Tutsak gazetecilerin duruşması: Hakikate ve onurumuza sahip çıkacağız

Rehin tutulan gazetecilerin yargılandığı davanın duruşmasında, "Hakikate ve onurumuza sahip çıkacağız" mesajı verildi. Mahkeme, gazetecilik faaliyetleri ile suçlanan 9 MA ve JINNEWS muhabiri hakkında tahliye kararı verirken, duruşma 5 Temmuz’a ertelendi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 25 Ekim 2022'de gözaltına alındıktan sonra 29 Ekim’de tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever’in de aralarında bulunduğu 12 gazetecinin yargılandığı davanın ilk duruşması Ankara 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

MA Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Emrullah Acar, Hakan Yalçın ve Selman Gözelyüz, JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer, aynı soruşturma kapsamında 20 Mart 2023’te tutuklanan Gazeteci Hamdullah Bayram, tutuldukları Sincan Kapalı Cezaevi’nden salona getirildi. Duruşma salonuna getirilen gazeteciler, zafer işareti yaptı. Bu esnada salonda bulunanlar ise gazetecileri alkışladı. Tutuksuz yargılanan Zemo Ağgöz ve Mehmet Günhan da duruşma salonunda bulundu.
Duruşmayı, gazetecilerin aile ve yakınları, gazeteci Hüseyin Aykol, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Özgür Öğret, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Yöneticisi Cuma Daş, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Ankara Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi temsilcilerinin yanı sıra ve çok sayıda kişi izledi.

'VİCDAN VE İLKE MESELESİ...'

Avukat Özgür Erol, Öznur Değer ve Emrullah Acar’ın “Kürtçe savunma” yapma talebinin olduğunu paylaştı. Mahkeme başkanı, kafasında bir “kurgu” yaptığını, ilk olarak MA Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever’den savunma alacağını söyledi. Ancak avukatların ısrarı üzerine mahkeme talebi kabul etti. Duruşmada ilk olarak savunma yapan Öznur Değer, kendini Kürt, kadın ve gazeteci kimliği ile tanımladığını ve bu kimlikler nedeniyle şu anda duruşma salonunda olduğunu ve bu kimlikler nedeniyle Kürtçe savunma yaptığını söyledi.
Mahkeme başkanı, bu esnada Değer’in sözünü keserek, “Kendi isteğinle mi Kürtçe savunma yapıyorsun” demesi dikkat çekti. Değer, mahkeme başkanına, ana dili ile savunma yapmak istediğini dile getirerek, tepki gösterdi.
Değer, “Gazetecilik bir sorgulama uğraşıdır. Kendini, toplumu ve evreni sorguluma ile gazeteciliğe yöneldim. Gazeteciler, gazetecilik tarihin yazımının bir halkasıdır. Bizler yazdıkça tarih yazılır. Halka, halkı ilgilendiren konularda bilgi veriyoruz. 11 ay içinde 33 Kürt gazeteci bu nedenle tutuklandı. Onlar için de soruyorum? Neden tutuklular? (...) Kadınların, çocukların sesi duyulmuyor. Bunları esas aldım ve tüm dünyaya yaymak istedim. Bu benim için vicdan ve ilke meselesidir. Bu nedenle bir Kürt, kadın ve gazeteci olarak karşınızdayım” diye belirtti.

TECAVÜZ VE KATLİAMLARA DİKKAT ÇEKTİ

İsmail Ağa Cemaatinde yer alan Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki çocuğunu evlendirmesine dikkat çektiği esnada mahkeme başkanı, Değer’in sözünü keserek, MA ve JINNEWS’in “örgüt” ile bir bağının olup olmadığı yönünde savunma yapmasını istedi. Değer, mahkeme başkanına “sözünü” kesmesi nedeniyle tepki gösterdi. Değer, anlatımlarına dikkat  çekerek, bu nedenlerden ötürü JINNEWS’te çalıştığını dile getirdi. Musa Orhan tarafından tecavüze uğrayan İpek Er’e işaret eden Değer, “İpek Er, sıradan bir kadın değildir. Kürt bir kadındır. Onun karşısında kim var? Bir asker var. Musa Orhan nedeniyle yaşamına son verdi. Er, bütün kadınlara miras bıraktı. Bu miras neydi? Haykırışıydı. Yaşamını yitirmeden önce kadınlara seslendi ve haklarının savunmasını istedi. Mücadelesinin yerde bırakılmamasını ve hesap sorulmasını istedi” diye kaydetti.

