Tursun: Polise bu yetkiler verildikçe cinayetler bitmez

Baran Tursun Vakfı Başkanı Mehmet Tursun, polis şiddetinin artmasının cezasızlık politikası ve polislere verilen aşırı yetkilerin yanı sıra sivil toplum örgütlerinin caydırıcı güç olmamasından kaynaklandığını belirtti.

Polis tarafından 2007’de İzmir’de dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülen oğlu Baran Tursun adına vakıf kuran Mehmet Tursun, giderek artan polis şiddetini ANF’ye değerlendirdi.

Türkiye’de polis şiddetinin artmasının arkasında cezasızlık politikası ve polislere verilen aşırı yetkiler olduğunu belirten Tursun, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda (PVSK) öngörü, takdir, makul şüphe gibi soyut kavramlar olduğu sürece de bu cinayetlerin işlenmeye devam edeceğine işaret etti. Polise verilen bu aşırı yetkiler nedeniyle Türkiye’de 2007-2020 yılları arasında 403 kişinin polis tarafından öldürüldüğüne dikkat çeken Tursun, bunlardan tek bir kişinin bile polise şiddet uyguladığına veya polisle silahlı çatışmaya girmediğini dile getirdi.

‘SOYUT KAVRAMLAR CEZASIZLIĞI GETİRİYOR’

PVSK’da yer alan bu soyut kavramların aynı zamanda mahkemelerde cezasızlığı da getirdiğini belirten Tursun, “Polis cinayeti işledikten sonra mahkemeye çıktığında, ‘Benim öngörüm bu yöndeydi. Ben yasada bana verilen öngörü, takdir ve makul şüphe yetkisini kullandım’ diyor ve olayın üstü kapatılıyor” dedi. Bu yasada verilen aşırı yetkilerle şiddete meyilli ve şiddet yanlısı olan polislerin iştahının kabartıldığını vurgulayan Tursun, böylece polis silahını çıkartıp ateş ettiği zaman “Ceza alacağım, meslekten menedileceğim” korkusunu yaşamadığını kaydetti.

‘OĞLUMU ÖLDÜREN POLİSLER DE GÖREVLERİNE DEVAM EDİYORLAR’

Bugün polis şiddetiyle öldürülen 403 kişinin davasına bakıldığında bu gerçeğin daha da somut bir şekilde görüldüğünü ifade eden Tursun, bu davalarda polislerin hemen hemen yüzde 99’un ya beraat ettiğine ya da sembolik para cezaları aldıklarına dikkat çekti. Bu 403 kişi arasında çocukların, kadınların, bebeklerin de olduğunu aktaran Tursun, kimsenin bu davalarda polislere hangi caydırıcı cezalar verildiğini doğru dürüst takip etmediğini belirtti.

Oğlunu öldüren polislere de sembolik cezalar verildiğini söyleyen Tursun, 2 yıl 1 ay ceza alan polislerin şu anda görevlerine devam ettiklerine dikkat çekti. Amed’de Kemal Korkut, İzmir’de Emrah Barlak cinayetlerinin kameralar önünde polis tarafından işlenmesine rağmen cezasızlık politikasının devam ettiğini hatırlatan Tursun, Emrah Barlak dosyasında 17 yıl hapis cezası alan polisin cezasının yargıtay tarafından “Takdir yetkisini kullanmıştır” şeklinde bozulduğunu ve beraat verildiğini belirtti.

‘SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ CAYDIRICI MUHALEFET YAPAMIYOR!’

Tursun, Türkiye’de polis şiddetinin sistematik hale gelmesinin bir nedeninin de ABD, Fransa, Yunanistan’dan farklı olarak Türkiye’de gereken toplumsal refleksin gösterilmemesi olduğuna da işaret etti.

Türkiye’de polis şiddetinin artmasının sivil toplum örgütlerinin caydırıcı bir muhalefet yapamamasından da kaynaklandığını belirten Tursun, şunları kaydetti: “Türkiye’de herhangi bir polis şiddeti olduğu zaman valiler, bakanlar ve resmi devlet kuruluşları hemen devreye giriyorlar, yalan yanlış demeçler veriyorlar ve cezasızlığın temelini oluşturuyorlar. İkincisi, sivil toplum örgütlerinin etkisiz oluşu. Yunanistan’da bir çocuk polis tarafından öldürülünce Yunanistan işçi sendikaları genel grev yaptı ve sivil toplum örgütleri de sendikalarla birlikte olup toplumsal refleks yarattılar. Bu refleks sonucunda da Yunanistan İçişleri Bakanı istifasını sundu. Fransa’da ve güncel olarak da Amerika’da aynı toplumsal refleks gösteriliyor. Sivil toplum örgütleri toplumsal bir güç dinamiği olarak ayağa kalktıklarında, haliyle toplumda da büyük bir destek meydana geliyor. Ancak Türkiye’de öyle bir şey yok. Sivil toplum örgütleri, sendikalar, partiler öncülük yapamayınca bir refleks oluşamıyor.”

‘HAZIRLADIĞIMIZ YASA TASLAĞI KABUL EDİLSEYDİ HİÇ KİMSE ÖLMEYECEKTİ’

Polis şiddetinin önlenmesi için Baran Tursun Vakfı olarak 4 yıl önce meclise polis şiddeti mağduru ailelerle birlikte yasa taslağı sunduklarını anlatan Tursun, Meclis İnsan Hakları Komisyonu ile toplantı yaptıklarını aktardı. Vakfın hukukçularının Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmelerini esas alarak, dünyadaki polis kanunlarını da inceleyerek bu yasa taslağını hazırladıklarını belirten Tursun, partilere verdikleri yasa taslağını HDP ve CHP’nin meclis başkanlığına sunduğunu söyledi. AKP’nin taslağı inceleme aşamasında olduğunu belirtmesine rağmen hâlâ bir adım atılmadığına dikkat çeken Tursun, şunları kaydetti: “Eğer vakıf olarak hazırladığımız bu taslak dikkate alınıp, kabul edilseydi, polis bir daha soyut kavramlara göre hiç kimseyi öldüremeyecekti. Polisin silah kullanması için karşı tarafın polisin canına kastetmesi gibi somut delilere dayanması şart olacaktı. Öldürse de cinayetten yargılanacaktı. Öyle ben kuşku duydum, öngörüm o yöndeydi, takdir kullandım gibi gerekçelerin arkasına sığınamayacaktı. Bu yasa taslağının gündeme alınması artık bir zorunluluk haline geldi.”