GÖRÜNTÜLÜ

33’lerin yoldaşı Güneş: Öldük ey halkım gelin son verin bu zulme

Suruç gazisi Güneş, 16 Nisan referandumu için çağrıda bulundu: “Öldük, katledildik ey halkım gelin son verin artık bu zulme, Cizre’yi, Suruç’u, Ankara’yı, direnenlerin çığlığını, 33’lerin umutlarını duyun görün.”

Tarih 20 Temmuz 2015’i gösterdiğinde Türkiye ve Kürdistan, Suruç’ta duyulan bomba seslerinin ardından yaşanan katliam ile sarsıldı. Katliamı, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AKP’nin ‘öfkeli çocuklar’ diye nitelendirdiği insanlık düşmanı terör örgütü DAİŞ, yaptı denilse de katliamın üzerinden gecen süreye rağmen olayın gerçek failleri hala ortaya çıkarılmış değil.

Kobenê’nin yeniden inşasına katılmak ve Kobanêli çocuklar için topladıkları oyuncakları yerine ulaştırmak için Türkiye’nin farklı yerlerinden yola çıkan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu üyesi 33 genç, 33 umut yolcusu, Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı polislerin gözleri önünde katledilirken, 100 yakın gençte yaralanmıştı.

Adı başka kendi başka olsa da umutları ve hayalleri güzel bir dünyadan ibaret olan 33 genci katlederek, ‘Kürt halkı ile dayanışmanın bedeli ölümdür’ diye mesaj verenler, amaçlarına ulaşır mı bilinmez ama, gerçek olan o gün orada katledilen her gencin umudu ve hayali o katliamda yaralı olarak kurtulanların ve yoldaşlarının mücadelesinde devam ettiğidir.

Katledilen gençlerin anılarını ve umutlarını yüreğinin en derinliklerinde taşıyanlardan birisi de katliamda ağır yaralandıktan sonra ‘tekerlekli sandalyeye mahkûm kalan’ 20 yaşındaki Güneş Erzurumluoğlu. Erzurumluoğlu, Türkiye’de tedavi yöntemlerinin eksik kalması sonucu kısa bir süre önce İsviçre’nin Basel kentine gelerek burada tedaviye başladı. Türkiye’deki doktorların ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkûm kalabilirsin dediği Erzurumluoğlu, konulan tüm teşhislere rağmen ortaya koyduğu umut ve inançla vücudundaki engelleri birer birer aşıyor.

Avrupa’da başlatılan “Umuda el ver, Güneş yeniden doğsun” kampanyası sayesinde Basel’de tedavisi devam eden Güneş Erzurumluoğlu ile tedavisi, Suruç katliamı dosyasını ve 16 Nisan’da düzenlenecek olan referandum hakkında konuştuk.

“Vücudumdaki engelin boyutu ne olursa olsun, 33’lerin hayalleri ve umutları için bir gün kalkıp yürüyeceğim” diyen Güneş’in sorularımıza verdiği cevaplar şu şekilde:

UMUDU VE İNANCI DOKTORLARIN TEŞHİSİNİ BOŞA ÇIKARDI

Tedavi sürecinden biraz bahsedebilir misin bize Güneş?

Türkiye’deki tedavi sürecine tamamen yatalak bir şekilde başladım. Sadece sol kolum işlev görse bile bir desteğe ve yardıma ihtiyaç duymadan başımı bile dik tutamayacak düzeydeydim.

Öncelikle gövde dengesini ve solunumumu yerine getirmek için aylarca basit tedaviler görmeye başladım. Gördüğüm fizik tedavilerle artık oturabilecek ve tekerlekli sandalyemi kendim kullanabilecek duruma geldim. Doktorlar, tamamen işlevsiz hale gelen sağ kolumun geri dönmeme riskinin çok yüksek olduğunu söylüyor ve bunun için birçok teori sunuyorlardı. Bunlara rağmen sağ kolum inatla işlev görecek hale yeni eski haline geri döndü. Sağ elimde belli sorunlar kaldı zaten oda ellerdeki kasların çokluğundan kaynaklı iyileşmesi biraz zaman alacak.

BLUZUMU KENDİM GİYEBİLİYORUM ARTIK….

Ama artık bir şeyleri tutabiliyor, sandalyemi sürebiliyor ve bluzumu kendim giyebiliyorum. Yani tek başıma bir şeyler yapabilir hale geldim. Türkiye’deki tedavim bu şekilde ilerledi ve ardından olduğum yerde saymaya başladım.

