Tecride karşı mücadele demokrasi mücadelesidir

HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli: Tecride karşı mücadele demokrasi mücadelesidir. Eğer demokrasi mücadelesinde buluşamazsak tüm yaşamı tecritleştirir. O yüzden diyoruz ki faşizme karşı omuz omuza.

HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, partisinin Bursa İl Kongresi’nde değerlendirmelerde bulundub  “Öyle kararlı bir mücadeledir ki bu, nerede olursak olalım içeride, dışarıda hainin, faşistin üzerine yürümeye devam edeceğiz” diye konuşmasına başlayan Temelli,  “Burada arkadaşlarımın fotoğrafları var, bir tanesi baş eğmedi. Bir tanesi mücadeleden vazgeçmedi. Bize örnek oldular, öncü oldular. Tıpkı Leyla Güven gibi. Buradan Leyla Güven’e sevgilerimi yolluyorum” dedi.

Sezai Temelli konuşmasında şu hususlara değindi:

NE YAPARSANIZ YAPIN YOLUMUZDAN DÖNMEYECEĞİZ

“Hakkari Milletvekilimiz Leyle Güven şu anda tutsak. Mevcut yasalara rağmen tutsak. İktidar kendi yasalarını, hatta 12 Eylül yasalarını bile tanımaz hale gelmiş. Çünkü derdi HDP ile. Kim ki demokrasiden yana, özgürlükten yana yer alıyor, kim ki HDP ile yan yana geliyorsa, bu iktidar onları hemen tutukluyor. Herkes çok iyi biliyor ki HDP kararlıdır. Ne yaparsanız yapın biz yolumuzdan dönmeyiz. Leyla Güven de bu mesajı veriyor. Diyor ki “kendi özgürlüğüm için yapmıyorum, bunu Türkiye halklarının, Kürt halkının özgürlüğü için yapıyorum. Türkiye’de barışın inşa edilmesinin yolu İmralı’dan geçer o yüzden bu tecrit kalkmalıdır” diyor. Anlamayanlar anlasın diye bedeni ile, açlık grevi ile itiraz ediyor. Anlamayanlara, duymayanlara ses olmaya çalışıyor. Leyla Güven’in bu mücadelesi hepimiz için örnektir, yol göstericidir.

TECRİT TÜM HALKLARADIR

İmralı tecridi Türkiye’ye uygulanan, tüm halkların gaspına yönelik bir tecrittir. Sadece Kürt halkı değil tüm Türkiye halkları tarafından önemsenmelidir. Tecride karşı mücadele demokrasi mücadelesidir. Eğer demokrasi mücadelesinde buluşamazsak bu iktidar tüm haklarımızı gasp etmeye devam eder, onunla kalmaz tüm yaşamı tecritleştirir, koca bir ülkeyi cezaevine çevirir. O yüzden demokrasi mücadelesinde yan yana, gelme omuz omuza verme zamanıdır. O yüzden diyoruz ki faşizme karşı omuz omuza.

GELİN TECRİDE KARŞI BİRLİKTE KARŞI ÇIKALIM

Demokratik siyasetin önü ancak böyle açılabilir. Bu mücadelede teferruata yer yoktur, geçmişin, alışılmış siyasetine yer yoktur. Bu mücadele kararlı bir şekilde sürdüreceğimiz bir mücadeledir. Geçmişte kime oy vermiş olursa olsun, hangi düşünceye sahip olursa olsun diyoruz ki "gelin katılın bu mücadeleye, gelin tecride karşı çıkalım, savaştan beslenen iktidara hep birlikte karşı çıkalım. Çünkü biz halkız. Bir arada, özgür, demokratik koşullarda yaşamak istiyoruz. Ortak vatanımızda, demokratik cumhuriyeti inşa etmek istiyoruz." Çağrımız herkesedir, kapımız herkese açıktır. Bu anlamda kim mücadele ediyorsa bilsinler ki onların da yanında olacağız.

