‘Qamişlo katliamında rejimle anlaşanlar bugün devrime saldırıyor'

Qamişlo katliamı ve serhildanına (2004) katılan Arîn Şêxmuz, rejimle anlaşma yapıp serhildanları durduran güçlerin bugün de Türk devleti ile birlikte Rojava Devrimi’nin değerlerine saldırdıklarını söyledi.

2004 yılında Qamişlo El Cihad futbol takımı ile Derazor’lu El Futuwe futbol kulübü arasında Qamişlo’da yaşanan maçta rejim tarafından hazırlanan bir provakasyonla halkın üzerine ateş açılmış ve stadyumda 7 Kürt yaşamını yitirmişti.

Bunun üzerine başta Rojava Kürdistan kentlerinde olmak üzere Şam ve diğer Suriye kentlerinde yaşayan Kürtler büyük serhildanlar düzenlemiş, günlerce süren serhildanlarda 36’sı Kürt olmak üzere 50 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi de yaranlanmış ve tutuklanmıştı. Yaşanan katliam, tutuklama ve bazı Kürt siyasi partilerinin rejimle birlik olmalarına karşın, onbinlerce Qamişlolu 21 Mart günü Newroz’unu kutlayarak iradesinin kırılamayacağını ortaya koymuştu.

Aynı dönem lise öğrencisi olan Arîn Şêxmuz, kendisinin de yaşadığı 2004 Qamişlo katliamını, Serhildanı, siyasi partilerin rolünü ve 2004 Qamişlo Newrozu’nu anlattı.

 ‘SOKAKTA BARZANİ’YE KÜFREDİYORLARDI’

12 Mart Cuma günü şehrimizde Qamişlo’ya ait El-Cihad ve Derazor’a ait El Futuwe kulübü arasında bir futbol maçı oynanacaktı. El Futuwe futbol klübü Suriye ve Irak’taki BAAS’a yakındı. Biz de maça gitmek için hazırlanıyorduk. Futuwe kulübüyle taraftarları Derazor’dan gelmişlerdi. Qamişlo havaalanına yakın bir yerde slogan atıyorlardı. Kürtlere ve Barzani’ye küfrediyorlardı. O zaman Güney Kürdistan Federasyonu daha yeni kurulmuştu. O federasyona karşıt sloganlar atıyorlardı. “Bu topraklar Kürtlere ait değil, sizi Saddam gibi yapacağız” diye bağırıyorlardı.

Stada gittik. Girişte Kürtleri arıyorlardı ama Derazor’dan gelen taraftarları aramıyorlardı. Maça 6-7 bin insan gelmişti. Önce Cihad futbol takımına saldırdılar. Rejim görevlileri sadece izliyorlardı, hiç müdahale etmiyorlardı. Derazor’dan gelen taraftarların yanında taş ve bıçak vardı. Daha sonra taraftarlara da saldırdılar. Ortalık karıştı. Yaralananlar oldu. Rejim güçleri geldi. Staddaki Kürt taraftarların üzerine ateş açtılar. Orada yaşamını yitirenler oldu. Kapıyı da kapatmışlardı. Birçok kişi oradan çıkabilmek için kendilerini duvardan attı. Bundan dolayı da yaralanmalar oldu. Biz de duvardan atlayarak staddan çıktık.

‘REJİM DEVLET KURUMLARINI BOŞALTTI’

Daha sonra burada yaşanan çatışmalar dışarıda da devam etti ve giderek yayıldı. Dışarıda rejim güçleri ve Derazor’dan gelen ırkçı taraftarlar da halka saldırıyorlardı. Gece 01:30’a kadar da saldırılar sürdü. Ben o gün gece 1’e kadar Siyahi semtinde mahsur kaldım. Çünkü yolu kapatmışlardı. Kimi görseler ya vuruyor şehit düşürüyorlardı ya da tutukluyorlardı. O gün böyle devam etti.

13 Mart günü Qamişlo’da çok büyük bir serhildan gelişti. Halk, Qasimlo Camisi’nin önünde toplanarak yürüyüşe geçti. 100 binlerce insan bu serhildana katıldı. Amude ve Tirbesipiye halkı da bu serhildana katılmak için yönünü Qamişlo’ya çevirmişti. Fakat rejim yolu kapadığı için birçoğu yürüyerek Qamişlo’ya ulaşabildi. Halk böylesi bir serhildan geliştirdiği için rejim devlet kurumlarını boşalttı ve kaçtı.

