Seçim çalışmalarına ilişkin bazı gözlem ve öneriler

24 Haziran seçimlerine az bir süre kaldı. Meydanlar ve söylemler giderek ısınıyor. Kısa bir zaman kalsa da pek çok dengenin değişmesi için zaman hala çok.

2002’de bir proje olarak gelen ve bugün halklar bahçesinde zararlı bir bitkiye dönüşerek herkese ve her şeye zarar veren AKP ve onun temsili Erdoğan, koca ülkeyi her kategoride olabilecek en aşağı seviyeye çekti. Başta insan ve onun temel değerleri olmak üzere, çiğnemediği, anlamsızlaştırmadığı, düşmanlaştırmadığı ve düşman olmadığı şey kalmadı. Bu bağlamda 24 Haziran sıradan bir seçim değil, bir kırılma zamanı olacak. Bu kırılmanın ortası yok, ya demokrasiye kapı aralanacak ya da AKP ile barbarlığın legal hali yaşanacak. Her şey tek adamda kurumsallaşarak içinden çıkılmaz bir yola girilecek. Ya demokrasi ya barbarlık seçimi olacak dersek yanılmayız.

Peki, bu kadar önemli bir sürece giderken ve sayılı günler kalırken Demokratik güçlerinin-HDP’nin çalışmaları nasıl gidiyor? Bu önemli dönemin ve gidişatın ruhuna, taleplerine denk bir yerde miyiz? Farkında mıyız? Yoksa geleneksel kalıplardan çıkılamıyor mu? Fırsatlar ne kadar değerlendiriliyor? Propaganda çalışmaları etkili kullanılıyor mu?

Bu sorulara bazı cevapları/gözlemleri madde madde olarak sıralayabiliriz.

**Son bir haftada Erdoğan pot üzerine pot kırdı. İyice bunalım geçirdiği anlaşılıyor. Çıktığı canlı yayında sıradan bir cevabı bile elindeki kâğıttan okuyor. Miting yaptığı yerin adını dahi söyleyemiyor. Doğmadığı yıllarda ilkokul okuduğunu söylüyor. Ülke tarihini kendine bağlıyor. Şaşalı tanıtımlarla yaptığı TV programlarının reytingi yerlerde. Absürt dizilerin tekrar bölümleri bile ondan fazla izleniyor. Kimse dediğini artık merak etmiyor. Bunlar ciddi sendeleme işaretleri. Bunlar öyle sıradan yalanlar değil. Geldiği noktanın bir tezahürü ve tam da buradan yüklenmek lazım. Erdoğan üzerine gidince çokça hata yapan ve kısmen pısırıklaşan bir profil. Söz fırsatı kendisine geçtiğinde de sonuna kadar sömüren biri. O anlamda ona cevap vermek değil, onun cevaplar vermesini sağlayacak bir söylem önemli. Konuştukça ve korktukça hatalar yapıyor. Rezil oluyor. Şu an sıkça bu durumu yaşıyor.

Peki, bu yeterince kullanılıyor mu? Pek denemez. HDP bu konuda, onun güncel halini, ironik bir dille (7 Haziran stratejisi) iyice takip edip deşifre edebilir. Erdoğan ciddi cevaplara değil, daha çok ti’ye alınınca çıldıran biri. Miting ve açılışlarda elbette gerekli siyasal söylem ve cevaplar veriliyor. Fakat buna ekleme yapmak lazım.

**KONDA Araştırma, 'Seçmen Kümeleri' başlığıyla, AKP, MHP, CHP ve HDP seçmenini incelediği bir rapor serisi hazırladı. Dört büyük partinin seçmen tabanı profillerinin ihtiyaç ve taleplerinin incelendiği raporda ilginç ve öğretici şeyler var. Örneğin AKP seçmenlerinin %36’sı internete hiç girmemektedir. Türkiye 2017 genel seçmen ortalamasında internete hiç girmeyenlerin oranı %29’dur. Buna göre, internet kullanımı AKP seçmenleri arasında Türkiye ortalamasından aşağıdadır. %8’lik AKP seçmeni internete girse de sosyal medya kullanıcısı olmadığını ifade etmektedir. AKP seçmenleri en çok TV izliyor. En çok izledikleri kanallar sırasıyla: ATV, TRT ve A Haber’dir.

