Wallström: Türkiye'de OHAL muhalefetin kampanyasını zorlaştırıyor

24 Haziran'da Türkiye'de uluslararası standartlara uygun adil ve özgür seçim beklentisi içinde olduklarını söyleyen Wallström, ancak OHAL'ın muhalefet partileri ve cumhurbaşkanı adayların eşit koşullarda kampanya yürütmelerini zorlaştırdığını belirtti.

İsveç Dışişleri Bakanı Margot Wallström, 24 Haziran'da Türkiye'de uluslararası standartlara uygun adil ve özgür seçim yapılması beklentisi içinde olduklarını ancak ülkedeki OHAL'ın muhalefet partileri ve cumhurbaşkanı adayların eşit koşullarda kampanya yürütmelerini zorlaştırdığını söyledi.

Sol Parti Milletvekili Amineh Kakabaveh'in parlamentoda kendisine yönelttiği soruları yanıtlayan Wallström, 24 Haziran'da yapılacak seçimlerden Efrîn işgaline, İsveç'in Türkiye'ye silah satışından PKK'nin “terör örgütleri listesinden” çıkartılmasına kadar birçok konu hakkında açıklamalarda bulundu.

Wallström, Selahattin Demirtaş ve HDP milletvekillerinin serbest bırakılmaları için İsveç'in yaptığı girişimleri de anlattı.

DEMİRTAŞ VE YÜKSEKDAĞ'IN SERBEST BIRAKILMALARINI TALEP ETTİK

Kakabaveh gibi kendisinin de Ortadoğu'daki gelişmelerden özellikle de Suriye ve Türkiye'de insan hakları, demokrasi ve hukuk devletinin ilkeleri alanlarındaki kötüleşmelerden kaygı duyduğunu ve muhalefetteki politikacılar, gazeteciler, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri üzerindeki baskılara dikkat çektiklerini söyledi.

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın tutuklanmasından hemen sonra serbest bırakılmalarını talep ettiklerini, Ankara'daki İsveçli yetkililerin Demirtaş ve Yüksekdağ'ın duruşmalarına katılarak gelişmeleri yakından izlediklerini belirtti. Konuyu Türkiyeli yetkililerle yaptıkları ikili görüşmelerde gündeme getirdiklerini söyledi.

EFRÎN'DE OLANLAR KABUL EDİLEMEZ

Türkiye'nin Efrîn'e yönelik operasyonuna başından beri karşı çıktıklarını ve konuyu Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler'in gündemine taşıdıklarını söyleyen Wallström, BM Güvenlik Konseyi'nin 2401 sayılı ateşkesi içeren kararı almasında İsveç'in önemli bir rol oynadığını belirterek “Efrîn'de olanlar, yağma ve insanların topraklarından sürülmesi kabul edilemez. Biz tüm bunları kınadık” dedi.

İsveç'te yaşayan Türk vatandaşlarına yönelik tehditlere de değinen Wallström, İsveç Güvenlik Polisi'nin casusluk çalışmalarını engellemek için çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi.

Kakabebeh'in PKK'nin “terör örgütleri listesi”nden çıkarılması için İsveç'in girişimde bulunup bulunmayacağı sorusunu da yanıtlayan Wallström, ”En önemli sorunun Türk devletini yeniden barış görüşmelerine başlamaya ikna etmek olduğunu ve İsveç'in konuyu Türk yetkililerle yapılan görüşmeler ve Avrupa Birliği'nde gündeme getirdiğini söyledi.

Türkiye'deki terörle mücadele yasalarının siyasi muhaliflere karşı kullanılmasından kaygı duyduklarını, Avrupa Birliği ve Türkiye arasında sürdürülen teröre karşı mücadele toplantılarında ele aldıklarını belirtti.

İsveç'in Türkiye'ye yaptığı silah satışlarıyla ilgili sorunun muhatabının kendisi değil Adalet ve İçişleri Bakanı Morgan Johansson olduğunu öne süren Wallström, İsveç'in en katı silah ihraç kurallarına sahip olduğunu ve silah satışlarını düzenleyen yönetmenliklerin daha da katılaştırıldığını iddia etti.

Bakanın görüşlerini açıklamasından sonra söz alan Amineh Kakabaveh, “Bugün ne yazık ki Türkiye sadece Kürtler için değil tüm muhalifler için büyük bir cezaevidir” dedi.

PKK'NİN “TERÖR ÖRGÜTLERİ LİSTESİNDEN” ÇIKARILMASI ÖNEMLİ

Türk devletinin önce Amed ve Kürdistan'ın diğer yerleşim birimlerinde yıkımlar yaptığını ardından Rojava ve Efrîn'e saldırdığını hatırlatan Kakabaveh, “Şimdi Türkiye'yi protesto edenler ve seslerini yükseltenler terörist olmakla suçlanıyor. Bu nedenle PKK'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması önemli. Aynı örgütle Türkiye 2015 yılına kadar müzakere masasında oturdu” dedi.

Kürtlerin sorunlarının çözülmesi ve muhalefete yönelik terörist damgasının kaldırılmasının ilk adımının PKK'nin terör örgütleri listesinden çıkarılması olduğunu söyleyen Kakabaveh, Dışişleri Bakanı'na Selahattin Demirtaş ve diğer siyasi tutsakların serbest bırakılmaları için ne yapmayı düşündüğü sorusunu yöneltti.

Demirtaş ve Yüksekdağ'ın tutuklanmalarının bu kişilere yönelik özel uygulamalar olmadığını ve HDP'ye yönelik uzun bir süredir devam eden baskıların bir parçası olduğu değerlendirmesini yapan Wallström, “Bundan dolayı büyükelçi ve konsoloslarımızın tutuklu HDP liderlerinin duruşmalarına katılmaları ve dayanışma göstermemiz önemli” şeklinde konuştu.