‘100 BİNLER SERHİLDANA KALKTI’

Arif Bulvarı’na ulaştığımızda rejim üzerimize ateş açtı. Ateşten sonra o dönem KDP’ye yakın olan ve sonrasında ENKS çatısı altında toplanan partilerin temsilcileri, cenazeleri de bırakıp kaçtılar. Halbuki 13 Mart’taki serhildanda kitlenin önünde yürüyerek öncülük yaptıklarını gösteriyorlardı. Kürtlerin öncüsü olduklarını söylüyorlardı ama mermi patlar patlamaz kaçtılar. Arkalarında kimin kaldığına bile bakmadılar. Halk cenazeleri de yine serhildanla mezarlığa götürdü ve defnetti. O gece 500-600 bin insan Qamişlo’da serhildana kalkmıştı. Rejimle birlikte hareket eden ırkçılar, devlet kurumlarına saldırıyor, para çalıyor ve Kürtlerin üstüne atıyorlardı. Diğer şehirlerde de serhildan geliştiğini duyuyorduk. Rejim Amude ve Tirbesipiye’den de kaçmıştı.

‘HAMİDE HAC DERVİŞ’İN EVİNDE TOPLANTI YAPILDI’

O gece Kürt partileri Hamide Hac Derviş’in evinde toplantı gerçekleştirdi. Babam da o zamanlar bir yıldır kurulmuş olan PYD’nin üyesiydi. O da bu toplantıda yer almıştı ve eve geldiğinde bize her şeyi anlattı. O dönem bazıları KDP’ye yakın bazıları da KDP’ye bağlı olan partiler, “Bu serhildanları durduralım. Halkımız öldürülüyor” diyorlar. Babamdan duyduğum; o toplantıya katılan PYD heyeti 4 kişiydi. Babam, “Biz bunu kabul etmedik, devam edeceğiz. O kadar şehit verdik. 100 binlerce insan kalkmış” diyordu. Bu toplantıda PYD heyetinde yer alanlardan biri de 3 Mart günü KDP çetelerinin Şengal’e saldırısında şehit olan Orhan Huso’nun babası Şehit Isa Huso’ydu.

‘REJİMLE BİRLİKTE SERHİLDANI KARALADILAR’

14 Mart günü, daha sonra ENKS’de yer alan bazı siyasi partiler, Qamişlo Havaalanı’nda rejim yetkilileriyle bir görüşme gerçekleştirdiler. Zaten o gece Beşar Esad’ın kardeşi Maher Esad Qamişlo’ya gelmişti. Bu toplantıdan sonra resmi bir bildiri yayınladılar. Hepimiz bu bildiriyi gördük. Bildiride artık serhildanların durması gerektiğini söylüyorlardı. Bunun serhildan olmadığını dışarıdan gelen kişiler tarafından birliği bozmak için gerçekleştirildiğini söyleyerek PYD’yi suçlamaya çalışıyorlardı.

KDP’ye yakın partiler ilk gün serhildana katılmışlardı ve serhildanın öncüsü olduklarını söylüyorlardı ama rejimle anlaştıktan sonra elini serhildandan çektiler. Beşar Esad da o süreçte bir açıklama yapıp, aynı onlar gibi, Kürt Özgürlük Hareketi ve PYD’yi kastederek, bu serhildanların dışarıdan gelen kişiler tarafından Suriye’nin birlik ve beraberliğini bozmak için yapıldığını söylüyordu. Yani o dönemki Kürt partileri ile rejim, 12 Mart serhildanlarını ‘’Suriye’nin birlik beraberliği bozma temelinde gerçekleştirilmiş bölücü faaliyet’’ ilan ettiler. Yine Barzani öncülüğünde Güney Kürdistan Hükümeti de resmi bir açıklama yaparak, Qamişlo’da yaşananların Suriye’nin içişleri olduğunu, kendilerini ilgilendirmediğini söyledi.

