Sosyologlar: Artan güvencesizlik intihara sürüklüyor

Bir çok sosyolog, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve siyasi krizin son aylarda yol açtığı intiharların bir protesto biçimi olduğunu ve insanların yaşamlarına son vererek aslında mevcut ortamın ne kadar yaşanılmaz olduğu mesajı verdiklerini söyledi.

Türkiye hafta içerisinde peş peşe intihar vakalarıyla sarsıldı: 16 Şubat günü Konya'daki tır şoförü Mevlüt Çankaya, bir gün sonra 17 Şubat’ta Şırnak'ın Cizre ilçesinde Nezir Kılıç ve aynı gün İstanbul Üniversitesi'nde 4. sınıf öğrencisi Hakan Taşdemir intihar eti.

Son üç vakadan önce Hatay'da da bir intihar olayı daha yaşanmış ve intihar eden Adem Yarıcı’nın son sözleri 'çocuklarım aç' olmuştu. Polislerin yangın tüpleriyle müdahale etmesine karşın Yarıcı hayatını kaybetmişti. Ayrıca İstanbul Fatih'te sahilde cansız bedeni bulunan 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Sibel Ünli'nin intiharın da iş bulamaması ve ekonomik durumunun kötü olmasına bağlanmıştı.

Bununla birlikte 2019 yılının Kasım ayında siyanür içerek hayatına son veren 4 kardeşin intihar nedeninin tamamen ekonomik sıkıntılar olduğu açığa çıkmıştı. İntihar eden kardeşler arkalarında elektrik borcu bırakmıştı.

Sosyologlar Muzaffer Kaya ve Veli Saçılık, artan intiharlara ilişkin ANF’ye konuştu. Kaya, intiharların sosyolojik nedeni olarak toplumdaki ekonomik krizden ötürü kişilerin yaşadığı daralmayı gösterirken, Saçılık ise mevcut hükümet politikalarının toplumsal çürümeye neden olduğunu belirtti.

'ARTAN GÜVENCESİZLİK İNTİHARA SÜRÜKLÜYOR'

“Türkiye’de son zamanlarda meydana gelen intiharların doğrudan ekonomik krizle bağlantılı olduğunu düşünüyorum” diyen Kaya, şunları söyledi: “Artan güvencesizlik, ekonomik ve sosyal hayattaki güvencesizlik ve geniş kitlelerin hissettiği geleceksizlik duygusu bireyler üzerinde ağır bir yük ve ciddi bir psikolojik bir basınç oluşturuyor. Dolayısıyla bu intiharları süre giden politik ve ekonomik koşullardan ayrı düşünmek mümkün değil. Ekonomik kriz güvencesizliğe, çalışma hayatının zorlaşmasına, pahalılığı ve genel olarak elde edilen gelirin belirsizleşmesine, gündelik hayatın idamesinin bütünüyle belirsizleşmesine yol açtı. Öte yandan yakın vadede insanlar gelecek umudu da taşıyamıyorlar.”

'GELECEK UMUDU VEREN POLİTİKALAR ÜRETİLMELİ'

Türkiye’de 2001 krizinin kolay atlatılmasının nedeni olarak geleneksel dayanışma ağının gösterildiğini hatırlatan Kaya, bu açıklama doğru varsayılırsa Türkiye’de bugün toplumsal dayanışmanın kalmadığı anlamına geleceğine dikkat çekti.

Kaya, “Bugün insanlar, bu koruyucu dayanışma ağlarından da yoksunlar. Ekonomik kriz çok daha derin bir yalnızlık, güvensizlik ve bütün bunların sonucu olarak geleceksizlik duygusu yaratıyor. Kriz artmakta olan sıkıntıları derinleştirdi. Melese ekonomik politikalar ve siyasetle doğrudan bağlantı. Buna karşın muhalefetin, toplumsal muhalefetin de dayanışma ağlarını da nasıl güçlendireceğini hesaplaması, bunun için örgütlenme ağlarını genişletmesi ve insanlara bir gelecek umudu vadeden sahici ama iddialı politikalar ortaya koyması gerekiyor” dedi.

'İNSANLAR GELECEKLERİNİ GÖREMİYORLAR'

Saçılık da intiharların sosyolojideki tanımını, “İntiharlar ‘Anomi’ olarak değerlendiriliyor sosyoloji de. Sıra dışı olmaması gereken bir durum olarak tanımlanıyor” şeklinde aktardı.

Türkiye’de yaşanan intiharların toplumsal, ekonomik ve sosyal nedenlerinin olduğunu belirtirken, insanların kendilerini ifade edecek bir alan bulamadıklarını kaydetti. Saçılık, insanların çökmüşlük hissettiklerini, geleceklerini göremediklerini ve bu yüzden de intihara başvurduklarını ifade etti.

‘BU BİR PROTESTO BİÇİMİDİR’

Saçılık şunları söyledi: “Bu bir protesto biçimidir, biz her ne kadar onaylamasak da, olmaması gerektiğini söylesek de insanlar yaşamlarına son vererek aslında mevcut ortamın yaşanmaz olduğu mesajını bize veriyorlar. Bunu hükümet okumak istemiyor. Sıradan olarak görüyor, ‘intiharlar her zaman yaşanıyor’ gibi psikolojik olarak tanımlıyor. Halbuki kendisini yakan insanların son sözlerine baktığımızda tüm ‘çocuklarım aç’ cümlelerini duyuyoruz. En son intihar eden öğrenci arkadaşımızın da nedeni işsizlikti. Bir önceki de öyleydi. Toplumda insanlar sadece açlıkla değil aynı zamanda geleceksizliğe de bir çıkış yolu bulamıyorlar. Bu nedenle de intihara doğru sürükleniyorlar.”

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI, DİYANET GİBİ ÇALIŞIYOR

“Bir toplumsal çürüme durumu, bir geleceğin olmaması hissi insanların üzerinde bir kara bulut gibi çöktü” diyen Saçılık, demokratik ortamda krize karşı insanların sokaklara çıktığını ancak Türkiye’de bu kanal kapalı olmasından dolayı insanların canlarına kıydıklarını söyledi.

İçinde bulunan dönemin ağır bir dönem olduğunu sözlerine ekleyen Saçılık, şöyle devam etti: “Üzerinde çok konuşulması, çok tartışılması gereken bir dönem. Diğer taraftan baktığımızda bu intiharların artacağını da söylememiz gerekir. Çünkü Türkiye toplumunda hala bir çıkış durumu yoktur. Hükümet bu durumu kendisine dönük bir saldırı olarak tanımlanmaktadır hala. Bu mesele bir toplumsal meseledir. Hem demokratik ortamın açılması hem de bu tip sorunlar yaşayan insanlarla ilgili kurumların geliştirilmesi, sosyal olarak desteklenmesi gerekiyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı denilen, benim de ihraç edildiğim bir bakanlık var, ve ne yazık ki işini yapmıyor ve daha çok Diyanet İşleri gibi çalışıyor. Devletin bu konuyla ilgili esas kurumları özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın hemen faaliyete geçmesi, meseleyi ciddiye alması ve öncelikli olarak intiharların önüne geçilmesi gerekiyor.”