Sancar: Halk bu savaş ve sömürü düzenine noktayı koyacak

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Halk sömürü, baskı, inkar, savaş ve talan üzerine kurulu düzene kalın bir nokta koyacak" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Grup toplantısına şu isimler de katıldı: "Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinden EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan ve Ankara İl Başkanı Şükran Doğan, EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, Genel Sekreteri Emre Öztürk ve EHP Sözcüsü Özge Akman, TÖP Sözcüler Kurulundan Perihan Koca, Juliana Gözen ve Pelin Kahiloğulları, Sosyalist Meclisler Federasyonu Sözcüsü Barış Kayaoğlu ve yöneticiler Erdal Ataş, Dilşat Canbaz Kaya, TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün katıldı. Ayrıca İzmir Urfa Federasyonu ve Tüm Bel Sen’den temsilcilerin yanı sıra Kürdistan Sosyalist Partisi Genel Başkanı Bayram Bozyel, Genel Başkan Yardımcısı Celal Yıldız ve PM Üyesi Haydar Cihaner."

'HALK BU DÜZENE NOKTAYI KOYACAK'

Sancar'ın konuşmasının öne çıkan bölümleri şöyle:

"Zorlu olduğu kadar umutların ve heyecanın da giderek yükseldiği bir atmosferde seçim sürecine hazırlanıyoruz. Hayatımızı, umudumuzu, geleceğimizi, ekmeğimizi ve sabrımızı tüketmek isteyen bu iktidar düzenini, bu rejimi bir an önce gönderecek olmanın hayali bile o kadar güzel ki, gidişlerinin nasıl muhteşem olacağını anlatmaya bile gerek yok. Milyonlar hak ve özgürlük için seçimlerini yapmışlar, o güzel günü bekliyorlar. Milyonlar o ana doğru kararlılıkla yürüyorlar. Kutsal bir yürüyüş bu. Başarıyı mutlaka getirecek bir güçlü irade bu. Seçim tarihi aşağı yukarı netleşti. AKP Genel Başkanı 14 Mayıs olarak açıkladı. Bugüne kadar seçimler zamanında olacak diyordu, her sözü gibi bundan da caydı. Şimdi seçim tarihi için 14 Mayıs’ı belirlediler. Önce şunu net olarak herkes bilsin. HDP, ittifaklarımız, halkımız hangi tarihte yapılırsa yapılsın bu seçime her türlü açıdan hazırdır. Bu seçim kararının açıklanacağı an Cumhurbaşkanının görevden affını isteme anına dönüşecektir. Seçimde de halk kararı verecek ve bu düzene noktayı kalın bir şekilde koyacaktır.  

 SAVAŞ, SÖMÜRÜ, ÇETE, MAFYA DÜZENİ...

Seçimlere biz hazırız, halklarımız hazır, Türkiye hazır. Bu kötülük düzeninden, bu ucube sistemden kurtulmak isteyen milyonlar hazır. Bu kez iktidarın atı alıp Üsküdar’ı geçmesi öyle hesapladıkları kadar kolay olmayacak. Atı da Üsküdar’ın yolunu da bulamayacaklar, ortada kalacaklar. Önümüzdeki seçimler, seçimin ötesinde bir anlama sahiptir. Bunun hepimiz farkındayız. İktidar da farkında. Sadece bir parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimi olmayacak bu seçim, yaşamak istediğimiz ortak geleceğin belirlenmesi seçimi olacaktır. Bu seçim bir rejimi oylama seçimi olacaktır. Sömürü, baskı, inkar, savaş ve talan üzerine kurulu rejim mi; hak, özgürlük, emek, demokrasi, barış ve adalet üzerine kurulu bir gelecek mi istiyoruz, işte bu seçimlerde oylayacağımız şey budur. Bizim yolumuz belli. Neden böyle söylüyoruz? Mevcut iktidar ve onun oluşturmaya çalıştığı rejim, seçimlere sadece birer siyasi parti olarak girmiyor. Ele geçirdikleri devleti, emirlerindeki yargıyı, güvenlik aygıtını, partizan kurumlarını, çetelerle iltisaklı yapı ve bürokrasilerini, yolsuzluk ve sömürü sistemlerini seçimlere sokuyorlar. Sandıklardan çıkarmak istedikleri düzen de savaş, sömürü, yalan, talan, çete ve mafya düzenidir.