Artık 3. günden itibaren PYD öncülüğünde küçük serhildanlar oldu, halkn da PYD’yi destekledi. Fakat herkes, diğer partilerin Kürt serhildanını sattığını söylüyordu. Küçük serhildanlar oluyordu ama rejim de Şam’dan takviye kuvvetler yolluyordu. 3. günden sonra Cizire Kantonu’nda serhildanlar durdu. Fakat Afrin ve Halep’te serhildanlar devam ediyordu. Oralarda da halk çok kitlesel bir biçimde serhildana kalkmış fakat rejim yine saldırmıştı. Halk o dönem KDP’ye yakın olan partilerin gerçeğini iyi tanıdı.

‘TÜM BASKILARA RAĞMEN 20 BİN KİŞİYLE NEWROZ KUTLADIK’

Serhildanların durmasından sonra Newroz kutlamalarında da benzer durumlar yaşandı. O zaman KDP’ye bağlı bazı partiler “Biz Newroz kutlamıyoruz” derken bazıları da Newroz’da kitlesiyle beraber piknik yaptı. PYD öncülüğünde örgütlenen halk ise rejmin serhildan sonrası yapmış olduğu bütün baskıya rağmen Hîlilî semtinde kitlesel bir Newroz kutlaması gerçekleştirdi. Ben kendim de o newrozda hazırdım ve tüm ailem newroza katılmıştı. 20 bine yakın insan Newroz’unu bir serhildan gibi kutluyordu. Rejimin baskılarına, KDP partilerinin serhildanları satmasına rağmen Newroz’da özgürlük sloganları atıyorduk. O gün her şeyi göze alarak Newroz’a katılmış ve aslında irademizi ortaya koymuştuk.

Rejim Newroz kutlamasına müdahale etmedi. Fakat Newroz kutlaması bittikten sonra rejim sokak sokak, ev ev operasyon yaparak Newroz’a katılan birçok kişiyi tutukladı.

‘REJİM BASKILARINI ARTIRDI’

Nisan ayının başında şehir biraz değişti ve okullar açıldı. Ama rejimin baskısı artmıştı. Okulun çevresinde rejimin polisleri duruyordu. Ben de okula başladım. Okuldan çıkışta beni 12 Mart serhildanlarına katıldığım ve Hafız Esad’ın resmini yaktığım gerekçesiyle tutukladılar. Aslında bunu yakanlar şovenist rejim yanlılarıydı. Böyle şeyler yapıp bizim üzerimize atmışlardı. 3 gün boyunca sürekli bizi dövdüler. Arkadaşlarımdan bazılarını Şam’a götürdüler. 3’üncü günün sonunda beni bıraktılar. Babamdan duydum, beni bırakmaları için babam yüksek miktarda para vermiş.

Tabii rejim o zaman PYD’ye dönük büyük bir baskı geliştirdi. Serhildan süreci ve sonrası birçok PYD’li tutuklandı ve işkencelerden geçirildi. Birçok PYD üyesi rejim zindanlarında işkencede şehit oldu. Bazıları Rojava Devrimi’ne kadar da zindaydı. O dönem tutuklanan PYD üyelerinden bazılarının ise akibeti halen belli değil. Baskılar giderek artıyordu. 2004 Nisan’dan itibaren PYD kadrolarını Türkiye’ye teslim etmeye başladılar.

‘O ZAMAN REJİMLELERDİ ŞİMDİ DE ERDOĞAN’LA’

O dönem KDP’ye yakın ya da bağlı olan partilerin bazılarına baktığımızda Rojava Devrimi’nden sonra da yaklaşımları aynı oldu. O zaman serhildanları durdurdular, Kürt Özgürlük Hareketi’ni suçladılar ve rejimle bir oldular. Şimdi de aynı. O zaman rejimle birlik oldular, şimdi de kendilerini devrimci olarak tanımlayan ama Türk devletine bağlı kesimlerle birlikte Rojava Devrimi’ne karşı çalışıyorlar. Tabii ki sadece siyasi olarak değil askeri olarak da bu böyle. “Fırat Kalkanı” adı verilen işgal hareketinde Türkiye’yle birlikte yer alanlar kimler? Onların içinde ENKS’lilere bağlı guruplar da var. Azadî ve Selahaddin taburları bunlar değil mi? Bunlar şimdi Afrin’e, Şêx Maqsud’a, Minbiç’e saldırıyorlar. Rejimden bahsediyorlar ama yine Kürt karşıtlarıyla bir cephe oldular. 2004’ten bu yana 13 yıl geçti ama aynı tavırlarını sürdürüyorlar. Tarih onlar şahsında tekerrür ediyor.