Temelli: Tecrit kırılana kadar daha yüksek sesle bağıracağız

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, tecrit kırılmadığı sürece ülkenin çöküşe sürükleneceği uyarısında bulundu, korkusu büyüyen AKP-MHP'yi geriletmek için çağrıda bulundu.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

'KORKULARI BÜYÜDÜ'

Temelli'nin konuşmasından satır başları şöyle:

"Grup toplantımıza katılmak için İstanbul, Adana ve Mersin’den gelenleri jandarma engelliyor. Bugün Ankara’ya giremezsiniz. Neden? HDP grubuna katılacakları için.

İşte korku bu denli büyümüştür ama korkunun ecele faydası yoktur. Biz eninde sonunda direnişimizle bu ceberut iktidara mutlaka geri adım attıracağız. Buradan Leyla Güven'e sözümüz olsun; mutlaka kazanacağız. 

Tecridin kırılması için tam 97 gündür Leyla Güven açlık grevinde. Leyla Güven, kendi bedenini açlığa yatırarak ülkenin başına musallat olmuş bu iktidarın maskesini düşürmüştür. Leyla Güven tüm dünyada Erdoğan rejimine karşı nasıl direnilebileceğini gösterdi, tek başına bile olsa nasıl direnilebileceğini gösterdi. Tepeden tırnağa inanç ile yoğrulmuş bir kadın yoldaşımızdır Leyla Güven. Yemediği her lokma zalimlerin korkulu rüyasıdır. 

'TECRİT KIRILANA KADAR SESİMİZ YÜKSEK OLACAK'

Bugün cezaevlerinde 300'den fazla yoldaşımız açlık grevinde. Cezaevlerinde açlık grevleri neredeyse 60 güne ulaştı. Onlar da bizim gibi 'Leyla kadındır, yaşamdır, özgürlüktür' diyorlar. Nasır Yağız, Hewler’de Leyla Güven’in sesine ses verdi, gücüne güç kattı. 84 gündür açlık grevinde. Açlık grevini, 'bu halka öz eleştirimdir' diyerek Nasır Yağız devam ettiriyor. Diğer tüm yoldaşlarına güç vermeye devam ediyor. Strabbourg’daki yoldaşlarımız 58 gündür açlık grevinde. Hepimizin hücrelerini harekete geçiren bir tutum içinde mücadelelerini sürdürüyorlar. Sebahat Tuncel, Selma Irmak Kandıra’da 28 gündür açlık grevinde. Bizlere "açlık sorun değil sessiz kalmayın, yeter” diyorlar. Sessiz kalmıyoruz, her gün sesimizi yükseltmeye devam ediyoruz. 

Tüm bu açlık grevinde olan insanlar, devrimciler bizlere güçlü mesajlar veriyorlar. Bu ülkenin açık cezaevine çevrilmesine sebep olan İmralı tecridine sessiz kalmayın diyorlar. Bizler de açlık ile çığlığa dönen tüm bu seslere kayıtsız kalmayacağız. Söz veriyoruz, tecrit kırılana kadar daha yüksek sesle bağıracağız. Bizi duymak istemeyenlerin kulaklarını sağır edercesine sesimizi yükselteceğiz.

MUHALEFETE: GÖRMEZDEN GELEMEZSİNİZ

Buradan bir kez daha muhalefete de sesleniyorum. Bu direnişi görmezden gelemezsiniz. Arkadaşlarımızın, sizin de siyaset hakkını kullanmanız için yaptığı direnişe sessiz kalamazsınız. Türkiye toplumu artık sizden bir ses çıkarmanızı bekliyor. Muhalefet, bu arkadaşlarımızın neden açlık grevine girdiğini sormalıdır. Aslında yanıt açık ve nettir. Bizlerin yarını daha aydınlık olsun bizler daha mutlu ve özgür olalım diye bu mücadeleyi arkadaşlarımız sürdürüyor. Bu ülkede demokrasiye, hukuka, özgürlüğe inanan herkes açlık grevinde olanların sesine ses katmalı, güç katmalıdır. 

'TECRİT HER YERE YAYILACAK DEDİK, ÖYLE OLDU'

