ANALİZ

Oyun kuruculuktan körebeliğe

Erdoğan her yerde oyun kurucu olmak isterken, her masanın baş köşesine oturmak isterken, herkesin sesine koşturan körebe durumuna düşmüştür. Herkese ayar vermek isterken, herkesin ayar verdiği ülke haline gelmiştir.

AKP iktidarı sıkıştıkça yelkenleri indiriyor; bağırıp çağırdığının ayağına gidiyor. Suriye rejimine kabadayılık yaparken, şimdi beslediği çeteleri Halep’ten ve birçok yerden çekti. Suriye’nin müttefiki olan Rusya ve İran’a teslim oldu. Uçağı düşürdüğünde Rusya’ya kabadayılık yapan Tayyip Erdoğan, şimdi her sıkıştığında Putin’e telefon açıyor. Daha düne kadar Irak’a kabadayılık yapan, siz kim oluyorsunuz, benim kalibremde, seviyemde değilsiniz dedikleri Irak Başbakan’ı Haydar El Ebadi’nin ayağına gittiler. Bu durumda “PKK, sen nelere kadirsin” demekten başka bir söz bulamıyoruz. Putin’in önünde diz çöktüren de, İran ve Esad önünde diz çöktüren de, Haydar El Ebadi’nin ayağına götürten de PKK’dir. AKP-MHP iktidarı Kürt halkının Özgürlük Mücadelesi karşısında bozguna uğramamak için herkesin önünde diz çöküyor ve her türlü tavizi veriyor.

Tayyip Erdoğan her yerde oyun kurucu olmak isterken, her masanın baş köşesine oturmak isterken, herkesin sesine koşturan körebe durumuna düşmüştür. Herkese ayar vermek isterken, herkesin ayar verdiği ülke haline gelmiştir. Tayyip Erdoğan hala “bize kim düşmansa karşımıza çıksınlar” biçiminde kabadayılık yapmak istese de bu sadece Türkiye halkı karşısında zevahiri kurtarmak içindir. Askerlerini uçaklarla vuranların ismini bile söyleyemeyenlerin, hayali düşmanlar karşıma çıksın demesine kargalar bile güler. 

AKP iktidarı tüm sorunları kendisi yarattığı halde ortaya çıkan her sorunu dış güçlere yüklemesi kendi gerçekliğinin üstünü örtmek içindir. Ekonomik sorunları dış güçler ortaya çıkarıyor, PKK’yi dış güçler yönlendiriyor, sivil halkı bombalayan IŞİD’lileri dış güçler gönderiyor; Türkiye’nin Avrupa ya da başka ülkelerle ilişkisini dış güçler bozuyor! Varsa yoksa dış güçler! Birileri de kalkıp siz neden bu dış güçlerin oyununu bozmuyorsunuz diyemiyor. Kaldı ki NATO’ya üye olan kendileri, birçok uluslararası kuruma üye olan kendileri; dış dünya ile kurulan her ilişkiyi zafer gibi yansıtan kendileri! Yedi göbekten dışa bağlanmışlar, ama yine de dış güçlerden şikayet ediyorlar. 

AKP iktidarı ve Türk devleti bir bütün olarak utanmaz adamlığı oynuyorlar. Dış güçlerin silahıyla ve desteğiyle PKK’ye karşı on yıllardır savaşıyorken, PKK’nin direnişini dış güçlerle izah ediyorlar. PKK önderliğini dış güçler eliyle esir ediyorlar; ama dış güç paranoyası ile yatıp kalkıyorlar. “Apo’yu neden bize verdiler anlayamadım” diyen Bülent Ecevit’in söylemini anlayamayanların dış güçlerden şikayet etmeye hiç hakkı yoktur. 

Bölgede İran, Irak ve Suriye var. Türkiye şimdi bunlara yalvar yakar olmuş. Dış güç Rusya, şimdi Rusya ile ilişkiler yere göğe sığdırılamıyor. Dış güç ABD, ama hala en büyük müttefiki o! En etkili silahı olan uçakları ve İnsansız hava araçlarını ve diğer teknikleri ABD’den alıyorlar. Bush PKK her yerde bizim düşmanımızdır demedi mi? İnsansız hava araçları ilk defa o zaman kullanılmadı mı? Hala PKK’ye karşı İsrail, ABD, Almanya ve diğer ülkelerin silahlarıyla savaşılmıyor mu? Avusturya silah vermeyeceğiz dediğinde, NATO üyesine nasıl silah vermezsiniz diye ayağını yere vuran kendileri değil miydi? Cerablus’a bile ABD’den izin aldığı için girmedi mi? Tüm bunlar ortadayken dış güçlerden söz etmek utanmazlıktır. 