ONLAR SAVAŞTAN BESLENİYOR

Demokratik siyaset alanını yok etmek, köreltmek için her gün yepyeni saldırılarda bulunuyorlar. Ellerinde Terörle Mücadele Kanunu var. 12 Eylül’den beri, 38 senedir ülkeyi bu anlayışla yönetiyorlar. AKP de, kendinden öncekiler gibi bu yasayla tüm vatandaşları potansiyel terörist haline getirdi. Ne zaman ki bir hak mücadelesinde sesiniz çıksa hemen terörist oluyorsunuz. Terörle Mücadele Kanunu, Türkiye’de demokratik siyaseti yok eden en temel dinamiklerden biridir. Bunu ortadan kaldırmak için Meclis’e toplumsal barış amacıyla bir kanun teklifi verdik. Dedik ki “3 kişinin, 5 kişinin hazırladığı af yasalarıyla Türkiye’ye barış gelmez. Gelin Türkiye’nin hasret duyduğu barışı birlikte inşa edelim”. Meclis’e çağrı yaptık, “toplumsal barış TMK’nın alternatifidir, toplumsal barış Meclis’in atması gereken en önemli adımdır” dedik. Dönüp bakmadılar bile. Çünkü onların derdi savaştır, onlar savaştan besleniyorlar. Onların derdi Kürt sorununun çözümü değil. Onlar çözümsüzlükten besleniyorlar. Bütün iktidarlarını bunun üzerine kurmuşlar. Bu saray iktidarı savaştan, yolsuzluktan besleniyor. Madem siz barışa yanaşmıyorsunuz, halka, insanlara zulmetmeye devam edeceksiniz, bizim de sözümüz olsun, biz de bu iktidarı devireceğiz.

BU SAVAŞ İKTİDARINI ÇOK YAKINDA DEVİRECEĞİZ

Evet devireceğiz, hem de çok yakın zamanda. Bu savaş iktidarına karşı, biz barıştan, demokrasiden yana o büyük buluşmayı gerçekleştirmek için yeniden tüm Türkiye halklarına çağrı yapıyoruz. Diyoruz ki, “yerel demokrasi ile başlayalım. Halklarımız, emekçiler yerellerde iktidara gelsin ve buradan önemli bir yol açılsın. Bunu başarabilirsek bu ülke tek adam rejiminden, bu anlamsız inattan kurtulacaktır. Bunu başarabiliriz. Yerel seçimler bu anlamıyla çok önemlidir. Yerel seçimlerde Türkiye halklarının, emekçilerinin, kadınlarının demokrasiye, barışa hasret herkesin yan yana gelmesi, güçlü ittifaklar kurması hayati önemdedir. Bunu başarabiliriz. Atacağımız bu adım sadece bir yerel seçim başarısı olarak kalmayacaktır. Bu adım, Türkiye’de gerçek anlamda bir demokrasinin inşası için, kadim halkların bir arada yaşayacağı barışı var edebilmek için atılmış güçlü bir adım olacaktır.

BİZ YİNE KAZANACAĞIZ

Bundan korkuyorlar, bu güçlü iradeden korkuyorlar. Herkesi mücadeleye davet eden, 40 yıllık mücadele geleneğinin iradesinden korkuyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar bir adım geri attıramadılar. 24 Haziran seçimlerine giderken yapmadıkları hile, şiddet, şaibe, baskı kalmadı. Biz ne yaptık? Onların tüm zulmüne rağmen o barajı onların kafasına yıktık. 31 Mart yerel seçimlerine giderken de aynı şekilde yerellerde hep birlikte iktidara geleceğiz. Biliyoruz yine hile yapacaklar, kaymakamıyla, valisiyle, jandarmasıyla her türlü seçim hilesine başvuracaklar. İşte gözaltılar, anlamsız tutuklamalar, fezlekeler karşımızda. Ama her şeye rağmen nasıl ki 24 Haziran’da barajı bunların kafasına yıktıysak, şimdi de tüm belediyelerimizi alarak bu gidişata son vereceğiz.

