Rus analizciler: Rusya Erdoğan’a güvenmiyor

Suriye’deki güncel olayları ve siyasi süreci değerlendiren Rus analizciler “Suriye’nin kuzeyinde Amerika ve Rusya birlikte çalışabilir” dedi ve Erdoğan'a güven duyulmadığını vurguladı.

Rus Analizciler, Kürtlerin haklarının tanınması ve demokratik çözüm sağlanması gerektiğini de belirtti.

Suriye’de devam eden kaosla beraber askeri ve diplomatik gündemin yoğun olduğu bir atmosfer yaşanmakta. Özellikle ABD ve Rusya öncülüğünde başlatılan Astana ve Cenevre görüşmelerinin sonuçsuz kalması bölgedeki kaosu daha da derinleştirdiği gibi, çözüm ihtimallerini de ortadan kaldırıyor. Rusya’da farklı dallarda Suriye ve bölgedeki güncel olayları takip eden analizciler, Suriye’nin son durumunu ve Türkiye’nin Efrîn Kantonuna dönük saldırılarını ajansımıza değerlendirdi.

AREŞEV: KÜRTLERİN STATÜ TALEBİ GÖRÜLMELİ

Bölgede ABD ve Rusya’nın farklı gündemlerinin olduğunu ama Kürtlerin de kendi çıkarları için farklı bir gündeminin olduğunu kaydeden Stratejik Kültür Fonu Uzmanı Andrey Areşev, şunları kaydetti:

“Rusya’da Esas gündem Suriye ve Ukrayna sorunudur. Bu iki sorun Moskova ve Washington arasındaki diyaloğu zorlaştırıyor. 2014 yılından itibaren Rusya’ya karşı uygulanmaya konulan ambargo bazı sorunların çözümünü de zorlaştırdı. Suriye konusunda belli anlaşmalar sağlanmış ve bu, en çok da ABD’nin Ortadoğu’daki değişmekte olan stratejisiyle bağlantılıdır. Washington’un daha önce Şam’a ilişkin radikal politikasının yeniden gözden geçirilmemekte olduğu sinyalleri veriyor. Şu an ABD’nin bölgede öncelikli hedefi başta DAİŞ olmak üzere terör gruplarının tasfiyesidir. Daha önce Esad’ın gitmesi için dayatmada bulunan güçlerin bugün ise aynı dayatmada bulunmamaları bölgedeki politik değişikliği işaret ediyor. Bu değişiklikle beraber Suriye konusunda söz sahibi olan ülke liderleri G20 zirvesinde bir araya geldi. Bu görüşmelerde olumlu bir hava yakalandı fakat bunun sahaya yansıması nasıl olur, onu da zaman gösterecektir. Tabii Suriye’de hâlâ çok ciddi sorunlar var. Bunlardan bir tanesi de Suriye hava sahasındaki koordinasyon mekanizmasının istenilen düzeyde işletilmemesidir. Ayrıca Kürtlerin statü mücadelesi de bu önemli gündemlerden bir tanesidir. Türkiye Kürtlerin bölgede hak sahibi olmasını istemiyor. Bunu da bölgede etkili olan güçlere her fırsatta söylüyor. Önemli olan, bu güçlerin Türkiye’nin bu talebine ne nasıl baktığıdır. Bana göre, şu an Türkiye’nin istediği ve Rusya ile Amerika’ya dayattığı politikalar pek gerçekçi değil."

'KÜRTLER SIĞINMACI DEĞİL'

Beşar Esad ve yakın çevresinin Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt oluşumuna sıcak bakmadığını söyleyen ve Türkiye’nin Kürt bölgelerine dönük askeri saldırılarına karşı Rejimin sessiz kalmasını da buna bağlayan Analiz ve Politik Çözüm Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kuznetsov Aleksandr, şu fikirde:

“Suriye’deki muhalifler, hükûmet yanlıları ve hatta Beşar Esad’ın yakın çevresinde bulunanların bile Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt oluşumuna kaygıyla yaklaştığını söyleyebilirim. Tabii bunun birkaç nedeni var. Birincisi; Reqa vilayetinde ve çevresinde Suriye’nin en büyük petrol kaynakları yatıyor ve bir de bu bölge ülkenin en büyük tarım ve hayvancılık sektörüne sahip. Eğer Suriye buraları kaybederse o zaman petrol ithal etmek mecburiyetinde kalacak ki bu durum ülke için çok kötü olacaktır. İkincisi; Suriye, Suriyeli Kürtlerin çoğunluğunun son 40 yıl içinde Türkiye’den gelen sığınmacılar olduğunu söylemekte. Ve bundan dolayı da özerklikten söz edilemez görüşünü savunuyorlar. Fakat bu toprakların Kürtlerin anavatanı olduğu gerçeğini değiştirmediği gibi onlara göçmen gibi yaklaşmak da doğru değildir. Üçüncüsü; Suriye’nin kuzeydoğusunda Aleviler, Dürziler, Sünni Bedeviler yaşıyor. Bunlar Şam veya Halep’te yaşayan Sünnilerden çok farklılar. Kendi özgün dünyaları var. Onlar da kendilerine ait bir şeyler oluşturmak isterlerse, o zaman tüm bu olanlar ne zaman ve nasıl son bulacak?”

'TÜRKLERİN SALDIRISI ESAD'IN İŞİNE GELİYOR'

Tüm bunlardan dolayı da çok temkinli bir yaklaşım söz konusudur. Şimdiden tüm Suriyeli politikacıların çoğu Kürt dilini, Kürtçe basın yayın organlarını ve eğitimi kabul ediyorlar ama Kürtlerin politik bir statü talebi var. Bu çok hassas bir konudur. Ben bu yıl içerisinde Suriye’de politik bir çözümünün mümkün olabileceğini öngörmüyorum. Suriye Rejiminin denetiminde sınırlı da olsa bazı bölgeler olacak. Kürt bölgelerinin de buna dahil edilme ihtimali var. Eğer Rejimin öyle bir düşüncesi olursa bana göre bu yanlış olur. Çünkü beraberinde uzun vadeli bir çözümü getirmez ve ileride daha büyük bir sorun olarak ortaya çıkacaktır. Suriye sorununun demokratik yollarla çözülmesi gerek. Özellikle bölgede Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerek. Türkiye Kürtlerin Suriye'nin kuzeyinde bir oluşuma gitmesini istemiyor. Bunu engellemek içinde tüm fırsatları değerlendiriyor. Bu biraz da Esad’ın işine geliyor. Bence bu da tehlikeli bir oyun.”

VLADİMİR: TÜRKİYE PROVOKASYON PEŞİNDE

Türk devletinin Efrîn Kantonuna saldırını provokasyon olarak değerlendiren Sosyal Politik Araştırmalar Merkezi Başkanı Yevseev Vladimir ise şu değerlendirmede bulundu:

“Türk devletinin Efrîn Kantonuna yönelik top atışlarını, provokasyon girişimini kimse yok sayamaz. Bu gayet açıktır. Türk devleti Efrîn'e yönelik saldırılarına karşı Rusya’nın sessiz kalmasını çok istiyor. Eğer Efrîn hava sahasının Rusya hava savunma sistemi, özelikle de C400’lerle korunduğunu göz önünde bulundurursak, o zaman belirtmeliyiz ki, Rusya’nın izni olmadan Türkiye hava kuvvetleri Efrîn hava sahasını ihlal edemezler. Bildiğim kadarıyla Rusya böyle bir onay vermemiştir. Bundan yola çıkarak diyebiliriz ki, şu an Türkiye bu bölgede kapsamlı bir operasyona hazır değildir. Çünkü hava sahasından destek alamaz ve hava gücü olmadan da böyle bir operasyonun başarı şansı yoktur. Ama sınırda bazı provokasyonlar yapabilirler. Biz bu saldırılara karşı o bölgeyi koruyamayız. Ama geniş çaplı operasyona karşı Efrîn'i koruduğumuzu söyleyebilirim. Tahminimce Putin ve Trump görüşmelerinde, Türkiye ordusunun Efrîn Kantonuna müdahalesinin önlenmesi tartışılmıştır. Bunun nasıl olacağı şimdilik bilemeyiz. Ama Minbic örneği var. Orada Rusya ve Amerikan güçleri tampon bölgesi oluşturdular ve bu da Türk güçlerinin Suriye’deki Kürt güçlere karşı gelmelerini önledi. Büyük ihtimale Efrîn'de de buna benzer bir şey oluşturtulacak. Fakat Efrîn Kantonunun jeopolitik konumu farklıdır. Türkiye Efrîn dışında bir de İdlib’le de sınır komşusudur. Türkiye’nin İdlib üzerinden Efrîn Kantonuna dönük provokasyon girişimleri olabilir. Eğer böyle bir saldırı olursa buna karşı koymak hem Rusya, hem de Amerika açısından zor olacaktır. Buna hazırlıklı olmak gerekiyor. Ben Efrîn bölgesinde Rusya ve Amerikan’nın er yada geç ortak çalışacağına inanıyorum. Çünkü her iki güç de Türk devletinin Efrîn'e saldırmasına onay vermediği gibi, Türklerin bölgede varlığını da kabul etmez.