'İYİ Kİ JINNEWS VAR'

Değer, "İyi ki JINNEWS var. Bu cümle nedeniyle de yargılanıyorum. Onun için tekrar ediyorum ve altını çiziyorum” dedi.
Değer, şunları söyledi: “JINNEWS’in tüm çalışanları kadındır. Bu nedenle alternatif bir yaşamdır. Bu nedenle de bugün burada yazıyorum. Bu yüzden de başım diktir.”

'POLİS İŞKENCE YAPTI'

Değer, gözaltına alındıkları sırada polisin kendilerine işkence uygulandığını ve bunu da anlatmak istediğini söylemesi üzerine mahkeme başkanının, “Çok uzatma ama. Başka bir soruşturma konusu” demesi dikkat çekti. Değer, mahkeme başkanına tekrar tepki göstererek, “İşkenceyi anlatacağım. Bunun tarihe geçmesini istiyorum. Bize baş eğdirmek istediler ancak baş eğdiremediler. Arkadaşlarımız onların kurgularını, mizansenlerini de boşa çıkardı” diye kaydetti. Değer, kendisine işkence yapan polisin hazırladığı fezlekenin iddianameye dönüştüğünü ve şu anda bu iddianame nedeniyle yargılanmak istendiğini dile getirdi.

İDDİANAMEDEKİ YALANLARI AÇIKLADI

İddianamedeki detaylara da değinen Değer, savcının kendisine yönelik suçlamalarda banka kartının kullanmadığına dair iddia da bulunduğunu ve bu şekilde ise “örgüt gizliğini korumaya çalıştığı” şeklinde yer aldığını dile getirdi. Değer, banka kartının olduğunu söyledi. İddianamede MA muhabiri olarak gösterildiğini ve ev adresinin de olmadığı yönünde ifadelerinin yer aldığına dikkat çeken Değer, bu ifadelerin de doğruluğunun olmadığını ve savcının aleyhlerine delil üretmek için büyük çaba gösterdiğini ifade etti. MASAK raporundaki “tespitlere” de değinen Değer, kendisine gönderilen 300 TL ile suçlandığını dile getirdi. Değer, “Bu para bana gönderildiği sırada ben cezaevindeydim. Ancak savcı bu parayı dışarıda çektiğimi söylüyor” diyerek, savcının hazırladığı iddianamelerdeki çelişkilere dikkat çekti.

KÜRTÇE DÜŞMANLIĞI

Değer, iddianamede yer alan ve aleyhlerinde beyanda bulunan “gizli” tanıklara dikkat çekti ve bu beyanları kabul etmediğini kaydetti. Birgün gazetesinde yer bir habere de dikkat çeken Değer, “muhbirlik” faaliyeti için devletin para verdiği ve bu şekilde insanların birbirleri hakkında ifade vermeye zorlandığına, bu bağlamda devletin 12 milyon 390 bin 551 TL para dağıttığına dikkat çekti. Bu sırada mahkeme başkanı Değer’e, “Yanlış çevirdiğini düşünüyorsan Türkçe çevirebilirsin!” demesi dikkat çekti. Değer, savunmasına Kürtçe devam etti.
Kullandığı “Kurdistan” ifadesinin de iddianamede yer aldığını dile getiren Değer, kendisinin de Kurdistanlı olduğunu kaydetti.
Değer, "Sanal medyada 21 Şubat’ta kutlanan Anadil Bayramı’nda ‘Anadil yaşatılmalıdır’ paylaşımı suç olarak lanse edilmiş" diye ekledi.

ÇIPLAK ARAMA İŞKENCESİ

Çıplak aramaya dair yaptığı haberinin de iddianamede yer aldığını belirten Değer, cezaevinde kendisinin çıplak aramaya maruz kaldığını ve bu uygulamanın hâlâ var olduğunu belirtti.
Yargılanan gazeteci arkadaşları ile aralarındaki para transferinin ve aldığı uçak biletleri üzerinden de suçlandığını dile getiren Değer, bu uçuşları haber için yaptığını ve suçlama konusu yapılamayacağını söyledi.  Değer, “Haber neredeyse gazeteci de oradadır” dedi.
Gazetecilerin avukatı Resul Temur söz aldı. Gazetecilerin 7 aydır tutsak olduğuna dikkat çeken Temur, mahkeme başkanının savunmaya müdahale ettiğini belirtti. Temur, mahkeme başkanının duruşmanın 17.30’da biteceğine dair aktarımına itiraz etti.
Temur, savunmaların uzun sürdüğünü ve savunmaların bitene kadar duruşmanın sürmesini istedi. Mahkeme, Temur’un talebini reddetti. Mahkeme başkanı, “10-12 kişinin savunması bu saate kadar biter” dedi. Temur, gazeteci Zemo Ağgöz’ün bebeği olduğunu ve bu duruşmadan vareste bulunmasını istedi. Mahkeme, Temur’un talebini kabul etti.

