Şirîn Ebadî: İran'da halk referandum istiyor

İran ve Rojhilat'taki halk eylemlerine ilişkin sorularımızı yanıtlayan Ebadi, halkın eylemleri ekonomik nedenlerle başlattığını, siyasi taleplerle devam ettirdiğini ve şimdi de demokratik bir yönetim için referandum istediğini belirtti.

İran ve Rojhilat'ta (Doğu Kürdistan) halkın 28 Aralık 2017 tarihinde yoksulluk ve rejimin baskıcı politikalarına karşı başlattığı eylemlerin yankısı devam ederken, dünyaca tanınan ve aynı zamanda Nobel Barış Ödülü sahibi İranlı insan hakları savunucusu Şirîn Ebadî, ülkedeki eylemlere ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı. 2003 yılında Nobel Barış Ödülü'nü alan Şirîn Ebadi, ülkede halkın reformlara, İran yönetimine ve değişime inancı kalmadığı için eylemler düzenlediğini kaydetti.

İran rejiminin toplumu her yönüyle tahakküm altına aldığını kaydeden Ebadi, halkın eylemleri ekonomik nedenlerle başlattığını, siyasi taleplerle devam ettirdiğini ve şimdi de demokratik bir yönetim için referandum istediğini belirtti. Son eylemleri 2009 yılındaki eylemlerle de karşılaştıran Ebadi, "Halk o zaman 'Oyum nerede?' diye slogan atıyordu, bugün ise 'Haklarım nerede?' diye soruyor" dedi.

İran'da uzun zamandı, kimi lokal eylemlerin dışında bir sessizlik vardı. Ama bu son eylemler çok kitlesel şekilde gerçekleşti. İran'ın tarihi, kültürel zenginliğini de göz önünde aldığımızda bu eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran'ın çok köklü bir uygarlık tarihi var. Aynı zamanda çok zengin bir coğrafyaya sahip. Hem maddi uygarlık, hem de manevi uygarlık değerleri bakımından zengin bir ülke. Örneğin petrol, doğalgaz, onlarca çeşit maden gibi yeraltı zenginliklerinin yanı sıra birçok halk ve farklılığın bir arada yaşadığı 80 milyonluk büyük bir ülke.

İran'da 1979 yılında bir devrim yaşandı ama bu devrimin sonunda bugün artık diktatörlüğe dönüşmüş bir İslam Cumhuriyeti inşa edildi. Ülkede şu anda cinsiyet, mezhep ve dil açısından bir eşitsizlik var. İnsan hakları ihlalleri o kadar artmış ki her gün bu konuda yeni yeni raporlar yayınlanıyor. Ama bunun yanında İran halkları düşünsel olarak gelişmeye devam ediyor. İnsanlar bunlara rağmen çocuklarının eğitimine büyük önem veriyor. Eğitimli bir kuşak var.

1979 devriminden önce İran'daki toplumsal yapı nasıldı?

İran'da devrimden önce kadınlar birçok konuda bugünkü konumlarından daha ileri bir düzeydeydiler. Kadınlar daha az ayrımcılığa uğruyorlardı, maddi olarak da bugünkünden daha iyilerdi. Yani bireysel haklar bugünkünden daha fazlaydı. Ama siyasi olarak yine baskı altındaydılar. Çünkü Şah'ın demokrasiye inancı yoktu.

Devrimden sonra Velayeti Feqî (Fıkıh velayeti) sistemi kuruldu. Bu sistem toplum üzerinde nasıl bir baskı kurdu?

İran anayasası, Velayeti Feqî sistemine çok geniş yetkiler veriyor. Velayeti Feqî sistemi; yargı, yasama ve yürütmenin üstündedir. Bu da demokratik olmayan bir sistemi ortaya çıkarıyor. Bunun yanında hükümetin de toplum üzerinde yoğun baskısı var ve bu durum da beraberinde dini bir diktatörlük ortaya çıkarıyor.

Peki, size göre, İran'ı diğer ülkelerden ayıran temel özellik nedir?

İran'da hükümet sisteminin başlı başına ayırıcı özellikleri var. İran hükumet sisteminde her şey İslamiyet'e ve kurallarına ya da Milli Rehber'e göre belirlenir. Mili Rehber de Devrim Muhafızları Komisyonu'nda (Şûrayî Nîgaban) belirlenir. Onun için de İran'da farklı mezheplerin, inançların ve dinlerin gereklilikleri hükumet tarafından fazla dikkate alınmaz. Mesela bunun için birçok molla (axund) devrimden sonra zindana atıldı. Hala zindanda olanlar var. Çünkü onlar hükumetin resmi ve şeriata göre belirlendiğini iddia ettikleri birçok görüşü doğru bulmadılar ve muhalefet ettiler.

