'Son ferdine kadar' sözlerin anlamı

Kürtleri ve Kürdistan’da yaşayan diğer halkları soykırımdan geçirenler tam 40 yıldır, belki de 90 yıldır sarf ettikleri; "Son fertleri temizlenene kadar" cümlelerini kullanıyorlar.

"Son ferdine kadar terörle mücadele edilecek, son terörist temizlenene kadar mücadele devam edecek" sözleri esasta, zamanında Kuzey Amerika’da yerlilere karşı sarf edilen soykırımın ifadesi olan "Son kişiye dek veya tek kişi kalmayana dek!" desturudur.

Soykırım diğer bir kavramlaştırmayla jenosit kelimesi, tanımlanmıştır. Birleşmiş Milletler bu kavramı: "Ulusal, etnik veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla aşağıdaki fiillerden herhangi biri, Soykırım suçunu oluşturur:

a) Gruba mensup olanların öldürülmesi;

b) Grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi;

c) Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak, yaşam şartlarını kasten değiştirmek;

d) Grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbir almak;

e) Gruba mensup çocukları zorla başka bir gruba nakletmek” gibi suçları BM 12 Ocak 1951 yılından bu yana Jenosit olarak kabul etmiştir.

Jenosit kavramı soyun katledilmesi, bilinen popüler adlandırmayla etnik temizliktir. Rafael Lemkin ismindeki hukukçu Jenosidi yani soykırım kavramını Osmanlıların Ermenilere karşı Birinci Dünya Paylaşım Savaşında yaptıkları katliamlara dayandırarak geliştirmiştir. Ermenilere karşı sadece bir katliam geliştirilmemiştir. Bu bağlamda sadece bir tekil olay söz konusu değildir. Söz konusu olan katliam, bir guruba karşı geliştirilen sistematik olan bir katliamdır. Ve bu katliamın yani soykırımın daha detaylısı ve daha acılı olanını ise Hitler faşizminin uygulamalarında görecektik.

SOYKIRIM 2 AŞAMADAN OLUŞUR

Rafael Lemkin: "Soykırım, sadece bir milletin aniden yok edilmesi anlamına gelmiyor. Tabii eğer bir milletin hızlı bir biçimde topyekün yok edilmesi durumu varsa bu zaten soykırımdır. Ancak Soykırım daha çok, yaşamın esasına kasteden çeşitli aksiyonların koordineli bir biçimde ulusal bir gruba uygulanarak, bu grubun yok edilmesinin hedeflenmesi anlamına geliyor. Bu politikanın hedefleri, grubun siyasi ve sosyal örgütlerinin, kültürlerinin, dillerinin, ulusal bilinçlerinin, dinlerinin, ekonomik varlıklarının, güvenliklerinin, sağlıklarının, özgürlüklerinin, insanlık onurunun ve hatta yaşamlarının yok edilmesi anlamına geliyor. Soykırım, bir gruba karşı yapılır, o gruptaki kişinin şahsına karşı olarak değil, o gruba ait olduğu için gerçekleştirilir.

Soykırım iki aşamadan oluşur: Ezilen gruba has özelliklerin ve niteliklerin ortadan kaldırılarak yok edilmesi; ardından ezen güçlünün ulusal niteliklerinin ezilen gruba zorla kabul ettirilmesi. Bu durum yaşamasına müsaade edilen ezilen gruba uygulanır; ya da bu grubun yaşadığı bölge tamamen boşaltılarak, ezen gruba ait kişiler buralara yerleştirilerek kolonileştirme başlatılır."

8 KATEGORİDE SOYKIRIM TANIMLAMASI

Lemkin’in soykırım tanımı çok nettir. Bu tanımdan yola çıkıldığında, soykırımı hangi rejimlerin uyguladıkları, gözle görülür. Ancak Lemkin tanımlamayı bununla sınırlamaz, tanımlamasını 8 kategoriye göre daha da detaylandırır.