 Onların seçimlerinde halk yok, kendi saltanatları var.

'SEÇİMLERDEKİ OYUNLARINI BOŞA ÇIKARABİLİRİZ'

Halkın ve ülkenin üzerine karabasan gibi çöken kötülük düzenini sandıktan çıkarmak istiyorlar. Darbeci, kayyumcu, gaspçı rejimlerini seçime sokuyorlar. O yüzden bu seçimler çok çetin bir mücadeleye sahne olacaktır. Biz her türlü zorluğa hazırız. Oynayacakları, oynamak istedikleri her oyunu boşa çıkaracak güce sahibiz. Buna biz inanıyoruz, milyonları buna inandırmak da hepimizin ortak görevi ve sorumluluğudur. Bu seçimlere, demokrasinin ve hukukun askıda olduğu ağır bir siyasi tecrit koşullarında giriyoruz. Görüyorsunuz HDP başta olmak üzere tüm demokratik toplumsal muhalefet, her gün yeni saldırılarla karşı karşıya bırakılıyor. Oysa demokrasilerde siyaset eşit rekabet işidir. Adil şartlarda bir yarış olmadıkça demokratik seçimlerden bahsetmek mümkün değildir. AKP-MHP ittifakına bakıyoruz, sanki seçimlere değil savaşlara hazırlanıyorlar. Kampanyalarını seçim kampanyası gibi değil savaş kampanyası gibi yürütüyorlar. Çünkü korkuları büyüktür, çünkü kaybederlerse sonucun ne olacağını hepimizden daha iyi biliyorlar.

Onlar seçimlere korku ile hazırlanıyorlar, biz ise umut ve cesaretle.
Kimsenin şüphesi olmasın, mutlaka başaracağız. Bu düzeni de bu rejimi de durduracağız, değiştireceğiz. Bu iktidarı da göndereceğiz.  

SAVAŞ POLİTİKALARI VE EKONOMİK ÇÖKÜŞ

Her gün yeni bir paket açıklıyorlar, güya bunlar onların seçim yatırımları ya da gelecek vaatleri. Ama hepsi aldatmaca. Sosyal konut projesi dediler, açıkladıkları projenin yandaş müteahhitleri kurtarma planı olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Bu planın içinde halk yok. Halkı kiracı, kendi yandaşlarını da emlak zengini yapıyorlar. Üstelik insanlar bugün kira ödeyemez durumdalar. Barınma hakkı ayaklar altında. En temel insan haklarından barınma hakkının artık esamesi okunmayacak hale getirilmiştir. Bir çatıyı dört duvarı bile yoksul halka fazla gören, yoksul halkı sermayenin ve kendi iktidar hedeflerinin rehini haline getirmek isteyen projeler bunlar. Durmadan vergi affı getiriyorlar, kendi yandaşlarını kurtarmaktır dertleri. KYK borçlusu milyonlarca genç var. “Faizler silindi” yalanı yatsıya bile yetişmedi. Milyonlarca genç halen binlerce lira ana para ve faiz borcunun altında ezilmektedir. Adliye saraylarını icra dosyası deposuna dönüştürdüler. Milyonlarca kamu emekçisi yıllardır talep ettikleri 3600 ek gösterge hakkına erişemedi. Aralık ayında açıkladıkları 8500 liralık asgari ücret Ocak’taki zamlarla birlikte eridi, daha da eriyecek. EYT sözü verdiler, her gün oyalıyorlar, geciktiriyorlar. EYT’lilere bir an önce bağlanması gereken maaşların üzerine çöküyorlar. Emekliden, emekçiden, dar gelirliden, yoksullardan, çocuklardan, EYT’lilerden esirgenen kaynakların nereye gittiğini biliyoruz. İşte bu düzenin, yalan ve kara propagandasına harcanıyor, troller ordusuna harcanıyor. En büyük kalem savaş politikalarına harcanan kalemdir. Bu iktidar savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor, savaş politikalarıyla halkları ayrıştırmak istiyor, savaş politikalarıyla toplumsal muhalefet güçleri arasına nifak sokmaya çalışıyor, savaş politikalarıyla bu toplumu rehin almak ve iradesine ipotek koymak istiyor. O nedenle diyoruz; savaş politikalarına karşı çıkmak aynı zamanda sömürüye, rehin politikasına, ipotek planlarına karşı çıkmaktır. En geniş savaş karşıtı ittifakı oluşturmak demokrasi yürüyüşünün en önemli hedeflerindendir. Hep birlikte açık ve gür bir sesle bağırıyoruz, bağıracağız: Savaşa hayır!
Son yılların en pahalı seçimine giriyoruz. AKP Genel Başkanı mitinglerde neler söylüyor, AB ülkelerinde insanlar açlıktan kırılıyormuş, marketlerde raflar boşmuş. 85 milyonun gözünün içine baka baka doğruları eğip büküyorlar, gerçek dışı hikayeler, masallar anlatıyorlar. Bu ülkede et bile ne hazindir ki bir karne hediyesine dönüştü. Bir damacana su 50-60 lira oldu. Ama bunlarda bir yüz yok ki bu gerçeği görsünler ve bu politikaları geliştirsinler. İşte bu seçimlerin en kritik noktası bu: Hakikatler ile yalanlar arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya yönelik iktidar manipülasyonuna karşı hakikatleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymak. O nedenle ittifakımız hakikat siyasetinin ittifakıdır. Bu ülkeye, bu ülkenin halklarına, milyonlara hakikati anlatma ittifakıdır. Hakikatlerle yol alarak geleceği demokrasi, adalet, barış, emek üzerine kurma ittifakıdır. O nedenle umut buradadır, gelecek biziz.
Emekten ve özgürlükten yana bir düzeni kurmak için yola çıkmış iradelerin birlikteliğiyiz.
Seçimler yürüttüğümüz soluksuz demokrasi mücadelesinin önemli bir aşamasıdır.

