Anlamlı bir yaşam ancak kadınlarla olur

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününe ilişkin değerlendirmelerde bulunan KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Savaş Nurhak, "Ahlaki politik toplum kadının damgasını taşıyor. Anlamlı bir yaşam olacaksa ancak kadınla olur" diye konuştu.

KCK Halklar ve İnançlar Komitesi Üyesi Savaş Nurhak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü vesilesiyle ajansımıza konuştu. Kadın direnişini değerlendiren Nurhak, kadının direnişinin toplumsal yapısından geldiğini dile getirdi.

 

PKK’li bir erkek olarak yıllardır kadınlarla ortak bir yaşamı paylaştıklarını söyleyen Nurhak, "Biz kendimizde yıllarca kadınlarla ortak bir yaşamı kurmuş, her yönüyle kadının kendini ispatladığı, gördüğü aynı zamanda birlikte ortak bir yaşam kurduğumuz yaşamın içerisindeyiz. Bu durum esasta eril zihniyetin kadın karşısında giderek gerilemesine yol açıyor. Bu hem kapitalist sistem için hem egemen zihniyet için tehlike çanlarıdır. Özellikle kapitalizm için bu geçerlidir" diye konuştu.

TOPLUMSALLIK KADIN DAMGASINI TAŞIYOR

Tarihte kadının direnişini ele alırken ilk etapta yapılması gereken şeyin kadın kültürünün, kadının oluşturduğu zihniyetinin alt yapısını anlamak olduğu belirten Nurhak, "Önderliğimiz kadını ele alırken "toplumsallık kadın etrafında geliştirilmiştir" diyor. Kadının esas damgasını vurduğu, kendisini bulduğu, kültürünü oluşturduğu toplumsallığın kendisidir. Biz tarihten günümüze kadar sınıflı, devletli uygarlık karşısında en köklü direnişin toplumsal direniş olduğunu biliyoruz. Toplumsal direnişin dayandığı dayanaklar vardır. Eşit, paylaşımcı, komün, dayanışmacı yönü vardır. Bunlar esasta kadının karakteridir. Kadını anlamak istiyorsak tarihte tekil direnişlerden ziyade esasta oluşturduğu bu kültürden yola çıkarak ancak kadın anlayabiliriz" dedi. Toplumsallığın kadının damgasını taşıdığını ve özünü yansıttığını ifade eden Nurhak, sınıflı, devletli uygarlık karşısında 5 bin yıllık eril zihniyetin oluşturduğu erkek egemenlikli zihniyete karşı en köklü direnişi kadının verdiğine dikkat çekti.

KADIN YAŞAMIN YASALARINI KARŞILAYANDIR

Kadının öz gücünü toplumdan aldığına dikkat çeken Nurhak şunları belirtti: "Önderliğimizin esas dehası kadının bu gücünü keşfetmesidir. Kadının bu yönlü açığa çıkartmasıdır. Mevcut durumda da Kürt hareketinin bu kadar direnişçi olması, NATO’nun 2. ordusu olarak lanse edilen orduya karşı savaşmasının temelinde bu direnişçi ruh yatıyor. Tarihteki tüm komünal hareketler örneğin Zerdüştlük, Babek, Hürremiler, Karmatiler, Bogoliler buna benzer tüm hareketlerin özünde aslında kadın kültürü vardır. Kadın toplumsallığı vardır. Gücünü buradan almışlardır." Kadının toplumun vicdanı olduğunu ve toplumun vicdanın hiçbir yerde adil olmayan bir yaklaşımı, ahlak dışı bir durumu haksızlığı kabul etmediğini dile getiren Nurhak, "Erkeğin, fiziksel gücünden kaynaklı rahatlıkla hayatta kalabilme durumu vardır ama belki çok fazla toplumsallığa ihtiyaç duymamış olabilir. Fakat kadın öyle değildir kadın toplumu büyütendir. Klan dönemine dönelim klan 30-40 kişiliktir. Buradan kadın tamamen hâkimdir. Kadın yaşamın yasalarını kanunlarını yine yaşam için gerekli olan tüm ihtiyaçları karşılayan konumdadır. Önderlik kutsal M’lerden bahsediyor. Kutsal Me’ler dedikleri şeyler yaşam için gerekli olan kanunlardır yasalardır üretmek için gerekli şeylerdir bunlar hepsi kadının buluşlarıdır. Kadının en büyük gücü bu buluşundan geliyor" diye belirtti.

