Yönetim demokrasi güçlerine geçmiştir

Kürtler sadece Kürdistan’da değil, metropollerde de yapılan zulüm ve baskılara hayır demişlerdir.

16 Nisan referandum sonuçlarını AKP iktidarının sonunun başlangıcı gibi görmek yanlış olmayacaktır. İktidarını bu referandumla Kürtlere karşı yürütülen soykırım savaşının yönetimi olmaya bağlayan AKP iktidarı, Kürdistan’da da, Türkiye genelinde de büyük kaybetmiştir. Tayyip Erdoğan “doğu ve Güneydoğu’da oylarımız arttı” diyerek iktidarını kurtarmaya çalışsa da sanal ve yalan zaferler yaratılamaz; çünkü güneş balçıkla sıvanamaz. Tüm ağır baskılara ve referandumda yapılan hilelere rağmen Kürt halkı soykırım yönetimi referandumuna onay vermeyeceğini net biçimde ortaya koymuştur. Bu tutumla Kürt’ün özgür ve demokratik yaşam iradesinin kırılamayacağını, aksine soykırımcı sömürgeciliğin iradesini kıracağını ilan etmiştir. Baskı ne olursa olsun özgürlüğün kazanacağı gösterilmiştir.

Kürtler sadece Kürdistan’da değil, metropollerde de yapılan zulüm ve baskılara hayır demişlerdir. Kürtler ve Aleviler yoğun yaşadıkları metropollerde referandumda hayır diyerek hayır cephesinin zafer kazanmasını sağlamışlardır. Evet sandıkta kaybetmiştir. Ancak Yüksek Seçim Kurulu müdahale ederek yapılan hileleri geçerli sayıp evetleri yüzde 51’e çıkarmıştır.

Bu referandum sonuçları demokrasi güçlerinin zaferidir. Kürtler ve Türkiye halkları bu referandumla diktatörlüğün geleceğini çok iyi görmüştür. Ortak bir demokrasi ittifakı ve cephesi kurulmamış olsa da faşizme karşı ortak tutum bu zaferi getirmiştir. Aslında AKP-MHP faşist iktidarı söylemleri, tutumları ve pratikleriyle halkların demokratik reflekslerini güçlendirmiştir. Çünkü halklarımız faşizmin ve demokrasi karşıtlığının ne olduğunu AKP-MHP iktidarının pratiğinde görmüşlerdir. AKP-MHP iktidarı, demokrasi güçlerinin fiili olarak bir araya gelmesini sağlamıştır. Öyle bir faşist iktidar dayatması içinde olmuşlardır ki, on yıllardır bir araya gelemeyen demokrasi güçlerini ortak tutum takınmaya sevk etmiştir. Bu yönüyle Türkiye için hayırlı bir iş yapmışlardır.

Demokrasi güçleri fiili olarak hareket ettiklerinde bu düzeyde bir başarı kazanıyorlarsa, demokrasi ittifakı ve ortak platformlar oluşturulduğunda başarı tabii ki daha da büyük olacaktır. 16 Nisan, Türkiye tarihine bir dönüm noktası olarak geçecektir. Türkiye’de ve Kürdistan’da on yıllara dayalı demokrasi mücadelesi ve bunun yarattığı demokratik toplumsal birikim bu referandumda varlığını ortaya koymuştur. Demokrasi güçleri Kürdistan başta olmak üzere Türkiye’nin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamını belirleyen bölgelerde ve büyük şehirlerde ağırlığını ortaya koymuşsa, Türkiye’nin geleceğini demokrasi güçlerinin belirleyeceği açıkça ortaya çıkmıştır.

Belki İstanbul’daki, İzmir’deki, Ankara’daki, Mersin’deki, Diyarbakır, Van ve Mardin’deki oy da Yozgat, Sinop, Sivas ve Çankırı’daki oy değil midir denilebilir. Sayı olarak eşit olsa da siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak eşit ağırlıkta olduğu söylenemez. Son zamanlarda kullanılan deyimle hayırların yüksek çıktığı yerlerin özgül ağırlığı farklıdır. Türkiye’nin istikametini Kürdistan ve Türkiye’de hayır oyunun yüksek çıktığı bölgeler ve şehirler belirlemektedir. Bu açıdan bu referandumdaki sonuç çok önemsenmelidir. Hayır bloku şimdiden evet bloku karşısında geleceği kazanmıştır.