Saray rejiminin demokrasiyi, ekonomiyi, hukuku, yaşamın her alanını tecride alması bugün ülkedeki tüm sorunların kaynağını oluşturmaktadır. İmralı'dan başlayan tecrit aradan geçen sürede bugün İstanbul’dan Şırnak’a, Samsun’dan Antalya’ya kadar her yere yayılmış durumda. Sayın Öcalan şahsında başlayan tecrit, grevdeki işçiye sokaktaki insana kadar her yere yayılmıştır. Biz 'Sayın Öcalan'a uygulanan tecrit ülkeye yayılmak isteniyor' dediğimiz zaman sesini çıkaramayan siyasetçiler bugün tüm ülkenin bir kötülük çukuruna itildiğine tanıklık ediyor. O gün sessiz kalanlar bugün Türkiye'nin geleceğinden kaygı duyduklarını söylüyorlar. Tecride ilişkin 2015 yılı Nisan ayından bugüne kadar söylediğimiz her şey bir bir gerçekleşti. Öcalan ile devlet heyeti arasında görüşmeler sürerken Öcalan’ın dikkat çektiği tüm tehlikeler ülkenin başına geldi. Bakın, Erdoğan'ın devleti ele geçirmek istediğini söyledi, gerçekleşti. Faşizm kurumsallaşmaya devam ediyor. Bugüne kadar yaşanmış çatışmaların ve bunları aşan çatışmaların yaşanacağı ve kapıda olduğu söylendi ve maalesef yaşandı. Hatta savaşta daha ileri gidilmek istendi. Erdoğan'ın kendi koltuğu için tüm siyaseti tasfiye edeceği uyarısında bulundu Sayın Öcalan öyle de oldu. En yakın arkadaşlarını bile tasfiye etti.  Darbe mekaniğinin aktif olduğunu söyledi Öcalan ve Türkiye bir darbe girişimi yaşadı, 20 Temmuz’da da OHAL darbesi yaşandı ve hala devam ediyor. Partimiz bu gidişattan bir tek adam rejimi inşa edilmek istendiğini söyledi ve şimdi bu iktidarın tüm çabası diktatörlüğü inşa etmek, bunun için çabalamaktadır. Yaşanan sivil darbenin ülkedeki herkesin hayatını etkileyeceğini söyledik öyle de oldu. Bir saray ile yetinemeyecek dedik, kendisine yazlık saray yaptırdı, uçan saray aldı. Biz bir verdi  2 isteyecek dedik, vergilere vergiler ekledi. 

'DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASINDAN HERKES ETKİLENDİ'

Dokunulmazlıkların kaldırılması bize değil siyasetin kendisine darbedir dedik, kendisine koltuk değneği olanların dışında herkes bu dokunulmazlıkların kaldırılmasından fazlasıyla etkilendi. “Bu ateş sadece Kürtleri yakmaz, tüm ülkeyi yakar” dedik. Bugün tüm ülke yanıyor. Hukuksuzluk dedik tüm yargı AKP aklama merkezine döndü. Sansür dedik, tüm televizyonlar aynı haberi geçiyor, tüm gazeteler aynı manşeti atıyor. Tiyatroya bile sansür uygulanıyor. Bakın Kürtçe oyunlar yasaklanıyor, Mollier'in Kürtçeye çevrilemeyeceği ve oynanmayacağı şeklinde valilik karar alıyor. Kürt tiyatro kurumları açıklama yapmak zorunda kalıyor.

'TECRİT BİTMEZSE ÇÖKÜŞ YAŞANACAK!'

Evet, İmralı’da uygulanan mutlak tecrit bu nedenler ve sonuçlarla görülüyorsa tüm ülkeye uygulanmaktadır. Bu tecrit kırılmadığı sürece ülke her anlamda bu çöküşe sürüklenmeye devam edecek. Bu nedenle tüm ülkeye sesleniyoruz, çocuğumuzun geleceği, aşımız, işimiz adaletin tesisi için tecride karşı duralım. Tecrit bir insanlık suçudur ve ülkeyi bu suça ortak etmek isteyen AKP-MHP faşizmine dur diyelim. İstediğimiz yasal hakların yerine getirilmesidir. İstediğimiz tüm hükümlülerin yararlandığı yasal hakların, düzenli aile ve avukat görüşünün sağlanmasıdır. Bunun bir an önce yerine getirilmesi bu hukuksuzluğa, bu yasa tanımazlığa son verilmesini istiyoruz. HDP’nin çağrısına kulak verilmediği her dakika hem ekonomik hem de siyasi olarak geriye düşeceğiz. Ülke felakete sürüklenmeye devam edecek. Biz geriye düştükçe AKP-MHP ittifakı daha fazla pervasızca halkımıza saldırmaya devam edecek. Kah kadınlara, kah halkımıza, Kürtlere, Alevilere, kah sebzeye ve meyveye.

Erdoğan bugünlerde patlıcana taktı kafayı. Domatesin, patlıcanın 15 lira olmasına, aşımıza kattığımız her şeye yüzde 300 zam gelmesine itiraz ediyor ama bu itirazı öyle bir yerden yükseltiyor ki sebze depolarını hedef gösteriyor. Ya da mermi fiyatını dile getiriyor. Bir merminin kaç lira olduğunu halka soruyor. Tanzim satışları ile bir algı yönetimi yandaş medya tarafından sürüdürülüyor. Pazarcı esnafını tehdit ederek kendisinin yarattığı tarım terörünü yok sayıyor. Bugün bu ülkede tarım politikası iflas etti. Hayvancılık yok edildi. Ekilebilir araziler betonlaştı. Neoliberal politikalar ülkeyi esir aldı. Mazot ve gübre fiyatını konuşan yok. Erdoğan hala haldeki esnafı hedef göstererek bir tek bunların fiyatıyla istikrarsızlık oluyormuş algısı yaratıyor. Şimdi sırada temizlik malzemelerini almış, onları da satacak.

