Şiddet ve baskılara rağmen mücadele yılı: 2024

2024 yılı, kadınlara ve özgürlüklere yönelik baskı ve saldırıların arttığı bir dönem olarak kayda geçti; ancak artan şiddet ve baskılara rağmen kadınlar, mücadelelerinden vazgeçmedi.

2024 YILI KADIN MÜCADELESİ

Devlet ve erkek şiddetine, ayrımcı politikalara ve baskılara karşı sokaklarda direnerek kazanımlarını savunmaya ve yaşam hakları için mücadele etmeye devam etti.

2024, kadınların şiddet ve savaşa karşı dayanışma ve mücadelelerini güçlendirdiği bir yıl oldu. Devletin erkek egemen politikaları, kadınları yok saymaya devam etse de kadın hareketleri, erkek şiddeti ve özel savaş politikalarının kadınlar üzerindeki etkilerine karşı güçlü eylemler düzenleyerek hak arayışlarını sürdürdü.

KÜRT KADINLARINA YÖNELİK BASKILAR VE ŞİDDET

2024 yılında tecrit ve özel savaş politikaları, özellikle Kürt kadınların siyasal alandaki varlıklarını doğrudan hedef aldı. Kadın mücadelesini zayıflatmak amacıyla gözaltı, tutuklama, işkence ve şiddet gibi yöntemler sıklıkla kullanıldı. Kadın kurumlarına yönelik saldırılar nedeniyle onlarca çalışan gözaltına alındı ya da tutuklandı.

Bu dönemde kadınlara yönelik taciz, tecavüz ve şüpheli ölüm vakaları artarken, failler cezasız bırakıldı: Şirnex’te bir uzman çavuşun üç kadını taciz etmesi, Mêrdîn Nisêbîn’de dört çocuğuna yönelik istismar, Wan’da üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş’in araştırılmayan şüpheli ölümü, 9 yaşındaki Narin Güran’ın ailesinin de içinde olduğu organize bir yöntemle katledilmesi; ailesi ve devlet eliyle tüm delillerin karartılması, Narin’i kimin, niçin öldürdüğünün hala ortaya çıkarılmaması ve Mêrdîn Dêrik’te sistematik tecavüz suçuna karışan faillerin serbest bırakılması gibi.

KADINLARIN BARIŞ MÜCADELESİNE YÖNELİK SALDIRILAR

Kadınların barış ve özgürlük için verdiği mücadele, 2024 yılı boyunca da baskı ve saldırılarla karşılaştı. Barış Annelerine yönelik saldırılar ve cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, bu mücadelenin önündeki engelleri ortaya koydu. Batman cezaevinde yaşanan çıplak arama ve kötü muamele, Barış Annelerinin barış talebiyle başlattığı eylemlere yapılan müdahaleler bu saldırıların yalnızca birkaç örneğiydi. Barış için yıllardır mücadele eden anneler, Kürt kadınlarına yönelik diğer hak ihlalleriyle paralel olarak sistematik baskılarla karşı karşıya kaldı.

Örneğin, Batman M Tipi Kapalı Cezaevi’ne götürülen ve kronik rahatsızlıkları bulunan Emine Kaya (54), Nezete Bölek (58) ve Sare Kaya (59), cezaevi girişinde çıplak arama işkencesi ve kötü muameleye maruz bırakıldı. Silopi’de barış nöbeti tutan Barış Anneleri ise asker müdahalesiyle gözaltına alınarak kötü muameleye uğradı.

KADIN KAZANIMLARINA DARBE

31 Mart yerel seçimlerinde, eşit temsiliyeti ve kadınların siyasette daha fazla yer almasını savunan DEM Parti, eşbaşkanlık sistemiyle 3’ü büyükşehir olmak üzere 78 belediye kazandı. Ancak bu kazanımlar, kayyım darbesiyle gasp edildi. Colemerg (Hakkari), Mêrdîn (Mardin), Elih (Batman), Xelfetî (Halfeti), Dêrsim ve Wan’ın Miks (Bahçesaray) belediyelerine kayyım atanması, kadınların yerel yönetimlerdeki temsiliyetini de hedef aldı. Kürt kadın hareketi, bu saldırılara karşı direnişini hala sürdürüyor.

