Türkiye’deki kadın cinayetleri her yıl artış gösteriyor. Kadına yönelik şiddetin, AKP hükümetinin kadın karşıtı politikaları sonucu artmış olması artık nereden bakılırsa bakılsın çok net bir şekilde görünüyor. Öte yandan AKP, Kürdistan’daki kadınların kazanımlarına doğrudan bir müdahalede bulunuyor. Eşbaşkanlığın hedef alınası, kadın kurumlarının kapatılması ve iradesinin yok sayılması… Kürt illerinde kadın mücadelesi içerisine bu maddeler de doğrudan dahil oluyor. 2019’da artan saldırılara karşı mücadele olarak da dinamiğini kaybetmeyen kadın mücadelesini, sahada bu mücadeleyi yakından takip eden, kadın odaklı haber yapan Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu Sözcüsü Ayşe Güney ile konuştuk.
KADINLAR ÖLMEK İSTEMİYORUZ DEDİ
Kürdistan’da ve bölgedeki kadınların medyada temsili 2019’da nasıldı? Mücadeleleri ne kadar yansıdı basına?
2019 yılı kadınlar açısından direnişin mücadelenin büyüdüğü bir yıl oldu. Ayrıca kadına dönük şiddet, tecavüz, baskı ve katliamlarda ciddi oranda artışın olduğu bir yılı da geride bırakıyoruz. DTK eşbaşkanı Leyla Güven’in öncülük ettiği, Beyaz Tülbentli Annelerin büyüttüğü tarihi açlık grevleri yıla damgasını vurdu ve yine Kuzey Suriye’ye dönük saldırılarda kadınlar yine ön plandaydı. Yine kadınların ‘Değişim ve Özgürlük İçin Sen de Ayağa Kalk’ kampanyası önemli bir farkındalık ve gündem yarattı. Yılın sonunda Şilili kadınların başlattığı Las Tesis dansı ile kadına yönelik şiddet protestoları tüm dünyaya yayıldı ve kadınların ortak mücadele aracına dönüştü. Bu direniş elbet kadına dönük baskının da boyutunu ortaya koyuyor. Birçok dünya devleti sorunların çözümü olarak şiddete başvurup savaş politikaları üretti. Elbet bu politikalar, en çok savaşın merkezinde olan Kürtleri ve özelde de Kürt kadınını etkiledi. Bu politikaların karşısında çok güçlü bir duruşa sahip olan Kürt kadını maalesef sosyal medya ve basında hak ettiği değeri görmedi. Direniş, manipüle edilerek illegalleştirildi. Yapılan haberlerle algı operasyonu yapılarak kadınların direnişi kırılmak ve toplumun desteklemesinin önünü kesmek istediler. Fakat kadınlar yılmadı dayanışmayı daha da büyüterek ortak Kadınlar Birlikte Güçlü oluşumunu kurdu. Kadınlar açısından önemli bir kazanım oldu. Elbet basın üzerinden yaratılan algı salt Kürt kadınına ve mücadelesine dönük olmadı. Dünyada Las Tesis dansı ile yapılan eyleme müdahale sadece Türkiye’de oldu. Yine katledilen kadınların katliamlarına medya üzerinden gerekçeler yaratılmaya çalışılarak ‘hakketti’ algısı oluşturulmaya çalışıldı. Buna karşı yine kadınlar katledilen Emine Bulut’un sözlerini büyüterek ‘Ölmek İstemiyoruz’ dedi. Medyanın kadınlara karşı oluşturduğu her karalama, kadın cephesinde ayrı bir direnişle karşılık buldu.
BİZ DE HAKİKAT İLE DİRENİYORUZ
Medyada Kürt kadınları “illegalize” edilmeye çalışıldığı kadar Kürt kadın gazeteciler de bundan nasibini aldı. Peki, 2019’a bölgede kadın odaklı haber yapan kadın gazeteciler açısından nasıl bir yıl oldu?
