Yüzlerce hasta tutsak ölüm riski altında

Hasta tutsaklar için düzenlenen eylemlerde, Sıddık Güler ve Abdurrahman Yıldırım’ın durumunun ağır olduğuna dikkat çekildi, yüzlerce hasta tutsağın ölüme terk edildiği belirtildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, “F Oturumu” eyleminin 528'incisini dernek binasının önünde gerçekleştirdi. Bu haftaki açıklamada, 1996 yılında bir patlama sonucu başına isabet eden 4 şarapnel parçasından dolayı ameliyat edilen ve hayati riski taşımasına rağmen halen İzmir Şakran 3 Nolu T Tipi Cezaevi’nde tutulan 26 yıllık ağır hasta tutsak Abdurrahman Yıldırım’ın durumuna dikkat çekildi. Eyleme İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı.
 
Açıklama metnini okuyan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, "Adli Tıp Kurumu, sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporunda son ve tek merci olmaktan çıkarılmalıdır. Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı. Hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmeli, hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki ‘toplum güvenliği bakımından tehlike’ kriteri kanundan çıkarılmalıdır" dedi.
 
Yoleri, 1996 yılından bu yana Abdurrahman Yıldırım’ın cezaevinde tutulduğunu belirterek, “Bir patlama nedeni ile başına isabet eden 4 şarapnel parçası nedeni ile ameliyat edilmiş, iki parça çıkartılmış. Ancak müdahale edilmesi durumunda hayati risk yaratacak olan beyin zarına yakın iki parça çıkartılamamıştır. Yıldırım, bu durumun yarattığı ve gün be gün ağırlaşan ciddi risk ve rahatsızlıklarla yaşamını sürdürmek durumunda kalmıştır. Yıldırım aynı zamanda hücrede tek başına tutulmakta” dedi.

ANKARA

Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, eylemlerinin 400’üncü haftasında İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi önünde açıklama yaptı. “Tedavi haktır engellenemez ve hasta mahpuslar serbest bırakılsın” pankartının taşındığı eylemde konuşan İHD Merkez Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Çevirmen, "İnisiyatif olarak 2014 yılında açıklama yapmaya başladığımız dönemde hapishanelerde, 177 bin 262 tutuklu ve hükümlü bulunmaktaydı. Aradan geçen 8 yılda bu sayı yüzde 77,5 oranında artmıştır. Yine güncel verilere göre, toplamda 8 çocuk kapalı hapishanesi olmak üzere 384 hapishane bulunmakta olup, bu kurumların kapasitesi 275 bin 859 kişiliktir. 2014 yılından bu yana 178 yeni hapishane açılmış, 10 hapishaneye de kapalı ve açık hapishane ek binaları yapılmıştır" dedi.                                              
 
Uluslararası mevzuatların, tutsak kişilerin yaşam hakkı konusunda devletlere pozitif yükümlülükler getirdiğini hatırlatan Çevirmen, “Devletler, özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişilerin sağlığa erişim hakkı konusunda özgür bireylerle eşit şartlarda bulunmasını sağlamakla yükümlüdürler ve sözleşmeler Anayasanın 90’ıncı maddesi ile garanti altına alınmıştır” diye vurguladı. Çevirmen, tutuklular için tam teşekküllü ve üniversite hastaneleri tarafından verilen raporlara rağmen Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) aksi yönde “Cezaevinde Kalabilir” raporu düzenlediğine dikkati çeken Çevirmen, “Aysel Tuğluk ve Mehmet Emin Özkan nezdinde yüzlerce ağır hasta mahpusun yaşam hakkı ihlal edilmektedir” dedi.
 