'ONURSUZLUĞU REDDETTİK'

Tutsak Gazeteci Emrullah Acar, Kürtçe savunma yaptı. Mezopotamya Ajansı’nda (MA) Kürtçe haberler yaptığını dile getiren Acar, Özgür Basın çalışanlarına dönük baskıya değindi. MA'da çalışmasını “Çünkü MA gerçekleri yazıyor, savunuyor. Hakikati çarpıtmıyor” şeklinde savunan Acar, "Adresimiz, çalıştığımız yer belidir. Biz gazeteciyiz. Ancak polis bize başka bir gözle bakıyor. Defalarca ajanlık dayatmasına maruz kaldık. Ancak bu onursuzluğu reddettik" diye kaydetti.
İddianamede 7 haberin yer aldığını ve bu haberlerin suç olmadığını kaydeden Acar, gizli tanığın "Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nden (DFG) eğitim aldı" iddiasına değindi. Acar, derneğin gazetecilerin üye olduğu dernek olduğunu söyledi. İddianamede “para” üzerinden de suçlandığını dile getiren Acar, “Yaptığımız haberlerin karşılığını alıyoruz. Bu suç değildir. İddianamede sanki çalışmıyoruz da bize para gönderiliyor şeklinde lanse edilmiş" dedi.
Acar, iddianamede cezaevine mektup gönderdiğine dair suçlamanın da olduğuna işaret ederek, "Bu mektup dosyada yok. Neden yok? İçinde ne yer alıyor” diye sordu.

'KÜRT SORUNUNU YAZMAMIZ İSTENMİYOR'

Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever de savunma yaptı. Yurtsever, "Bu saçma sapan iddialar, cevap vermeye dahi değer değil. Zaten iddianame gazeteci olduğumuzu ispatlamış. Çalıştığımız MA illegalize ediliyor. Bu ajans vergi ödüyor. Bu vergiyi alan da suçlu olmuş olmuyor mu” dedi.
Gazeteciler olarak toplumun sorunlarını dile getirdiklerini söyleyen Yurtsever, “Gazeteci toplumun vicdanıdır. İktidarın belirlediği sınırları geçmemek değildir. Biz kamu adına haber yapıyoruz ve burada vicdan da devreye girer. Din, dil, ırk gözetmeksizin haber yapıyoruz. MA da bu konuda alternatiftir ve resmi bir ajanstır. Bizden de MA’dan da suç çıkartamazsınız” diye kaydetti.
İddianamede 5 haberinin suçlama konusu yapıldığını dile getiren Yurtsever, “Kürt sorunu ile ilgili yaptığımız haberler konulmuş. Cezaevinde yaşanan açlık grevleri, ihlaller ve ırkçılığı teşhir eden belirli haberler konulmuş. Bunlar üzerinden kriminalize edilmek isteniyoruz. Kürt sorunu bu ülkenin kırmızı çizgisidir. Bunu işlememizi istemiyorlar. ‘Bu sorunu görmeyeceksiniz’ diyorlar. Kürt sorunu bu ülkenin temel gündemlerinden biridir. Bunu yazıyoruz, yazmaya devam edeceğiz. Bütün yönleri ile işliyoruz. Kanuna göre de basın özgürdür. Eleştirme, yorumlama ve haber yapma ile yayma hakkımız vardır. Kürt sorunu bağlamında yaşanan her şeyin toplum tarafından bilinmesi lazım. Toplum yaşanan ihlalleri bilmiyor. İktidar bir sınır çizmiş ve bu sınır içinde haber yapmamızı istiyor. Bunu yapan basın da var. Ancak biz bunu yapmıyoruz. Bunu yapmadığımız için yargılanıyoruz” diye konuştu.

