Sancar: Savaş karşıtı birliktelik oluşturmalıyız

Hatay’da STÖ’lerle buluşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, savaş politikaları ile sömürü politikaları iç içe olduğuna dikkat çekerek, “O nedenle en başta yapmamız gereken şey güçlü bir savaş karşıtı birliktelik oluşturmaktır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Çözüm Biz'de, Savaşa ve Sömürüye Hayır" sloganıyla düzenlediği Hatay ziyaretinin son durağında Hatay'ın Antakya ilçesinde sivil toplum örgütleri ve siyasi parti temsilcileriyle bir araya geldi.

Siyasal süreci değerlendiren Sancar, sadece kendi parti programlarının reçeteleri ile sınır bir şekilde değil emek ve meslek örgütleri başta olmak üzere tüm kesimleri dinleyip, birlikte yürümek zorunda olduklarını ifade ederek konuşmasına başladı.  Sancar, ekonomik çöküşün sebeplerinin iyi teşhis edilmezse çözüm bulmakta zorlanılacağını ve düzeltme şanslarının olacağını ifade etti.

‘İŞLEYİŞ EMEĞİN SÖMÜRÜSÜNE DAYALI’

"Bu düzenin temelinde zaten adaletsizlik ve emeğin sömürüsüne dayalı bir işleyiş var” diyen Sancar, ülkenin kaynaklarının adil paylaşılmadığını söyledi. Sancar, ülke kaynaklarının bir avuç sermayedara, yandaşa ve savaşa ayrıldığını, halkın giderek yoksullaştığına dikkat çekti. 

Açlığın giderek yayıldığını belirten Sancar, bu nedenle öncelikle bu rant düzeninin, savaş politikalarının durdurulması ve bir birlikteliğe ihtiyaç olduğunu kaydetti. 

‘SAVAŞA YATIRIM EKONOMİK KRİZİN NEDENİDİR’

Türk devletinin savaş politikalarına değinen Sancar, şöyle devam etti: "Öte yandan savaş politikalarına ayrılan kaynakların bu ülkenin yoksullaşmasında büyük rol oynadığını görmek zorundayız. Ülkede savaş anlayışı güvenlikçi politikalar Kürt sorununda çözümsüzlük ve otoriter rejimin inşası için sürekli ihtiyaç duyulan güvenliğe yönelik kaynak aktarımı önemli bir kriz nedenidir. Ekonomide krizin en önemli nedenlerindendir. Öte yandan sınırın ötesinde de aynı politikalar izleniyor. Bu iktidar savaşı kendi varlık nedeni, devamını sağlayacak bir yöntem olarak kullanmak istiyor. Bizim savaşlara karşı çıkalım çağrımızın birçok anlamı var. Bunların en çarpıcı olanı sömürüyü ve bu talanı durdurma hedefidir. Savaş politikaları ile sömürü politikaları iç içedir. Savaş politikaları aynı zamanda sömürünün kaynaklarını ve sebeplerini gizleme yöntemi olarak kullanılıyor. Halkı birbirine düşman etme, emekçileri ayrıştırma bütün bunlar milliyetçi hamasi politikalara zemin oluşturacak savaş senaryolarıyla ilerletilmek ve derinleştirilmek isteniyor. O nedenle en başta yapmamız gereken şeyin güçlü bir savaş karşıtı birliktelik oluşturmak olduğunu tekrar hatırlatmak isterim.

AMAÇLARI OTORİTERLİĞİ KALICI KILMAK

Elbette yıkım tek alanda değil. Hukuk tamamen devre dışı bırakılmış, demokrasinin kırıntıları ortadan kaldırılmış, insan haklarını anmak bile artık kara bir ironi haline gelmiş. Bu baskı zulüm ve yasak politikalarının ülkeyi her gün daha fazla nefessiz bıraktığını görmek gerekiyor. Dillere inançlara ve kimliklere uygulanan baskılar ayrımcılık politikaları, yargı yoluyla işletilen tasfiye planları da yine aynı tablonun önemli bir parçasıdır. Adaletin olmadığı bir ülkede nefes almak mümkün olmaz. Bakın adalet sadece yargı meselesinden ibaret değildir. Elbette yargı bugün iktidarın elinde bir tasfiye muhalifleri susturma aracı olarak kullanılıyor. Kobanê Kumpas Davası, Gezi Davası’nda verilen kararlar bize yönelik kapatma davası, pek çok muhalif kesime yönelik planlı baskılar elbette bugün yaşadığımız sorunların önemlilerini oluşturuyor. Sistem otoriterlik üzerine kurulmuştur amaç otoriterliği kalıcı hale getirmek. Peki buradan çıkış nasıl olacaktır? Buradan çıkış demokrasi adalet ve toplumsal barış temelinde güçlü bir birliktelik oluşturmaktan geçiyor.