Şöyle ki:

1-Siyasi Soykırım: Bölgedeki sokaklar, caddeler, yerleşim yerleri, ilçeler ve illere kadar adlarının değiştirilmesini öngören politikaların uygulanması.

2-Sosyal Soykırım: Özellikle entelektüeller ve grubun aydınları hedeflenir; çünkü onlar grubun önderleri olarak direnişin fikri örgütçüleridir.

3- Kültürel Soykırım: Yerel halkın dilini okullarda konuşması ve kendi dilinde yayıncılık yapması yasaklanır.

4-Ekonomik Soykırım: Grubun ekonomik gücünü elinden alınca, sadece hayatta kalabilmek için yaşama hedeflenir, böylelikle ulusal grubun kültürel gelişmesi önlenir, düşünme kapasitesi azaltılır ve ulusal problemlerle ilgilenmeleri engellenir.

5-Biyolojik Soykırım: Hedef, grubun nüfusunu azaltmak, doğumları engellemektir.

6- Fiziki Soykırım: Fiziki güçsüzlüğe yol açmak, hatta grubu ortadan kaldırmak için üç yöntem uygulanır…

7- Dinsel Soykırım: Toplumda etkin olduğuna inanıldığı için dini yasaklama…

8- Moral (ahlaki) Soykırım: Ulusal bir proje peşinde koşmak yerine, grubu çok daha kolay alanlara çekmek…

Yukarıda dile getirilenler ele alınacaksa olursa, TC devletinin Kürdistan’da başta Kürt halkı olmak üzere, bu coğrafyada yaşayan tüm etnik ve farklı inanç guruplarına karşı Soykırım uyguladığını söylemeye gerek var mı?

Dahası: Başkan Apo, Rafael Lemkin’in söylediklerini ileriye taşırarak savunmalarında, Soykırımı: "Asimilasyon yöntemleriyle üstesinden gelinemeyen halkın, azınlıkların, her türlü farklı din, mezhep, etnik grupların fiziki ve kültürel olarak tamamen tasfiyesini amaçlar" tespitini yapmaktadır.

KÜRDİSTAN'DA SOYKIRIM REJİMİ VAR

Soykırımın bir fiziki, bir de kültürel olarak yürütüleni ele almaktadır. "Fiziki soykırım yöntemi genellikle hakim elit kültürüne, ulus-devlet kültürüne göre üstün konumda olan kültürel gruplara uygulanır. Bunun tipik örneği Yahudi kültürüne ve halkına uygulanan jenositlerdir… İkinci soykırım yöntemi olan kültürel soykırım denemeleri ise daha çok hakim elit ve ulus-devlet kültürüne göre zayıf ve gelişmemiş durumda bulunan halk, etnik ve inanç gruplarının üzerinde uygulanır.

Temel mekanizma olarak hakim elit ve ulus-devletin dil ve kültürü içinde tümüyle tasfiye olmaya amaçlayan başta eğitim olmak üzere her türlü toplumsal kurumların cenderesi içine alınıp varlıkları sona erdirilmeye çalışılır. Fiziki imhaya göre daha sancılı ve uzun sürece yayılmış bir soykırım türüdür" diyerek, birincisinin Ermenilere karşı uygulandığını ikincisinin ise Kürtlere karşı.

Ancak, ikinci tür soykırımın çok daha büyük tahribatlarının olduğunu, "Varlığını, kimliğini toplum doğasının tüm maddi ve manevi kültürel unsurlarını terk etmeye zorlanmak, uzun sürece yayılmış kitlesel çarmıha gerilmekle özdeştir" tespitini yapar. Bugün Kürdistan’da Kürt halkına karşı korkunç bir soykırım rejimi var olmasına ve Kürt halkı soykırımdan geçirilmesine rağmen, Soykırımı gerçekleştirilenler, psikolojik özel savaş yöntemleriyle hem Türkiye toplumunu kandırmaya devam etmektedirler, hem de yapabilirler ise katlettikleri Kürtleri aldatmaya devam etmeye çalışmaktadırlar.

