Türkmen: Mültecilere değil, savaşa karşı olunmalı

500 bin Suriyelinin yaşadığı Antep’te durumu değerlendiren DİSK Tekstil İşçileri Sendikası bölge temsilcisi Mehmet Türkmen, mültecilere yönelik nefretin yüksek olduğunu ifade ederek, mültecilere değil savaşçı politikalara karşı olmak gerektiğini vurguladı

Antep, Suriyelilerin en yoğunlukta olduğu illerin başında geliyor. Aynı zamanda sınır kenti de olan Antep, resmi rakamlara göre 430 bin, kayıt dışına göre 500 bine yakın Suriyeliye ev sahipliği yapıyor.

İdlib’de yaşanan asker ölümlerinin ardından Edirne sınırına sevk edilen mülteci ve göçmenler, orada yaşanan insanlık dramı ve Suriyelilerin yoğun olduğu yerlerdeki linçler ile nefret söylemi giderek artıyor.

Bunların hepsi art arda gelirken DİSK Tekstil İşçileri Sendikası Antep bölge temsilcisi Mehmet Türkmen’e Antep’teki durumu sorduk.

'OLAY ÇIKMASA DA NEFRET SÖZ KONUSU'

Türkmen, öncelikle İdlib’de yaşananlardan sonra Antep'te de gerginlikler olduğunu ama beklendiği gibi yaşanmadığına dikkat çekiyor: “Daha fazla sıkıntı yaşanır diye düşünüyorduk ama sadece bir gün yaşandı olaylar, o da asker ölümlerinin hemen ertesinde bir mahallede çıktı. Orada Suriyeli birini bıçakladılar daha sonra 12 kişi, bu olay üzerine gözaltına alındı. Bir de Suriyeli esnafların yoğun olduğu bir İnönü Caddesi var, oradaki esnaf korkudan veya olay çıkmasından kaçınarak dükkânların açmadı. Ama elbette Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi buradaki Suriyeliler de tedirgin ve korkuyor. Dükkânlarını açmadılar, evlerinden çıkmadılar ne yazık ki. Ama ülke genelinde yaşanan Suriyelilere yönelik nefret, direkt olay olarak ortaya çıkmasa da hâkim düşünce olarak burada da var. Elbette bizim temas ettiğimiz, görüştüğümüz çevrelerde Suriye’ye yönelik bu ırkçı saldırılar ve tepkilere karşı bir eleştiri söz konusu. Böyle bir kesim de var ama genel anlamda Antep'te de Türkiye’dekinden farklı bir düşünce yok.”

'MESELE SADECE İDLİB DEĞİLDİ'

Türkmen İdlib’de yaşanan olayın hemen ertesinde şehir merkezinde küçük grupların “Kana Kan İntikam” sloganları ile provokatif yürüyüşler gerçekleştiğini de sözlerine ekliyor.

“Ama biz her gün işçilerle sohbet ediyoruz, karşılaşıyoruz ve bu fikirleri tartışıyoruz. Öte yandan İdlib'de Türkiye'nin varlığını, orada askerlerin ölümünü onaylayan, bunu destekleyen de çok az insan var. Yani aslında Suriyelilere verilen tepki, sadece o gün yaşanan olaylardan kaynaklı değil. Daha ziyade onları yıllardır ülkede yaşanan bütün kötülüğün kaynağı olarak görmekten ileri geliyor. Çünkü insanlar bütün suçu onlara yüklüyor yıllardır, bunun patlaması diyebiliriz. Bu olay onu açığa çıkarmış oldu. Yoksa birçok kişi ‘Ne işi var Türkiye askerinin İdlib'de ?’diye tepkiler veriyor. Ama bunu ne kadar sorgularlar sorgulasınlar Suriyelilere yönelik tepki hala geri bu noktada.”

'ANTEP’TEN YUNAN SINIRINA TOPLU GİDİŞ YOK'

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu her gün sınıra giden ve geçen mültecilerin sayısını paylaşıyor. Peki Antep gibi 500 bine yakın Suriyeliye ev sahipliği yapan bir şehirde yeni göçe dair veri var mı? Bu sorunun cevabını Mehmet Türkmen şöyle veriyor: “Açıkçası bizim çevremizden işçilerin tanıdığı, sadece bireysel olarak giden 2 kişi var. Bu olayı biraz araştırdık, terminalde tanıdığımız kişilerle bunu görüştük. Öyle batı illerindeki gibi araç tutup toplu otobüslerle gitme durumu ne Antep'te ne de Urfa'da yaşanmadı. Ben Urfa'ya da gidip geliyorum, orayı da araştırdım. Varsa da çok bireysel, kendileri araba tutup giden insanlar oluyor. Yoksa öyle toplu çıkışlar yaşanmadı henüz ya da yaşanmıyor. Açıkçası Antep'te yerel gazetecilik yapan bazı arkadaşlar Suriyelilerle konuşmuş bu durumu, ‘Gidecek misiniz?’ diye sormuşlar. Aldıkları cevap genelde ‘Zaten sınırda Yunan tarafı bırakmıyor, niye gidip orada rezil olalım’ şeklinde olmuş. Sadece ilk gün gitmeyi aklından geçirenler olmuş ama ikinci gün yaşananlar medyaya yansıyınca onlar da vazgeçmiş.”

'KARŞI OLMAMIZ GEREKEN SAVAŞ POLİTİKALARI'

Türkmen son olarak Türk hükümetinin Suriye politikalarını eleştirerek, mücadele edilmesi gerekenin mülteciler değil bu politikalar olduğunu vurguluyor: “Baştan beri Türkiye'nin Suriye'ye ilişkin politikaları hem Türkiyeli hem de Suriyeli işçiler arasında çok fazla tartışıldı. Erdoğan'ın ‘zalim Esad, halkına zulmediyor, Suriyeliler bizi davet etti’ söylemleri sadece birkaç gün içinde sınıra yığılan insanların düştüğü durumla boşa düştü. Güya Suriyelileri kurtarmak için gittik ama bugün sınırda Suriyelilerin yaşadığı ve Türkiye'nin sebep olduğu şey de ortada. İşçilerle de bunu tartışıyoruz sonuçta onlar da ‘Bizim askerimiz oraya gitti, onlar burada keyif çatıyor’ bakış açısına sahip. Ama biz şunu söylüyoruz her seferinde işçilere ‘Bir ülke gidip o ülkede savaşırken, savaştan kaçmış insanları sınıra bu şekilde sürer mi?’ Madem onları korumaya gitti, çoluk çocuk sırtında bebekle sınıra ölüme gönderir mi? Bu bile tek başına Suriye'deki kirli savaşın üstünü örtmek için yapılan bir yalan olduğunu ortaya çıkarıyor. Sosyal medyada Suriyeli bir gencin ‘Biz mi dedik gelin bizi kurtarın. Siz kendi çıkarlarınız için geldiniz’ demesine çok büyük bir tepki yağdı. Bu tepkinin asıl sebebi gerçeği bizzat bir Suriyelinin ağzından duymaktan kaynaklanıyor. Çünkü herkes biliyor ki biz Suriyeliler için falan orada değiliz. O yüzden bu söyleme bu kadar fazla tepki gösterildi. Çünkü Suriyeliler bizden yardım falan istemedi, Türkiye AKP'nin yayılmacı hırsları yüzünden, oradaki maldan pay kapmak için orada. Askerler de AKP'nin savaşı politikalarının kurbanı. O yüzden mesele Suriyelilere karşı olmak değil, hem Suriyelilere hem de bizlere bu savaş politikalarının sonuçlarını yaşatan iktidara karşı durabilmektir.”