Orta Anadolu ve Karadeniz’deki toplumsal yaşam hala devletin çok fazla etkisindedir. Devlet baba zihniyeti hala aşılmamıştır. Buraların eşrafı ve ileri gelenleri her zaman ağırlıklı olarak iktidara yakın durmuştur. Öte yandan buralarda dinamik bir ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal yaşam yoktur. Devlet ideolojisi temelinde bir şovenizm kışkırtılmıştır. Siyasi ve toplumsal bilincin zayıf olduğu bu yerlerde iktidarın propagandaları daha fazla etkili olmaktadır. Ancak buralar Türkiye’nin siyasi yaşamına fazla etkide bulunma kapasitesine sahip değildir. Bu açıdan referandumda hayır çıkan şehirleri kaybetmiş bir siyasi iktidar uzun süre ayakta kalamaz. Hayır diyen toplumsal kesimler ve demokrasi güçleri asgari bir demokratik program etrafında bir araya geldiklerinde kesinlikle Türkiye’nin yeni demokratik yönetimi olurlar.

AKP-MHP faşizminden kurtulmak isteyen demokrasi güçlerinin önüne tarihi bir fırsat çıkmıştır. Demokrasi güçleriyle Kürt demokratik güçleri ortaklaştığı takdirde kesinlikle Türkiye’yi demokratikleştirecek bir siyasi yönetim haline gelirler. Gezi’de ağırlıklı spontane gelişen ve AKP iktidarına karşı demokrasi güçlerinin mücadelesine dönüşen hareket AKP’yi sarsmıştı. Zaten Kürdistan’daki özgürlük mücadelesi AKP iktidarını içte ve dışta iflasa sürüklemiştir. Eğer bu güçler bu defa ortak platformlarda bir araya gelirlerse önlerinde AKP-MHP iktidarı duramaz. Bu açıdan bu referandumun mesajı hem Kürt halkına hem de tüm Türkiye halklarına “bir araya gelin, ortak demokrasi hareketi kurun” yönündedir.

Türkiye’de demokrasinin gelmesinin ve Kürt sorununun çözümünün başka bir yolu yoktur. Kürt sorunu demokratik olmayan zihniyetlerle çözülemez. Kürt Halk Önderi, AKP iktidarı ile zayıf bir ihtimal de olsa demokratik çözümü denemek istedi. Yaptığı girişimlerle Önder Apo aslında Türkiye halklarını ve devlet içinde bazı güçleri çözüme hazırlamak istedi. Yoksa AKP ile çözüleceğine inancı çok zayıftı. Zaten her seferinde bu konudaki kuşkusunu ortaya koyuyordu. Bu nedenle HDP’nin desteklenmesini de Türkiye demokrasi güçleriyle sorunu çözme projesinin adımı ve köprüsü olarak gördü. Referandum sonuçları Önder Apo’nun çizgisini doğrulamaktadır. Önder Apo’nun öngördüğü çözümün yolu demokratik güçlerle ortaklaşma yoludur. Türkiye’nin demokratikleşmesi de Kürt sorunu çözülmeden sağlanamaz. Bu da netleşmiştir. Türkiye’de var olan tüm sorunların çözüm yolu, Kürt sorununun ve Alevi sorununun çözüm yolu AKP iktidarından ya da demokratik olmayan başka bir iktidarla görüşmek değildir. Bu açıdan görev, demokrasi ittifakı yapmakla ve mücadeleyi yükseltmekle yerine getirilir. 16 Nisan’dan sonra derhal büyük sorumluluk duygusuyla bu görevleri yerine getirmek için harekete geçilmelidir. Bunun dışındaki her yaklaşım gaflet, yanılgı ve kendini kandırmak olur.

Kaynak: Yeni Özgür Politika