Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 2,5 milyar insan temiz su kaynağına erişim imkânına sahip değil. Yine aynı verilere göre, kirli suların kullanımı ve sanitasyon yetersizliği sebebi ile ortaya çıkan ishal hastalığı sonucu her yıl 502 bin ölüm gerçekleşiyor. Türkiye’de ise durum tehlikeli bir eşikte. Son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4.000 metreküpten 1.346 metreküpe indi. Türkiye dünya ortalamasına göre “su fakiri” olarak sayılmasa da “su stresi” yaşayan ülkeler arasında gösteriliyor ve yine verilere göre 2030 yılında, gerekli önlemler alınmazsa su fakiri ülkeler arasına girecek.
SAĞLIK BAKANLIĞI VERİLERİ PAYLAŞMIYOR
AKP’nin ekolojik kırım politikaları, 20 yılda kişi başına düşen su miktarında 2.500 metreküpten fazla bir kayıp yaşamasına sebep olurken Türkiye’de uzun yıllardır şebeke suyundan, yani musluktan içme suyu kullanma oranı da düşüyor. Bunun başlıca sebeplerinden biri şebeke hatlarındaki suların sağlıklı olup olmadığına olan güvensizlik. Bir yandan su kaynaklarında ciddi bir düşme yaşanırken, sağlıklı suya erişim, buna ait verilerin şeffaf paylaşımı ve halkın suya daha az bedel ödeyerek ulaşması gibi başka sorunlar da baş göstermiş durumda.
Örneğin İstanbul için İSKİ Genel Müdürü Dr. Şafak Başa “Bugün kime sorsak, İstanbul’da musluk suyunun içilmeyeceğini söyleyecektir. Oysa biz bunun tam tersini söylüyoruz. 'İstanbul’da su musluktan içilir' diyoruz. İstanbul’un suyunu kaynağında korumaya başlıyor, 22 içme suyu arıtma tesisimizde titizlikle arıtıyoruz. Bu suları, evlere, şebekenin yüzde 99’u yenilenmiş ve içerisinde herhangi bir kirlilik barındırmayan düktil font borularla ulaştırıyoruz” diyor. İSKİ’nin aylık verileri ise içindeki tüm bulgularla yayınlanıyor.
Fakat asıl olarak bu analizlerden sorumlu olan ve “İçme Suyu Temin Edilen Suların Kalitesi Ve Arıtılması” yönetmeliği çerçevesinde buraları denetleyen Sağlık Bakanlığı ise verileri paylaşmıyor.
SADECE İÇME SUYUNA ORTALAMA 600 LİRA VERİLİYOR
Türkiye’de şebekeden gelen su ise ağırlıklı olarak özellikle büyükşehirlerde günlük kullanım için harcanıyor. Örneğin DSÖ verilerine göre günde yaklaşık 22 litre su insanların temel kullanım ve temizlik ihtiyacını karşılayabiliyor. Damacana olarak satılan ambalajlı sular ise ortalama olarak 19 Litre. İstanbul’da 2023 itibariyle 19 litre damacana suyun fiyat aralığı 30 ila 50 lira olarak değişiyor. Damacanaları sadece içme suyu olarak kullanacak dört kişilik bir ailenin haftalık ortalama 3 damacana su aldığını hesap edersek, bu aylık olarak 12 damacana ediyor. Damacana suyun fiyatı 50 liradan hesaplandığında ise musluktan su içmeyen ve sadece içmek için ambalajlı su tüketen bir ailenin buna karşın ödediği para 600 lira. Bu rakama günlük kullanım için şebekeden elde edilen ve faturalandırılan su tüketimi dâhil değil.
SU FİRMALARI 2022’DE 12.7 MİLYAR CİRO YAPTI
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi Su ve Atıksu Komisyonu Başkanı Selahattin Beyaz’ın ANF ile paylaştığı verilere göre İstanbul halkı, şebekeden günlük 3 Milyon metreküp içme ve kullanma suyu tüketiyor. “Ambalajlı sular” olarak bilinen ticarileştirilmiş su 1990’lı yıllarda, İstanbul’un susuz günlerinde çözüm olarak ortaya çıkıyor ve zaman içinde tankerle su satışı, su istasyonları, damacana su satışı gibi değişik şekillerle günümüze geliyor. 1997 yılında denetimi yapılamayan su istasyonlarında su satışının yasaklanması ile 19 litrelik polikarbonat damacana ile su satısı etkili hale geliyor. İstanbul’da hemen hemen her evde damacana su yaygın olarak tüketiliyor.
