Zarrab davası ertelendi; AKP’nin telaşı devam ediyor

AKP hükümetinin son günlerdeki bazı kanun ve söz değişiklikleriyle ‘itirafçı’ olduğu iddia edilen Zarrab’ın söyleyeceklerinin yaratacağı şoka hazırlandığı görülüyor.

Erdoğan ve AKP hükümetinin büyük pazarlıklar yaptığı net olarak bilinen Rıza Zarrab davasının jüri seçiminin ve jürili yapılacak duruşmanın ertelenmesiyle bekleyiş bir süre daha devam edecek. AKP hükümetinin son günlerdeki bazı kanun ve söz değişiklikleriyle ‘itirafçı’ olduğu iddia edilen Zarrab’ın söyleyeceklerinin yaratacağı şoka hazırlandığı görülüyor.

AKP’nin davanın sonucuna göre ABD’den gelecek olası yaptırımları engellemek için bankacılık sektöründe bir yönetmelik değişikliği yapması da dikkat çekiyor.

DAVA İKİ HAFTALIĞINA ERTELENDİ

AKP’nin gergin bir şekilde takip ettiği ve kendisine yönelik ‘uluslararası bir kumpas’ olarak nitelendirdiği dava, savunmanın bazı itirazlarının görüşüleceği gerekçesiyle kısa süreliğine ertelenmişti. Dün alınan kararla, jüri seçiminin 27 Kasım’da, bu jüriyle başlayacak davanın ise 4 Aralık’ta yeniden başlamasına hükmedilmişti.

AKP’nin İran’a yönelik uluslararası yaptırımlarını delerek İran’la yaptığı ve milyarlarca dolarlık ticaret ve rüşvet çarkını dönderen isimlerin başında gelen Rıza Zarrab, Mart 2016’da ilginç bir şekilde Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) gitmişti. Burada tutuklanan Zarrab’ın Ekim ayında yeniden başlayan duruşmalarının olduğu davaya, rüşvet çarkının bileşenlerinden Halkbank’ın Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla da dahil edilmişti. Son olarak ise 17-25 Aralık 2013’teki rüşvet operasyonları sonrasında istifa eden eski AKP’li Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın da adı geçmişti.

DAVA VE AKP’NİN PAZARLIKLARI PARALEL GİDİYOR

ABD'yi dolandırma, İran'a karşı uygulanan yaptırımları delme, kara para aklama, kara para aklamak için komplo kurma ve ABD bankalarını dolandırma suçlamaları ile yargılama yapılan dava, 1,5 yılı aşkın bir süredir AKP’nin pazarlık çabalarıyla paralel gidiyor. Uluslararası alanda büyük bir sıkışmışlık yaşayan AKP’nin bu davada ortaya çıkacak gerçeklerle çok daha zorlanacağı kesin.

Barack Obama döneminde davaya etki etmekte zorlanan AKP ve Erdoğan, ABD’nin geleneksel devlet bürokrasisine karşı söylemleriyle umut bağladığı yeni Başkan Donald Trump’la yapacağı pazarlıklarla davadan sıyrılmayı umuyordu.

Trump’ın göreve gelmesi ardından en yakınındaki isimlerden olan eski New York Belediye Başkanı Rudolph Giuliani ve eski Adalet Bakanı Michael Mukasey’in Zarrab’ın savunma ekibine katılmalarının yanı sıra davanın iddianamesini hazırlayan Başsavcı Preet Bharara’nın ani bir kararla görevden alınmıştı.

Bharara’nın Mart ayında görevden alınması ardından Zarrab’ın yargılandığı davada mağdur konumunda olan bazı ABD bankalarını da temsil eden hukuk şirketlerini de yöneten Giuliani ve Mukasey’in Zarrab’ı savunacak olmaları çokça tartışılmıştı. Zarrab’ın hukuk danışmanları arasına katılan ve ‘Neocon’ olarak nitelendirilen Mukasey ile Giuliani’nin Şubat ayında Türkiye’ye giderek bir dizi pazarlık yaptıkları da ortaya çıkmıştı.

Erdoğan’la Şubat ayında yapıldığı ortaya çıkan görüşmeyi duyuran New York Times gazetesi, bu iki ismin zaten Zarrab adına Erdoğan’la pazarlık yapmak için savunma ekibine katıldıklarını da iddia etmişti.

Guiliani ve Mukasey ise, mahkemeye, “Hem ABD hem de Türk yetkililer, Zarrab’a karşı yöneltilen suçlamaların doğası ve Türkiye’nin bir jeopolitik müttefik olarak önemini göz önünde tutarak meseleye diplomatik çözüm bulmak konusunda duyarlı davrandı” demişlerdi. Guiliani, Türkiye’ye giderek Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Zarrab’ın yararına olabilecek bir çözüm bulmak amacıyla, ABD ve Türkiye arasında, ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarını ilgilendiren bir anlaşmanın parçası olarak görüştüğünü’ söylemişti.  

SUÇLAMALARIN DÜŞÜRÜLMESİ İÇİN UĞRAŞMIŞLARDI

20 Nisan’da ‘Giuliani Neden Türkiye’nin Lideriyle Gizli Görüşme Yaptı?’ başlığıyla yayınlanan Benjamin Weiser ve Patrick Kingsley  imzalı haberde ise, ikilinin Trump yönetimiyle de görüştükleri iddia edildi. Konuya ilişkin yorumunda Weiser, “Giuliani ve Mukasey, Türkiye ve ABD arasında varılacak anlaşmanın bir parçası olarak Zarrab hakkındaki suçlamaların düşürülmesini önerip önermediklerini söylemiyor ama Zarrab’ı soruşturan Manhattan’daki savcılıkla olmasa da Trump yönetiminin yüksek yetkilileriyle görüştükleri açık” demişti.

