PAJK ve PKK'li tutsaklar:Koronavirüse karşı hiçbir önlem alınmadı

PAJK ve PKK'li tutsaklar: Tüm kamuoyuna buradan duyuruyoruz: Hiçbir önlem alınmamıştır. Covid-19 virüsünün zindanlarda yayılması için adeta tüm kapılar açılmış ve zemin hazırlanmıştır.

Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle en riskli alanlardan biri olan cezaevlerindeki duruma  ilişkin PAJK ve PKK'li tutsaklar adına Deniz Kaya’nın yaptığı açıklamada şunlar belirtildi:

"AKP-MHP faşist ittifakının Türkiye ve Kürdistan halkları üzerinde bir kambur gibi sürekli büyüdüğü, halkların siyasal-ekonomik ve demokratik gelişiminin önünde büyük bir engel haline geldiği geçen her gün daha iyi görülmekte ve daha iyi anlaşılmaktadır. Diktatöryal bir hal alan ülke yönetimi, bir azınlığın iktidarı ve menfaatleri uğruna her türlü gözü karalığı yapmaktan geri durmamakta, halkların geleceğini büyük tehlikelere sürüklemektedir. Gericiliğin en dip noktasına vuran AKP-MHP hükümeti siyasette tekçi, ekonomide talancı, toplumsal alanda ise ırkçı ve faşizan politikalarıyla ülkeyi ruhta, duyguda ve düşüncede bölmüş, emperyal ve hegemon güçlerin basit bir piyonu haline gelmiştir. Hiçbir siyasal düşüncesi ve programı kalmamış olan bu hükümet, sadece siyasal hafızasındaki Kürt ve demokrasi düşmanlığıyla hareket edip, ayakta kalmaya çalışmaktadır. Yıllar yılı süren bu apolitik dürtü yaşadığımız ülkenin demokratik ve refah seviyesinin sürekli aşağılarda seyretmesine neden olmuştur. Evrensel kabulleri hiçe sayarak, geliştirdiği yasallıklarla ne kadar ayrımcı, kindar ve hukukun genel yapısı ve ahlaki dışında hareket ettiğini göstermekten çekinmemektedir. Güçler ayrılığı ilkesi bu düzende bir tevatürden öteye gitmemekte, yürütme, yasama ve yargı, bu iktidarın geleceği uğruna adeta bürokratik bir işgale uğramış durumdadır. Kendi hukuk düzenlerindeki evrensel normlar bile bu güçlerin işbirliğiyle ayaklar altına alınmakta, ülke kanunsuz ve keyfi bir şekilde yönetir hale getirilmektedir.

İŞKENCECİ SİSTEME YENİ BOYUT KAZANDIRMA PEŞİNDELER

Son zamanlarda farklı cezaevlerinde bulunan yüzlerce tutsak arkadaşımız hakkında hiçbir yasal dayanağı olmayan asılsız ifadelere dayanılarak dava açılarak, haklarında hukukun işlemediği bir süreç başlatılmıştır. Bu arkadaşlarımızın çoğunluğu Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) ve Ağır Ceza Mahkemelerinde aldıkları haksız cezalar nedeniyle yeniden yargılanma kapsamında serbest bırakılması gerekirken, böyle kriminal bir operasyonla tahliye süreçlerinin önüne geçilmek istenmiştir. Müvekkili olduğumuz birçok avukat bu kapsamda gözaltına alınıp tutuklanarak, savunma hakkımız elimizden alınmaya çalışılmaktadır. Savunmanın bu kadar saldırıya uğradığı bir sistemde hukuktan ve onun üstünlüğünden bahsetmemiz mümkün değildir. Bu temelsiz iddia ve yargılamalarla mevcut hükümet cezaevlerindeki işkenceci ve baskıcı sisteme yeni bir boyut kazandırmanın peşindeler.

İŞKENCE İLE DONANMIŞ BİR SİSTEMLE KARŞI KARŞIYAYIZ

Bulunmuş olduğumuz bütün zindanlarda baştan aşağıya işkenceyle donanmış bir sistemle karşı karşıyayız. Ayakta sayım, çıplak arama, rutin aramalar adı altında işkence ve baskı sistemine süreklilik kazandırmak istemektedirler. Yasal yönetmeliklerinde dahi yer olmayan bu uygulamalarla çeşitli disiplin cezalarıyla, infaz yakmalarla ve her defasında da fiziki saldırılarla bu haksızlıklara boyun eğmemiz istenmekte, bu işkenceci sisteme teslim olmamız amaçlanmaktadır. Dışarıyla bağlantımız kanunsuz bir keyfiyettin tasarrufuna terk edilmiş durumdadır. Mektuplarımızın çoğu hiçbir tebliğ olmadan verilmemekte, çok az kısmı ise aylara sarkıtılarak verilmektedir. Kitaplarımızın çoğunluğuna el konularak odalarımızdan toplatılmakta, böylece düşüncemize hükmedilmeye çalışılmaktadır. Gazete, dergi gibi yayınlar ise kendilerine yandaş olan medya grupları haricinde içeri sokulmamaktadır. Telefon görüşmeleri ve aile ziyaretlerimiz tanınan sürenin minimum seviyesinde tutulmakta, ailelerimize yapılan arama işkencesiyle ziyarete geldiklerine pişman ettirilmeye çalışılmaktadır. Haksız yere verilen disiplin cezalarıyla yüzlerce arkadaşımız bir yıla yakın bir süredir aile ziyareti ve telefon görüşmelerinden mahrum bırakılmış durumdadır. Arama adı altında kalmış olduğumuz odalara saat ve öğün farkı gözetmeksizin baskınlar düzenlenmekte, eşyalarımıza el konulmakta, odalarımız adeta talan edilmektedir.