90 YILDIR SARF ETTİKLERİ CÜMLELERİ KULLANIYORLAR

Bu çiğ ve çirkin yöntem, zamanında sözde Amerika kıtasını keşfeden Kristof Kolomb’un yerli halklara ilişkin Portekiz krallığına yazdığı mektubu hatırlatıyor. Kristof Kolomb: "Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına majestelerinin önünde ant içebilirim. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, son derece tatlı ve kibarlar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz" diye yazmıştı.

Ve Kristof Kolomb ile ona benzeyenler Amerika kıtasında kaç milyon insanı büyük bir vahşetle katlettikleri, yok ettikleri ise bugün herkesçe bilinmektedir. Ve ekleyelim ki, Kristof Kolomb ile yandaşları, "Son Ferdine kadar" teranelerini belki de en fazla kullananlar olmuştur. Şimdilerde yeniden Kürtleri ve Kürdistan’da yaşayan diğer halkları soykırımdan geçirenler tam 40 yıldır, belki de 90 yıldır sarf ettikleri; “Son Fertleri temizlenene kadar” cümlelerini kullanıyorlar.

Belki şimdilerde tam faşizan şartlarda ses çıkaran yoktur, karşı duran ve ses veren de yoktur. Ve belki de kimileri ekonomik ve maddi çıkarlardan dolayı da sessizdirler. Ve yine belki de bazıları politik çıkarlarından dolayı karşı durmuyorlardır. Ama bilelim ki, bir gün bunun hesabını soranlar olacaktır. Yine bilelim ki, sessiz kalanlar bir gün evlatlarına karşı sessiz kalışlarıyla suça ortak olmalarının da hesabını vereceklerdir.

TARİH KATİLLERİ MUTLAKA YARGILAYACAKTIR

Ve yine bir gün bu soykırımı aynen zamanında Marlon Brando’nun Baba filmindeki başarılı oyunculuğu için ABD’nin verdiği Oscar’ı yerlilere karşı işlenen soykırımlardan dolayı ret edenler de çıkacaktır. Ve üstelik aynen Marlon Brando gibi haykırarak: "200 yıl boyunca toprağı, ailesi ve özgür olma hakkı için savaşan yerli halka şöyle dedik: ‘İndir silahını arkadaş gel birlikte oturalım. İndirirsen eğer silahını arkadaş senle barıştan söz ederiz, senin hayrına anlaşırız birlikte.’ Silahlarını indirdiklerinde onları katlettik biz.

Onlara yalan söyledik. Onları topraklarından koparmak için kandırdık. Onları açlığa mahkum ettik ki antlaşma dediğimiz ama hiçbir zamanda andımıza sadık kalmadığımız o hileli anlaşmaları zorla imzalasınlar. Onları, yalnızca yaşamın anımsayacağı kadar uzun bir süredir yaşam vermiş bu kıtada dilencilere döndürdük.

Ve tarihi istediği kadar çarpıtılmış dahi olsa nasıl yorumlarsanız yorumlayın: Biz doğru yapmadık. Ne adil davrandık ne de dürüst. Onlara karşı ne haklarını iade etmek zorundaydık ne de anlaşmalarımıza sadık kalmak, çünkü gücümüzün üstünlüğü bize diğerlerinin haklarına saldırma, mallarını gasp etme, yalnızca yaşamlarını ve özgürlüklerini savunmaya çalışırken onların yaşamlarını ellerinden alma hakkını sağlıyordu ki, onların erdemleri suça dönüşürken bizim ahlaksızlıklarımız erdem oluyordu… Fakat öyle bir şey var ki bu sapkınlığın ulaşamayacağı, o da tarihin büyük hükmü. Emin olun ki tarih bizi yargılayacaktır..." Evet, emin olun ki, tarih siz katilleri mutlaka yargılayacaktır!