TUHAF SUÇLAMALAR

Mahkeme başkanının AKP tarafından kullanılan birkaç aileyi kastederek “Diyarbakır aileleri ile ilgili bir haber yaptınız mı” diye sorması da dikkat çekti.
Yurtsever, annesine ait banka kartını kullanması ve ikametgah adresinde oturmadığı için de suçlandığını da dile getirdi.
Mahkeme başkanı, MA İmtiyaz Sahibi Ferhat Çelik’i, MA’nın işleyişini, MA’nın kaç abonesi olduğunu, Medya Haber TV’de yayımlanan programları da sordu.
Mahkeme başkanının “KYK borcunu ödememenin örgütsel bir nedeni var mı?” ve “Tutuklu ve hükümlülere neden ‘tutsak’ diyorsunuz” sorularını yöneltmesi de dikkat çekti.
Yurtsever, “Özgür Basın hakikati savunuyor ve bu hakikati yaymaktan asla taviz vermeyeceğiz” dedi.

AJANLIK DAYATMASI

Tutuklu MA muhabiri Deniz Nazlım, "Bana 'örgüt üyesi’ değilsin, isim ver, seni bırakalım’ denildi. Beni 24 saat boyunca takip etmeleri iyi bir şey. En azından ne yaptığımı da çok iyi öğrenmişlerdir” diye konuştu.
Gizli tanık anlatımlarına dikkat çeken Nazlım, Ankara’da haber şefi olduğunu ve bunun suçlama konusu yapıldığını söyledi.
“Görülmüştür” mührünün yer aldığı bir kitabın gözaltı sırasında evinden alındığını ve suçlama konusu yapıldığını, bu kitap üzerinden kendisine “kuryelik” iddiasının yöneltildiğini dile getiren Nazlım, “Bu kitabı onaylayan cezaevidir. Dışarı getiren ise PTT’dir. Ben burada nasıl kurye olmuş oluyorum" dedi.

'GÖZALTINDA İŞKENCE YAPTILAR'

Tutsak MA Muhabiri Berivan Altan, iddianamede 5 haberine yer verildiğini, bunlardan birinin ırkçı saldırı, birinin anadil, diğerlerinin ise tecride dair haberler olduğunu aktardı.
Mahkeme başkanı, Altan’a MA ile sözleşmesinin olup olmadığını sordu. Ayrıca mahkeme başkanı, “ANKA daha fazla para verse haberlerini oraya göndermez misin” diye sordu.
TV’lere yaptığı aktarımlar, yaptıkları haber ve röportajlarının suçlama konusu yapıldığını dile getiren Altan, “Emniyetten pasaport alıp yurtdışına gitmişim ve bu suçlama konusu yapılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Gazetecilik kimliğim suç olarak gösteriliyor” dedi.  
Altan, gözaltına alınıp tutuklandığı esnada aynı şekilde işkenceye maruz kaldığını ve polislerin bu işkence öncesi yeni elbiseler giydiğini, kameralar açtığını dile getirdi. Altan, “Ben Kürtlere dair, ekolojiye dair yaşanan katliamlara dair haber takibi yaptım. Ancak bugün kriminalize ediliyor. Para alarak gazetecilik yapıyoruz, ancak ‘para alıyorlar ancak gazetecilik yapmıyorlar’ deniliyor” diye kaydetti.

'TUTUKLANMA SÜRECİMİZ TESADÜF DEĞİL'

Duruşma Ceylan Şahinli, Selman Gözelyüz ve Habibe Eren’in savunmasıyla devam etti.
Gazetecilerin Türkiye tarihinin en kritik seçimleri öncesi tutuklanmasının tesadüf olmadığını aktaran Şahinli, “Mesleğimin etik ve ahlaki ölçütlerini göz önünde bulunduruyorum, bir yandan da ‘Barış Gazeteciliği olarak tanımlanan gazeteciliği yapmaya çalışıyorum” dedi.

'HDP HABERİ YAPMAKLA SUÇLANIYORUZ'

Selman Gözelyüz de, “HDP kapatılmak isteniyor, her gün baskı ve gözaltı ile karşı karşıya geliyor. Eşbaşkanları ve kazandığı belediye başkanları gözaltına alınıp tutuklanıyor. Bunların haber değeri yok mu? Bunları haber olarak görmeyen biri gazeteciyim demesin” dedi.  
Mahkeme başkanının “PKK üyesi misin?” diye sorması dikkat çekti. PKK üyesi olmadığını ve savcının aksini ispatlama ile yükümlü olduğunu ancak buna dair herhangi bir delil sunmadığını da ifade etti.