Bizler omurilik yaralanması olan insanlarız, ömür boyu çalışsak da iyileşip iyileşmemiz kesin değil.

Daha sonra İsviçre’ye gelerek burada tedavime devam etme kararı aldık. Dosyalarımı burada birçok doktora gönderdik ve bu doktorların birçoğu test etmeleri gerektiğini söyledi. Bunun tersine Türkiye’de ‘hayır’ kesinlikle ameliyat olmaz diye doktorlardan cevap almıştık. Burada ise 10 gün boyunca testlerimiz olacak bunların sonucunda ne yapılması gerektiğine karar verilecek. Yani ameliyat olmaz diye bir durumla karşılaşmadık.

‘ÖNCELİKLİ AMACIM İYİLEŞMEK AYAKLARIMIN ÜSTÜNDE DURMAK’

Ve gelinen aşamada burada ki doktorlar, önceliğimiz bir ameliyat ve olmadığı taktirde fizik tedavilerle normal hayata cevap verebileceğimi söylediler. Çünkü bugüne kadar iyi gelişmeler gösterdim, amacımın böyle yaşamak değil de iyileşme olmasının, iyileşmek için önemli bir adım olduğunu söylediler doktorlar.

İsviçre’de olmamın avantajlarından biriside buradaki yaşamın ve olanakların engelliye uygun olması, Türkiye’de engelli insanlara uygun bir yaşam ve koşullar yok.

Öncelikli amacım iyileşmek ve ayaklarımın üzerinde tekrar yoluma devam etmek.

Türkiye’nin izin vermemesi üzerine tedavin için Avrupa’da ve internet üzerinden “Umuda el ver, Güneş yeniden doğsun” adlı bir kampanyada yürütülüyor…

Tedavi için yüksek miktarlarda ekonomiye ihtiyaç var, kampanyada çok güzel netice elde ettik ve dayanışma çok önemli bir noktaya geldi. Ortaya konan dayanışma ile tedavimin 3 aylık bir sürecini karşılayacak bir düzeye geldik.

Kampanya ile öngörülen bir yıllık tedavi sürecinin finansmanını sağlamaktı. Bu amaçla kampanya birçok alanda devam ediyor. İnsanların çok güzel bir duyarlılığı oldu ve oluyor. İnsanlar, kaybedilen umutları, inançları yeniden kazanmak ve bir şeylerin yeniden doğabileceğinin inançları ile bize el uzattılar.

İnsanlar, 33’lerin umutlarını yaşatmak ve en azından kaybettiğimiz bir insan adına bir fidan dikmek gibi bir duyguyla bu kampanyaya katılıyor.

Kampanya bu şekilde güzel bir amaca hizmet ediyor. Umudum sonuna kadar mücadele edip insanların umutlarını boşa çıkarmamak. Sonucunu mutlaka elde edeceğiz, ben buna inanıyorum.

33 GENCİN KATLEDİLMESİ ONLAR İÇİN ÖDÜL OLDU…

Suruç katliamının üzerinden gecen zamana rağmen Suruç dosyasında herhangi bir ilerleme sağlanamadı. Bunu nasıl değerlendiriyorsun?

Benim internet üzerinden yayınladığım bir videodan bana ardı ardında ‘terör’ propagandası içeriğinde davalar açıldı. Ve inanılmayacak bir bicimde bir ay içerisinde, hastaneden çıkamayacak bir durumdayken, hâkim, savcı hastaneye gelerek mahkeme kurdular. O halimle beni yargıladılar.

Bana bunu yapanlar, Türkiye’ye mal olmuş bir katliamı ve üstü üstüne bombaların patlama silsilesinin başlangıcını çeken Suruç katliamını, umuda giden 33 gencin katledilmesini göz ardı ettiler. 19 ay boyunca gizlilik kararını devam ettirdiler ve ardından şaka niteliğinde bir iddianame ile karşımıza çıkıp 4 Mayıs’a mahkeme koydular. Elimizde yargılanan bir kişi var, oda Ankara Katliamı davasından yargılı. İtirazlarımız reddederek mahkemeyi Ankara dosyası ile çakıştırdılar.

ADALET ADALET DEĞİL…

Adalet adalet değil, emniyet müdürü 33 insanı öldürmekten değil, görevi ihlalden yargılandı, davada 33 kişiye karşılık emniyet müdürüne 7 bin 500 lira ceza verdiler üstelik 12 taksitle ödeme kolaylığı ile.