Sürekli savaş vadediyor, düşmanlık, ayrımcılık vadediyor. Ağzını her açtığında nefret söylemi ile tüm ülkeyi terörize ediyor. Adeta aklımızla dalga geçiyor. Memleketin en iyi fabrikalarını, şeker fabrikalarını zeytinliklerini imara açtı, şeker fabrikalarını sattı, pancar çürümeye terk edildi. Tarım arazilerine bina diktiler. Bunları yaparken de kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi sunup toplumu, halkları suçladı. 

'TÜRKİYE'Yİ BİR TEK HDP KURTARIR'

31 Mart’ta Türkiye halklarını bu yoksulluktan, adaletsizlikten kurtaracak tek parti HDP’dir. HDP seçenektir. Demokrasi ve barışın seçeneğidir. Hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının, insan haklarına dayanan bir rejimin, yerel demokrasinin, çoğulcu laik demokratik bir cumhuriyetin gerçekleşme umududur. 

Halkların, emekçilerin, kadınların, çocukların geleceği için seçenek sunan yegane siyasettir. 24 Haziran’da olduğu gibi bu seçimde de kilit parti HDP’dir. Türkiye’nin barış ve demokrasi dolu geleceğini açacak yegane parti biziz, anahtar bizlerin elinde. 

'KÜRDİSTAN'DA KAZANACAK, BATI'DA KAYBETTİRECEĞİZ!'

Kürdistan’da kazanacağız, batıda AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz. Hem kazanacak hem kaybettireceğiz. Türkiye'nin her bir yerinde AKP-MHP ittifakını geriletmek için verilen her oy Türkiye'de barışa verilen oydur. İstanbul ile Adana’daki oyumuz ile Cizre, Silopi, Şırnak halkına selam edeceğimizi asla unutmayalım. Emin olun ki HDP'ye Muş’ta vurulan mührün sesi İstanbul’da duyulacak. Bu yerel seçimlerin daha önceki yerel seçimlerden farklı olduğu apaçık ortada. 

'1 NİSAN'DA BÜYÜK DARBE YİYECEKLER!'

AKP-MHP ittifakının sözcüleri bu gerçekliğe işaret ediyorlar, kaygılılar korkuyorlar. 1 Nisan itibariyle ya topluma savaş açan AKP-MHP büyüyecek ya da topluma savaş açan bu faşist iktidar büyük bir darbe yiyecek. Bunu kendi ağızları ile her gün itiraf ediyorlar. AKP-MHP bloku kayyum ile Kürt düşmanlığını, Alevi, emekçi, kadın düşmanlığını Türkiye’nin her tarafına yaymak istiyor. Bu sebeple hiç kimse 31 Mart’ı sadece bir belediye seçimi olarak görme yanılgısına düşmemelidir. Partimiz bu süreçte cesaretle bir karar almıştır. 

Unutmayın ki faşizmi ancak ve ancak cesur insanlar, halkını, yurdunu seven insanlar durdurabilir. Biz de öyle yapacağız. 

'KÜRTLERİ KOVUP DAİŞ'İ YERLEŞTİRDİLER'

Diyor ki bir yerde konuşmasında Kürtlerin, Ezidîlerin, Hıristiyanların koruyucusu benim! Aklımızla alay ederek bunun kanıtı olarak Efrîn'i gösteriyor. ÖSO çetelerine peşkeş çekip Kürt kültürüne dair ne varsa söküp atanlar, Kürtçe köy isimlerini değiştirenler meğerse Kürtleri koruyormuş. Efrîn'den Kürt halkını söküp DAİŞ artıklarını onların evlerine yerleştirenler Kürtleri koruyormuş. Zeytin hırsızları, gaspçılar, fidyecilerle Kürtleri koruyormuş! 

Her kapıda yalvarıyorsunuz, kendiniz söylüyorsunuz. Kürtlerin hakları gasp edilsin diye Esad ile görüştüklerini bizzat itiraf ettiler. 

'FAŞİZMİN ÇÖPLÜĞÜNE SÜPÜRECEĞİZ!'

31 Mart seçimlerinde hep birlikte sandığımıza geleceğimize irademize sahip çıkacağız. Tüm kayyumları, kırıntısını bırakmayacak şekilde süpürüp atacağız, faşizmin çöplüğüne süpürüp atacağız. 

'LEYLA GÜVEN KAZANACAK'

31 Mart’ta demokrasi ile faşizm arasında özgürlük ile esaret arasında bir tercih yapacağız. 31 Mart’ta halkın demokrasinin ve eşitliğin yanında yer alanlar kazanacak. Tecrit uygulayanlar değil tecride karşı insanlık tarihine geçecek direnişi sergileyenler kazanacak. Leyla Güven kazanacak. İşçiler kazanacak, kadınlar kazanacak, yoksullar kazanacak, halkımız kazanacak. Ben tüm arkadaşlarımıza seçim çalışmalarında savaş ve tecride karşı mücadelelerinde başarılar diliyorum."