Türkiye, Kuzey Suriye’ye istediği askeri operasyon için ‘yeşil ışık’ alamayınca gündeme Şam Hükümeti Başkanı Beşar Esad ile Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşme olasılığı geldi. Özellikle 13 Kasım 2022’de İstanbul Taksim’de meydana gelen patlama sonrası AKP ve MHP iktidarı savaş söylemlerini artırdı. Türkiye’ye kara harekâtı için izin verilmese de İHA ve SİHA’larla Rojava’ya yönelik saldırlar gerçekleştirildi.
Şimdiyse özellikle Türkiye seçime giderken Erdoğan’ın Esad ile görüşmesi gündemde. Erdoğan, seçim öncesi Suriye’de istediği 30 km’lik alanı almak ve mültecileri buraya göndermek için şimdi de diplomasiye başvuruyor. Çeşitli kaynakların aktardığına göre Birleşik Arap Emirlikleri ile görüşen Esad’a ‘Erdoğan ile bir fotoğraf vermesi’ tavsiye edildi. Öte yandan bu diplomasi trafiği Rusya tarafından da destekleniyor. Fakat Suriye’den üst düzey kaynakların Almayadin Haber kanalına verdiği demeçlere göre Şam, Türkiye’ye Suriye’den çekilmeden herhangi bir görüşme tarihi verilmeyeceği ifade ediliyor. Öte yandan Esad’dan gelen bir başka açıklama da bu haberi destekleyecek yönde. Esad, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Özel Temsilcisi Aleksandır Lavrentiev’la yaptığı görüşme sonrası Türkiye’nin Suriye’ye yönelik operasyonlara ve muhalif gruplara desteğine son vermesi gerektiğini dile getirdi.
Peki, Türkiye’nin Suriye politikası seçime kadar Erdoğan’ın istediği şekle bürünür mü? Denkleme giren İran ile nasıl bir konum alınır, Kürtler açısından bu durum ne anlama gelir? HDP Amed Milletvekili ve Dış İlişkiler Komisyonu Eşsözcüsü Hişyar Özsoy ANF’nin sorularını yanıtladı.
Türkiye, Kuzey Suriye’ye dair askeri operasyonda istenilen yeşil ışığı alamadı ama şu an olası bir Esad ile Erdoğan görüşmesi konuşuluyor. Bu olasılık özellikle Erdoğan’ın da istediği gibi seçim öncesi gerçekleşecek mi, nasıl bir tablo var?
Türkiye özellikle son üç yıldır Ortadoğu’da daha önce sıkıntı yaşadığı bütün güçlerle normalleşme sürecine girdi. Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'la ciddi gerilimler yaşıyordu ve kısmen de olsa burada bir normalleşmeye doğru gidiyor. Ama yine de sıkıntılar var, çözülebilmiş değil. Çünkü bu ülkelerle Türkiye arasındaki sıkıntılar genelde yapısal problemler. Sadece iyi niyet ifade edip üç tane güzel konuşma, görüşme yaparak çözülecek meseleler değil.
Bu normalleşmenin en önemli halkası tabii ki Suriye. Esad ile normalleşmenin seçimlerden önceye getirilme çabası ve Erdoğan'ın ısrarlı bir şekilde bunu yapmaya çalışması iki şeyi gösteriyor. Birincisi Türkiye'nin Suriye'ye yönelik politikalarının iflas etmesinin ilanıdır bu aslında. Daha doğrusu Orta Doğu'daki genel siyasetinin bir iflasını yaşıyor Erdoğan. Onun için de normalleşmeye gidiyor. Normalleşme dediğimiz de aslında “U” dönüşleri yaparak tekrar ilişkilerini toparlamaya çalışıyor. Bu iflas aynı zamanda bir zayıflığı da gösteriyor. Çünkü Erdoğan ısrarla seçimlerden önce Esad'la görüşmeye çalışırken Esad işi biraz zamana yayıyor. Seçimlerden önce de görüşmek istemiyor açıkçası şu ana kadar görebildiğimiz kadarıyla. Ama Türkiye, Rusya üzerinden ısrarlı bir şekilde resmen böyle bir görüşmeyi zorluyor.
Peki, Rusya üzerinde bir zorlama ile görüşme olur mu?
Bunu şu an kestirebilmek zor ama Şam bu konuda istekli değil gibi görünüyor. Ayrıca Şam Türkiye'yi işgalci olarak da görüyor. Ayrıca Şam herhalde şunu da biliyor: Türkiye'nin Suriye'den hiç de çıkmak gibi bir niyeti söz konusu değil. Erdoğan seçimlerden önce iki konuda pazarlayabileceği bir kazanım elde etmek istiyor. Birincisi Esad ile görüşmeye başlar ve bu resmî bir görüşme olursa muhtemelen ilk yapacağı şey medya ordusuyla birlikte mültecilerin yakın zamanda Türkiye'den gönderilebileceğine dair bir algı oluşturmak. İkincisi, Esad ile kısmi bir normalleşmeye gidip Kürtlere yönelik bir saldırıya biraz daha zemin oluşturmaya çalışabilir.