Çevirmen, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: “Hapishanelerde bulunan ağır hasta mahpusların tümü, derhal salıverilmeli, tedavileri ailelerinin yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalıdır. Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmeli, hasta mahpusların infaz ertelemesi önündeki ‘toplum güvenliği bakımından tehlike’ kriteri kanundan çıkarılmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Gurban/Türkiye grup kararları uyarınca mahpusların müddet namelerinde yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak tahliye olabilecekleri uygun bir tarih yer almalıdır. AİHM’in Gülay Çetin, Türkiye kararında belirttiği hususlara uyulmalı, hasta mahpusların tahliye edilmemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesinin ihlali olduğu hatırda tutulmalıdır. Cumhurbaşkanının sağlık sebebi ile mahpusları af yetkisini düzenleyen genelgesi değiştirilmeli, Türkiye'nin mevcut infaz rejimi Birleşmiş Milletler (BM) Mandela Kurallarına uyumlu hale getirilecek şekilde değiştirilmeli, TMK bakımından infazda ayrımcılığa son verilmelidir.”

İZMİR

İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, Konak eski Sümerbank önünde açıklama yaptı. Açıklamada “Susma, suça ortak olma ölüyorlar” ve “Ağır hasta mahpuslar ölüyor, susma” pankartları açıldı. Eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, HDP ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) yöneticileri ile birlikte çok sayıda kişi katıldı.
 
Açıklama metnini okuyan İHD İzmir Şubesi Hapishane Komisyonu Sözcüsü Ahmet Çiçek, İHD Genel Merkez Hapishaneler Komisyonu’nun yaptığı son açıklamaya göre 2022’de cezaevlerinde 653’ü ağır hasta olmak üzere bin 517 hasta tutuklu bulunduğunu söyledi.
 
Ulaşabildikleri sayı dışında gerçek sayının daha fazla olduğunu belirten Çiçek, “Hele bir de tahliyesi veya denetimli serbestlik hakkı gelmiş olmasına rağmen, kurulan komisyon vasıtasıyla, tahliye haklarının ellerinden alınması durumu vardır ki bu tutumları ile Adalet Bakanı’ndan en alttakilere kadar her yetkili Anayasaya rağmen suç işlemektedirler. Tedavi olmak herkesin en temel insani hakkıdır. Bu durum uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’da güvence altına alınmıştır” dedi.
 
Bu hafta ağır hasta tutsak Sıddık Güler’in durumunu anlatacağını dile getiren Çiçek, “Sıddık Güler, 82 yaşındadır. 1994’te köyünden gözaltına alınıp Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandıktan sonra 36 yıl hapis cezası verildi. Yargılandığı süre zarfında bir kez serbest bırakılsa da yeniden tutuklandı. Ailesinin yaşadığı İstanbul veya Diyarbakır’a sevk talebi olmasına rağmen, iki gün süren bir yolculukla, 29 Mart’ta, İskenderun T Tipi Kapalı Hapishanesi’nden Menemen R Tipi Kapalı Hapishanesi’ne sevk edildi. Şu anda kendi isteği dışında getirildiği bu hapishanede kalmaktadır” dedi.
 
Sıddık Güler’in hipertansiyon, kalp ve iltihaplı eklem romatizması hastalıkları olduğunu aktaran Çiçek, ayrıca ileri derecede unutkanlık ve konuşma güçlüğü yanında diz ağrıları, bedeninde morluklar gibi şikâyetleri nedeniyle cezaevinde zorluk yaşadığını kaydetti. Sıddık Güler’in Ramazan Bayramı’nda ailesiyle görüşme yaptığını belirten Çiçek, “Ailesine verdiği bilgilerde 40 gündür 3 kişilik koğuşta tek başına tutulduğunu ve R Tipi Hapishaneler, ağır hasta mahpusların tedavilerinin kolaylıkla yapılabilmesi için kurulmasına rağmen henüz tedavisine de başlanılmadığını söyledi. Güler’in uzun süre tek başına kalmasından kaynaklı, artık diyalog kurmakta zorluk yaşadığını ve görüş sırasında konuşmakta zorluk çektiğini belirtti. Ayrıca son süreçte başlayan hızla artan unutkanlığının da devam ettiğini ve son görüşmeye gelirken duvarlara tutunarak, zorlukla gelebildiğini de kaydetti” diye konuştu. Çiçek, cezaevi koşullarının sağlığına ağır tehdit oluşturduğunu ve bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini ifade etti.