'Kadınla değişim zamanı' kampanyası başladı

TJA kadın ve çocuğa yönelik her türlü şiddet ve baskıya karşı “ Şimdi değişim ve özgürlük zamanı” şiarıyla yürüttüğü kampanyanın İstanbul ayağını başlattı.

Tevgera Jinên Azad ( TJA) öncülüğünde daha önce Kürdistan’ın bir çok ilinde erkek ve devlet şiddetine karşı yürüttüğü kampanyanın İstanbul ayağına, Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde gerçekleştirdiği kitlesel toplantıyla start verdi.

HDP Milletvekilleri Gülistan Koçyiğit, Hüda Kaya, Züleyha Gülüm , Barış Anneleri İnisiyatifi yanı sıra çok sayıda kadın örgütünün katıldığı toplantıda, kadınların hukuksuzluklara karşı sessiz kalmayacağını, sokakta, işte, mecliste, mahallede ve her yerde seslerini ve mücadelelerini büyüteceklerinin mesajını verdi.

“Kadınla şimdi özgürlük zamanı” yazılı pankartının açıldığı toplantı divanında, HDP Milletvekilli ve HDK Eşsözcüsü Gülistan Koçyiğit, HDP Kadın Meclis üyesi ve TJA aktivisti Ayşe Berktay, Genç Kadın Meclis üyesi Merve Öztep, Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) tiyatro oyuncularında Rugeş Kırıcı, TJA aktivisti Çiçek Arıç yer aldı.

Sık sık, “ Jin jiyan azadî” sloganlarının atıldığı kampanyanın deklarasyonu Türkçe ve Kürtçe okundu. Kürtçesini Rugeş Kırıcı, Türkçesini ise Gülistan Koçyiğit’in okuduğu deklarasyon şöyle:

DEKLARASYON

“Günümüz dünya sistemleri tarihinde, tanımlanan ve bilenen iktidar türleri içinde, iktidar formlarında ve biçimlerinde dincilik, milliyetçilik ve bilimcilikte çeşitli değişiklikler olmuştur. Ancak ilk iktidar formu olarak bilinen Sümer iktidar biçimlenmesi ve günümüz kapitalist modernite olarak devam eden iktidar mekanizmasının temel değişmezi ise cinsiyetçilik olmuştur. Cinsiyetçilik tarihsel olarak değişmeyen tek şeydir. Tarihi yazanlar sürekli bu değişmezlik üzerinden ilerlemiştir. Biz kadınlar, yazılan bu erkek egemen tarihi içinde nesnelleştirilmiş, özel mülkiyete dönüştürülmüş, metalaştırılmış, eve hapsedilmiş, yaşamın tüm öznel alanlarından koparılmış olarak bugünlere geldik. Felsefe, politika, ekonomi, sanat, bilim vb.gibi alanlarda kadına ait hiç bir kayıt bırakılmadan, yukarıda da belirttiğimiz tüm bu alanların inşacısı, erkek egemen iktidar zihniyetiyle örüldü.

Bu bağlamda TJA olarak, yürüteceğimiz kadın kampanyası ile erkek egemen zihniyetiyle inşa edilen bütün alanlara başkaldırıyoruz. Kadını yok sayan, soykırım uygulayan, taciz ve tecavüzü dayatan bu zihniyeti Kabul etmiyor ve “Kadınla Şimdi, Özgürlük Zamanı” şiarıyla kampanya startımızı veriyoruz

Bugün erkek egemen kapitalist sistem, yarattığı ulus-devlet anlayışını ayakta tutmak ve yaşatmak için her türlü kirli savaş politikasını devreye koymaktadır. Bizler çok iyi biliyoruz ki, kapitalist sistemin ulus devlet formu, toplumlara ne yeni bir yaşam nede yeni bir siyaset tahayyülü sunmamaktadır. Tam tersine Ortadoğu’yu kaosa sürükleyerek kendini yaşatmayı esas almaktadır. Bunun için de Ortadoğu zenginliği olan toplumların, varlıklarına, dillerine, kültürlerine, inançlarına savaş açarak bu toplumların zenginliklerini ganimet görerek talan zihniyetini kurumsallaştırıyor. Bu anlamda biz kadınlar bu saldırıları, kendi değerlerimize ve sistemimize yöneltilmiş saldırılar olarak görüyor ve buna sessiz kalmayacağımızı belirtiyoruz.

SAVAŞ, YIKIM VE ÖLÜME KARŞI YAŞAMI SAVUNUYORUZ !