SOYLU'NUN SALLADIĞI PARMAĞI…

Biz barıştan söz ettikçe, gençlerle, kadınlarla beraber geleceğe sahip çıktıkça saldırıları durmak bilmiyor. Çünkü savaştan besleniyorlar. Bunu söylediğimde söylemedikleri nefret sözü kalmadı, olmadık saldırıda bulundular. Dedim ki “Efrîn “Efrînlilerindir”. Vay efendim bu nasıl lafmış. Eğer siz “Efrînlileri “Efrîn'den kovar, orayı ÖSO çeteleriyle işgal ederseniz, oranın malının mülkünün üzerine oturursanız bunun adı "Zeytin Dalı" değil "Zeytin talanı" olur. İnsanları yerlerinden yurtlarından etmişler, ekmeğine el koymuşlar, zeytinin üzerine oturmuşlar, o çeteler zeytini satmış, bir de bunun ticaretini yapmışlar. Bunu söyleyince o İçişleri Bakanı olacak zat gelip bizim vekillerimize parmak sallıyor. Sen değil Meclis'e 400 kişiyle, 4000 kişi ile de gelsen, değil parmak ne sallarsan salla, halkın vekilleri sana karşı mücadele etmeye, halkın hakkını savunmaya devam edecek. Çok gördük biz o parmakları, çok duyduk o tehditleri. Hepsi unutuldu. Hiçbirinin halkın nazarında zerre kadar itibarı yok. Senin de olmayacak. O salladığınız parmaklar 31 Mart’ta o sandıklara sıkışıp kalacak.

Bu halk kendine yapılan her türlü zulmün, tehdidin yanıtını nasıl geçmişte verdiyse, nasıl barıştan yana tavrıyla, kararlılığıyla verdiyse gene verecek. Sen bir yere belediye başkanı olacaksın diye, Saray’dakinin iktidarı devam etsin diye bu halkı tehdit ediyor, bu halka savaşı dayatıyorsun.

HALKLAR OMUZ OMUZA VERMELİ

Bu devam ettiği sürece bu zulüm bitmez. Gelin halklar, emekçiler omuz omuza verelim, hem Türkiye’ye,hem Suriye’ye barış gelsin; hem Türkiye’ye hem Ortadoğu’ya huzur gelsin. Suriye’deki çözümsüzlük bu iktidarın ömrünü uzatmak için arayıp da bulamadığı bir şey. Bakın “İdlib’i çözeceğim” dedi, İdlib içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ne zaman seçim yaklaşsa tehditler başlıyor. 24 Haziran’dan önce Kandil vardı, şimdi de Rojava var. Fırat’ın Doğusu, Minbiç diye savaş söylemleri, Kobanê’ye saldırılar başladı. Savaşı gösterip iktidarı çalmak peşinde. Buna izin vermeyeceğiz. Onun “ülkenin hayrı” dediği şey, bilin ki Saray’ın konforudur. Bilin ki o kendi çıkarınadır…

ERDOĞAN DANİMARKA’DA YAŞADIĞINI SANIYOR!

Yolsuzluğun yüksek olduğu ülkelerde işsizlik, enflasyon ve iktisadi kriz vardır. İktisadi krizlerin bedelini halk öder. Yine öyle oluyor. Bakın enflasyondan dolayı ücretler eridi, “Herkes fedakarlık yapsın” diyor. Sen yap. Bu krize sizin zihniyetiniz sebep olmadı mı? İşsizlik, yoksulluk içinde kıvranan halk nasıl fedakarlık yapacak? Her şeyleri yalan, doğru söyleseler hasta olurlar. O kadar rahat yalan söylüyor ki, diyor ki “Bu ülkede fikir özgürlüğü var, bu ülkedeki düşünce özgürlüğünü başka bir ülkede bulamazsınız.” Ben anladım ama... Hatırlar mısınız, bir ara tarihleri karıştırıyordu, şimdi de memleketleri karıştırıyor. Demek bu Danimarka’da yaşadığını sanıyor, tatile geliyor buraya. Hani tatile gittiğinizde her şey güllük gülistanlıktır. Bu da demek ki öyle. Bu ülkede fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü, insan hakları meseleleri hiç bu kadar sıkıntılı olmamıştı. Birçok insan fikrinden dolayı cezaevinde, gazeteciler cezaevinde; Cumhurbaşkanı diyor ki “Bu ülkede düşünce özgürlüğü var”. Böyle bir yalan dolan, hile ile karşı karşıyayız.