'RUSYA TÜRKLERE TAVİZ VERMEZ'

Rusya, İran ve Türkiye üçgeninde sadece Suriye’nin kuzeybatısını değerlendirirsek, bu bölgede Türkiye’nin İran’dan daha etkin olduğunu söyleyebiliriz. Ondan dolayı da çatışmasızlık bölgelerini değerlendirdiğimizde konunun daha da iyi anlaşılması için Rusya ve Türkiye arasında yapılan anlaşmaya dikkat çekmek gerek. Erdoğan’ın Rusya ziyareti sırasında bölgede çalışmaların olmaması için anlaşma oldu. Bu Rusya ile Türkiye arasındaki işbirliğini de gösteriyor. Türkiye anlaşmaya uymadı ve çatışmasızlığı sonlandırdı. Suriye genelinde İran varlığını inkar edemeyiz ama Suriye kuzeybatısındaki çatışmasızlık bölgeleri söz konusu olduğu zaman Rusya-Türkiye işbirliği çok önemlidir. Bir bütün olarak Suriye’yi değerlendirirsek eğer, böyle bir etkisi yok. Olası İdlib operasyonu için Rusya Türk kartını elinde tutmak istiyor. Bunun için Türkiye ile direkt restleşme yerine uzlaşı yolunu arıyor. Ama Efrîn konusunda Rusya’nın taviz vereceğini düşünmüyorum.”

'ERDOĞAN’A GÜVENİLMİYOR

Sanırım Rusya’nın talebi Sergei Şoygu aracılığıyla Recep Erdoğan’a aktarıldı. Talebin Erdoğan’ı rahatsız ettiği Astana’ya yansıdı. Şimdi yeni bir görüşme süreci başlayacak ve Efrîn'e ilişkin Rusya-Amerikan işbirliğinin bu konuda netleşeceğini düşünüyorum. Reqa'yı özgürleştirme durumu, Suriye ordusunun başarıları, Derezor’a yönelik ilerleme olmak üzere, tüm bunlar değerlendirilerek netleştirecektir. Bunun sonucunda Türkiye’ye yönelik tavır gözden geçirilecektir. Astana’daki 5'inci görüşmenin başarısız geçmesi 6'ncının da başarısız olacağı anlamına gelmez. Katar’ın durumu da bunu etkileyecek çünkü Türkiye Katar'ı destekliyor. Bunun etkisi olacak çünkü karşı taraf olan Suudi Arabistan da Suriye’de kendine bağlı güçler bulundurmakta. Bu çelişki Türkiye’nin tavrını etkileyecek. Bir de Türkiye ekonomik olarak çok zayıf ve dış yatırımlara bağlıdır. Rusya Erdoğan’a güvenmiyor ve onunla işbirliğini yapmak mecburiyetinde. Bence şu an Suriye’de en belirleyici güç olan Rusya’dır ama o da her şeyi çözme gücüne sahip değil. Mecburen Türkiye ile, Erdoğan’la işbirliği yapmaktadır. Objektif olarak değerlendirirsek, bu işbirliği olmasa biz Halep'i bile elimizde tutamayız. Ama Reqa’nın özgürleştirilmesi için buna ihtiyaç yok. Reqa’nın durumu farklı.”