AKP iktidarı ben kiminle savaşıyorsam herkes bana destek vermeli diyor. Dünyada böyle cazgırlık yapan başka bir ülke yoktur. AKP iktidarı Rojava’ya ve Kürtlerle düşman diye herkesin de böyle bir düşmanlık yapma zorunluluğu yok. Kaldı ki sen kim oluyorsun ve hangi hakla Suriye topraklarına giriyorsun? En küçük bir eleştiriyi iç işlerine müdahale gören AKP iktidarı, bir ülkeyi işgal ediyor, ama bu, o ülkenin iç işlerine karışmak olmuyor. Bu kadarına da ağır ol molla desinler, derler. 

Suriye’nin kuzeyini, Rojava’yı her gün bombalıyor, top atışı yapıyor, silahla tarıyor, insanları öldürüyor, bu, müdahale olmuyor, ama tek bir mermi bile atmamış Rojava benim için tehdittir, oraya gireceğim, diyor. Bu tabii ki Kürtlere ve Suriye Demokratik Güçlerine savaş açmaktır. O zaman Kürtlerin de bu işgalci güçlere karşı direnme hakkı vardır. Türkiye herkese yalvar yakar olurken, Kürtlere kabadayılık yapması boştur. Kürtlerden dolayı herkesin önünde diz çökerken, Kürtlerle yapacağı savaşı kaybetmeye mahkumdur. AKP iktidarı bu kadar Kürt düşmanlığı yaparak şovenizmin kör ettiği gözlerle sağa sola saldırırsa, sonunda Türkiye’yi felakete sürükler. Zaten Türkiye şimdi binmiş AKP-MHP’nin alameti farikasına gidiyor kıyamete. Tarihte birçok ülke ve toplum milliyetçi çevrelerin politikaları sonucunda gitmiş bir duvara toslamıştır. AKP-MHP iktidarının sonu da böyle olacaktır. 

Ortadoğu’da oyun kurucu iddiasında olan, Lozan’ı bile tanımayan AKP iktidarı ne oldu da Haydar El Ebadi’nin ayağına gitti? Hani Haydar El Ebadi sizin kalibrenizde ve seviyenizde değildi? Eğer önceleri söylenenler doğruysa Tayyip Erdoğan da, Binali Yıldırım da seviyesi, düzeyi, kalibresi düşük kişilerdir. Gerçek budur, ama şimdi bunu kendileri itiraf etmiş oldular. 

Haydar El Ebadi ile görüşme Türkiye’nin kurucu unsur olma, masanın baş köşesine oturma duruşundan çark ettiğini gösteriyor. PKK konusunda bana destek verin, ben ayakta kalayım, sizin politikalarınızı kabul ediyorum noktasına gelmiştir. Halep ve Musul bizim şehirlerimizdir; biz buralarla tabii ki ilgileneceğiz diyenler, şimdi Halep’i de, Musul’u da size bıraktık diyorlar. Bunu açık söylemeseler de dünkü ittifaklarını bırakıp Suriye ve Irak’la dost olmak istemeleri bunun açık ifadesidir. Ancak Türkiye’nin yaptıklarını ne Rusya, ne İran, ne Suriye, ne Irak unutur! Çünkü Türkiye’nin yaptığı düşmanlığı ve kalleşliği bunlar tarihlerinin hiçbir döneminde görmemişlerdir. Halep’in yakılıp yıkılmasında, Musul’un IŞİD’in eline geçmesinde Türkiye’nin sorumluluğu birinci derecededir. Suriye ve Irak bunu unuturlar mı? Bunları unuturlarsa eskisinden daha beter hale gelirler. 

Son dönemdeki politikalar ve ilişkiler ortaya koymaktadır ki, AKP-MHP iktidarı en zayıf dönemini yaşamaktadır. İçeride de dışarıda da zayıftırlar. Psikolojik savaşla durumu kurtarmaya çalışsalar da boşunadır. Takke düşmüş kel görünmüştür. Herkes Türkiye’nin zayıflıklarını çok iyi görmüştür. Bu nedenle artık ne içeride ne dışarıda efelenmelerinden kimse etkilenecektir. Çünkü Türkiye tarihinin hiçbir döneminde bu duruma düşmemiştir. Şovenizmi dalgalandırarak ayakta kalmaya çalışsa da yakında patlayacak ekonomik kriz toplumu da ayağa kaldırırsa AKP-MHP iktidarı hiçbir dayanağı kalmayan nesneler gibi küçük bir rüzgarla süpürülüp gidecektir. Kuşkusuz bu Türkiye’nin kaybı olmayacaktır. Hatta Türkiye, tarihinin en kazançlı dönemine girecektir. AKP-MHP zihniyeti çöktüğünde Türkiye’nin barış ve istikrar temelinde demokratik karakteriyle güçlenmesi gerçekleşecek ve her sorunu içeride ve dışarıda kimseyle kavga etmeden kendi dinamikleriyle çözecektir. 

Kaynak: Yeni Özgür Politika