İfade, düşünce ve haber alma özgürlüğünün yerle bir edildiği bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’de 139 gazeteci tutuklu. Tutuklanma gerekçeleri ise tamamen yaptıkları haberler ve haber için gerçekleştirdikleri seyahatler. Gazeteciler yoğun baskı altında fakat Kürdistan’daki gazeteciler bu baskılara daha yoğun maruz kalıyorlar. Bir de kadın gazeteciyseniz baskıyı tarif etmekte bile zorlanıyor insan. 12 gazeteci kadın şu an tutuklu. Neredeyse hakkında dava açılmayan gazeteci arkadaşımız yok. Tutuklama, gözaltı, tehditle karşı karşıya kaldı. Kamera, fotoğraf makinası gibi teknik malzemelerine el konuldu. Haberler ajanslarımız erişim engellendi. Elbet bu baskılara hakikatleri açığa çıkararak yanıt verdik, biz de böyle direniyoruz.
HALA TEREDDÜT VAR
Kürt kadınları açısından sosyal medya ya da medyada olumlu bir tablo oktu dediniz. Bunu biraz daha açabilir miyiz? Çünkü kadınların çoğu adalet arayışını sosyal medyaya taşıdı.
Sosyal medya günümüzde önemli bir mecra. Milyonlarca insana aynı anda ulaşabiliyorsunuz. Orada görünmek, sesini duyurmak önemli. Ciddi kampanyalar yürütüldü. Elbet sosyal medya Kürtler arasında da yaygın kullanılıyor. Fakat görünürlüğümüzün o düzeyde olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca Kürtlerin yaşadığı baskı ve zulme karşı tavır takınmakta hala çekince yaşanıyor. Onlarca insan sosyal medya paylaşımlarından yargılanıyor ve ceza alıyorken Kürtlerin yaşadıklarına tepki geliştirmek ya da dayanışma göstermek konusunda tereddüt yaşanıyor. Rojava’ya dönük saldırılara dünyanın birçok yerinden tepki geldi, bu sosyal medyaya da yansıdı. Bu iyi bir gelişme görünürlük açısından fakat yaşanan zulmün ve karşılığında gösterilen direnişin görülmesi açısından yeterli değil.
CESARET BULAŞTI, ARTIK DÖNÜŞ YOK
2019’da şiddet artsa da kadınların ön saflarda olduğunu belirttiniz. Peki 2020’de kadınların mücadelesi ya da medyada yer alışı açısından nasıl bir yıl olmasını bekliyorsunuz?
Uzun zamandır kadınlar dünya gündemini belirliyor ve erkeklerin iktidarları üzerinden kurdukları oyunları bozuyor. Direnişleri ile tarih yazan kadınlar 2020 yılında bu direnişlerini daha da büyüterek ortak bir mücadeleye dönüştürecekler. Bizi görmek istemeyen ya da karalamak isteyen iktidara yakın basın bile görmezden gelemeyecek. 2020’de bizler çokça kadın mücadelesini yazacağız ve elbet kadın kazanımlarını. Rojava’dan yayılan direniş sesine Şili’den Las Tesis ile cevap geldi. Cesaret bulaştı kadınlara artık dönüşü yok. Mücadele büyüyor, bize kazanmaktan başka bir yol yok. Bu cesaret biz gazetecileri de etkileyecek özgür basında yer alan kadın gazeteciler olarak, 2019’da kadınlar açısından büyük kazanım olan Jin TV’yi kadın mücadelesine katkı sunması üzerine açtık. 2020’de kadınların kendilerini daha özgür ifade edecekleri mecraları artırmayı ve her nerede olurlarsa olsunlar kadınların sesini tüm dünyaya duyurmaya niyetliyiz. Bunun dışında kadın gazetecilerin mücadelesini de ortaklaştırmak için çalışmalarımızı hızlandıracağız.