Tek başımıza bu sorunlarla ve ağır yıkımla baş etmemiz kolay olmaz. Bu iktidarın elinde devreye sokabileceği çeşitli oyunlar vardır, bunu unutmayalım. O nedenle bütün demokrasi güçleri adaletten yana bütün kesimler özgürlük isteyen her insanı buluşturacak geniş bir demokratik mücadele birliği oluşturmamız gerekiyor. Hedefimiz budur çözüm buradan geçmektedir. Bizim temel hedefimiz bütün demokrasi güçlerini bir araya getirecek güçlü bir birlikteliği inşa etmektir. Bu yolda aldığımız mesafelerin umut verici olduğunu söylemeliyim ama yetmez daha fazlasına ihtiyaç var. Bizlerin yeni bir başlangıç yapabilmesi gerçek demokrasiye giden yolu açabilmesi ancak böyle bir geniş ve güçlü birliktelikle mümkün olacaktır. Bu yüzden her gittiğimiz şehirde farklı kesimlerle demokrasi adalet ve özgürlük ortak paydasında barış hedefinde buluşma çalışmalarımızı mutlaka gerçekleştiriyoruz.

SURİYE'DEKİ İÇ SAVAŞIN YIKIMI 

Suriye’de devam eden iç savaş ve şu an hazırlıkları yapılan askeri müdahale planları üzerine de bir kaç söz söyleyeyim; Suriye’deki iç savaşın yıkımı çok büyüktür. Elbette en büyük kayıp can kaybıdır, maalesef telafisi imkansız olan kayıptır. Ama başka yıkımlar da beraberinde getiriyor bu savaşlar, acılar, yaralar, gözyaşları. On yıllara yayılan büyük travmalar. Şimdi bu savaşın bitmesini istiyoruz. Bölgede barışın sağlanması bizim en önemli hedeflerimizdendir. Bu ülkede gerçek ve kalıcı barışı birlikte inşa edeceğiz. Barış tavandan gelmez tabandan ve toplumdan kurulur. Bu ülkede kendi iç barışımızı Kürt sorununda demokratik çözümü ancak tabandan inşa edebiliriz. Ancak güçlü bir toplumsal birliktelik ve mutabakatla kurabiliriz. Bölgesel barışta ancak halkların haklarına saygı, halkların iradelerini tanıma ve halkların demokratik bir ortamda özgürce yaşayacakları bir düzen oluşturmakla mümkündür. Halklar arası eşitlik, halkların iradesine saygı olmadan barışın kurulmasının imkanı yoktur.

KÜRTLER’E YENİ ASKERİ SALDIRILAR  

Şu an iktidar Suriye yönetimi ile diyalog mesajları veriyor ve böylece sanki gerçekten orada bir çözümün taraftarıymış gibi bir hava sunma gayreti içine giriyor. Bizler her türlü sorunun en başta çatışmaların diyalogla müzakere ile çözülebileceğini savunan bir partiyiz. Ancak gerçekten eğer çözüm istiyorsak, diyalogla çözüme varmak ve çözümle barışı inşa etmek istiyorsak öncelikle samimi olmak zorundayız. İkincisi, diyaloğu, müzakereyi başka savaşlara bir bahane veya araç olarak kullanmamayı kabul etmek zorundayız. Diyaloğu, savaşı derinleştirecek planlar için bir araç olarak kullanmak isteyen kim varsa bu ülkeye de bu bölgeye de iyilik getirmez, tam tersine büyük kötülük getirir. O nedenle diyoruz ki bu iktidar Tahran’dan Soçi’ye kapı kapı dolaşırken esas amacı Suriye’de bir çözüm ve diyalog üzerine bir barış sağlamak değil, Kuzey ve Doğu Suriye’ye savaş açmak için icazet almaktır. O nedenle bugün Kürtler’e yeni bir askeri müdahale amacıyla yapılan manevraların farkında olmamız gerekiyor. Bu sadece bölgeye yeni yıkımlar getirir, yeni acılar yaratır, sorunları derinleştirir. Bizler halkların eşitliğine karşılıklı iradelerini tanımaya dayalı bölgesel barış için üzerimize düşen her şeyi yapmak zorundayız. Hep birlikte yapmak zorundayız, o nedenle savaş planlarını da boşa çıkaracak geniş bir birlikteliği kurmamız lazım. Bizim bu konudaki görüşümüz açık ama bunun yöntemlerini burada ve başka şehirlerde sizlerle tartışarak oluşturma kararımız var. Bu kararımızı da burada Antakya gibi önemli bir merkezde sizlerle tartışmak bizim için şanstır. Antakya’nın özelliklerinden bahsetmeme gerek yok bizler halkların eşit özgür birlikteliğinin tarihsel kökleri olan bu şehirde geleceği de bu temelde kurabilecek birliktelik oluşturabiliriz. Buna inanıyoruz. Bunu bütün Türkiye’ye yayacak bir güç ve potansiyel mevcuttur. Yeter ki gerçek alternatifler oluşturulsun. Bu iktidarı gönderecek temel güç, gerçek bir alternatifi oluşturmaktır. Bu alternatif de ancak en geniş birlik ve ittifak ile sağlanabilir.” 

Sancar'ın konuşması ardından etkinlik basına kapalı olarak devam etti. Sancar'ın 2 günlük Hatay programı da bu buluşma ile son buldu.