Yaşadığımız ülkede ve coğrafyada toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin dayatmış olduğu roller, erkek egemen sitem tarafından, kadını yaşamın her alanında erkeğin kölesi haline getirmek istemektedir. Yeni bir yaşamın inşasının mümkün olduğuna olan inancımızla değişim ve dönüşümü bu kampanyada esas alacağız. Şimdiye kadar erkek egemen anlayış karşısında yürüttüğümüz cins mücadelesini bu kapsamda daha aktif bir şekilde sürdüreceğiz.

Her zamanki gibi bu süreçte de gücünü savaştan, talandan, gasptan alan, zorunlu göçe tabi bırakan erkek egemen zihniyetin militarist, cinsiyetçi ve milliyetçi yaklaşımları karşısında biz kadınlar mücadeleyi yükselterek devam edeceğiz, coğrafyamızı terk etmeden yaşam alanlarımızı koruyarak kendi topraklarımızda yaşamayı esas alacağımızı belirtiyoruz.

Göçmen ve Mülteci Kadınların Onurlu bir Yaşama ve Güvenli bir Geleceğe Erişmeleri için Mücadele Edeceğiz! Yaşadığımız ülkede hiçbir sosyal güvenceye sahip olmayan mülteci ve göçmen kadınlar bugün sokak ortasında katledilmekte, istismara maruz kalmakta, ucuz işgücü olarak kullanılmakta, fuhuşa sürüklenmektedir. Bizler mülteci kadın ve çocuklara yönelik gerçekleştirilen bu saldırıların arkasında, mülteci ve göçmen yasalarının uygulanmadığını, imzalanan anlaşmaların gereğinin yerine getirilmediğini buradan bir kez daha belirtiyoruz. Mülteci ve göçmen statüsünde olan kadın ve çocuklarla dayanışma amacıyla, mülteci kadın ve çocukların güvenli bir ortamda kalmaları ve yine en sağlıklı şekilde tekrar kendi kararları ile kendilerini var edebileceği yaşam alanlarına dönmelerine yönelik çalışmaları daha da derinleştirerek mücadele edeceğiz. Tüm bu yaşanılan sorunların tamamı, savaşçı ve militarist politikaların sonucu olduğunu bir kez daha belirtmek istiyoruz.

Son 4 yıl içinde özellikle bölgede sürdürülen çatışma ortamı sonucunda açığa çıkan, hepimizin tanıklık ettiği insanlık suçu kapsamında da ele alınması gereken durumlara hep birlikte tanıklık ettik. Cenazesi yedi gün sokakta kalan Taybet ana, cesedi buzdolabında saklanan Cemile Çağırga, Şule Çet, özgecan aslan ve daha nice kadın ve çocuğun katledilmesinin bu kirli zihniyetin bir ürünü olduğunu biliyoruz. Bu anlamda baskı ve zulüm yöntemleriyle kadın şahsında tüm yaşamı tahakküm altına almak isteyen erkek egemen sistemler savaşçı ve militarist politikalar ile milliyetçiliği yaymak ve faşizmi kurumsallaştırmak istemektedir.

DÜNYAMIZ ÖLÜYOR, DÜNYAMIZI YAŞATALIM

Kadınlara yaşam alanı bırakmayan erkek egemen sistem, yine yaşam alanlarını betonlaştırarak, doğanın dengesiyle oynayarak, tarihsel ve kültürel mirasları sular altında bırakarak bütün ekosistemi alt üst etmek istemektedir. Nefes alacak bir ortam dahi bırakmak istemeyen ve bütün doğayı kar amaçlı bir sermaye ve rant aracı olarak gören bu sisteme karşı doğayı ve yaşam alanlarımızı koruma adına yine biz kadınlar ortak mücadele alanlarında buluşacak ve doğa tahribatına ve betonlaşmaya dur diyeceğiz.

Kadına yöneltilen saldırıları ideolojik ve politik olarak görüyoruz. Bunun karşısında ideolojik ve politik mücadele yürüteceğimizi belirtiyoruz! Bu yüzden, Kadın kırımı ve katliamlarına karşı, örgütlü gücümüz ile tüm alanlarda çocuk istismarına, şiddet ve kadın cinayetlerine karşı ortak tepki göstereceğiz!