Özellikle Hulusi Akar'ın söylediklerinden anladığımız şunu söylüyor mealen: Esad'a ve Rusya'ya ‘siz müsaade edin, biz Kürtlere saldıralım ellerindeki yerleri, alalım, nasıl olsa biz bunları tekrar Esad'a vereceğiz.’ Yani ‘biz Suriye'nin bütünlüğü için mücadele ediyoruz’ derken aslında Şam'la birlikte Kürtlerin oradaki kazanımlarını bitirmeye yönelik bir hamle bu. Fakat seçime üç ay kala bunları bu kadar hızlandırmalarını seçim bağlamında okumak gerekiyor. Bence önemli çünkü ne yapıp edip Suriye'de politika değişikliğiyle hem Kürt meselesi, hem mülteciler meselesi üzerinden topluma bir hikâye üretip satmaya çalışacak Erdoğan. Olur mu olmaz mı onu göreceğiz. Ama bugünden yarına Suriye'yle normalleşme öyle kolay bir şey değil. Erdoğan, Esad'ın talep etiklerini vermek istemiyor kesinlikle. Ben bu meselenin bayağı bir uzun süreceğini düşünüyorum.
Peki, mesela Birleşik Arap Emirlikleri ile görüşen Esad’a Erdoğan ile bir fotoğraf vermesine yönelik tavsiye verildiği haberleri var. Öte yandan siz de dediniz Türkiye bu ısrarı Rusya üzerinden yapıyor ve Rusya desteğini de almış gibi görünüyor. Böyle bakıldığında Şam buna ne zamana kadar direnir ya da direnebilir mi?
Orada iki şey var: Bir Esad, Erdoğan'a seçimlerden önce puan ve kredi vermek istemiyor. Çünkü Esad 10 yıldır Erdoğan’ın neler yaptığını, çeteleri ve her türlü güruhu Suriye'de savaştırdığını gördü. İkincisi, bu normalleşme meselesi, öyle kolay bir mesele değil. Çünkü Amerika da, İngiltere de çok net bir şekilde Erdoğan ve Suriye'nin, Rusya'nın sponsorluğunda bir normalleşme yaşamasına karşı olduklarını açıkladılar. Dolayısıyla bu öyle sadece Erdoğan karar vereceği bir mesele de değil. 10 yıldır orada devam eden bir savaş söz konusu. Dolayısıyla bu durum Türkiye'yi biraz daha Rusya'ya doğru çekecek. Batı hala Esad'la çok ciddi sorun yaşıyor. Bir NATO ülkesi olarak Türkiye bunu nereye kadar normalleştirir? Dediğim gibi bunun çok da Erdoğan'ın elinde olmadığını düşünüyorum.
Örneğin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun gelecek hafta Washington'a geleceği konuşuluyor. Çavuşoğlu gelip burayı ikna edemese de Suriye görüşmesi için en azından Washington’ın sessizliğini garanti altına almaya çalışacak ama bence bu da olmayacak. Çünkü en azından Amerika şu an için böyle bir normalleşmeye yeşil ışık yakmıyor.
Türkiye’nin giderek Rusya tarafına kayması söz konusu ve Amerika da bunu istemiyor dediniz. Daha da açarsak Amerika bu durumu sahada ne gibi bir sonuç ortaya çıkacağı için istemiyor?
Amerika, Suriye politikasında iki düzlemde yürütüyor. Fırat'ın doğusunda Suriye Demokratik Güçleri ve Kürtlerle çok yoğun çalışıyor ama İdlib civarında Türkiye ile birlikte. Amerika olmasa Türkiye'nin oraları Rusya'ya, İran milislerine ve Suriye'ye karşı tutması mümkün mü? Dolayısıyla Amerika, Esad ile iyice yakınlaşan bir Erdoğan olduğu zaman İdlib politikasını da pekâlâ kısmen değiştirebilir. Amerika’nın Erdoğan’ı Suriye’de desteklemesinin bir sebebi şu: Türkiye hala bir NATO üyesi. Evet, Amerika, NATO ve Batı ile Türkiye arasında sıkıntı yaşanıyor ve dönem dönem gerilimler oluyor. Ama Türkiye en nihayetinde hala bir NATO müttefiki olarak görülüyor ve Suriye'yi tamamen İran ve Rusya'nın inisiyatifine bırakmaktansa bir NATO üyesi olan Türkiye'yi orada tutmak tabii ki NATO ve Amerika gözüyle baktığınız zaman rasyonel bir durum.
