TİHV: Deprem bölgelerinde kaos ve acı hakim

TİHV, "Deprem bölgelerinde kaos ve acı hakim" diyerek, hak ihlallerini sıraladı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Mereş merkezli 10 kenti etkileyen depreme ilişkin dayanışma çağrısının olduğu bir yazılı açıklama yayımladı.

Deprem bölgelerinde ekonomik ve sosyal hayatın tümüyle çöktüğünün vurgulandığı açıklamada, şu ifadeler yer aldı: “Yaşamını yitirenlerin acısını yüreğimizde hissederek başta yakınları olmak üzere tüm insanlarımıza başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz. Üzerinden dört gün geçmesine karşın arama kurtarma çalışmalarında, sağ kalanlara verilen sağlık hizmetleri ve yardımlarda büyük aksama ve yetersizliklerin olduğu, kamu olanaklarının doğru biçimde kullanılamadığı, amaca uygun bir koordinasyonun sağlanamadığı, dahası ülke çapında büyük bir özveriyle geliştirilen gönüllü sivil destek çabalarının bile engellenmeye çalışıldığı görülmektedir. Açıkça bir ‘kriz yönetme krizinin’ yaşandığı bu koşullarda can kaybının daha da artmasından büyük bir endişe duyuyoruz.”

OHAL'E TEPKİ

Siyasi iktidarın çare olarak “güvenlikçi” bir yaklaşımla OHAL ilan ettiğinin aktarıldığı açıklamada, “Elbette yıkımın büyüklüğü ile orantılı olarak kamu güç ve olanaklarının en etkin ve hızlı şekilde kullanılabilmesi için bazı tedbirlerin alınması gerekebilir. Ancak, bunun tek yolu hemen OHAL ilan etmek değildir. Kaldı ki, Türkiye’nin siyasal geçmişine bakıldığında olağanüstü yönetim usullerine başvurulan her dönemde Anayasa’nın 15. maddesinin 2. fıkrasındaki güvencelere uyulmadığı ve temel hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerinin yoğunlaştığı da görülecektir” dedi.
Siyasal iktidarın, her zamanki alışkanlığı ile yine karşı karşıya kalınan olağandışı durumda ilan ettiği OHAL ile yine insan haklarını iptal etme yoluna gittiği belirtilen açıklamanın devamında TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin depremin yaşandığı 6 - 9 Şubat tarihleri arasında yaşanan ihlaller yer aldı.

TESPİT EDİLEN HAK İHLALLERİ

TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin deprem bölgesinde tespit ettiği ihlaller şöyle:
“ *Deprem bölgesinde bulunan pek çok hapishanede de tehlikeli hasarlar oluşmuştur. Ayrıca mahpuslar doğal olarak dışarıdaki yakınlarının akıbeti hakkında büyük kaygılar yaşamıştır. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü açıklamalarına göre, hasar gördüğü belirtilen Maraş Türkoğlu L Tipi ve Hatay T Tipi Cezaevlerinde dışarıya çıkmaya çalıştıkları/firar teşebbüsünde bulundukları iddia edilen mahpuslara şiddet kullanılarak müdahale edilmiş ve bunun sonucunda Hatay T Tipi Cezaevinde 3 mahpus yaşamını yitirmiş, 9 mahpus ise yaralanmıştır. Ayrıca her iki cezaevinde tutulan mahpuslar başka cezaevlerine sevk edilmiştir. Mahpusların yaşam haklarının korunması sorumluluğu doğrudan devletlere aittir. Bilhassa deprem gibi olağan dışı koşullarda bu sorumluluk daha bir önem kazanmaktadır. Elbette yeni depremlerin olası olduğu durumda mahpusların daha güvenli olan hapishanelere sevk edilmeleri gerekir. Ancak işkence ve diğer kötü muamele yasağı ve yaşam hakkı ihlalleri hiçbir şekilde kabul edilmez.

*Depremin ilk şaşkınlığı atlatıldıktan sonra herkes arama kurtarma çalışmaları ve depremzedelere yardım konusunda elinden geldiğince, canla başla bir şeyler yapmaya çalıştı, dayanışma içinde oldu.  Ne var ki çeşitli illerde parçası oldukları topluma karşı sorumluluklarının bir gereği olarak yardım kampanyaları yapan çeşitli sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve belediyelerin çalışmaları mülki idare amirleri ve kolluk güçleri tarafından engellendi. Dayanışma hakkının ihlali olan bu uygulamalar hiçbir şekilde kabul edilemez.

*En az dört gazeteci Adana, Diyarbakır ve Urfa’da deprem sonrasında haber takibi yaparken gözaltına alındı. Diyarbakır’da arama ve kurtarma çalışmalarını takip eden gazetecilere Turkuaz Basın Kartı soruldu, karta sahip olmayan gazeteciler alandan uzaklaştırıldı.

*Emniyet Genel Müdürlüğü, 9 Şubat 2023 tarihi itibarıyla depremler ile ilgili yaptıkları sosyal medya paylaşımları nedeniyle aralarında bilim insanı, yazar ve gazetecilerinde olduğu 274 kişi hakkında işlem başlatıldığını, bunlardan 31 kişinin gözaltına alındığını ve 9’unun ise tutuklandığını açıkladı.

*Sosyal medya platformları Twitter ve Tiktok’a yönelik Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından bant daraltma uygulaması yapıldı, ancak konuya ilişkin resmi bir açıklamada bulunulmadı.”
İhlallerin sıralandığı açıklamada, son olarak şunlar yer aldı: “ Tüm uygulama ve engellemeler bilgi edinme hakkı ihlalidir. Bilgi elde etme yollarının açık olması ve topluma bilginin aktarılması kamu gücünün yükümlülüğüdür. Böylesi olağandışı koşullarda bilgi edinme hakkı, hem alınan tedbirlerin toplumsal onayı hem de bu tedbirlerin doğru ve etkin biçimde uygulanabilmesi için ama daha da önemlisi toplumun yönetime hesap sorabilir olması için temel bir yurttaşlık hakkıdır. Dolayısıyla bilgi edinme hakkına yönelik bu müdahale ve ihlaller de hiçbir şekilde kabul edilmez.

DAYANIŞMA MESAJI

Evet, depremin yerle bir ettiği 10 ilde bugün büyük bir acı ve kaos yaşanmaktadır. Kamusal gücün yetmezliği ve hatta yokluğu söz konusudur. Siyasal iktidar, OHAL ilan etmek suretiyle, sosyal devletin yok oluşunun yol açtığı krizin görünürlüğünü gizlemek istemektedir. OHAL ilanı, toplumun söz konusu yetmezliği/yokluğu kendi dayanışmasıyla aşma çabasına yönelik bir darbe niteliğindedir. Yurttaşların yaşamını, sağlık ve esenliğini siyasal çıkarlar uğruna heba etmektir. Bu nedenle OHAL ilanından derhal vazgeçilmelidir. Şunu açıkça ifade etmek isteriz ki, depremin yol açtığı tarifsiz acıların ve ağır yıkımın üstesinden siyasal çıkar hesapları ve OHAL ile değil, insan hakları ilke ve değerlerine sahip çıkarak, toplumsal dayanışmayı büyüterek gelebiliriz.”