YARINA KALIR AMA YANLARINA KALMAZ…

Ve bu durum hiçbir yerde gündem olmadı, biz sadece yaralandığımız ve öldüğümüz ile kaldık. Bizimle dalga geçtiler resmen, ölmemiz onlar için bir ödül niteliğinde oldu.

Bütün taleplerimiz reddedildi, o gün orda kalan eşyalarımızın bile tamamını alamadık.

Ne yaparlarsa yapsınlar, umudumuz var, hala adalet ve hesap peşindeyiz. Yarına kalır ama yanlarına kalmaz…..

BİR DAHA OLSA YİNE GİDERİM VE BEN HALA KOBANÊ’DE ÇEKİLECEK BİR HALAYIN HAYALİNİ KURUYORUM…

Bir röportajında bir daha olsa bir daha giderim Suruç’a, Kobanê’ye demiştin…

Evet, şimdide diyorum. Ailelerimizde, bizde bir daha olsa bir daha gideriz. Çünkü biz umudu yeşertmeye, dayanışmayı büyütmeye gittik, bir çocuğun gülüşünü görmeye gittik, bir annenin de kendi evladı gibi bize sarılmasını görmeye gittik. Ve ben hala Kobanê’de çekilecek halayın, ateş başında ısınmanın, uzatacağımız bir tuğlanın yorgunluğuna gülebilmenin hayalini kuruyorum.

Bir çadırın içinde Sinem ile yeniden tanışmayı, Narta’nın bir fotoğraf çekmesini ya da Cebo’nun bana hayranlıkla bakmasını, bana ‘küçük burjuva deyip’ ardından ‘sende bunu yapabiliyorsun’ söyleyip gurur duymayı görebilmeyi hayal ediyorum.

Ve ben hala bunların hayalini kurabiliyorsam, yeniden, yeniden o yıla çıkarız ve yeniden o umudun tohumlarını yeşertiriz.

DİRENMENİN ÇIĞLIĞINI DUYMALIYIZ ARTIK

Türkiye’deki sistemin bir mağduru olarak 16 Nisan’da düzenlenecek olan referandum hakkında ne düşünüyorsun?

Bir sürü katliam oldu, en son sadece Newroz’a katıldığı için Kemal Kurkut herkesin gözü önünde katledildi ve hesabı sorulmadı tıpkı yapılan diğer katliamlar gibi. Berkin’in davası daha yeni görüldü, Ali İsmail’in hesabı sorulmadı ve katiller hala dışarıda. Halk isyan içerisinde, halk yoksulluk içerisinde, halk eziliyor, halk bodrumlarda katlediliyor. Şehirler, ilçeler haritadan silinecek şekilde yok ediliyor. Bunların hepsi yaşanırken hala birileri hırs ve güç peşinde, dönüp yanındaki insanın çığlığını duymayanlar hala kendi koltuğunu yükseltme peşinde.

Tüm bunları görmeyen bir halk var, direnmenin çığlığını duymayan, 3 maymunu oynayan insanlar var. Bizler hep bağırdık adalet istiyoruz, katledilmek istemiyoruz, sadece Kürt olduğumuz, alevi olduğumuz, kadın olduğumuz, ezilenler olduğumuz için katledildik.

ÖLDÜK EY HALKIM GELİN KALDIRIN BİZİ GELİN DUR DEYİN BU ZULME

Ülkede yaşayan her şeyi görmezden gelip güç hırsına bürünmüş ve kendi çıkarlarını gören bir adam var karşımızda. Milletin seçtiği oylarla başa gelen milletvekilleri tutuklandı. Cezaevlerinde günlerdir açlık grevleri var, iletişim hakları ellerinden alınanlar var, adalete uygun olmayan birçok şey yapılıyor.

Bunlara karşı çıkıp HAYIR diyenleri ‘terörist’ olarak nitelendirip tutukluyorlar. Ve hala diyorlar ki bu diktatörlük değil ve hala diyorlar ki bu adaletsizlik değil, yapılan her şeyi kabul etmemizi istiyorlar. ‘Evet diyorsan bizimlesin HAYIR diyorsan ölmek zorundasın’ diyorlar açıkça, umudum şu ki artık insanlar bu zulmü görsünler, duysunlar.

Çığlıklarımızı duysunlar, öldüğümüzü görsünler, öldük ey halkım gelin kaldırın bizi, gelin bu zulme dur deyin.