'BU DÜZEN İŞKENCE VE İNSANLIK SUÇLARININ DÜZENİDİR'

Bu düzen, işkence ve insanlık suçlarının meşrulaştırıldığı, köleleştirmek istendiği her yolu kullanıyor ve her fırsatta da bu politikayı hayata geçiriyor. İktidarın bu ülkede kalıcılaştırmak istediği rejimin diğer ayağı da bu işkence ve cezasızlık politikasıdır. Bugün Uğur Mumcu’nun hunharca katledilişinin 30’uncu yıldönümü. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 yılında hedef gösterilerek karanlık güçler tarafından kalleşçe katledildi. Karanlık dedim ama doğrusu karanlık değil karanlıkta bırakılan. Biz katillerin ve bu katliam planlarının nerede nasıl pişirildiğini ve hayata geçirildiğini biliyoruz. Aradan geçen bunca yılın sonunda yargılamalar toplumun hiçbir kesimini tatmin etmedi, şimdi de zaman aşımı tehlikesi söz konusu. Buradan tüm toplumun ve Türkiye halklarının önünde Uğur Mumcu’yu saygıyla ve rahmetle anıyorum. Söz veriyoruz; bu karanlıkları mutlaka bitireceğiz, aydınlığı her alana hakim kılacağız. Apê Musa da aynı karanlık güçlerce hedef gösterildi ve aynı senaryolar sonucu katledildi kalleşçe 20 Eylül 1992 tarihinde. Büyüğümüz, rehberimiz, öğretmenimiz, üstadımız, mamostemiz Apê Musa’nın cinayeti de karanlığa gönderildi, zaman aşımına uğratıldı. Apê Musa sana da söz veriyoruz. Senin mirasını yaşatacağız ama bu karanlığı da mutlaka aydınlatacağız.  

İktidar '90’ların ve '80’lerin politikalarını kalıcı bir rejim haline getirmek istiyor.
Bizler bu karanlık rejiminizi durduracağız, değiştireceğiz.

