Texier: Mahkemenin ‘Türkiye’ kararı ahlaki bir silahtır

Türk devletini “savaş suçu” ve “devlet suçu” işlemekten mahkum eden Daimi Haklar Mahkemesi hakimi Philippe Texier, bu kararın Türkiye’ye karşı ahlaki bir silah olduğunu söyledi.

15-16 Mart tarihlerinde Fransa’nın başkenti Paris’te kurulan mahkemede, Türk devletinin yakın dönemde Kürtlere karşı işlediği suçlar yargılanmıştı. Bu yargılamanın sonucu 24 Mayıs Perşembe günü Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen bir konferansla açıklandı.  Kararı açıklayan yedi kişilik hakim heyetinin başkanı Philippe Texier, Türk devletinin savaş suçu ve devlet suçu işlemekten mahkum ettiklerini belirtti. Bu suçların sorumlusu olarak da Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yargılama konusu olan dönem İkinci Ordu Komutanı olan General Adem Huduti gösterildi.

KARARIMIZ AÇIK: SAVAŞ SUÇU VE DEVLET SUÇU İŞLENMİŞTİR

Kararın olası sonuçlarını ANF’ye değerlendiren yargıç ve insan hakları savunucusu Philippe Texier, dinledikleri tanıklar ve inceledikleri çok sayıda belge ardından gördüklerini şöyle özetledi:

“Bizim kararımız açıktır. Savaş suçu ve devlet suçu işlenmiştir. Erdoğan da bundan sorumludur. Bu yeterince açık.”

Mevcut durumda Türkiye’yi yargılayacak uluslararası bir mekanizma olmadığını belirten Texier, “Biliyorsunuz, Daimi Halklar Mahkemesi, bağlayıcı gücü olmayan bir düşünce mahkemesidir, ahlaki bir mahkemedir” diye ekledi.

Aldıkları kararın vicdani olduğuna dikkat çeken Texier, “Şimdi, bu yargılama Türkiye’yi vicdani olarak mahkum etmek için uluslararası kurumlarda, BM’de, Avrupa Konseyi’nde, Avrupa Parlamentosu’nda kullanılabilir” diye konuştu.

Hakim Texier, “Bu mahkeme, bir devlete karşı harekete geçebilecek polis gücü olan bir  mahkeme değildir. Ama şunu diyebilirim ki, aktivistler tarafından, Kürt halkı tarafından ve bu mücadeleyi yürütmek isteyen herkes tarafından kullanılabilecek ahlaki bir silahtır” diye ekledi.

TÜRKİYE NASIL YARGILANABİLİR?

Mahkeme heyeti başkanı, tüm bu çalışmalarının ardından, aldıkları kararın vicdan üzerindeki etkisi konusunda ise şunları söyledi:

“Bilemiyorum, bu kararı kullanabilecek olanlar bu mücadeleyi yürütenlerdir.  Biz, bir yargılama biçiminden olan bir düşünce ortaya koyduk. Biz, sadece ahlaki gücü olan bir mahkemeyiz. Bundan sonrası, Kürt halkına, parlamenterlere, siyasetçilere ve kararı Türk devletine karşı kullanmak isteyen herkese kalmış. Belki daha sonra, gerçek bir uluslararası mahkemeye gidilebilir. Sorun şu ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, devletleri değil sadece bireyleri mahkum ediyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne ise Türkiye taraf değil.

Peki bu durumda, Türkiye’nin devlet olarak yargılanması hiçbir şekilde mümkün olmayacak mı?

Bu soruya Texier’nin yanıtı şöyle: “BM Güvenlik Konseyi’nin el atması gerekecek. Türkiye Roma Statüsünü, Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsünü kabul etmediği için normalde mahkeme önüne götürülemez. Böyle bir durum ancak BM Güvenlik Konseyi’nin kararı ile mümkündür.”

TEXIER KİMDİR?

Paris’te 15-16 Mart tarihlerinde Türk devletinin Kürtlere karşı yakın dönemde işlenen suçları işlemek için kurulan Daimi Halklar Mahkemesi’nde hakimler heyetine başkanlık etti. Texier aynı zamanda Daimi Halk Mahkemesi’nin başkan yardımcılığını yapıyor. Daha önce BM’nin ekonomik, sosyal ve kültürel haklar komitesine başkanlık yaptı. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu’na çalışıyor ve Le Monde Diplomatique dergisine yazıyor.

DAİMİ HALK MAHKEMESİ

Bir vicdan mahkemesi olan Daimi Halk Mahkemesi, ilk olarak 24 Haziran 1979’da Bologna’da kuruldu. Model olarak Bertrand Russel ve Jean-Paul Sartr’ın Vietnam’daki Amerikan suçlarını yargılamak için kurduğu Russel Mahkemesi’ni esas alıyor. Halk Mahkemesi, meşruiyetini halkların haklarına ilişkin farklı uluslararası kurumların kabul ettiği deklarasyonlara dayandırıyor. Halklara yönelik işlenen suçlar kapsamında hiçbir uluslararası yargı kurumunun yargılamadığı ve yeterli bağımsız-tarafsız güvence sağlamadığı durumlarda, Daimi Halk Mahkemesi meşru bir mahkeme olarak ortaya çıkıyor.

TÜRKİYE’YE İLİŞKİN HANGİ KARARLAR ALINDI

Türk devletinin suçlarına ilişkin yargılama 15-16 Mart tarihlerinde Paris’teki İş Borsası binasında gerçekleşti. Yüzlerce kişinin katıldığı duruşmaları yedi hakim yönetti. Mahkeme iki temel suçlama üzerinde durdu. Bunlardan birincisi, 1 Haziran 2015 ile 31 Aralık 2017 arasını kapsayan dönemde Kürt kentlerinde işlenen savaş suçları. İkincisi 2003’ten bu yana Türkiye’de veya yurtdışında Kürt hareketinin temsilcilerine, basın organlarına ve kurumlarına yönelik bombalı saldırılar, cinayetler veya alıkoymalar gibi devlet suçları.

Mahkemenin aldığı kararlar özetle şöyle: 

1-Türk devleti, Kürt halkının kimliği ve varlığını inkar ederek, Türk kimliğini dayatarak, Türk devleti otorisine karşı bir tehdit olarak değerlendirmesiyle ülkenin siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamına katılımını baskılayarak, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının inkarından sorumludur.

2-Olgusal detaylı kanıtların Mahkemeye sunulduğu, 1 Ocak 2015-1 Ocak 2017 arasını kapsayan dönemde, Türk devleti savaş suçları işlemiştir; Türkiye’de ve başta Fransa olmak üzere yurtdışında güvenlik güçleri ve gizli servislerin farklı grupları tarafından hedefli cinayetler, yargısız infazlar, zorla kayıplarla devlet suçu işlemiştir.

3-Türk Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle Anadolu’nun güney doğusundaki kentlerde işlenen savaş suçları ve devlet suçlarında doğrudan sorumluluk sahibidir. Türkiye’nin 2. Ordu Komutanı General Adem Huduti, askeri güçler, polis ve paramiliter milislerden kombine edilmiş operasyonların temel mimarı olarak, belirtilen suçlarda doğrudan sorumluluk taşıyor.”