Tahmaz: 'HAYIRcılar' Kürt meselesinden kaçınmamalı

Barış Vakfı Sekreteri Tahmaz, Newroz'un barışı yeniden inşa etmek için bir fırsat olduğunu vurguladı. Tahmaz, 'Hayırcı' muhalefetin Kürt meselesinden ve barıştan söz etmekten kaçınmaması gerektiğini belirtti.

ANF'ye konuşan Barış Vakfı Sekreteri Hakan Tahmaz, referanduma OHAL ve savaş koşullarında girilmesinin büyük sorun teşkil ettiğini söyledi. Bu koşulların, Türk ve Kürt seçmenin yoğun olduğu bölgelerde iki ayrı uygulamalarla kendini gösterdiğine dikkati çeken Tahmaz, “Türkiye batısında üniversitelerden, kamu alanlarından insanlar ihraç edilip, muhalefete dönük baskılar artarken, bölgede ise can ve seçim güvenliği gibi büyük sorunu var” dedi. Kürdistan'daki belediyelere kayyum atandığını, siyasetçilerin tutuklandığını, demokratik siyasetin tamamen önü kapandığını, halkın evsiz kaldığını ve zorunlu göçe tabii tutulduğunu hatırlatan Tahmaz, “Bölgede büyük problem var ve bu problem konuşulmuyor; dilendirilmiyor ve görülmek istenmiyor” diye konuştu. Kürt illerinde 7 Haziran seçimlerinde oy kullanmış 1 milyona yakın seçmenin başka yerlere göç etmek zorunda kaldığını belirten Tahmaz, 300 bin seçmenin ise mahallesinde, sokağında oy kullanabileceği bina kalmadığını; hepsinin yerle bir edildiğine işaret etti. "Hükümetin bölge politikalarına uymayan hemen hemen tüm Kürtler gözaltına alındı” diyen Tahmaz, Kürt halkının referanduma, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun öncülüğünde uygulanan ırkçı, milliyetçi ve nefret söylemleri gölgesinde gittiğini vurguladı.

'KÜRTLERE DEĞİNMEDEN KAMPANYA YAPILAMAZ'

Şu anda "sokağa çıkma yasağı"nın sürdüğü Lice'de Türkiye tarihinin en büyük iç operasyonun gerçekleştirildiğine de vurgu yapan Tahmaz, orada gerçek anlamda neler olup bittiğini kimsenin bilmediğini söyledi. Neredeyse tutuklanmayan DBP ve HDP yöneticinin kalmadığını da hatırlatan Tahmaz, binbir zorluğa rağmen referandum kampanyası yürütmeye çalışan HDP milletvekillerinin ise engellendiğini kaydetti. AKP’nin korku imparatorluğu yaratarak sonuç almaya çalıştığını ifade eden Tahmaz, Kürtlerin bir sürü güvenlik sorununa katlanarak sandığa gideceğini, ancak kimsenin bu durumu dillendirmediğini belirti. Bu konuda ana muhalefeti de eleştiren Tahmaz, CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu‘nun, 'Devlet Cizre de de, Edirne de de gereken güvenliği alır' sözünü hatırlatarak, “Bu kafayla Kürtlerin iki senedir ne yaşadığını kimse anlayamaz” dedi. Kürt halkının yaşadığı bütün bu zorluklar çerçevesinde kampanya yürütmek gerektiğini vurgulayan Tahmaz, hükümet tarafından neredeyse yasaklanan barış sözcüsünün önemine vurgu yaptı.

Newroz'un barışı yeniden inşa etmek için bir fırsat olduğunu vurgulayan Tahmaz, Newroz'un, barış masasına dönme fikrini yeniden tartışmaya açılmasına vesile olması gerektiğinin altını çizdi. “Biz milliyetçi, ötekileştirme, toplumsal yaraları kanatma siyasetinin karşısında durmadan referandumda bir sonuç alsak da, başarılı olmayız” diyen Tahmaz, referandumda Türkiye'nin en temel ihtiyacı olan barıştan mutlaka söz etmek gerektiğini ifade etti. Oy kaygısıyla referandumda barıştan söz etmeme tutumunun AKP’nin tekçi zihniyetine yol vermekten farksız olduğunu vurgulayan Tahmaz, bu açıdan barışçıl bir yerden özgürlükçü ve demokratik bir referandum kampanyası yürütmek gerektiğini söyledi. Referandumda Kürt meselesinden, barıştan söz etmekten kaçınan muhalefeti de eleştiren Hakan Tahmaz, şöyle konuştu: 

'YAŞAM HAKKINA SAHİP ÇIKMADAN MUHALEFET OLUNMAZ'

"Türkiye‘nin en büyük üçüncü partinin eş başkanları, milletvekilleri ve yüze yakın belediye başkanı cezaevinde insanın utanması gerekir. Kürt sorununu görmemek, duymamak ve dile getirmemek hali bizi hiçbir yere götürmeyecek; kaosu daha da derinleştirecektir. Referandumda ‘Hayır’ da çıksa hangi politikayla barışı inşa edeceğiz? Bunu dillendirmemenin AKP’nin başvurduğu hilekarlıklardan çok bir farkı yok. Siz burada yargının bağımsız olmadığından söz ederken; Şırnaklılar tuzun çoktan koktuğunu söylüyor. İki yıl boyunca tarihsel kentler yıkıldı ve bırakalım yargıyı, bir kamu görevlisi hakkında tek bir idari soruşturma dahi açılmadı. Cizre'de çocuğunu buzdolabında saklamak zorunda kalan bir anneye bu nasıl anlatılır; ayıptır, günahtır, utanç vericidir. Yaşam hakkının ihlal edilmesine karşı çıkmayan bir muhalefet, bir sosyalist, bir demokratik hareket olamaz. İki yıllık barış sürecinde yara biraz olsun kabuk bağlamıştı ama kabuğu artık çok kötü kanattılar. O yüzden tek bir yolumuz var, o da barıştır."