'Öcalan’ın mektubunu en iyi anlayan Kürt halkı ve HDP’lilerdir'

Temelli: Sayın Öcalan’ın mektubunu en iyi anlayan Kürt halkı ve HDP’lilerdir.

İstanbul’da bugün yapılan belediye başkanlığı seçimlerini değerlendiren Temelli üçüncü yol ile, salt yeni bir anayasa değil, yeni bir siyasetin kast edildiğini belirtti.

HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli, İstanbul seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.

“İstanbul seçimlerini geride bıraktık, nihayet geride bıraktık. Çok uzun tartışmalarla gittiğimiz bir seçimdi. Aslında 31 Mart seçimlerinden sonra seçim süreci maalesef bir türlü tamamlanamamıştı. YSK marifeti ve çeşitli şaibelerle gidilen bir seçim oldu. Bunun da en büyük mağduru HDP idi. Türkiye’nin birçok yerinde kazandığımız belediye başkanlıklarının ve meclis üyeliklerinin yok sayılması sonucu, 23 Haziran seçimlerini bir demokrasi referandumu olarak ele aldığımızı dile getirdik” diyen Temelli, mevcut haksızlık, hukuksuzluk ve hukuksuzluk gibi hususları çok tartıştıklarını belirtti.

23 Haziran seçimlerinde demokratik bir zeminin sağlanabildiğini de dile getiren Temelli, şöyle konuştu: “Ben buradan bu seçimlere katılan 16 milyon İstanbulluya teşekkür ediyorum. HDP il-ilçe teşkilatlarımıza, HDP seçmenine teşekkür ediyorum. Ben buradan Kürt halkına bir kez daha teşekkür ediyorum. Önemli bir tavrı ve inisiyatifi bir kez daha kullanmıştır.

UMARIM BU İRADE KENT YÖNETİMİNE DE YANSIYACAKTIR

Seçim sonuçları henüz kesin olmamakla beraber fark çok ciddi. Seçimin kazananı Sayın Ekrem İmamoğlu’nu da kutluyorum. Umuyorum halkımızın, halklarımızın, kadınların, emekçilerin sandığa yansıttığı bu irade önümüzdeki dönemde kentin yönetimine de demokratik bir anlayışı katkı olarak sunacaktır.

Türkiye'nin demokrasiye ihtiyacı var, yerel demokrasiye ihtiyacı var. Yerellerde demokrasi anlayışının, halkın katılımının güçlenmesi; halkla, emekçilerle, kadınlarla kent yönetiminin hayata geçmesi en büyük arzumuz. İnanıyoruz ki Türkiye'nin birçok yerinde bu anlayış önümüzdeki dönemde hayata geçer.

ARTIK 24 HAZİRAN VE SONRASINA BAKMA ZAMANIDIR

Türkiye siyaseti açısından da önemli bir eşiği geride bıraktık. Artık önümüze bakma zamanıdır. Artık 24 Haziran ve sonrasına bakma zamanıdır. Bugüne kadar gelen çatışmacı siyaseti, bugüne kadar gelen çatışmacı dilin hakim olduğu siyaseti hep reddettik. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu şeyin uzlaşmacı, müzakereci bir anlayış olduğunu söyledik. Türkiye'nin ihtiyacı olan şeyin demokrasi ittifakı olduğunu defalarca söyledik. Türkiye'nin acilen demokrasi ve barış kulvarına girmeye ihtiyacı vardır. Şimdi tüm siyasetin üzerine düşen sorumluluk budur. İstanbul seçimlerinden çıkardığımız en önemli sonuç bu olmalıdır.

HDP olarak İstanbul seçimlerine giderken de, daha öncesinde de Türkiye’ye demokrasi ittifakını önerdik. Türkiye'nin, içinde bulunduğu bu kutuplaşmış, gergin siyaseti, bu nefret söylemi ile bezenmiş siyaseti geride bırakmaya ihtiyacı var. Türkiye olağanüstü hal anlayışından bir türlü çıkamamaktadır. Türkiye'nin olağanlaşması için de hepimiz üzerimize düşen sorumluluğu taşımalıyız. Başta da parlamento taşımak zorundadır.