Normal bir insanı al 3 ay bu üç kanal karşısında beklet, otomatik yalan makinesine dönüşür. Rüyalardan rüyalara atlar. Ülke gündemine dair tek bir gerçekçi şey bilmez, öğrenmez. AKP’lilerin neden TV’lere bu kadar çok değer verdiğini, neden buralarda amansızca saydırdığını belki daha iyi düşünmeliyiz. Çünkü ikna ettiği kitle orada. Misal bu kitlenin %44’ü medyada sansür olduğuna inanmıyor. Keyfi otoriterliğin varlığına asla inanmıyor. Demokrasi olduğuna inanıyor. Ekran başına yığılmış ve gündelik yaşam içerisinde basit, abartılı, kışkırtıcı duygulara gebe olmayı seçen ve seven kitleden bahsediyoruz. Ekranlarda en çok Erdoğan göründüğü için (her şeyi canlı veriliyor) seçmenlerinin oy verme tercihlerini belirleyen başlıca etkenin partinin lideri olarak gözükmesi de normal oluyor. AKP seçmeni  % 46 oranında seçimlerde oyunu partinin lideri için verdiğini ifade etmektedir. Bu basite alınacak bir oran değil. Buradan da çıkacak sonuç, sadece etkili sosyal medya araçlarının kullanımı ve orada görünürlüğünün yeterli olmadığıdır. Her kapının çalınması gerektiğinin ortaya çıktığıdır.

**Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de seçmenin % 20’si “son dakikacı” olduğu, yani oy vermeyi son dakikada belirlediği, o son günlerde en çok etkilendiği duruma göre verdiği belirlendi. Bu anlamda zaman az kala, artık yapacak bir şey yok, yapılan yapıldı dememek lazım. Son dakikaya kadar, hatta zaman azaldıkça temponun fazlasıyla artması lazım. Coşkunun misli ile artması lazım. Özellikle Kürdistan’da kararsızlık yaşayan, arada derede kalmış azımsanmayacak bir kesim var. Onlara yönelik önemli oradan bu bilgi ışığında çalışmak, koşturmak gerek.

**Sosyal medyaya dair bazı şeyleri belirtmekte fayda var. En aktif kullanan CHP ve HDP’dir. CHP seçmenleri %60 Facebook ve %28 Twitter kullanma oranıyla sosyal medyayı en aktif kullanan seçmen grubuna sahip. HDP’de ise Facebook %55, Twitter ise %24 oranında kullanılıyor.

İnternete girmeyenlerin ve internetten haber almayanların toplam oranı %81 ile en çok AKP seçmenlerindedir. Bu çok büyük bir oran. Yani aslında sosyal medyada kısmen biz bizeyiz gibi bir sonuç çıksa da koca trol orduları var. AKP özellikle seçmenin twitter ortamından uzak tutmaktadır. Orayı fitne yuvası olarak göstermektedir. HDP etkisini burada daha da arttırabilir.

**Kürdistan’daki yeni vekil adaylarının çoğunluğu sosyal medya araçlarında yetersiz olduğu ve etkili kullanamadığı gözükmektedir. Bu konuda eğitim çalışmaları yapılabilir. Örneğin Şırnak, Van, kısmen Mardin ve Colemêrg hattındaki çalışma aktarımlarına baktığımızda hiç gerek olmayan ‘abartılı’ bir söylem dikkat çekiyor. Vaatler ve ikna için kullanılan sözler halkın gerçekliğine denk düşmelidir. Bahsettiğimiz yer Botan’dır. Umut ve zaferi en iyi bilen hatlardır. Sokağın siyaset bilinci çokça yüksek ve politiktir. Aday adaylarının twitleri o anlamda etkili bir propaganda içermiyor.

Yine başta Amed olmak üzere, pek çok İl’de aday adaylarının gerek foto paylaşma yöntemi gerekse de çalışmaları aktarmak yöntemi birbirinin tekrarıdır. Nereye gidersek gidelim çocuklar en coşkulu görüntülerin sahibidir. Fakat sürekli onlarla olan görüntüler ya da sürekli halayda çekilmiş görüntüler bir yere kadar. İnsana dokunan, temas ettiğini belli eden kareler tercih edilmeli. Sadece foto değil, kısa spotlarla videolu görüntüler de verilmeli. Yapılan yerlerde söylenen şeylerden 30 saniye de olsa bazı şeyler görüntülü, ifade edilmeli. Duymalı herkes. Sözünüzü her yerde söylediğiniz ve neyi nasıl savunduğunuz belli olmalı.

Önemli bir konu daha var. AKP’nin sokakta kullandığı cümlelerin benzerleri yer yer kullanılıyor. Örneğin AKP anneleri birer nesne ve sadece hayır duası alma popülizmi üzerinden kullanırken, Demokrasi güçlerinde bu alan çok daha hayati bir sosyolojiye tekabül eder. Anneler her şeyi ile mücadele içinde ve çoğu zaman öncülük ediyorlar. Onları ‘hayır duası’ kalıbı ile vermemek lazım. Onlar ancak mücadele ile anılabilir.

***

Kısa bir zaman kalsa da pek çok dengenin değişmesi için zaman hala çok. Özetle değinilen bu kısımlara naçizane dikkat edilirse, etkili olacağı inancındayız.