KADIN CİNAYETLERİ

2024 yılında, Türkiye’de yüzlerce şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre, yılın ilk 11 ayında 233 şüpheli kadın ölümü ve 375 kadın cinayeti kaydedildi. Kadın cinayetlerinin çoğunda, kadınların kendi hayatlarına dair kararlar alması gerekçe gösterildi; boşanmak, barışmayı reddetmek veya ilişkiyi sonlandırmak gibi sebeplerle öldürüldü. Cinayetlerin büyük kısmı ise, kadınların evli oldukları erkekler tarafından işlendi.

CEZAEVLERİNDE İHLALLER VE DİRENİŞ

2024 yılı, cezaevlerinde hak ihlalleri, işkence ve kötü muamelenin yoğun olarak yaşandığı bir yıl oldu. İhlaller arasında "sağlık hizmetlerine erişim", "kötü cezaevi koşulları" ve "ayrımcı muameleler" öne çıktı. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) güncel olmayan verilerine göre, cezaevlerinde binin üzerinde hasta tutsak bulunurken, ağır hasta tutsakların tahliye edilmemesi cezaevlerinde ölümlerine neden oldu. Ayrıca, tahliyesi gelmiş 8 bin 521 tutsak, kendisini yargı yerine koyan İdare ve Gözlem Kurulları tarafından serbest bırakılmadı. Adalet Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre, yılın ilk 11 ayında cezaevlerinde 709 kişi yaşamını yitirdi.

Bu dönemde cezaevlerinde tecrit politikası da derinleştirildi. Y ve S gibi Yüksek Güvenlikli Cezaevlerinde tutsaklara, ağır tecrit uygulamasına geçildi. Bu cezaevlerinde tutsakların dış dünya ve diğer insanlarla teması tamamen engellenirken, hücreler 24 saat kameralarla izleniyor ve havalandırma süreleri günde yalnızca 1 saatle sınırlandırılıyor. Adalet Bakanlığı'na göre, Türkiye'de 7 S ve 14 Y tipi cezaevi bulunuyor.

Önder Aqo üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması ve özgürlüğünün sağlanması için dünyanın dört bir tarafında başlatılan “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” kampanyası çerçevesinde cezaevlerindeki tutsaklar da önemli bir direniş sergiledi. Cezaevlerinde dönüşümlü ve süresiz açlık grevi başlatarak tecrit politikalarını protesto eden tutsaklar, 15 Şubat’tan itibaren bu eylemlerini aile görüşü ve telefon boykotlarıyla sürdürerek seslerini duyurmaya çalıştı. Tutsaklar, eylemleriyle hem mücadeleyi hem de dayanışmayı büyüttü.

SONUÇ OLARAK

2024 yılı, kadınlara ve özgürlüklere yönelik baskı ve saldırıların arttığı bir dönem olarak kayda geçti; ancak artan şiddet ve baskılara rağmen kadınlar mücadelelerinden vazgeçmedi. Devlet ve erkek şiddetine, ayrımcı politikalara ve baskılara karşı sokaklarda direnerek kazanımlarını savunmaya ve yaşam hakları için mücadele etmeye devam etti. Kadınların direnişi, adalet ve özgürlük talepleriyle sürdü: 2018 yılında Pirsûs (Suruç)’ta AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın yakınları tarafından 2 oğlu ve eşinin katledilmesinin ardından bir oğlu da tutuklanan Emine Şenyaşar’ın başlattığı Adalet Nöbeti, 18 Ekim 2024'te oğlu Fadıl Şenyaşar’ın tahliyesiyle kazanımla sonuçlandı. Kadınlar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde tüm yasaklamalara rağmen erkek-devlet şiddetine karşı sokaklarda bir araya gelerek, mücadelenin süreceği mesajını güçlü bir şekilde verdi. Diyarbakır Valiliği'nin “Jin, Jiyan, Azadî” sloganına getirdiği yasak, kadınlar tarafından her yerde haykırıldı.

Türk devletinin mutlak tecrit politikasına karşı “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm" kampanyası, dünya genelinde yapılan yürüyüşler ve açıklamalarla geniş destek buldu. Nobel ödüllü 69 isim, İmralı tecridine karşı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK), AİHM, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve BM İnsan Hakları Komitesi'ne (OHCHR) bir mektup göndererek, Önder Apo’nun serbest bırakılmasını ve askıya alınan müzakerelerin yeniden başlatılmasını talep etti.