Ambalajlı Su Üreticileri Derneği’nin 2022 yılı verilerine göre izinli ambalajlı su listesindeki 390 firmanı 90’ı İstanbul’da bulunuyor, yani ambalajlı suların en fazla paketlendiği il yüzde 24’lük oranla İstanbul. Yine Beyaz’ın aktardığı bilgilere göre izinli ambalajlı su listesindeki Türkiye genelinde faaliyet gösteren firmaların 263’ü doğal kaynak sularını, 36’sı işlemden geçirdiği şebeke sularını, 91 firma ise mineralli suları ambalajlayarak satış yapıyor. İstanbul’da bulunan 16 firma şebekeden aldıkları suları membran filtrelerden geçirerek arıtma işlemi ile ambalajlıyor.
Tüm Türkiye’de bir yılda satışı yapılan ambalajlı suların miktarı İstanbul’da İSKİ tarafından şebekeye verilen 4 günlük suya eşit. Buradan elde edilen ciro ise 2022 yılı için 12,7 Milyar TL’ye varmış durumda. 2023’te artan enflasyon ve maliyet ile bu rakamın daha da artacağı öngörülebilir.
YETKİLİLERİN AMBALAJI ÖZENDİRMEMESİ LAZIM
Selahattin Beyaz, bu kapsamda ambalajlı suların tüketimini özendirmek yerine şebekelerde yapılacak iyileştirmeler ile bütün halkın aynı kalitede sağlıklı suya, musluktan ve bedelsiz erişiminin sağlanması konusuna dikkat çekiyor: “Türkiye’de halkın sağlıklı suya erişimi, su yönetiminden sorumlu ilgili idari birimler (Belediyeler ya da il özel idareleri vb.) tarafından sağlanıyor. Şebekeye verilerek konutlara iletilen sular “İçme ve Kullanma Suyuna” uygun olmalı. Ancak şebeke sularının sadece “kullanma suyu” olarak tüketilmesi şebeke suyuna olan güvensizlikten kaynaklanıyor. Bu durum ambalajlı su sektörünün varlığını devam etmesine ve büyümesine neden oldu. Şebeke sularının içme suyu olarak tüketilmesi konusunda, yerel yönetimler ve su yönetimlerinin şebeke suyuna olan güveni artırması gerekirken, tam tersine ambalajlı su satışını özendiriyor veya ambalajlı su satışı yapıyorlar.
Ambalajlı suların kaptaj yerleri ve üretiminin kamu tarafından etkili olarak denetlenmesi mümkün değil. Çok kullanımlı damacanaların çevrim sayısı, yani kaç kez kullanıldığı dahi kontrol edilmiyor. Bu durum halk sağlığı için önemli bir tehdit unsuru. Tek kullanımlık ambalajlı suların atıkları da önemli bir kirletici tehdidi oluşturup ciddi bir atık yönetimi sorunu yaratıyor. Plastiklerin doğada yok olması mümkün değil. Yaratılan atık sorununun ötesinde, plastik ambalajlı suyun taşınması, kapağının açılması, ambalajın bükülmesi vb. son derecede olağan haller sonucunda dahi mikro plastik suya karışabilmekte ve doğrudan insan bünyesine alınmakta. Bu durum da ciddi bir halk sağlığı riski oluşturmaktadır.
Ambalajlı suların tüketimini özendirmek yerine şebekelerde yapılacak iyileştirmeler ile bütün halkın aynı kalitede sağlıklı suya musluktan ve bedelsiz erişiminin sağlanması su yönetimleri tarafından yapılmalıdır. Böylesi bir adım su temininin toplumsal maliyetini azaltacağı gibi çok ciddi halk sağlığı risklerini de ortadan kaldıracaktır.”