'KADINLARI KATLEDENLER DIŞARIDA, CİNAYETLERİ YAZANLAR İÇERİDE'

JINNEWS Editörü Habibe Eren ise "Kadın alanında yaptığımız haberlerde en çok karşılaştığımız durumlardan bir tanesi cezasızlıktı. Kadınları katledenler dışarıda geziyorken biz gazetecilik yaptığımız için yargılanıyoruz" dedi.
JINNEWS’e yönelik suçlamalara da tepki gösteren Eren, medyanın kadınları “magazin” objesi olarak ele aldığını ve buna karşı olarak JINNEWS’in var olduğunu dile getirdi. Mahkeme başkanının bu sırada, “Bu da cinsiyetçilik olmuyor mu?” diye sorması dikkat çekti.

'BAŞIMA SİLAH DAYADILAR'

Duruşma Hakan Yalçın ve Hamdullah Bayram’ın savunmasıyla devam etti.
MA Muhabiri Hakan Yalçın savunma yaptı. “Türkiye ne zaman seçime gitse, gazetecilerin yargılandığı ve adliyelere gidip geldiğini görüyoruz. Türkiye’de yine bir seçime giderken 11 ayda 34 gazeteci tutuklandı” dedi.
Yalçın, şöyle devam etti: “Kaldığımız cezaevi ağırlaştırılmış müebbetlik. Burada tekli hücrelerde kalıyoruz. Cezaevine giren ilk tutuklularız, diğerleri hükümlülerdi. Bu şekilde bir gazetecinin bir gece yarısı alınıp, tutuklanması ve cezaevine götürülmesi başka hangi ülkede olur... Van’dan gözaltına alınarak buraya getirildim. Ankara TEM beni araca koyarken, başıma silah dayadı. Esenboğa’dan emniyete getirilene kadar türlü hakaretlere maruz kaldım" dedi.
Yalçın, "Bazılarımıza ‘niye para alıyorsun’ diye sorulmuş, bana da ‘niye az para alıyorsun’ diye soruldu" diye belirtti.
Daha sonra Hamdullah Bayram söz alarak savunmasına başladı. Musa Anter’in katledilmesinin ardından gazeteciliğe merak duyduğunu ifade eden Bayram, “Bu nedenle gazeteci dağıtımcılığına başladım” dedi. Hakkındaki benzer soruşturmaların sonuçsuz kaldığını dile getiren Bayram, “Bana ait olmayan adresler benim adresim gibi kabul edildi ve buradan alınan delilleri kabul etmiyorum” diye belirtti.

Mahkeme başkanı, gazeteci Bayram’ın Riha’daki dosyalarının birleştirilmesi yönünde değerlendirme yapacağını aktardı. Bayram’ın savunmasının ardından tutsak gazetecilerin savunmaları son bulurken, gizli tanık K8Ç4B3L1T5’in bir sonraki celse dinlenmesine karar verildi. Avukatlar, tutuk inceleme aşamasının uzamaması adına gizli tanığın bu celse dinlenmesini talep etti.

Sonrasında söz alan tutuksuz yargılanan Gazeteci Mehmet Günhan, “Görülmeyeni görünür kılmak adına MA’da çalıştım. Çalıştığım süre boyunca buradaki arkadaşlarımla çalıştığım için gurur duyuyorum” dedi.

‘DEVLET REKLAMCILIĞI YAPMADIKLARI İÇİ BURADALAR’

Mahkeme, iddia makamının mütalaasını sunmasıyla devam etti. İddia makamı, delillerin karartılma ve kaçma şüphesi, gizli tanığın henüz dinlenilmemiş olması gerekçeleriyle gazetecilerin tutukluluk hallerinin devamını talep etti.

Sonrasında avukat Resul Temur söz alarak iddia makamının kolluk ile birlikte gazetecileri tanımlamaya çalıştığına dikkat çekti. Temur, “Hiçbir savcının ‘sözde’ ibaresini eğitim olarak aldığına inanmıyoruz. Bunu politik mecra içerisinde yapıyor. Bu dosyanın hukuki saiklerle hazırlandığının temel delillerinden biri” dedi.