BUNLARDAN KURTULMA ZAMANI

Şimdi tüm bunlardan kurtulma zamanı. 24 Haziran’da başladık, 31 Mart’ta çok daha güçlü bir adım atacağız. Önce bu kayyumları, kayyumcu zihniyeti süpürüp atacağız. Kayyum demek yolsuzluk demek, halkın malının mülkünün üzerine çökmek demek. Efrîn’deki gibi. Gidin Batman’a, Van’a, Silopi’ye bakın, nerede kayyum varsa borçlanmış, belediyenin malını mülkünü yok pahasına yandaşlara peşkeş çekmiş. Nerede kayyum varsa yolsuzluğa bulaşmış. Sayıştay tüm raporları açıkladı, Sayıştay’ın Denetlemeden Sorumlu Başkan Yardımcı'sını görevden aldılar. Çünkü her türlü denetimden kendilerini kurtarmak istiyorlar.

GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRMELİYİZ

Bu yolsuzluktan, bu yalandan, bu savaştan kurtulmak için yerel seçimlere giderken güçlerimizi birleştirmeliyiz, örgütlerimizi güçlendirmeliyiz. Yan yana gelmeliyiz. Her evin kapısını çalmalıyız, ortaklaşmalıyız. Kendimizi de kentimizi de halkın yönetmesi için herkesi siyasete davet etmeliyiz. Siyaset günleri geldi çattı, kimse geri durmamalı. Haklarımızın savunucusu olarak biz özgür, demokratik bir ülkeyi var etmek için yan yana gelmeliyiz. 7-24 çalışarak, örgütsel çalışmalarımızı tabana yayarak, her sandıkta, her okulda var olarak, her mahallede meclislerimizi kurarak yerel seçimlere hazırlanmalıyız. Belediye meclisleri için de büyükşehir için de iddialı hazırlanmalıyız.

Bu süreçten güçlü bir şekilde çıkacağız. Bugün bu ülkenin ihtiyaç duyduğu önemli bir şey de yan yana gelmektir. Biz bu konuda tüm toplumsal muhalefeti, tüm muhalefet partilerini, emek demokrasi güçlerini, demokrasiden, barıştan yana olan herkesi bu ortaklaşmaya, yan yana gelişe davet ediyoruz. Çok güçlü bir adıma ihtiyaç var. Çok az bir zaman kaldı, o yüzden halkın taleplerini dinlemek, halkın iradesine saygılı olmak, onun yol göstericiliği ile adımları atmak zorundayız. Nasıl ki Amed’de Van’da belediyelerimizi kayyumlardan kurtaracaksak Türkiye’nin her yerinde de bu iktidarı geriletmek için güç birlikleri yapacağız, üzerimize düşeni yapacağız. Bu tıkanmış yolu hep birlikte açacağız. İşte o zaman Kürt sorununun çözümü de, demokrasi ve barış sorununun çözümü de çok büyük bir mesafe katedecektir.

HDP umuttur, HDP gelecektir, HDP’nin mücadelesi tüm Türkiye halklarının, tüm Ortadoğu halklarının mücadelesidir. Bu mücadele giderek güçlenmektedir. HDP’ye saldırmalarının nedeni budur. Her gün HDP’yi eleştiriyorlar. İyi ki varsınız, tüm eleştirileriniz başımız üstüne. Biz eleştiri ile güçleniyoruz. Bu kadar eleştiri alıyorsak bilin ki umut biziz.

Herkesi bu mücadeleye, yan yana olmaya davet ediyoruz. Gelin hep birlikte yürüyelim, yürüyelim ki bütün tıkanıklıklar aşılsın, barajlar yıkılsın, kayyumcu zihniyet faşizmin çöplüğüne atılsın."