grubunda başörtüsü için anayasa değişikliği önerildi. Bu konudaki tutumumuzu açıklamak istiyoruz. Bizim başörtüsüyle ilgili geçmişte de herhangi bir sorunumuz olmadı, yarın da herhangi bir sorunumuz olmayacak. Halkımızın bu konudaki tutumu, savunduğu değerleri bizim açımızdan değerlidir. Dün başörtüsü için mücadele eden kadınların yanındaydık, bugün de başörtüsü takmasına rağmen coplanan kadınların yanındayız. Başörtüsü ile ilgili yasal ve anayasal bir değişikliğe biz varız. Bu konuda herhangi bir sıkıntımız yok.
Ama şunu söylemek istiyoruz; Türkiye’nin tek sorunu bu değil ayrımcılığa sadece başörtüsü takan kadınlar uğramıyor. Türkiye'de bugün ve dün Kürtler ayrımcılığa uğradı ve uğruyorlar. Aleviler, azınlıklar ayrımcılığa uğradı ve uğruyorlar. Biz o nedenle diyoruz ki gelin bütün bu ayrımcılıkları silecek bir anayasa maddesi yazalım. Teklifimiz budur. Diyelim ki, ayrımcılığa uğrayan herkesin sorununu çözmek istiyoruz. Hep birlikte iktidar ve muhalefet partileri olarak. Bu anayasa maddesinde, "Devlet ülkenin ortak kültürel mirasını oluşturan bütün inançları, anadilleri, etnik kimlikleri eşit görür; saygı duyulmasını sağlar; bunların korunması, kullanılması ve gelişmesini yerine getirmekle yükümlüdür" diyelim. Gelin böyle bir madde yazarak farklılıkların eşit ve özgür olduğunu ifade edelim. Bu anlayışı bir anayasal anlayış haline getirelim. Bizim teklifimiz budur. Mesele sadece başörtüsü meselesi değildir. Onu da çözelim ama bütün ayrımcılıkları da anayasal olarak engelleyecek bir madde yazalım. Biz aslında bu tür palyatif tedbirlerle bu anayasanın düzeltileceği kanaatinde değiliz. Ama yine de bu tür tedbirler alınmasına karşı değiliz. Olması gereken ise yeni bir toplumsal sözleşmenin, demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir anayasanın iktidarı ve muhalefetiyle hep birlikte yeniden yazımının sağlanmasıdır.

 'BİNLERCE KÜRT CEZAEVİNDE'

Tayyip Erdoğan konuşmasında dedi ki 'Kürt sorunu yok. İki tane Kürt arkadaşımı kabineye aldım.' İki Kürtle arkadaş olunca Kürtlerin sorunları çözülmüyor Sayın Erdoğan. İki Kürdü kabineye almakla, iki Kürdü sevmekle Kürtlerin sorunları çözülmüş olmuyor. İki Kürdü kabineye almış olabilirsiniz ama binlerce Kürdü cezaevine tıktınız. Eğer gerçekten samimiyseniz bu konuda, gelin bu samimiyetinizi gösterin. Bu bir testtir. Kimin için testtir? AKP’den milletvekili olan Kürtler için bir testtir. AKP’ye hala oy veren Kürt seçmenler için bir testtir, samimiyet testidir. Genel Başkanınıza bu samimiyet testini yapın. AKP’ye oy veren Kürt seçmenlere ve Kürt vekillere sesleniyoruz. Bu testi yapın ve onurunuza sahip çıkın. Bu testi yapacağınızdan eminiz. Eğer samimiyseniz bütün ayrımcılıkları giderme konusunda, Anayasa'nın 42’nci maddesindeki anadilde eğitim yasağını kaldıralım. Bir kez daha söyleyelim; palyatif değişikliklere bir itirazımız olmaz ama olması gereken genel bir yeni anayasa yapımının, bir toplumsal sözleşmenin yazımının sağlanmasıdır.