Bu gerçeklerin açığa çıkması ardından Michael Mukasey’in Preet Bharara’dan boşalan dava savcılığı görevine getirilmesi ihtimali de ortadan kalkmıştı. Şimdi AKP ve Erdoğan, davaya geçici olarak atanan ve halen görevde olan savcı John H. Kim’i de suçlamaya devam ediyor. AKP’liler, Gülencilerle bağlantılı olduğu iddiasıyla ‘FETÖ’cü’ olarak suçladıkları Bharara’dan sonra son günlerde John Kim için de aynı ifadeleri kullanıyor.

Ancak Trump yönetiminin zaten ABD devlet bürokrasisi içerisinde çok dikkatli davranmak zorunda kaldığı bir dönemde Türkiye’yle Zarrab davası üzerinden vereceği bir taviz, kendisini daha da zorda bırakacak. Rusya’yla ilişkiler nedeniyle Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) Trump’ın eski seçim kampanyası ekibinden birçok kişiye yönelik soruşturmalarının devam ettiği bir dönemde, bunca açığa çıkmış bir dava üzerinden pazarlık yapılması ihtimali zor. Tabii, Erdoğan’ın bunun için çok büyük tavizler vermesi halinde durum değişebilir.

ERDOĞAN’IN DANIŞMANI İŞLERİN YOLUNDA GİTMEDİĞİNİ İTİRAF ETTİ

Geçtiğimiz gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hem Bharara hem de Kim aleyhine soruşturma açılırken, bu, AKP ve Erdoğan’ın pazarlıklarda başarısız olduğu izlenimi verdi. Erdoğan’ın başdanışmanı İlnur Çevik de, işlerin yolunda gitmediğini itiraf etti. Çevik, dünkü bir köşe yazısında, davanın 15 Temmuz darbe girişiminin devamı olduğunu iddia ederken, şöyle yazmıştı: “Bu işlerin buraya varacağını daha Rıza Zarrab kuzu kuzu Amerika’ya gidip kendini FETÖ’cü ABD savcılarına yakalattığı zaman anlamalıydık...15 Temmuz kanlı darbe girişiminden önce Türkiye’nin adli sistemini neredeyse tamamen ele geçiren Fetullah Gülen Terör Örgütünün Amerikan adli sistemine de sızmış olduğu kimsenin aklına gelmedi.”

İlnur Çevik’in ABD yargısını Türkiye’ninkiyle kıyaslayan bu komik çıkışının arkasında ise, Zarrab’ın itirafçı olduğuna dair iddialar ve mahkemede herşeyi itiraf edeceği korkusu yatıyor.

BANKACILIK SEKTÖRÜNDEKİ DİKKAT ÇEKEN ANİ DEĞİŞİKLİKLE YAPTIRIMLAR ÖNLENECEK  

AKP’nin henüz ortaya çıkmasa da davanın son gününe kadar siyasi pazarlıklarla kendini kurtarmaya çalışacağı kesin. AKP’nin şarlatanlarından Metin Metiner gibileri üzerinden ‘Rıza Zarrab’ın canı cehenneme’ söylemleri de araya sıkıştırılsa da, davanın Halkbank başta olmak üzere Türkiye’yi de suçlu bulacak olası sonuçlarını engellemeye yönelik adımlar atılıyor.

Son olarak AKP hükümeti bankacılık sektöründeki bir yönetmelik değişikliğine gittiği ve bunun sessiz sedasız Resmi Gazete’de yayınlandığı ortaya çıktı.

‘Bankaların birleşme, devir, bölünme ve hisse değişimi hakkında yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik’ başlığıyla 16 Kasım’da yayımlanan değişiklikte, bankaların devredilmesi sürecinde dağılmadan yeniden kurulması öngörülüyor.

Yönetmelikte,  “bir bankanın mal varlığının bir veya birden fazla bölümünün bankanın infisah etmesine neden olmayacak şekilde devredilmesi ve bu suretle bankanın devredilen malvarlığı bölümlerinin karşılığında devralan şirketlerdeki payları ve hakları elde ederek yavru şirketini oluşturması sonucunu doğuran kısmi bölünmesine uygulanmaz” ifadelerine yer veriliyor.

Daha önce yönetmelikte yer alan ‘bölünme’ ifadesinin tanımı da ‘banka ortaklarının bu suretle, devralan bu şirketlerdeki payları ve hakları iktisap etmesi (elde etmesi) şeklindeki kısmi bölünmeyi ifade eder" ibaresi eklenerek, değişitirilmiş.

Bu kapsamda bir bankanın bölünmesi sözleşmeleri ve sonrasındaki işlemlere ilişkin de, 

"bölünen bankaya ve banka ortaklarına verilecek hisseler"ifadesinden "bankaya" kelimesi çıkarılarak, "bölünen banka ortaklarına verilecek hisseler" diye yer veriliyor.

Bu değişikliğin Rıza Zarrab ve Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın suçlu bulunmaları durumunda bankanı ve dolayısıyla Türkiye’nin yaptırım yemesinin önüne geçilmek istendiği sanılıyor. İran’a yönelik uluslararası ambargo kurallarını deldiği gerekçesiyle Halkbank’ın kara listeye alınması beklenirken, uluslararası piyasalardan dışlanması söz konusu olabilecek. Bu ise, bankanın kapatılmasını gündeme getirebilecekken, yönetmelik değişikliğiyle kapatmanın önüne geçilecek. Yani sadece bankanın adı değiştirilerek, ABD’den gelecek yaptırımlar engellenmiş olacak.