Yani esneyebilir bir politika izlerler?
Şu var, Türkiye onlara rağmen yapmıyor bunu, NATO gücü olarak Türkiye'yi hala sahada tutan zaten bu güçlerdir. İdlib alanında, Türkiye'yle NATO ve Amerika arasında neredeyse tam bir uyum söz konusu. Mesele Kürtlere gelince gerilimler artıyor. Dolayısıyla Amerika Suriye’de o açıdan ikili gidiyor. Hem Kürtler hem de Türkiye'yle çalışıyor. Zaten Amerika, Kürtlerle Türkiye'yi bir noktada buluşturabilseydi muhtemelen bir pozisyon alırdı; ama Türkiye hiçbir şart altında Kürtlerle görüşmek istemiyor. Görüşmek bir yana her fırsatta saldırıyor.
Bu normalleşme planının hedefinde zaten Kürtlerin statüleri var diyebiliriz sanırım. O yüzden bu sürecin Kürtler açısından sonuçları neler olur?
Tabii ki Esad ile Türkiye'nin yan yana gelmesinin en önemli sebebi aslında Kürt meselesi. Her ikisi de kesinlikle Kürtlerin özerklik, federasyon gibi siyasi statü taleplerinin karşısında görünüyor. Dolayısıyla birbirlerine doğal müttefikler. Türkiye tabii ki Suriye'yle görüşebilir, görüşmeli de. 900 kilometre sınır var tabii ki konuşacaksınız. Fakat Suriye'yle Türkiye arasındaki konuşmanın amacı, hedefi Kürtlerin nasıl ortadan kaldırabiliriz, kazanımlarını nasıl baltalayabiliriz, olmamalı. Kürtleri içermeyen herhangi bir normalleşme ve müzakereyi Kürtler haklı olarak kendilerine karşı olarak alırlar. Bu Türkiye'deki Kürt meselesini daha fazla ağırlaştırır.
Türkiye çok uzun zamandır Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmak için ne idüğü belirsiz bir sürü hırsız, çete, lejyoner gruba sonuna kadar destek verdi. Ama bu siyasetin de artık sonuna gelindi. Dolayısıyla eğer Kürtlere ciddi anlamda zarar vermek ve statü elde etmelerini engellemek istiyorsa bunun tek yolu var, o da Esat'la oturup anlaşmak.
Muhtemelen şu ana kadar desteklediği bütün muhalif grupları satarak bir taraftan Esad'la birlikte Kürtleri tekrar statüsüzlüğe itmenin yollarını arayacak. Bu ne kadar olabilir? Bu hem bölgesel, hem küresel hem de yerel güçlerin konumlanmasına bağlı. Ama keşke en büyük Kürt nüfusunu barındıran Türkiye, Kürt düşmanlığını bir köşeye bıraksa aslında pekâlâ Kürtlerle birlikte Orta Doğu'da konum alma pozisyonu alma şansını yakalayabilir. Fakat 500 bin kişinin katili dediği Esad'ın ayaklarına da giderler yeter ki Kürt anasını görmesin. Maalesef böylesine Kürt düşmanı ve başarısız ve iflas etmeye mahkûm bir politikayla karşı karşıyayız.
Son olarak bölgesel güç faktörlerinden de sıkça bahsettiniz ve bu süreçte Türkiye’nin Suriye’de İran'la karşı karşıya gelmesi de söz konusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İran'la Türkiye tabii ki Suriye'de rekabet halinde olan iki güç. İran gözüyle baktığınız zaman Türkiye sadece bir bölge gücü, bir komşu güç olarak değil, bir NATO üyesi olarak alanda. Dolayısıyla İran ve Türkiye arasında Suriye üzerindeki o hegemonya savaşı tabii ki devam edecek. Bu açıdan da aslında İran daha avantajlı durumda. Çünkü İran, savaşı kazanan rejimin ittifakı olarak sahada konumlanmış durumda. Türkiye'nin desteklediği güçler kaybediyor ve Türkiye muhtemelen yakın bir zamanda hepsini satışa çıkaracak. Zaten Türkiye'nin kontrolü altında olan birçok bölgede şu an Türkiye hükümetine ve Erdoğan'a yönelik, Esad'la yakınlaşma çabalarına karşı protestolar var. 10 yıldır Erdoğan'ın kullandığı gruplar şu an satışa gelebileceklerini düşündükleri için doğrusu ses yükseltmeye başladı.