EKONOMİK ÇÖKÜŞ

İkinci değinmek istediğim konu ekonomi. Bugün yine AKP Genel Başkanı ekonomide ne kadar büyük harikalar yarattığını ifade etti. Geçtiğimiz günlerde de -ihracat bakanı demek istiyorum artık kendisine- Sayın Mehmet Muş ihracatta kırılan rekorları anlattı. Sayın Muş belli ki bir tane de ithalat bakanı var, o da size çaktırmadan ithalatı artırdıkça artırıyor. Siz ihracatı artırıyorsunuz, o da ithalatı artırıyor. Size karşı çalışıyor. Böyle değilse siz ihracatta kırılan rekorları anlatmakla yetinmeyin, eğer ithalat da sizin bakanlığınıza bağlıysa ithalattaki rekorları da konuşun. Bardağın sadece bir tarafını göstermeyin. Siz ihracat bakanı değilsiniz, ticaret bakanısınız. Ağustos ayında dış ticaret açığı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 159,9 oranında artmış. 4 milyar 307 milyon dolardan 11 milyar 194 milyon dolara yükselmiş. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2021 Ağustos ayında yüzde 81.4 iken, 2022 Ağustos ayında yüzde 65,6’ya gerilemiş. Yani ithalat artmış, ihracat artarken ithalat vahim ölçülerde artmış. Sayın Muş, Ocak-Ağustos döneminde dış ticaret açığı yüzde 146,3 artmış. 29 milyar 817 milyon dolardan 73 milyar 435 milyon dolara yükselmiş. Dış ticaret açığından bahsediyoruz. İhracatın ithalatı karşılama oranının nasıl gerilediğini de söyledik. 8 aylık ticaret açığı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 18 artmış. İthalat yüzde 40,7 artmış. Ocak-Ağustos döneminde dış ticaret açığı yüzde 146,3 artarken 29 milyar 817 milyon dolardan 73 milyar 435 milyon dolara yükselmiş. Durum bu. Bu tabloyu niye konuşmuyorsunuz? Sürekli ihracat rekorlarından bahsediyorsunuz. Ayrı bir bakanlık mı? Böyle bir şey yok. İkisini birlikte değerlendireceksiniz.
Yeni ekonomi modeli bir yıl içinde çöktü.
Tayyip Erdoğan ne kadar pembe tablo çizse de makro ekonomik veriler ortadadır.

Yarattığınız masal dünyasının sonunun gelmesine az kaldı."

SORULARI YANITLADI

Oluç, "Bazı hanelerde yabancı kişilerin oturduğuna dair kayıtlar ortaya çıkmaya başladı. Bunun örnekleri artmaya başladı. Bunun seçimle bağlantısı olabilir mi, bu konuda ne dersiniz" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Yani seçimle mutlaka ilişkisi vardır. Çünkü her seçim döneminde bu tür sorunları yaşadık. Belli ki şimdi de yaşayacağız. Seçim güvenliği bu açıdan son derece önemli bir konudur. Hatırlarsanız son seçimlerde de çok sayıda kaçak kayıt ortaya çıkarılmıştı. O evlerde ikamet ettiği iddia edilen ama oturmayanlar olduğu ortaya çıkmıştı. Demek ki yine aynı durumla karşı karşıyayız. İktidarın seçim hazırlığıdır, hangi bakanlıkla ilgi ise demek ki o bakanlık seçim güvenliğini ortadan kaldırmak için adım atıyor. Hangi bakanlık olduğunu siz biliyorsunuz. İçişleri Bakanlığı'dır. Bu İçişleri Bakanlığı’ndaki kadro ile seçime gitmek demek, bu iktidarın insanlara “Ben seçim güvenliğini çiğneyeceğim” mesajını vermek demektir. Onun için sürpriz değil bu tip adımlar."
Oluç, "Zehra Taşkesenlioğlu ile ilgili çok sayıda suç duyurusu var. Yargı harekete geçmiyor. Taşkesenlioğlu’na iki tane koruma verilmiş. Buna ne dersiniz" sorusuna da şu yanıtı verdi:
"Tuhaf olan suç duyuruları konusunda hiçbir adım atılmamasıdır. Mesela bakın, bizim bir vekilimiz herhangi bir yerde en ufak söz etse savcılar hemen fezleke hazırlıyorlar. Bir basın açıklamasında sokakta bir söz söylediğimizde savcılar hemen fezleke hazırlayıp Meclis'e gönderiyor. Taşkesenlioğlu ile ilgili geldi mi bir fezleke Meclis'e, gelmedi duymadık. Son gelen fezlekelerin arasında da yok. Dolayısıyla AKP vekili olunca SPK’da manipülasyon yapabilirsiniz, yolsuzluğa ve usulsüzlüğe bulaşabilirsiniz ama fezleke hazırlanmaz, soruşturma olmaz. Tam tersine bu işleri rahat yapabilsin diye iki tane de koruma verilir yanına. Türkiye’deki durum esas itibariyle bu. Bu durumun değişmesi için mücadele ediyoruz."