'KÜRTLERİN DÜNYA KAMUOYUNDA MEŞRULUK KAZANMASI KADIN DİRENİŞİ İLE OLDU'

Geçmişte Kürt aşiretlerinin başında kadınlarında bulunduğunu hatırlatan Nurhak şöyle konuştu: "Bu Caflarda, Botan’da, Güney Kürdistan’da, Güneybatı Kürdistan’da, Güney Kürdistan’daki Sorçi aşiretindeki bacılar böyledir. Ama en önemli olan nokta kadının toplumsal gücüdür. Bu onun ideolojik alt yapısıdır. Diyelim ki 17. Yüzyılda Xanzat Xanım var. Xanzat bir Soran miridir. Kardeşi bir komployla öldürüldükten sonra 15 yaşında Soran mirliğine getiriliyor, sadece mir değildir bir de askeri komutandır. Kız kardeşi Pirozxan vardır, Pirozxan ve Xanzat kendi başlarına Safevilerle defalarca savaşmışlardır, defalarca başarı kazanmışlardır. Bunun yanında Selahattin Eyyubi döneminde Mısır’ın kraliçesi daha sonra eşi ve çocuğu öldürüldüğü için Mısır’ın başına geçen Seceret El Darur’dur. Başa geçiyor ve kısa süre de olsa Ortadoğu gibi bir yerde Mısır’a komutanlık ediyor. Bunlar tekil olan şeylerdir, ama esası oluşturmuş olduğu kültürdür." Kürt Özgürlük Hareketi'nin oluşturduğu kadın ordusu YPJ'nin Kobanê ve Efrîn direnişine değinen Nurhak, "Hem Kobanê direnişinde hem de Efrîn direnişinde Kürt hareketinin uluslararası boyutta bu kadar kamuoyu oluşturmasının, meşruiyet kazanmasının temelinde Kürt kadının direnişçiliğini görüyorum. Belki Türk ordusu karşısında, DAİŞ karşısında Kürt erkekleri olarak mücadele etseydik bu düzeyde, bu kadar geniş bir boyutta meşruluk zemini bulmayabilirdi" değerlendirmesinde bulundu.

'KAPİTALİST SİSTEM KADINI EN ZAYIF HALKA OLARAK GÖRÜYOR'

Kapitalizmin kadını bitirmek istediğine dikkat çeken Nurhak, kadının arkasındaki güçlü kök olmasaydı erkek egemenlikli zihniyete karşı direnmesinin mümkün olamayacağını belirtti. "Kadının kendi geleneği, kendi geçmişi, kendi oluşturmuş olduğu öz değerleriyle zihinsel olarak buluşmasından alıyor" diyen Nurhak şöyle devam etti: "Türk basının da sık sık şu dile getiriliyor; sanki savaşan erkeklermiş de kadınlar çok geri cephede kalıyormuş gibi yansıtıyorlar, özü öyle değildir. Biz kendimizde yıllarca kadınlarla ortak bir yaşamı kurmuş, her yönüyle kadının kendini ispatladığını gözlerimizle görüyoruz. Bu durum neye yol açıyor? Bu durum esasta eril zihniyetin kadın karşısında giderek gerilemesine yol açıyor. Bu hem kapitalist sistem için, hem egemen zihniyet için tehlike çanlarıdır. Kadın hem toplumun en güçlü dinamik noktasıyken ama aynı zamanda kapitalizm içinde en zayıf halka olarak görülüyor. Kadını düşürebilse, kadını geriletse o zaman toplumsallığın ahlakını çökertmiş olur. O yüzden önderlik sınıflı, uygarlık tarihi boyunca kadının en fazla düşürüldüğü yer kapitalist modernitedir diyor.