İMRALI'DAKİ MUTLAK TECRİT

Baskının ve işkencenin en keskini İmralı'da uygulanmaktadır. Uluslararası komplocu devletlerin aklı ve Türkiye'nin jandarmalığıyla dizayn edilen İmralı Cezaevi Sistemi'nde tecrit 21 yıldır kesintisiz sürdürülmektedir. Halkların demokrasi, özgürlük ve çözüm umudu olan Önderliğimiz mutlak tecrit altında tutulmaktadır. Uluslararası komplo en güncel haliyle kendini mutlak tecrit politikalarıyla sürdürmektedir. İmralı Sistemi'nde hiçbir bir hukuk tanınmamakta, hakların ise esamesi okunmamaktadır. İmralı'nın kapıları, zindan direnişimizin öncülüğünde geliştirilen açlık grevi ve ölüm orucu sonucu yıllar sonra açılmıştır; avukat ve aile görüşleri yapılmıştır. Ancak AKP-MHP faşist iktidarı birkaç görüşmeden sonra tekrardan mutlak tecridi devreye koymuştur. Sistemden bağımsız yaprağın dahi kımıldamadığı İmralı'da çıkan yangın sonucu ayağa kalkan Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin direnişiyle aileler en son 2 Mart'ta görüşmeye gitmiştir.  Bu tarihten bu yana avukatların ve ailelerin yaptığı tüm başvurular yanıtsız kalmıştır. Tecritte ısrar, savaşta, işkencede, ölümde ve çözümsüzlükte ısrar demektir.

FAŞİST HÜKÜMET AŞILMALIDIR

Bu keyfi ve kanunsuz uygulamalar dışarıda siyasi soykırım operasyonlarıyla devam ederken, birçok insanımız asılsız iddia ve dosyalarla tutuklanıp, cezaevine konulmaktadır. Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle içinden geçtiğimiz şu günlerde dünya ve Türkiye'nin en önemli gündemi toplumsal sağlık alanı olduğu halde, bu ırkçı ve faşist rejimin aralıksız olarak devam ettirdiği siyasi soykırım operasyonlarıyla Kürt düşmanlığını bir daha kamuoyuna deklare etmiş bulunmaktadır. Aslında kayyum politikalarıyla mevcut hükümetin gayesinin, toplumun sağlığı değil de başta Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin iradesinin gaspı ve faşizmin tesisinin tam olarak sağlanmasıdır. AKP-MHP hükümetinin bu politikalarıyla Türkiye ve Kürdistan halkları nezdinde siyasal realitesi bitmiş, ne kanuni ne vicdani hiçbir meşruluğu kalmamıştır. Demokratik bir yaşam ve özgür bir geleceğin önünde büyük bir engel olarak duran, tam teşekküllü bir diktatörlüğe ve faşizme dönüşen bu hükümet aşılmak durumundadır.

VİRÜSE KARŞI HİÇBİR ÖNLEM ALINMAMIŞTIR

İçinden geçtiğimiz bu süreçte dünya ciddi bir Covid-19 virüsü tehlikesiyle karşı karşıyadır. Pandemi halini alan bu tehlike, tüm dünya çapında alınan kimi tedbirlerle bertaraf edilmeye, toplumun sağlığı korunmaya çalışılmaktadır. Bu süreçte cezaevleri, doluluk oranı, hijyenik ortam ve sağlık koşullarındaki kısıtlı imkanlar nedeniyle Covid-19 virüsüne karşı en riskli mekanlar ve gruplar kategorisi haline gelmiş bulunmaktadır. Hiçbir önlemin alınmadığı mekanlar olan cezaevleri, yaşam hakkı olarak büyük bir risk altındadır. Toplumun ve duyarlı kamuoyunun baskıları sonucu gündeme getirilen infaz yasasındaki değişikliği içeren yargı paketi, bu hükümetin ayrımcı, faşist ruhunu taşımakta ve bu düzenlemeyle adeta cezaevlerinde bulunan biz siyasi tutsaklar üzerinden bir katliam gerçekleştirilmek istenmektedir. Eşitlik ilkesine aykırı bu ayrımcı düzenleme, başta kronik hasta ve yaş olarak risk grubunda olanlar olmak üzere tüm tutsakların yaşamını hedef aldığı tarafımızca görülmekte ve anlaşılmaktadır. Tüm kamuoyuna buradan duyuruyoruz: Hiçbir önlem alınmamıştır. Covid-19 virüsünün zindanlarda yayılması için adeta tüm kapılar açılmış ve zemin hazırlanmıştır. Burada yaşanacak salgından ve bu salgının getireceği ölümlerden hükümet ve ilgili bakanlık sorumludur. Hükümetin ve Adalet Bakanlığının yaklaşımı, bu salgını, siyasi cinayetler ve soykırım yapmanın fırsatına çevirmektir. Başta ailelerimiz ve kamuoyunun bu bilinçle yaklaşmasını ve zindanlara karşı duyarlı olmasını istiyoruz.

DİRENECEĞİZ VE BAŞARACAĞIZ

Biz zindanlarda bulunan PAJK ve PKK'li tutsaklar şunu belirtmek istiyoruz: Kırk yılı aşkın zindan direniş geleneğine sahip olan biz özgürlük tutsakları bu saldırılara asla teslim olmayacağız ve özgürlük tutkumuzdan asla geri adım atmayacağız. Çöküşte olan bu sistemin baskıları, işkenceleri, soykırıma dayalı politikaları oluyor ve olacaktır; ancak bizler 1980'lerde, 1990'larda olduğu gibi bugün de bu ceberut düzene karşı direneceğiz ve başaracağız."