PARLAMENTO’YA SESLENİYORUM: TÜRKİYE ANAYASASINI YAPMALI

Bakın seçimlere 3 gün kala önemli tartışmalar yaşandı Türkiye’de. Sayın Öcalan’ın mektubu üzerinden önemli tartışmaların yaşandığı bir süreci birlikte izledik. Ve o mektubu baştan sona daha önceki açıklamalarıyla birlikte okuduğumuzda Türkiye'nin çok önemli bir sorununa parmak bastığını gördük bir kez daha. Tıpkı 2013’te olduğu gibi demokratik anayasa ve demokratik anayasa konusunda uzlaşma gerekliliğine işaret ediyordu. Türkiye, anayasasını artık yapmalıdır. Bir demokratik anayasayı var etmelidir. Bu akşamdan Parlamento’ya sesleniyorum; anayasamızı yapalım. Gelin bütün partiler, hiçbir farklılığı, ayrımcı bir anlayış ile ele almadan bir anayasa yapma sürecini başlatalım. Geride bıraktığımız şu kutuplaşmış siyasetin yaratmış olduğu yıkımdan ülkeyi kurtarma zamanı. Toplumsal barış fazlasıyla tahrip edilmiştir. Türkiye toplumsal barışını bir an önce var etmelidir, inşa etmelidir.

Tabii ki sadece Parlamento’ya sıkışmış bir çağrı ile sınırlı tutmuyoruz. Tüm topluma çağrı yapıyoruz. Demokratik anayasa konusunda uzlaşmak, bir araya gelmek, Türkiye'nin demokrasi hattını örmek konusunda çağrımızı yineliyoruz. Buna üçüncü yol diyoruz. Üçüncü yolda buluşmaya ihtiyacımız var. Türkiye uzun süredir kamplaştı, Millet ve Cumhur İttifakı isimleri ile kamplaştı. Bu kamplaşma Türkiye’de ciddi bir gergin siyaset ortamı yarattı. Bunun tüm halklarımız için büyük mağduriyetleri söz konusu oldu. O yüzden Türkiye'nin üçüncü yola ihtiyacı var. Evet iddiamız budur, bu iddia ile hareket ediyoruz: Toplumsal barışın inşası ve demokratik anayasa yapılması.

ÖNEMLİ OLAN SEÇİME NASIL GİDECEĞİMİZ

Türkiye'nin ne zaman seçime gideceği belli değil. Belki 4 yıl sonra seçime gidebilir ya da daha önce de gidebilir. Ama önemli olan seçime nasıl gideceğimizdir. Bir daha seçime gideceksek demokratik siyasetin hakim olduğu bir ortamda gitmek istiyoruz. O yüzden de üçüncü yolda demokratik siyasetin tıkanmışlıklarını aşabilecek çağrıları tüm kesimlere yapıyoruz.

SEÇİMİN BELİRLEYENİ HDP’NİN YAKLAŞIMI OLMUŞTUR

İstanbul seçim sonuçları bizatihi bunu açığa çıkarmıştır. İstanbul seçim sonuçlarının belirleyeni HDP’nin bu yaklaşımı olmuştur. Herhangi bir kutuplaşmış siyasete kendisini payanda etmeden, tarafsız siyasetini koruyarak, İstanbul seçim sonuçlarını bir demokrasi ve barış mücadelesine çevirerek tüm toplumun tüm halkların aslında ortak umudu haline gelmiştir. Bu umudu söndürmemek lazım, özgür siyasete olanak sağlamak lazım. Herkesin siyaset yapacağı, siyasete katılabileceği zeminleri yaratmak lazım.

CUMHURBAŞKANI, PARLAMENTO ÜZERİANDEKİ VESAYETÇİ ANLAYIŞINI TERK ETMELİ

Eğer demokratik bir anayasa yapma hayalimiz varsa böyle bir amacımız varsa herkesi siyasete davet etmeliyiz. Bu baskıcı anlayıştan bir an önce kurtulmalıyız. Parlamentoya çağrı yaptık. Cumhurbaşkanına da buradan çağrı yapıyoruz: Parlamento üzerindeki vesayetçi anlayışını terk etmelidir. Bu ülkede partili cumhurbaşkanı anlayışı ile yol kat etmemizin mümkün olmadığını şu geride bıraktığımız bir yıllık süreçte gördük. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı olarak bu sürecin üzerindeki gölgesini kaldırmalıdır. Parlamento işlevli hale gelmelidir. Yürütme kendi sınırları içinde Türkiye'nin acil sorunlarına çözüm arayacak bir yerden kabinesini de belki gözden geçirerek bu süreçteki rolünü oynamalıdır.

