RTE’nin Kürt düşmanlığı, Soçi, Güney Kürdistan ve Irak

RTE ve AKP’nin hiçbir kartı kalmadığı için Soçi’deki toplantıdan istediği sonucu, yani Kürtsüzlük üzerine kurulu politikasının olur bulması beklenemezdi.

RTE’nin Kürt düşmanlığı sürüyor. Kürt düşmanlığını Rusya ve İran’ın da gündemine taşımak için taviz olarak verebileceği ne kaldıysa onu da vermeye hazır. Ancak ne yazık ki, RTE’nin Kürt düşmanlığı İran ve Rusya’nın Kürt düşmanlığı politikalarını izlemeleri için elinde verebilecek fazla bir şey kalmadığını da söylemek, hiçte yanlış olmaz. Rusya ve İran’ın Kürt düşmanlığı ile onunla birleşmesi için var gücü ile çalışıp, Kürtlerin inkâr ve imhasını kalıcılaştırmaya çalışan RTE, sonunda Kürtlü planları kabul etme noktasına geldiği, dün Soçi’de Ruhani ve Putin ile yaptıkları üçlü zirveden sonra yaptığı açıklamaya da yansıdı. RTE ve AKP’nin Rezza Zarrab ile yaptıkları kirli işler artık ABD’nin yargısının gündeminde. Yakın zamanda başta RTE, eşi, çocukları ve AKP’nin birçok yöneticisi ile hükümetinde görev alan bakanlarının yargılanabileceği bir davaya dönüşür. Kaldı ki aylar öncesinden eski bakan Zafer Çağlayan’a ABD’de tutuklama kararının çıkması, bunun işaretlerini vermişti. Şimdi RTE, eşi, çocukları, bakanları ile partisinin yöneticileri bu durumda biraz daha belirginleştir. Zarrab’ın itiraflarından sonra yargılama yolu açılan RTE’nin, Efrîn’e işgal amaçlı saldırısı başta olmak üzere, Rusya’nın gerçekleştireceği halklar kongresine Kuzey Suriye Federasyonu’nu ve Kürtlerin katılmaması için çalışarak, iç gündemi değiştirmek istedi. Hedef sadece iç siyasal ve muhalefet gündemi de değildi. Hedef Kürtlerin hiçbir uluslararası platforma katılmamasıydı. Ama başaramadı. Zira tamamen iflas ettiği dış politikada Rusya ve İran’ın güçlü, dış politikada etkili bir Türkiye olarak karşılarına almaları beklenemezdi. Sonuçta dış politika ve diploması güçlülük ve kartlar üzerinde yürüdüğü için mevcut durumda RTE ve AKP’nin hiçbir kartı kalmadığı için Soçi’deki toplantıdan istediği sonucu, yani Kürtsüzlük üzerine kurulu politikasının olur bulması beklenemezdi. Kaldı ki o yüzden eli boş eve döndü deyim yerindeyse.

Rojava merkezli RTE’nin düşmanlık üzerine kurulu gelişmeler bu şekilde olurken, Kürtler açısından önemli diğer bir gelişmede Güney Kürdistan’da yaşanan gelişmelerdir.

Güney Kürdistan’da 25 Eylül’de gerçekleştirilen referandumdan sonra, 16 Ekim’de Irak ordusu ve Haşdi Şabi’nin Kerkük’ü ele geçirerek başlayan süreç devam ediyor. Irak 2003 sınırlarına ulaştığını açıkladı. 2003 sınırları içinde tartışmalı bölge olarak geçen onlarca Kürt kasabası, ilçesi, köyü ve Kerkük gibi bir şehir ile 11 dev petrol yatağı, havaalanları, sınır kapıları gibi yerler var. Bunların hepsi Irak’ın eline geçti. Güney Kürdistan’da bu gelişmelerden ötürü var olan siyasal, ekonomik kriz giderek daha da derinleşti. Bu gelişmelerden ötürü başta Irak olmak üzere, bölgesel güçlerle yaşanan sorunlar ağırlaştı. Türkiye teslim almak için adım atarken, Neçirvan Barzani yaptığı her açıklamada Türkiye’ye teslim olmaya hazır olduklarını deklere ediyor.

Irak ile sorunların giderilmesi için referandumun iptalinin dahi kabul edildiği yönünde açıklamalar yapılmasına rağmen, hâlâ müzakereler başlamadı. Irak müzakerelerin başlatılmasını çok ağırdan alıyor. Irak’ın bu yaklaşımı mevcut hükümetle sorunu çözmek istediği anlaşılıyor. Zira bu hükümet KDP ağırlıklı hükümettir ve Mesut Barzani ile birlikte referandum karanını alıp uygulayan hükümettir. O yüzden tüm tavizler ve hatta teslim edilmeyen bir değer kalmamasına rağmen, henüz Irak’ın müzakerelere başlatmamasının nedeni bundan başka bir şey olduğunu söylemek yanlış olur.

Neçirvan Barzani hükümetine destek arayışı ve diğer partilerle uzlaşa amaçlı muhalefeti sürüp sıkıştırdıkları Süleymaniye’yi ziyaret etti. Goran, Komala İslami, Sosyalist Parti ve Goran hareketi ile uzlaşma arayışında bulundu. Neçirvan Barzani’nin bu uzlaşma arayışından herhangi bir sonuç çıkmadı. Tüm görüşmelerden ortak görüş olarak 8 ay ertelenen seçimlerin erkene alınması, meşru olmayan bu hükümetin istifa edip yerine geniş tabanlı bir hükümetin kurulması, kurulacak yeni hükümetten seçilecek bir heyet ile Bağdat’la müzakereler başlatması görüş ve önerileri çıktı. Partilerden bu görüş ve öneriler çıkınca Neçirvan Barzani hiçbir şey elde etmeden Hewlêr’e geri döndü. Neçirvan Barzani’nin ziyaretinden bir gün sonra Hiro Xan Ahmed, İbrahim Talabani Goran hareketini önce ziyaret etti, ardından hareketin merkezinin yakınlarında olan Newşirvan Mustafa’nın mezarını da ziyaret etti. Bu ziyaret öyle sıradan bir ziyaret değil. YNK, Goran, Komala İslami ve son zamanlarda Goran ile Komala İslami’nin projesine yaklaşan İslami Yekgurti hareketleri arasında bir yakınlaşmanın olduğunu gösteriyor. Bu partiler içinde olanların büyük bir çoğunluğu Kürt Ulusal Birliği ve Birlik kongresine sıcak bakan parti ve hareketler. Bu yakınlaşma ve uzlaşma arayışı KDP’ye karşı yeni bir cepheye gidilebilir mi sorularını beraberinde getirirken, önümüzdeki dönemde KDP’siz ulusal birlik kongresinin de yapılabileceğini gösteriyor.