'BİZİM KOLUMUZ DA KANADIMIZ DA HALKTIR'

HDP’yi kolu kanadı kırılmış seçime sokabileceğini düşünen iktidar bloku iyi bilsin; bizim kolumuz da kanadımız da halkımızdır, halklarımızdır. Bizim kolumuz kanadımız, kurduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı’dır, güç birliği yaptığımız demokrasi çevreleridir, dostlarımızdır, emekçilerdir, halkçı ve toplumcu siyasetimizdir. Bu topraklarda filizlenen ve büyük umut yaratan güçlü fikriyatımızdır, dayanışmamızdır, tecrübemizdir, cesaretimizdir. Bugün iktidarın küçük ortağı esti gürledi yine AYM’ye talimatlar gönderiyor. Bırakın talimatı AYM’yi tehdit etti. Açık ve net şekilde şantaj yapıyor. Artık anayasa diye bir şey kalmadı. Anayasayı ihlal etmeyi bırakın, ayaklar altına alma konusunda en ufak bir çekinceleri yok. Çünkü kurtuluşları hukuksuzluktadır, zorbalıktadır. Öyle biliyorlar. Biliyorsunuz başvuru yaptık. Seçimlerin demokratik ve adil geçebilmesi için hakkımızdaki kapatma davasının seçimler sonrasına ertelenmesini istedik. Bunu kendimiz için değil Türkiye'deki bütün demokrasi güçleri için, adalet, özgürlük, emek ve barış idealleri için istiyoruz. Bahçeli bugün AYM’yi tehdit ediyor, diyor ki; “Eğer bu kararı derhal HDP aleyhine almazsanız, yani bu talebi reddetmezsiniz, hainsiniz”. Şimdi yargıya bundan daha açık tehdit olabilir mi? Bu sadece MHP’nin sözü söylemi olarak anlaşılmamalı. Bu, iktidarın politikasıdır, rejimin politikasıdır. O nedenle yapılan her şey birlikte yapılmaktadır, hesabını da halka birlikte verecekler. Evet, MHP Genel Başkanı çıkıp bu tehditleri savuruyor. İtirazları varsa, açıkça söyleyebiliyorsa iktidar kanadının diğer sözcüleri de bir laf etsinler. Bizim dışımızda kalan muhalefet partilerine de sesleniyoruz. Bu kadar açık anayasa ihlali, bu zorbalık ve tehdit politikası karşısında sessiz kalamazsınız. Sessiz kaldığınız her zorbalık pratiği eninde sonunda ülkeye egemen kılınmak istenen sitemin bir aynasıdır. Bu aynayı hep birlikte görelim, bu planları hep birlikte bozalım. Bu hepimizin Türkiye halklarına karşı tarihi sorumluluğudur, en büyük görevidir. Bir sözü daha var. “HDP’nin kapısına kilit vurulsun” diyor. Kapat diye talimat veriyor. Bizim de kapımıza kilit vuracakmış.
4 ay sonra bu halk sizin kapınıza kilit vuracak.
İşte bu ortak irade, bu yan yana geliş, omuz omuza duruş aydınlık yarınlara varmak için. Yeni yaşam bu yoldadır. Güçlü demokrasi, gerçek adalet, onurlu barışla, emeğin hakkı ve eşit yurttaşlıkla kurulmuş bir cumhuriyet, işte hedefimiz budur. Yolumuz bu yoldur, yeni yaşam yoludur. Demokrasi baharı bu yürüyüşün sonunda gelecektir. Şimdi bu yolu daha fazla büyütme zamanıdır, bu gücü genişletme zamanıdır. Halkın en güçlü ittifakına dönüştürme zamanıdır.
İki bloka mahkum değiliz, bizler varız 3’üncü yol var!
Kadınların, gençlerin, ekolojistlerin temsilcisi olacak bir ses. Meclis seçimlerine de yine yeniyi kurma, demokratik cumhuriyete giden yolu eşit yurttaşlık, özgürlük ve adalet temelinde açma hedefiyle hazırlanıyoruz. HDP olarak hedefimiz Meclis’i en geniş katılımla tüm renklerin, halkların, inançların temsil edildiği bir platforma çevirmektir. Yani halkların demokratik meclisini yaratmak istiyoruz ve buna gücümüz var. Buna ulaşacak irademiz de var. Bu iradeyi her alanda büyütmek ve bu ittifakı en geniş noktaya taşımak şimdi önümüzdeki en büyük görevdir. Gücümüze inanıyoruz, kararlıyız. Hepimiz buna odaklanmış durumdayız. 14 Mayıs bir milat olacaktır, halkların miladı olacaktır."