Ama Türkiye'nin öncelikli meselesi biraz önce belirttiğim gibi demokratik iklimi var edebilecek bir anayasa ve toplumsal barış sürecidir. Toplumsal uzlaşmayı yaratma zamanıdır. Özellikle yargının bağımsızlığını bu denli yitirdiği ortamda bir an önce yargı reformu adı altında kamuoyu ile paylaşılan meselenin gündeme alınması, toplumun beklentilerine yanıt verilmesi gerekmektedir. Bu, evrensel hukuk anlayışımızla hayata geçirilmelidir, insan haklarından taviz vermez bir anlayışla hayata geçirilmelidir.

HDP olarak umudumuzu koruyoruz. Bu süreç boyunca HDP üzerinden Türkiye'yi geren, düşmanlaştıran tüm anlayışlara karşı HDP’liler, halkımız, emekçiler, kadınlar önemli bir mücadeleyi sahneye koymuşlardır. Bu akşam itibariyle çok net söyleyebiliriz ki barış, demokrasi ve umut kazanmıştır. Ben bu seçim sonuçlarının tüm halklarımız için hayırlı sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Sadece Türkiye’de değil Ortadoğu’da da önemli gelişmelere vesile olacağına inanıyorum. Yeter ki ortak sorunlarımıza ortak çözümler üretme irademizi yitirmeyelim. Ortak iyiyi var etmek için yan yana gelebilelim, konuşabilelim, hepimiz için iyi olanı birlikte üretebilelim.”

Temelli ise daha sonra basının sorularını yanıtladı.

“Kürt seçmen nasıl bir mesaj verdi” sorusunu Temelli “Hiçbir pazarlığın içinde olmadık bugüne kadar. Sayın Öcalan’ın mektubunu en iyi anlayan Kürt halkı ve HDP’lilerdir. Mektup ve daha önceki açıklamalara bütünlüklü baktığınızda aslında bugün ortaya çıkan tablonun bu anlayışla ne kadar barışık olduğunu, ne kadar içselleştirilmiş olduğunu görmeniz mümkün. Orada özel olarak vurgu yapılan en önemli mesele demokratik anayasa ve toplumsal uzlaşma meselesiydi. Sayın Öcalan’ın açıklamalarını seçim hesaplarına sıkıştırmak Sayın Öcalan’ı anlamamak demektir.

Sayın Öcalan seçim meselelerinin çok ötesinde Türkiye demokrasisi ve barışı için tüm Türkiye halklarına ve Ortadoğu halklarına her zaman olduğu gibi bir çağrı yapıyor. Demokratik anayasa bu açıdan önemli bir çağrıydı. Demokratik anayasa sürecinin önünün açılması için de Kürt halkının oynayacağı rol büyük önem taşıyordu. Dolayısıyla sandığa gitmek sadece kazanan tarafı belirlemek değil Türkiye'nin demokrasisi açısından da büyük önem taşıyordu. 31 Mart’ta yaptığımız gibi 23 Haziran’da da bunu gerçekleştirdik” şeklinde yayınladı.

“Üçüncü yol olarak tanımladığınız süreci, yeni anayasa teklifinizi ittifak yaptığınız CHP gibi partilere de sunacak mısınız?” sorusuna da Temelli şöyle yanıt verdi: “Yeni anayasayı biz yapmayacağız, yeni anayasayı birlikte yapalım diyoruz. Türkiye’nin üçüncü yolunu açma hedefimiz ortada. Ama anayasayı yapmak Parlamento’da tabii ki bütün kesimlere ulaşacağız. Sadece muhalefet partilerine de değil. Toplumun tüm kesimlerine ulaşacağız. Birlikte bir anayasa yapma iradesini ortaya çıkarmalıyız.”

Üçüncü yoldan neyin kast edildiği sorusunu da Temelli, “Salt yeni bir anayasa değil, yeni bir siyaset. Türkiye’nin sürekli kutuplaştıran kamplaştıran bir siyasetle mümkün değil. Bu yeni siyasetin ödevlerinin başında da tabii ki yeni bir anayasa geliyor” diye yanıtladı.