YPJ'NİN DİRENİŞİ EN FAZLA AVRUPA HALKLARINI ETKİLİYOR

Kapitalist sistemin kadını düşürmeden toplumsallığı zayıflatamacayağını söyleyen Nurhak, bundan dolayı kapitalist sistemin kadını metanın kraliçesi ilan ettiğini vurguladı. Bütün bunlara rağmen Kobanê ve Efrîn direnişinde yer alan kadın savaşçıların en fazla Avrupa halklarını etkilediğine dikkat çeken Nurhak, "Amerika’da, İngiltere’de, İsveç’te, Almanya’da her yerde akın akın insanlar gelip YPJ’ye veya kadın öncülüğünde yürütülen mücadeleye katılıyor. Özgürlüğü duyan en köhne, en dipteki insan bile heyecan duyar. Komün yaşamdan etkilenmeyen tek bir insan var mıdır? Mümkün değildir. Birçok harekette, sosyalist hareketlerde de önderleri erkek, ya da öncüleri erkekler gibi görünse de esasta ideolojik olarak beslendiği nokta kadının gücüdür. Önderliğimiz PKK hareketi için bir erkek partisidir demiyor, ‘PKK bir kadın partisidir’ diyor. Yine önderliğimiz Güney devrimi için diyor Güney devrimi ancak kadınla olabilir. Aslında işin özünde Kürdistan’daki devrimin karakteri de odur. Rojava devrimi de öyledir. Kadın kendi değerleriyle iktidara karşı savaşıyor" dedi.

NEREDE DİRENİŞ VARSA KADIN ORADADIR

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Kürt coğrafyası, kültürü ve dili için dişildir değerlendirmesi yaptığını hatırlatan Nurhak, "Mesela Semitik kültürünün en belirgin özelliği eril olmasıdır. Çünkü dayandığı coğrafya erildir. Ama Aryen kültürü dişil bir kültürdür. Dolayısıyla coğrafyası dişildir. Kadının zihniyet altyapısını oluşturmasına izin vermiştir. Böyle bakılırsa Efrîn direnişi anlam kazanır. Efrîn’deki 70 yaşındaki analarımız 8-10-15 yaşındaki genç kızlarımız en ceberut devlete karşı başkaldırıyor, tehdit ediyor, topraklarımızı alamazsınız, işgal edemezsiniz diyor. Bu gücü elbette kendi geçmişiyle buluşarak alıyor. Ahlak varsa kadın vardır, adillik, eşitlik, komün yaşam varsa kadın vardır ve kadın kendisini orada buluyor" diye konuştu. Şêx Bedrettin hareketinde kadının öncü konumda olduğunu dile getiren Nurhak, 5 bin yıllık tarih boyunca kadınların mücadelede öncülük yaptığını fakat bunun hep görmemezlikten gelindiği belirterek, "Mesela Hz. Muhammed’i Muhammed yapan Hz. Hatice’dir. Hz. İsa’yı Hz. İsa yapan annesi Meryem’dir. Tarih incelendiğinde kadının rolü çok iyi görülecektir. Nerede direniş varsa kadın oradadır" diye konuştu.

AHLAKİ-POLİTİK DIŞINDA BİR YAŞAM İKTİDARA HİZMET EDER

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününün aynı zamanda ahlaki politik toplum için önemsenmesi gereken bir gün olduğunu söyleyen Nurhak son olarak şunları dile getirdi: " Bugünü şu şekilde anlamlandırmak gerekiyor; tekrardan kadının hakkı olan toplumsallığı geliştirerek, büyüterek ahlaki politik toplumu tüm dünyaya yayarak değerlendirebiliriz. Bu mücadele bir günle sınırlı kalmamalı aynı zamanda her erkek için kadınla ortak yaşamın nasıl kurulabileceği, ortak, eşit, özgür bir yaşamın nasıl kurulabileceğinin arayışının olması gerektiğini, esas yaşamın, esas özgürlüğün, mutluluğun eğer aşksa aşkın esas yerinin burası olduğunu söylüyorum. Ahlaki politik toplum dışında tüm arayışların iktidara, sınıflı uygarlığa hizmet ettiğini bilmek gerekiyor. Ahlaki politik toplum kadının damgasını taşıyor, kadının kültürüdür. Ancak kadınla bu biçimde yaşanılırsa anlamı olur. Anlam ve hakikat arayışı olanlar burada bulabilirler. Başka türlü hakikat aranmaz. Anlamlı bir yaşam arayışı olmaz olacaksa ancak kadınla olur. Olmazsa ötesi iktidara hizmettir, ötesi yoktur."