Son eylemlerde halkın Suriye savaşında İran'ın rolüne de tepkisi vardı. İran, Suriye'de nasıl bir rol oynadı?

Ne yazık ki, İran uluslararası yasaları da çiğneyerek, başka ülkelerin iç işlerine rahatlıkla müdahale edebiliyor. Irak'tan Suriye'ye, Yemen'de birçok yere el atıyor. Bunun için kendisine bazı taraftarlar da toplayabiliyor. Son eylemlerde halk, bu politikaya yönelik rahatsızlığını açıkça dile getirdi ve buralardan elini çekmesini istedi.

Size göre İran, farklı ülkelerin iç işlerine müdahaleyle ne umuyor?

İslam rejimi hegemonyasını yayma peşindedir. Bu ülkelere de aynı sistemi ihraç etmek istiyor.

Ama Meşhed ve Kum gibi rejimin en çok güvendiği kentlerde halk eylemleri başladı ve tüm ülkeye yayıldı. Bu eylemler kimileri tarafından sadece "açlık ve yoksulluğa karşı eylemler" olarak yorumlanıyor. Bu eylemlerin amacı nedir?

Halk, mevcut yaşamı değiştirmek istiyor. Halkın değişimden, reformdan yana İran rejiminden hiçbir beklentisi kalmadı, artık. İlk başlarda ekonomik talepli sloganlar öne çıksa da çok kısa bir sürede reform ve değişim isteyen sloganlar öne çıkmaya başladı. Halk şimdi ise referandum yapılmasını istiyor. Halk kendi yönetimini Birleşmiş Milletler'in gözetiminde yapılacak bir referandumla belirlemek istiyor.

Bu eylemlerde değişim talebinin öncüsünün özellikle kadınlar olması da dikkat çekiyordu.

Devrimden sonra kadınların muhalefet etmesinin önüne geçmek için bazı özel yasalar çıkarıldı. Kadınlar üzerindeki baskı git gide arttırıldı. Halkın zaten genel olarak sorunları vardı ama kadınların kimliklerinden dolayı yaşadığı sorunlar çok daha fazla. Bu sistemde gün geçtikçe de kadınlar üzerindeki baskı artıyor.

İran'da 2009 yılında yapılan seçimlerde hile yapıldığı belirtilerek halk yine alanlara çıkmıştı. Size göre bugünkü eylemler ile o günkü eylemler arasındaki temel fark nedir?

O zaman alanlara çıkan halk, seçimlerde hile yapıldığını belirterek, "Oyum nerede?" diye slogan atıyordu, bugün ise alanlara çıkan halk, "Haklarım nerede?" diye soruyor.

İran rejimi, eylemleri "dış güçlerin fitnesi" olarak yaftalıyor. Buna karşı alanlara çıkan eylemcilerin nasıl bir yol izlemesi gerekiyor?

İran halkları yoksulluk, açlık, sefalet, hükümetin yolsuzlukları, işsizlik, adaletsizlik, siyasi ve kültürel eşitsizlik için alanlara çıktı. Bunu dış güçlere bağlamak basitliktir. İslam Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana İran halkları bu rejime karşı hoşnutsuzluğunu her zaman dile getirdi. Şimdi bu eylemlerin önünü almak için "dış mihraklar", "yabancı devletler, düşmanlar" gibi argümanlara başvuruyorlar.

PJAK, başta Kürt halkı olmak üzere İran halklarına ne rejim destekçisi ne de dış müdahale çağrıcısı olmaları, bunun yerine demokratik ve eşit bir yaşam için üçüncü yolu tercih etmeleri çağrısı yaptı. Bunu çağrıyı nasıl değerlendiriyorsunuz.

Kürt halkı da İran'ın bir parçasıdır. Biz hepimiz de dış güçlerin İran'a yönelik müdahalesine karşıyız. Bizler eşit ve demokratik bir yönetimde hep beraber yaşamak istiyoruz.

Sizin gibi İranlı çok sayıda aydın, akademisyen, yazar ve sanatçı sürgünde yaşıyor. Siz bu süreçte nasıl bir rol oynayabilirsiniz?

Doğrudur. İranlı çok sayıda aydın, düşünür, insan hakları savunucusu diasporada yaşamak zorunda. İran halkının içerideki özgürlük ve demokrasi sesi maalesef yeterince dışarıya yansımıyor. Bizler onların sesini dünyaya ulaştırabiliriz.