Örnek bir sansür dosyası ile karşı karşıya olduklarını dile getiren Temur, “Devlet reklamcılığı yapmamış oldukları için buradalar. Gerçeği ortaya çıkarabilmek için karşı tarafa geçip devlete bakmak gerekiyor. Bu gazetecilerin yaptıkları da budur. Kürt basını, devlet reklamcılığından sıyrıldığı için 40 senedir Özgür Basın ekolünde yer alıyor” sözlerine yer verdi.

KÖK DOSYANIN DOSYA ARASINA ALINMASI TALEBİ

Soruşturmanın başlangıç noktasının belirsiz olduğunu ifade eden Temur, “Kök dosyanın bir bütünen dosya arasına alınmasını istiyoruz. Kök dosya içerisinde yer alan birilerinin gizli tanığa dönmüş olabileceğini de düşünüyoruz. Dosya bizim hesaplarımıza göre herhangi bir delil elde edilmeden yürümüş. Bir tek CMK.135 kapsamındaki dinlemeler var, gizli tanık üretinceye kadar. Neden üretildi bilmiyoruz” diye sordu.

SÜRELİ YAYINLARDA MUHAKEME ŞARTI

Temur, “Mezopotamya Ajansı 80 çalışanıyla yola devam ediyor. 12 çalışanı da tutuklu. 28 çalışanıyla ile de haber ve telif hakkı kapsamında çalışmalarına devam ediyor. Bu 13 kişiyle bu insanlar arasındaki fark neydi? Basın Kanunu kapsamında haber ajansları süreli yayın olarak tanımlanmış durumda. Süreli haber olan internet haberciliğinin de yargılanma biçimi Basın Kanunu’nda tanımlanmış. Süreli yayınlarda bir muhakeme şartı var. Haberin yayınlanması tarihinden itibaren 4 ay içerisinde iddianame hazırlamadığınız sürece bu şartı kaçırmış oluyorsunuz. 4 ayın sonrasında hiç kimseye bir suçlama söz konusu olamaz” bilgisini verdi.

Gazetecilerin dosyaya şüpheli olarak alınmasının bile cezai sorumluluk açısından makul olmadığını vurgulayan Temur, “Bir konunun haber değeri taşıması için üç temel ögeyi barındırması gerekiyor. Güncelliği, gerçekliği ve ölçülülüğü. Müvekkiller tecride dair haber yapıyorsa somut olarak tecrit varsa bu haber gerçektir. Bu haberi MA ve JINNEWS’in editöryal tercihlerinden dolayı yargılamak mümkün değildir” dedi.

‘SAVCININ VE KOLLUĞUN YORUMU’

MA’nın sitesinden totalde 124 bin haberin yayınlandığını söyleyen Temur, “Siz ise 130-150 arası haber almışsınız. Bu haberler rahatsız etti diye gazetecileri cezalandırmak istiyorsunuz. Bir kısmını anonim haber olarak görüyorsunuz. Anonim haber diye bir şey yoktur, haber merkezi mahreçli haberler var. Gazetecinin kendi çabasıyla ürettiği bir haber olduğunda haber kendi ismiyle haberin girdiği şehrin mahreciyle verilir. Kendini gizleme durumu yok. Bunlar kolluğun ve savcının yorumudur” diye konuştu.

Gazetecilerin Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nde (DFG) illegal eğitim aldıklarına dair iddialara yanıt veren Temur, “Herkese açık aleni bir eğitim veriliyor. Ben de basın özgürlüğüne dair stajyer gazetecilere bilgimi paylaşırım. Bu örgüt üyesi olduğuma mı delalet?” diye sordu ve müvekkillerinin tahliyesini talep etti.

Sonrasında beyanda bulunan Şevin Kaya, dava avukatları olarak savunma haklarının kısıtlanması nedeniyle bu haktan feragat ettiklerini aktardı. Kaya, tüm yargılananların tahliyesini talep etti. Duruşmaya verilen aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme, MA Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Deniz Nazlım, Selman Gözelyüz, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli, Hakan Yalçın ve Berivan Altan hakkında tahliye kararı verdi. Mahkeme, Hamdullah Bayram hakkında tutukluluk halinin devamına karar verdi. Mahkeme, dinlenmeyen gizli ve açık tanıkların yanı sıra MA İmtiyaz Sahibi Ferhat Çelik’in de tanık sıfatıyla gelecek celse dinleme kararı verdi.

5 TEMMUZ'A ERTELENDİ

Mahkeme Ma ve Jinnews ile ilgili bir soruşturma olup olmadığının da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sorulmasını kararlaştırarak, duruşmayı 5 Temmuz’a erteledi.