Yaşamın her alanında uygulanan şiddet politikalarına karşı öz savunma gerçekleştirmek suç değil, devletin yetersiz politikaları karşısında biz kadınların en doğal hakkıdır. Bugün birçok kadın yaşadığı şiddete karşı öz savunmasını gerçekleştirdiği için cezalandırılmıştır. Bizler yaşam hakkımıza yapılan saldırılara karşı öz savunma hakkımızı her yerde kullanmamız gerektiğini ve bunu her yerde gündeme alacağımızı bir kez daha belirtmek istiyoruz.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede bugün uygulanan cezasızlık politikaları, kadına karşı şiddetin önünü açmakta ve bu durum iktidarlar eliyle meşrulaştırılmaktadır. Bu anlamda kadının yaşamın her alanında uğradığı şiddet, devlet şiddetinden bağımsız düşünülemez. Kadınları ucuz iş gücü olarak gören, bedenini bir sermaye aracı olarak kullanan, fuhuş yapmaya zorlayan erkek egemen sistemin dayatmış olduğu politikalar karşısında biz kadınlar sokaklarda, alanlarda, işyerlerinde sesimizi daha güçlü ve gür çıkarmanın gerekliliğine inanıyoruz. Örgütlü gücümüz ve özgürlük inancımızla bu kampanya kapsamında gerçekleştireceğimiz eylem ve etkinlikler ile bu şiddetin önüne geçeceğiz. Ev içine hapsedilen, kamusal alandan uzak tutulmak istenen biz kadınlar, değişim ve özgürlük için örgütlenme ağımızı geliştireceğiz.

Çocuk ihmal ve istismarcılarının elini kolunu sallayarak toplum içerisinde dolaşmasını, cezasız kalmasını kabul etmeyeceğiz. Bu anlamda toplumsal örgütlenme gücümüz ile, yaşatılan bu şiddete karşı duracağız ve yasal düzenlemelerde dâhil olmak üzere her alan da mücadele edeceğiz.

Yaşadığımız ülkede temel insan hak ve özgürlükleri kapsamında adeta bir katliam yaşanmaktadır. Bu hukuksuzluğun en büyük örneğini Sayın Öcalan şahsında bütün topluma dayatılmak istenen tecritten de biliyoruz. Nitekim bizlere dayatılan hukuksuzluğun tamamı kaynağını tecritten almaktadır. Elbetteki bu hukuksuzluk sadece bizlere değil, toplumun bütün katmanlarını içine almış bulunmaktadır. Memuru, işçiyi, öğrenciyi, barış isteyeni, kadını, çocuğu kısacası bütün toplumsal kesimleri kapsam alanına almak istedi. İşte tam da bu yüzden bu kampanyada bizlere yöneltilen bütün hukuksuzluklara karşı sessiz kalmayacağımızı, sokakta, işte, mecliste, mahallede sesimizi, rengimizi yansıtarak mücadele edeceğiz.

ŞENGAL’DEKİ KADIN VE ÇOCUKLAR ŞAHSINDA MÜCADELE EDECEĞİZ !

Kadın özgürlük mücadelesinin kampanya startını verdiğimiz bugünlerde, 3 Ağustos 2014’te Şengal’e yönelik İŞİD saldırısı ile kaçırılan, vahşice katledilen, tecavüze uğrayan kadın ve çocuklar şahsında, kadın özgürlük mücadelesini güçlendirerek cevap vereceğimizi belirtiyoruz.

Startını vermiş olduğumuz kampanyamız Aralık ayının sonuna kadar sürecektir. Kampanyamız kapsamında; Erkek egemen sistemi sorgulayarak değişim ve dönüşüme yönelik bilinçlendirme faaliyetini esas alacağız.

Savaş, işgal ve göç kapsamında açığa çıkan sorunlara yönelik çeşitli mücadele yöntemleri ile sonuç alıcı planlamalar yapılacaktır.

Kadın varlığına yönelen saldırılar karşısında kadın savunmasını ve öz savunmayı etkili kılmak en temel örgütlenme alanımız olacaktır.

Kasım ayı içerisinde, kadına yönelik şiddet ile mücadele eksenli eylem ve etkinlik halinde olacağız.

Aralık ayı boyunca insan hakları kapsamında her türlü hukuksuzluğa karşı, kadın siyasi tutsaklar başta olmak üzere tüm tutsakların özgürlüğü için kampanya tarzında bir örgütlenmeye gideceğiz.

Sokaklarda özgürlük şarkıları söyleyeceğiz.

Ekolojik tahribata dur diyeceğiz.

Anadilimiz ile kültür kuşağı haftası ve programları yapacağız.

Kadın platformları ile ortaklaşarak, kadın yaşam alanlarının açılmasına dair planlamalara gideceğiz.

Bu anlamda bütün kadınları bu kampanyamızın etrafında kenetlenmeye çağırıyoruz. Hep birlikte diyeceğiz ki; Yaşam kadın rengi ile güzeldir.”